1. YAZARLAR

  2. Dr. Nejat TAMZOK

  3. İthal kömür santralcilerinin zor kararı (I) - Dr. Nejat TAMZOK
Dr. Nejat TAMZOK

Dr. Nejat TAMZOK

Yazarın Tüm Yazıları >

İthal kömür santralcilerinin zor kararı (I) - Dr. Nejat TAMZOK

DR. NEJAT TAMZOK

Son 10 yılda iki katından fazla artan kömür ithalatımız bugün yılda 40 milyon ton seviyelerine kadar dayandı. Öyle ki, Türkiye, dünyanın yedinci büyük kömür ithalatçısı konumuna geldi.

Yükselişin ardındaki en önemli neden, ithal kömür yakan elektrik santrallerinin özellikle son 6-7 yıl içerisinde birbiri ardından devreye alınmasıydı. Bu santrallerin ihtiyacı, kömür ithalatını patlattı.

İthal kömürün elektrik üretimindeki payı hızla artarken, yerli kömürün payı aynı hızda düştü. Santral yatırımcısı tarafından çok fazla tercih edilmeyen yerli kömüre dayalı elektrik üretimi büyük ölçüde geriledi.

Mevcut tabloyu enerji güvenliği açısından sorunlu bulan ve elektrik üretiminde yerli kaynaklara ağırlık verilmesini isteyen enerji yönetimi, yerli kömürden elektriğe teşvik mekanizmalarını devreye soktu. Bununla ilgili bir teşvik kararnamesi 2016 yılı sonundan itibaren yürürlüğe girdi; daha sonraki düzenlemelerde teşvikin süresi ve kapsamı genişletildi.

Buna göre; kamu, yerli kömürden elektrik üreten şirketlerden satın aldığı elektriğe 2024 yılının sonuna kadar teşvikli fiyat ödeyecek ve bu fiyat her üç ayda bir enflasyon oranında yükseltilecek.

Yapılan düzenlemeyle, teşvikin sadece yerli kömürle çalışan santrallere değil, ithalin kömürün yanında kullandıkları yerli kömür oranında ithal kömür santrallerine de verilmesi karara bağlandı. Böyle olunca, bir süredir yüksek fiyatlarla boğuşmakta olan ithal kömür santralcileri ithalin yanında yerli kömürleri de kullanma seçeneği üzerinde düşünmeye başladılar.

Derken, buna ilişkin ilk haber Zonguldak’tan geldi. Çatalağzı’nda ithal kömür santrali çalıştırmakta olan Eren Holding ile Amasra’da yerli kömür üretim projesini hayata geçirmeye çalışan Hattat Holding arasında geçtiğimiz yılın sonlarında bir protokol imzalandı. Buna göre; Eren Holding, Türkiye’nin yıllık elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 7.5’ini sağlayan santralinde ithal kömürün yanında yerli kömür de kullanacaktı. Bu girişim doğal olarak piyasayı daha da hareketlendirdi.

Acaba ithal kömür santralcileri, tesislerinde ithalin yanında kullanmak amacıyla yerli kömürlerin peşine düşmeli ve bu alana yatırım yapmalı mı? Buna karar verebilmek için ithal kömür santralcilerinin önünde cevap bekleyen iki soru var.

Bunlardan birincisi, ithal kömür fiyatlarının gelecekte ne yönde şekilleneceği. İkinci soru ise ithal kömür santralcileri için kullanılabilecek yerli kömürün bulunup bulunmadığı. Yazımızın ilk bölümünde birinci sorunun cevabını arayacağız…

***

Küresel buhar kömürü talebi geçtiğimiz yüzyılın sonundan itibaren 14 yılda neredeyse iki kat arttı. 2014 yılıyla birlikte gerileme başladı ve bu gerileme halen devam ediyor.

Bu 18 yıllık istisnai dönem, kömürün 200 yıllık tarihinde görülmemiş fiyat hareketlerine sahne oldu. 2003 yılı öncesinde oldukça kararlı bir seyir izleyen buhar kömürü fiyatları bu yıldan itibaren ciddi bir dalgalanma sürecine girdi: 2003 yılının ilk yarısında 20-30 $/ton bandında olan buhar kömürü FOB fiyatları 2008 yılında 180 $/ton düzeyine kadar yükseldi. Daha sonra hızla düşerek 2009 yılında 60 $/ton düzeyinin altına geriledi. Sonra tekrar artarak 2011 yılında 120 $/ton seviyelerini gördü. 2015 yılında 50 $/ton civarına kadar indi; 2016 yılının sonlarında 80-100 $/ton bandına yükseldi; 2017’nin başlarında 70 $/ton seviyesine kadar düştü ve 2017’nin sonlarından itibaren 100 $/ton düzeyini tekrar geçti.

Fiyatlardaki bu aşağı yukarı hareketler deyim yerindeyse kömür yatırımcısının da başını döndürdü.

Acaba bundan sonraki dönemde fiyatlar hangi yöne gider? İşte ithal kömür santral yatırımcılarının yerli kömüre yönelip yönelmeme kararını vermek için ihtiyaç duyacakları ilk bilgi bu. Özetle; eğer fiyatlar yukarı doğru harekete devam edecekse yerli kömürlere bakmakta yarar var. Yok, fiyatlar aşağıya doğru yönelecekse yerli kömürlere yatırım yapmaya ihtiyaç olmayacak.

Ama böylesi iniş çıkışlarla dolu bir piyasada yön tespit etmek kolay mı? Yukarıda aktarılan fiyat hareketleri dikkate alındığında, kısa vadeli yön belirlemek çok mümkün görünmüyor. Ama orta vade için etrafa bir bakmakta yarar var. İlk bakacağımız yer, son yıllarda hep olduğu gibi Çin.

Çin kömür sektöründe yaşanan her hareket, küresel kömür piyasalarını yıllardır doğrudan etkilemekte. Yukarıda aktardığımız yüksek volatilitenin en büyük nedeni de tartışmasız bu ülke oldu. Özellikle 2009 yılından itibaren uluslararası kömür piyasalarını büyük oranda domine eden Çin’in iç talebi düzenlemeye yönelik politikaları, küresel kömür fiyatları üzerinde her zaman etkiliydi.

Buhar kömürü talebinde 2000’li yıllardan itibaren görülen sıçrama da, aslında büyük oranda Çin’in talebinden kaynaklandı. Ancak söz konusu talep büyük şehirlerdeki hava kirliliğinin önlenmesi amacıyla Beijing (Pekin) tarafından sınırlandırılınca, tüketim üç yılda neredeyse 400 bin ton düştü. Talep daralmasının küresel piyasalarda fiyatların gerilemesine yol açması beklenirken, yine Beijing’in madencilik sektöründeki iş kazalarını önlemek amacıyla aldığı tedbirler nedeniyle yurtiçi kömür üretimleri düşünce ithalatta artış ve küresel fiyatlarda ise yükseliş yaşandı. Böylelikle, kömür ihracatçıları da rahat bir nefes aldı.

Ancak, bana sorarsanız, Çin’in sektörü düzenlemeye yönelik kısa vadeli tedbirleri orta vadedeki fiyat hareketlerini açıklamada yetersiz kalacaktır. Uzun vadeli planlamalarına bakmak daha akıllıca olur. O noktada ise karşımıza, artık ultra büyüme hızlarından vaz geçerek daha ılımlı, daha kararlı bir büyümeyi hedefleyen yeni bir Çin çıkıyor.

Kimya, demir-çelik, tarıma dayalı sanayi ya da inşaat gibi enerji yoğun ikincil ekonomik faaliyetler yerine; inovasyonun, bilgi ve yüksek teknolojinin öne çıktığı üçüncü ve dördüncü seviye ekonomik faaliyetlere geçişi amaçlayan bu yeni Çin’de enerji tüketiminin yavaşlaması kaçınılmaz (Buna ilişkin bir yazım daha önce yine Enerji Günlüğü sayfalarında yayınlanmıştı:  http://www.enerjigunlugu.net/icerik/19326/cin-yeni-normal-ve-enerjinin-yonu-.html). Dolayısıyla, bir taraftan yeni ekonomik büyüme modelinin enerji problemine yaklaşımı, diğer taraftan bu ülkede halen yaşanmakta olan “yenilenebilir enerjilere geçiş süreci” dikkate alındığında Çin’in kömür talebinin hızla düşeceğini ve kömür piyasalarındaki Çin etkisinin giderek azalacağını öngörmek mümkündür.

Peki ya Hindistan? Acaba uluslararası kömür ticaretinde Çin’den boşalabilecek alan, buhar kömürü talebi her yıl artan Hindistan tarafından mı doldurulacak? Birkaç yıl öncesine kadar bunun böyle olacağı düşünülmekteydi. Ancak, Türkiye’dekine benzer şekilde -enerji arz güvenliği ve cari açık kaygılarının tetiklediği- yerli üretimi teşvik ve kömür ithalatını sınırlandırma politikaları nedeniyle Hindistan’ın ithalatı beklendiği ölçüde artış göstermedi. Söz konusu politikaların başarısı oranında Hindistan’ın piyasalardaki ağırlığı azalacak.

Bu coğrafyada kömür talebinin daralacağına ilişkin ipuçları Çin ve Hindistan’la sınırlı değil. Japonya, Güney Kore ve Tayvan’dan da elektrik üretiminde kömür payının azaltılmasına dair sinyaller geliyor. Söz konusu ülkelerin emisyon azaltım taahhütleri ise bu konuda hızlandırıcı bir etki yapıyor.

Dolayısıyla küresel kömür piyasasının Pasifik tarafında önümüzdeki yıllarda ciddi bir talep daralması bekleyebiliriz. Ancak talebin daralıyor olması fiyatların ille de düşeceği anlamına gelmiyor. Çünkü talep gerilerken diğer yandan arz tarafı da yatırımlarını sınırlandırıyor.

Bu bölgenin iki büyük tedarikçisinden Avustralya’da ihracata yönelik kömür üretim projeleri neredeyse durma noktasında. Endonezya ise (arz tarafındaki muhtemel krizin sinyalini almış olacak ki) son yıllarda iç tüketime yönelişini hızlandırdı.

***

Asya-Pasifik bölgesindeki beklenen talep daralması Atlantik bölgesinde çok daha önceden başladı. Avrupa’da, önümüzdeki 10 yıl içerisinde Almanya, Polonya, Türkiye ve Çek Cumhuriyeti’nin dışında kömür tüketimi neredeyse kalmayacak gibi. Dolayısıyla, bu bölgenin ithalatı da hızla düşecektir.

Atlantik tarafındaki bu gelişme ithal kömür santralcileri için çok daha büyük önem taşımakta. Çünkü bu bölgenin üç büyük tedarikçisi olan Kolombiya, Rusya ve Güney Afrika, Türkiye kömür ithalatının da yüzde 80’inden fazlasını karşılıyor. Türkiye, 2016 yılında kömür ithalatının yüzde 42’sini (özel sektörün geçtiğimiz dönemde önemli kömür sahaları satın aldığı) Kolombiya’dan, yüzde 34’ünü Rusya’dan ve yüzde 4’ünü ise Güney Afrika Cumhuriyeti’nden yaptı.

Dolayısıyla bu üç ülkenin kömür piyasalarındaki davranışları Türkiye’deki ithal kömür santralcileri için çok daha önemli. Türkiye açısından bu noktadaki en büyük risklerden biri ise bu ülkelerin pazar yönelimlerini Atlantik bölgesinden giderek Pasifik tarafına yoğunlaştırmalarıdır. Böyle bir gelişme, zamanla bu ülkelerde Avrupa hedefli yatırımların azalması ve Türkiye’ye yapılacak ithalatın şimdikinden daha maliyetli hale gelmesine neden olabilir.

Sonuç olarak; sayıları giderek azalan ithalatçı ya da ihracatçı ülkelerin politika tercihlerinden çevresel faktörlere ya da enerji teknolojileri alanındaki gelişmelere, petrol fiyatlarından ülkelerin dolar kuru karşısındaki konumlarına kadar çok sayıda parametre uluslararası kömür fiyatlarının şekillenmesinde rol oynayacak.

Dolayısıyla, ithal kömür santralcilerinin önümüzdeki dönemde fiyatların tahminine yönelik işlerinin oldukça zor olacağını söyleyebiliriz. Bu nedenle, ithalin yanında yerli kömür seçeneğini de araştırmalarında her zaman büyük yarar bulunmakta.

O noktada da karşımıza ikinci soru çıkmakta: Acaba ithal kömür santralcileri için ithalin yanında kullanılabilecek yerli kömür var mı? Bu da yazımızın ikinci bölümünün konusu olsun...

Dr. Nejat Tamzok / Enerji Günlüğü / Ankara - Mart 2018

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar