1. YAZARLAR

  2. Dr. Nejat TAMZOK

  3. Yeni kömür çağı!
Dr. Nejat TAMZOK

Dr. Nejat TAMZOK

Yazarın Tüm Yazıları >

Yeni kömür çağı!

Her ne kadar binlerce yıldır insanoğlu tarafından bilinse de, kömürün yoğun şekilde kullanımı on dokuzuncu yüzyıl boyunca ortaya çıktı. Yirminci yüzyıla girilirken, dünyada tüketilen tüm enerjinin yüzde 60’ı kömürden sağlanmaktaydı. Kısa sürede ulaştırma ve demir-çelik başta olmak üzere, pek çok endüstrinin vazgeçilmez girdisi haline geldi. Giderek, ısınmada çok daha fazla kullanılmaya başlandı. Günümüzün gelişmiş ülkelerinin ekonomileri, petrolün devreye girişine kadar, neredeyse sadece kömüre bağımlı oldu.

Petrolün keşfi, başlangıçta kömürün krallığını fazlaca sarsmadı. Ancak, 1920’li yıllarda Texas ve Orta Doğu’da yeni petrol yataklarının bulunması ve özellikle ulaştırma sektöründe petrol kullanımının hızla artış göstermesi, kömürün tahtını sallayacak sürecin ilk işaretleri oldular. İki fosil yakıtın kıyasıya rekabeti sonucunda kazanan petrol oldu. Kömür, 1960’lı yılların ortalarından itibaren birincilik kürsüsünü petrole bıraktı. Kömüre ikinci darbe, yine 1960’lı yıllardan itibaren doğal gazdan geldi. Aynı yıllarda yükselmeye başlayan çevreci hareketlerin kömür tüketiminin sınırlandırılmasını talep eden propagandası ise kömürün nefesini iyice kesti.

Söz konusu gelişmeler sonucunda, kömürün toplam küresel enerji tüketimi içindeki payı 1970’li yıllarda yüzde 25’ler civarına düştü ve 1990’lı yıllara kadar da yüzde 24-26 bandında seyretti. Geçtiğimiz yüzyılın sonuna gelindiğinde, kömürün payı yüzde 22’ye kadar gerilemişti. O yıllardan bakıldığında, gelecekteki küresel enerji denklemi içerisinde kömürün payının giderek artacağını öngörebilmek kolay değildi. Yapılan tahminler, küresel kömür tüketiminde sürekli bir gerilemeyi işaret etmekteydi.

Bununla beraber, kömüre ilişkin sonraki gelişmeler beklentilerin tam tersi yönde oldu. Küresel kömür tüketiminin gerileme dönemine girdiğine dair tüm öngörüler, yirmi birinci yüzyılla birlikte çöktü. Kömür üretim ve tüketiminde patlama yaşandı. Yeni gelen çağ, başlangıcından bugüne kadar, neredeyse tam bir “Kömür Çağı” oldu.

KÖMÜRÜN YENİDEN YÜKSELİŞE GEÇİŞİ

1980’li yıllardan beri 4,0-4,8 milyar ton arasında seyreden ve geçtiğimiz yüzyılın sonunda yaklaşık 4,7 milyar ton olan yıllık küresel kömür üretimi 2000 yılından itibaren on dört yıl boyunca kesintisiz her yıl arttı. 2003 yılında 5 milyar tonu, iki yıl sonra 6 milyar tonu aştı ve 2013 yılında 8 milyar ton düzeyine kadar yükseldi.

Yeni yüzyılın ilk 13 yılında küresel enerji tüketimi yüzde 36 oranında artarken kömür tüketimindeki artış yüzde 63 ile çok daha yüksek bir düzeyde gerçekleşti. Aynı dönemde, kömürün rakiplerinin performansı ise çok daha gerilerdeydi: Küresel petrol tüketimindeki artış sadece yüzde 17 ve doğal gaz tüketimindeki artış ise yüzde 39 düzeyinde oldu.

Yirmi birinci yüzyılın bu ilk döneminde, yoğun çevre hareketlerine ve bütün iklim değişikliği tartışmalarına karşın, küresel enerji savaşlarındaki rekabet geçtiğimiz yüzyılda olduğu gibi yine fosil yakıtlar arasında geçti. Küresel enerji tüketimi içerisindeki fosil yakıt payı, yüzyılın başındaki yüzde 87 oranını 2013 yılında da aynı şekilde muhafaza etti. Son yıllarda, hidrolik enerji dışındaki yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında önemli mesafeler alınmaya başlanmakla beraber, söz konusu kaynakların toplam içindeki payı yüzyılın başında yüzde 0,5 düzeyindeyken günümüzde ancak yüzde 2,2 seviyesine kadar arttırılabildi.

KÖMÜR BİRİNCİLİK ŞANSINI YAKALADI

Fosil yakıtlar arasındaki yarışta ise kömürün performansı ezeli rakipleri petrol ve doğal gaz karşısında çok daha yüksekti. Kömür, birincilik kürsüsünü yeniden ele geçirme şansını ciddi şekilde yakaladı. Yüzyılın başında 1,8 puan olan küresel kömür tüketimiyle doğal gaz tüketimi arasındaki fark 2013 yılında 6,4 puana kadar yükseldi. Bu sürede, doğal gazın toplam tüketim içindeki payı yerinde saydı. Küresel enerji tüketimi içerisinde petrolün payı ise yeni yüzyılın bu ilk bölümünde kararlı ve hızlı bir şekilde düştü. 2000 yılında 13,3 puan olan petrol tüketimi ile kömür tüketimi arasındaki fark hızla kapandı ve 2013 yılında 2,8 puana kadar geriledi. Bu arada, kömür tüketiminin birkaç yıl içerisinde petrol tüketimini geçeceği yönündeki analizlerin sayısı ise her geçen yıl biraz daha arttı.



KÖMÜRDE TÜKETİM PATLAMASININ ANA KAYNAĞI ÇİN

Kömür tüketimindeki patlama, başta Çin olmak üzere büyük ölçüde Asya kıtasındaki enerji talebinden kaynaklandı. Çin’in kömür tüketimi 2000-2013 yılları arasındaki dönemde yüzde 185 oranında artış gösterdi. Aynı dönemde Asya-Pasifik Bölgesi’ndeki toplam tüketim artışı ise yüzde 145 düzeyinde oldu. Yüzyılın başında Dünya’da üretilen tüm kömürün yaklaşık yarısı Asya-Pasifik Bölgesi’nde tüketilirken, bugün bu oran yüzde 70’lere kadar yükseldi. Çin ise günümüzde, tüm kömürün yaklaşık yarısını tek başına tüketmekte.

ABD’nin kömür tüketimi ise aynı dönemde ciddi oranda düştü. Özellikle 2008 yılı sonrasında ortaya çıkan “shale gas” devrimi, ABD kömür tüketimindeki görece yavaş gerilemeyi ciddi ölçüde hızlandırdı. Yüzyılın başında küresel kömür üretiminin yaklaşık dörtte birini tüketen ABD, 2013 yılında onda birini ancak tüketebildi.

Avrupa ülkelerinin kömür tüketimi de 2000-2013 arası dönemde -İtalya, Hollanda ve Türkiye dışında- önemli ölçüde azaldı. Söz konusu dönemde Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin kömür tüketimi toplamda yüzde 11 oranında geriledi. Söz konusu ülkelerin enerji piyasalarındaki özelleştirme ve serbestleştirme uygulamaları kömür tüketiminin azalması yönünde etkili oldu.

Ancak, sürecin sonunda, Avrupa ülkelerinde Rusya doğal gazına bağımlı olmaktan kaynaklanan ciddi arz güvenliği sorunları ortaya çıktı. Bir taraftan söz konusu arz güvenliği sorunlarına çözüm çabaları diğer taraftan aynı süreçte ABD’deki “shale gaz” üretim patlamasının etkisiyle düşen kömür fiyatları, Avrupa’nın kömür tüketimindeki gerilemeyi durdurdu. Son üç yılda ise özellikle Almanya, İspanya, Portekiz ve İngiltere’nin kömür tüketimlerinde önemli artışlar kaydedildi.

Bu dönemde, Türkiye kömür tüketimi ise kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan nedenlerin de etkisiyle dalgalı bir seyir izledi. Yüzyılın başında 80 milyon ton civarında olan kömür tüketimimiz 2003 yılında 64 milyon tona kadar düştü, ancak daha sonra hızla yükselerek 2011 yılında 100 milyon tonun üzerine çıktı.

21. YÜZYIL EN AZINDAN ŞİMDİLİK KÖMÜR ÇAĞI

Dolayısıyla, yirmi birinci yüzyıl, ilk 13 yılı itibariyle bir “Kömür Çağı” özelliği gösterdi. Bu dönemde, gerek toplam enerji tüketimiyle gerekse rakip kaynaklarla karşılaştırıldığında, küresel kömür tüketimi çok daha hızlı gelişti. Şimdi merak edilen husus ise yüzyılın geri kalan bölümünde küresel enerji denkleminin nasıl şekilleneceğidir. Acaba kömürün yükselişi aynı hızda sürecek midir? Fosil kaynaklar arasındaki rekabette kazanan hangisi olacaktır? Ve en önemlisi, alternatif ya da temiz enerji kaynaklarının fosil yakıtlar karşısındaki rekabet şansları ne düzeyde olacaktır?

70 YIL ARADAN SONRA ŞAMPİYONLUK

Dünyamızın geleceği bakımından son derece yaşamsal olan bu sorulara, çeşitli uluslararası kuruluşlar tarafından da cevaplar bulunmaya çalışılmaktadır. Örneğin, Uluslararası Enerji Ajansı ya da ABD Enerji Bakanlığı tarafından her yıl tekrarlanan tahmin çalışmaları, bu konuda en fazla kabul gören çalışmalardır. Söz konusu kuruluşlar tarafından yapılan tahminlerde ise küresel enerji denkleminin en azından yüzyılın ortalarına kadar çok fazla değişeceğini gösteren net işaretlere rastlayabilmek mümkün değildir. Örneğin, Uluslararası Enerji Ajansı’nın referans senaryosuna göre 2035 yılına kadar fosil kaynakların payı yüzde 79’un ve tek başına kömürün payı ise yüzde 29’un altına inmeyecek. Kömür tüketimi petrol tüketimini geçerek dünyada en fazla tüketilen enerji kaynağı olma unvanını yaklaşık 70 yıl sonra tekrar eline geçirecek. Hidrolik dışındaki yenilenebilir kaynakların payı ise 2035 yılında dahi yüzde 3’ü geçemeyecek.

ABD Enerji Bakanlığı tarafından yapılan 2013 tarihli tahmin çalışmasında ise, -referans senaryoda- en azından 2040 yılına kadar fosil kaynak talebinin yüzde 78’in altına ve küresel kömür talebinin ise yüzde 28’in altına düşmeyeceği öngörülmekte. ABD Enerji Bakanlığı’nın yenilenebilir kaynaklara ilişkin tahminleri de Uluslararası Enerji Ajansı ile benzerlik göstermekte.

Söz konusu çalışmalara biraz daha yakından bakıldığında ise tahminlerin her yıl kömür lehine yeniden güncellendiği dikkati çekmekte. Bu kuruluşlar tarafından yüzyılın başında yapılan –referans senaryo-çalışmalarında, kömür tüketiminin 2030 yılında yaklaşık yüzde 20 düzeylerinde olabileceği tahmin edilirken, yakın tarihli çalışmalarda söz konusu orana ilişkin tahminler yüzde 30’lar düzeyine yaklaşmıştır.

ÇEVRE FAKTÖRÜ KÖMÜRÜN HIZINI KESEBİLİR

Yukarıda bahsedilen iki kuruluşun tahminleri dikkate alındığında, yirmi birinci yüzyılın, en azından ortalarına kadar “Kömür Çağı” özelliğini devam ettireceği anlaşılmakta. Bununla beraber, yukarıda değinilen tahminler, söz konusu kuruluşların referans senaryo tahminleridir. Mevcut enerji denklemini değiştirebilecek politik, çevresel ya da teknolojik gelişmelerin yaşanması her zaman olasılık dahilindedir. Bu bakımdan çevre faktörü son derece önemlidir. Netice olarak fosil yakıt kullanımının bir bedeli olacağı açıktır. Eski çağın son 13 yılında yüzde 19 artış gösteren küresel karbondioksit emisyonu, kömür tüketiminin zirve yaptığı yirmi birinci yüzyılın ilk 13 yılında bunun iki katı düzeyinde artmıştır.

KÖMÜR, BOLLUK, UCUZLUK, YAYGINLIK ÖZELLİĞİNİ YİTİRECEK

Çevresel faktörlerin dışında, denklem üzerinde etkili olabilecek başka unsurlar da bulunmaktadır. Özellikle son yıllarda, küresel kömür üretiminin ciddi ölçülerde artması, aynı zamanda ekonomik olarak işletilebilecek kömür rezervlerinin de hızla azalmasına neden olmaktadır. Yakın bir geçmişe kadar; bol, yaygın, ucuz ve güvenilir bir enerji kaynağı olarak nitelenen kömür, son yıllardaki hızlı tüketim sürecinden sonra artık bu niteliklerini önemli oranda kaybetmiş görünmektedir.

KÖMÜRÜN GELECEĞİ GAZLAŞTIRMA TEKNOLOJİLERİ

Rezerv ömürleri azalmakta ve bunun sonucu olarak maliyetler artmaktadır. Kömür, giderek daha değerli ve daha stratejik bir hammadde niteliğini kazanmaktadır. Teknolojik gelişmelerin hızı ve yönü de enerji savaşlarında etkili olacaktır. İklim değişikliği tartışmalarının odak noktasında bulunan kömür endüstrisi, geleceğini, büyük ölçüde gazlaştırma ya da karbon tutma-depolama teknolojilerinin gelişimine bağlamıştır. Genel olarak, söz konusu teknolojilerin ticari ölçekte kullanılabilirliğinin mümkün olabileceği, ancak bunun oldukça uzun bir zaman alabileceği konusunda, teknoloji dünyasında genel bir uzlaşma olduğu söylenebilir.

Bununla beraber, söz konusu sürenin, kömüre rakip diğer enerji kaynaklarına ilişkin teknolojilerin geliştirilebilmesi için de geçerli olacağı ve bu bakımdan finalde ipi göğüsleyecek olanın bugünden öngörülebilmesinin güç olduğu da söylenmelidir.

İNSANOĞLU KÖMÜRDEN KOLAY VAZGEÇMEYECEK

Kömür, yaklaşık iki asırlık bir süredir, dünyanın en temel enerji kaynaklarından biri olma özelliğini sürdürmektedir. Bu süreçte, pek çok yeni enerji kaynağı da ortaya çıkmış olmasına ve son yıllarda özellikle çevreye olan etkileri nedeniyle yoğun şekilde tartışılmasına rağmen, insanoğlunun, kömür kullanımından kolay vazgeçemeyecek olması gerçeği açık bir şekilde karşımızda durmaktadır.

Bir yandan Avrupa’da enerji arz güvenliği sorunlarının artmasıyla gözlenen kömüre geri dönüş sinyalleri, diğer taraftan Çin ve Hindistan başta olmak üzere yüksek büyümeden vazgeçmeye niyeti olmayan Güneydoğu Asya ülkelerinin bitmek tükenmek bilmeyen kömür açlıkları, söz konusu enerji kaynağının giderek daha fazla kullanılmasına neden olacaktır.

Kömürün gelecekteki yönünün, birçok parametre yanında, kendisine rakip enerji kaynaklarıyla ilgili yaşanacak gelişmelere de bağlı olacağı açıktır. Bununla beraber, bugünden bakıldığında, kömürün geleceğini belirleyecek asıl unsurlar, kömür endüstrisinin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanacak gibi görünmektedir.

Bu çerçevede, yaklaşık iki yüz yıldır dünya ekonomileri üzerinde belirleyici rol oynayan kömürün geleceğine ilişkin bir çözümlemenin, birbirinden ayrı, ancak sebep-sonuç ilişkileriyle sürekli etkileşim halinde olan ve genel olarak jeopolitik, çevre ve teknoloji başlıkları altında toplanabilecek bir dizi parametrenin incelenmesi yoluyla yapılabilmesi mümkündür.

Ankara/Ağustos 2014

nejattamzok (at) yahoo.com

Önceki ve Sonraki Yazılar