ABD’nin seçimi ve enerjinin yönü

Dr. Nejat TAMZOK

Kasım ayında, ABD yeni başkanını seçecek.

Birkaç aydan beri, partilerin başkan adaylarını belirlemek üzere ön seçimler yapılmakta. 

Demokrat Parti’de yarış, iki aday arasında sürmekte: Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile kendini “demokratik sosyalist” olarak tanımlayan senatör Bernie Sanders.

Cumhuriyetçi Parti’de ise üç aday kaldı: Emlak kralı Donald Trump, senatör Ted Cruz ve Ohio valisi John Kasich.

Clinton ve Trump, rakipleri karşısında açık ara öndeler.

Ama yarış henüz bitmedi. 

EN ÇOK PETROL KONUŞULUYOR

Kampanyalar, kıran kırana geçmekte.

Her başkanlık seçiminde olduğu gibi, öne çıkan konu yine ekonomi. İşsizlik, enflasyon, vergiler, yoksullar, evsizler en sık kullanılan kelimeler.

Artan polis şiddeti, kamu alanlarına yapılan silahlı saldırılar, bireysel silahlanmanın önlenmesi, göçmenler ve sağlık sistemi kampanyaların ana temaları arasında.

Dış politika ve uluslararası güvenlik de var. Ama bu sefer, geçen seçime göre biraz daha az.

Enerji politikalarına gelince… Ara sıra o da gündeme geliyor.

Tahmin edebileceğiniz gibi, en çok da petrolü konuşuyorlar. Ama Orta Doğu petrollerinden daha çok Kanada petrolünü…

KANADA PETROLÜ MEKSİKA KÖRFEZİ’NE

Kanada petrollerini Meksika Körfezi’ne kadar taşıması planlanan Keystone XL boru hattı, enerji alanında kampanyaların en sıcak konularından biri.

Keystone (XL olmayanı) boru hattı, Kanada’nın Alberta eyaletindeki petrol kumu (oil sand) sahalarından Nebraska, Illinois ve Teksas’taki rafinerilere ve Oklahoma’daki depolama-dağıtım merkezine petrol taşımakta.

Keystone XL projesi ise Alberta-Nebraska arasındaki ilk boru hattının bir benzeri. Ancak, bu projeyle petrolün daha kısaltılmış bir hat ve daha geniş çaplı borular (X-Large buradan geliyor) kullanılarak taşınması planlanıyor. Bu hat, Nebraska’dan sonra Meksika Körfezi’ne kadar uzanan Keystone boru hattına bağlanacak.

İşte bu Keystone XL projesi, ABD seçimlerinin en tartışmalı konularından biri.

İnşaatının yaklaşık 8 milyar dolara mal olacağı ve petrol zengini Koch kardeşlere 100 milyar dolar gelir yaratacağı konuşulan proje konusunda ABD kamuoyu ikiye bölünmüş durumda.

Alberta petrollerini ABD içerisinde binlerce kilometre boyunca taşıyacak olan boru hattını destekleyenler, projenin ekonomik yararlarına odaklanırken, ABD'nin başta Orta Doğu olmak üzere istikrarsız ya da sorunlu ülkelere olan enerji bağımlılığını azaltacağına vurgu yapıyorlar.

Projenin muhalifleri ise, Alberta’da ciddi çevre sorunlarına yol açtığı bilinen petrol kumlarından üretilen petrolü taşıyacak olan boru hattının fosil yakıt kullanımını ve dolayısıyla küresel ısınmayı artıracağından, ayrıca geçtiği güzergâhtaki tarım topraklarına ve doğal yaşama zarar vereceğinden kaygılanmaktalar.

Kamuoyu gibi, politikacılar da proje konusunda ikiye bölünmüş durumda. Demokratların önemli bir bölümü projeye onay vermezken, Cumhuriyetçiler neredeyse tam destek veriyorlar.

Kanada’dan gelecek petrole yeşil ışık yakanlar, sadece bununla yetinmek niyetinde de değiller. Daha çok federal arazinin petrol ve gaz aramalarına açılmasını, ayrıca arama ve üretimin denizlerde ve Kuzey Kutup bölgesinde de yaygınlaştırılmasını istiyorlar.

ABD’nin petrol tüketimi, son 10 yıllık dönemde yüzde 8 oranında geriledi. Ham petrol ithalatı aynı dönemde yüzde otuz oranında azalırken, dışa bağımlılığı da yüzde 60’lardan yüzde 30’lara düştü. Meksika ve Venezuela petrollerine olan bağımlılığı yüzde 5 civarına, Orta Doğu petrollerine olan bağımlılığı ise yüzde 11 düzeyine kadar geriledi. Bununla beraber, Kanada’ya olan bağımlılığı yüzde 10 civarından, bugün yüzde 20’ye kadar yükseldi.

Bir taraftan Keystone XL projesi gerçekleştirilirken diğer taraftan daha çok federal arazinin petrol ve gaz aramalarına açılması, ayrıca arama ve üretimin denizlerde ve Kuzey Kutup bölgesinde de yaygınlaştırılması, ABD’nin Orta Doğu petrollerine olan bağımlılığını tamamen sonlandırabilir. Bununla beraber, aksi yönde bir politika tercihi, ABD içinde yenilenebilir enerji kullanımının artmasına ve verimlilik arayışlarının hız kazanmasına neden olacaktır.

OBAMA’NIN KÖMÜR KARŞITLIĞI 

Kampanya döneminde, enerjiye ilişkin olarak öne çıkan bir diğer tartışma alanı ise Obama’nın kömüre karşı açtığı savaş.

Beyaz Saray yönetiminin, elektrik santrallerinin karbondioksit emisyonlarını sınırlamaya yönelik anti-karbon politikası ve bu politikanın bir parçası olan kömüre dayalı termik santrallerin sınırlandırılması hedefi adım adım gerçekleştirilmekte.

Bu süreçte, ABD’de kömüre dayalı eski teknolojili santraller hızla kapanmakta ve genellikle de yerlerini doğal gaz santrallerine bırakmakta. Obama yönetimi ile politikanın uygulama sorumlusu ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) ise bir taraftan kömür endüstrisi diğer taraftan Cumhuriyetçiler tarafından sert bir şekilde eleştirilmekte.

Politika nedeniyle, 2008-2012 yılları arasında ABD kömür endüstrisinde 50 bine yakın çalışan işini kaybetti. Bu gelişme, Demokratların kömür üreticisi eyaletlerdeki oylarının önemli ölçüde düşmesine neden oldu. Obama’nın başkan olduğu 2008 seçimlerinde, aktif kömür işletmelerine sahip olan 57 seçim bölgesinden 28’ini Demokratlar kazanmışken, bugün 51 seçim bölgesinin sadece 6’sı Demokratların kontrolünde.

Obama’nın başkanlığı döneminde ABD’nin kömür tüketimi yüzde 20 oranında geriledi. Üretim ise yüzde 15 oranında gerileyerek son 30 yılın en düşük düzeyine geldi.  Aynı dönemde kömürün genel enerji tüketimi içerisindeki payı yüzde 24’den yüzde 20’nin altına, elektrik üretimi içindeki payı ise yüzde 49’dan yüzde 40’a geriledi.

2015 yılı Nisan ayında, ABD tarihinde ilk defa olarak, doğal gazdan elektrik üretimi aylık bazda kömürden elektrik üretimini geçti. ABD Enerji Bakanlığı’nın verilerine göre; 2015 yılında, ABD’de elektrik üretimi amacıyla tüketilen kömür miktarı 1988 yılından beri en düşük seviyesini gördü.

Keystone XL projesi gibi, Obama’nın kömür politikaları da başkanlık seçiminin sonucunu beklemekte. Yeni bir Demokrat başkan ile ABD kömür endüstrisi ciddi bir iflas dalgasıyla karşılaşabilir. Buna karşılık, Cumhuriyetçilerin zaferi ise aynı zamanda kömürün de zaferi anlamına gelecektir.

ABD’NİN EMİSYON TAAHHÜTLERİ 

Seçim sonucunu bekleyen bir başka konu ise ABD’nin Paris’te verdiği sera gazı emisyon taahhütleri.

Dünya’nın Çin’den sonraki ikinci en büyük kirletici ülkesi olan ve Kyoto Protokolü’nü imzalamakta sürekli ayak direyen ABD, geçtiğimiz yılın sonunda Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın tasarımcılarından biri olmuştu. Büyük ölçüde ABD’nin istekleri doğrultusunda şekillenen nihai anlaşma, Obama yönetimi tarafından neredeyse bir zafer gibi karşılanmıştı.

ABD, Paris’te Birleşmiş Milletler’e sunduğu emisyon azaltım hedefinde, sera gazı emisyonlarını 2025 yılına kadar 2005 yılındaki seviyesinin yüzde 28 altına düşürmeyi taahhüt etti.

Bununla beraber, bir yıldan az süre kalan seçimlerin Cumhuriyetçilerin zaferiyle sonuçlanması halinde, zaten küresel ısınma olgusunu en başından inandırıcı bulmayan Cumhuriyetçi bir başkanın Paris Anlaşması’nı ve ABD taahhütlerini elinin tersiyle itmesi hiç de şaşırtıcı olmaz.

ŞEYL GAZ DEVRİMİNİN GELECEĞİ

Kampanya döneminde sıklıkla gündeme gelen konulardan biri de ABD’deki şeyl gaz devriminin arkasındaki ana etken olan hidrolik çatlatma yöntemi.

Söz konusu yöntemde, şeyl kayaçları çatlatmak için tabakalar içerisine yüksek basınç altında su, kum ve kimyasal karışımı enjekte edilmekte ve bu suretle hidrokarbonlar açığa çıkarılmakta.

Hidrolik çatlatma yönteminde elde edilen gelişmeler neticesinde, ABD şeyl gaz üretimi önemli ölçüde artarken, maliyetler de ciddi oranda geriledi. Şeyl gaz üretimi 2005 yılında ABD gaz üretiminin yüzde 6’sı ve küresel gaz üretiminin ise yüzde 1’i kadarken, 2014 yılında bu oranlar, sırasıyla, yüzde 52 ve yüzde 11’e kadar yükseldi. ABD’nin toplam doğal gaz üretimi ise 2005 yılından bu yana yüzde 42 oranında arttı.

Bununla beraber, hidrolik çatlatma işlemi tüm dünyada olduğu gibi ABD’de de tartışmalara neden olmakta. Kullanılan kimyasalların pek çoğunun toksik ve kanserojen olduğu, yeraltı suyuna metan ve zararlı kimyasalların karıştığı gerekçeleriyle bazı eyaletlerde yasaklanmış olan hidrolik çatlatma işlemi, Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasında olduğu kadar Demokratların kendi aralarındaki rekabette de malzeme olarak kullanılmakta.

YENİLENEBİLİR NE OLACAK? 

Seçim sürecinde kullanılan bir başka malzeme ise yenilenebilir enerjiye verilen teşvikler.

ABD’nin toplam enerji arzı içerisinde hidrolik dâhil yenilenebilir kaynakların payı son 10 yılda yüzde 4,5’dan yüzde 6,5 seviyesine yükseldi. Yenilenebilirlerin elektrik üretimindeki payı ise aynı dönemde yüzde 8,6’dan yüzde 12,9’a tırmandı.

Henüz, ABD’de bir yenilenebilir enerji devriminden söz edilemese de toplam tüketim içinde yenilenebilir payının her yıl biraz daha arttığı ortada. ABD’deki rüzgâr santrallerinin kurulu gücü 60.000 MW’ı ve güneş santrallerinin gücü ise 12.000 MW düzeyini aşmış durumda.

Söz konusu gelişmede önemli payı olan yenilenebilir teşvikleri Demokrat adaylar tarafından desteklenmekte, ancak Cumhuriyetçi adaylar tarafından çok da itibar görmemekte.

ENERJİ BAĞIMSIZLIĞI MI KÜRESEL ISINMA MI? 

Gelelim başkan adaylarının enerji politikalarına…

Demokrat adaylarla Cumhuriyetçi adaylar arasında enerji politikaları konusunda belirgin farklılıklar bulunmakta.

Demokrat adaylar sık sık çevreye ve küresel ısınmaya işaret ederken, Cumhuriyetçi adaylar enerji bağımsızlığının öncelik olduğuna vurgu yapmaktalar.

Demokrat Bernie Sanders, başkan adayları arasında enerji konusunda en radikal olanı. Şöyle diyor: “İklim değişikliği bir gerçektir. İnsan faaliyetlerinden kaynaklanır ve tüm dünyada yıkıcı problemlere neden olmaktadır. Cumhuriyetçi Parti, gezegeni korumak yerine Exxon, BP ve Shell’in kârlarını korumanın telaşındadır. Fosil yakıt şirketleri rekor kârları kürekle toplarken, iklim değişikliği gezegenimizi tahrip etmektedir. Bunun nedeni, gezegenimiz tarihinin en zengin endüstrisinin, politikacılara bilimi görmezden gelmeleri için rüşvet vermesidir…”

Evet, bu sözlerin sahibi radikal bir çevre örgütü mensubu değil. Diğer adaylar İran, Orta Doğu’daki gelişmeler ya da nükleer silahları işaret ederken, Bernie için en büyük ulusal güvenlik tehdidi fosil yakıtlar. Başkan olduğunda, ilk görevinin fosil yakıt lobilerini Beyaz Saray’dan uzaklaştırmak olacağını söylemekte.

Ardından fosil yakıtlara verilen tüm teşvikleri kaldıracak. Karbon vergisini getirecek. Kuzey Kutup bölgesinde ve açık denizde petrol ve doğal gaz aramalarını, hidrolik çatlatmayı ve açık ocak kömür madenciliğini yasaklayacak. Keystone XL projesini durduracak. LNG ve ham petrol ihracatına son verecek. Nükleer santraller için lisans yenilemesi yapmayacak.

Yenilenebilir enerjiye ve enerji verimliliğine ağırlık verecek, yenilenebilir enerjiden elektrik üretim teknolojilerini teşvik edecek. Karbon vergisi ve enerji verimliliği ile yenilenebilir teknolojilere yapılacak yatırımlar yoluyla karbon emisyonlarını 2050 yılına kadar yüzde 80’den fazla azaltacak.

CLINTON: TEMİZ ENERJİ SÜPER GÜCÜ ABD!  

Hillary, Bernie kadar radikal bir çevreci sayılmaz! Ama onun da bir temiz enerji planı var. Kampanya sitesinde öne çıkan başlık ise “Amerika’yı yirmi birinci yüzyılın temiz enerji süper gücü yapmak”.

Hillary’ye göre; temiz enerjilere geçiş, ekonomiyi büyütme ve milyonlarca yeni istihdam yaratma potansiyeli taşımakta. 21. yüzyılın temiz enerji ekonomisi böyle yaratılacak.

Öncelikli hedefleri; başkanlık döneminin sonuna kadar 500 milyon güneş paneli kurmak ve ABD’deki her evin enerji ihtiyacını yenilenebilir enerjiden karşılamak suretiyle petrol tüketimini üçte bir oranında azaltmak.

Hedefleri gerçekleşirse, ABD’nin güneşten elektrik kurulu gücü 2020 yılına kadar yüzde 700 artmış ve toplam elektrik üretiminin üçte biri yenilenebilir enerjiden sağlanmış olacak.

Paris Anlaşması’na bağlı kalacak ve sera gazı emisyonlarını on yıl içinde 2005 yılı düzeyinden yüzde 30 oranında daha aşağıya indirecek.

Hillary, Obama’nın kömüre ilişkin politikalarını sürdürmekte kararlı görünmekte. Ayrıca, Kuzey Kutup bölgesindeki petrol aramalarına sıcak bakmadığını, petrol ve gaz şirketlerine verilen vergi teşviklerine son vereceğini, hidrolik çatlatma konusunda yeni düzenlemeler getireceğini ve Keystone XL projesine onay vermeyeceğini de söylüyor. Bununla beraber, Clinton, fosil yakıtlar konusunda çevrecileri Bernie kadar ikna edebilmiş değil.

Genel olarak, Hillary’nin, Obama’nın enerji politikalarını büyük ölçüde sürdüreceği söylenebilir.

FOSİLCİLER CUMHURİYETÇİ

Demokrat adaylar, kendi aralarında hangisinin daha çevreci olduğu konusunda tartışırken, Cumhuriyetçi adaylar iklim değişikliğinin insan faaliyetlerinin bir sonucu olduğu fikrine dâhi mesafeli yaklaşmaktalar. Hatta bazıları, bırakın iklim değişikliğine karşı önlemler almayı, iklim değişikliğinin bir realite olduğu hususunu bile reddetmekteler.

Dolayısıyla, Başkan Obama’nın enerji politikalarından hiç memnun değiller. Özellikle de Paris Anlaşması ve Obama’nın Temiz Enerji Planı’nı hedef tahtalarının tam ortasına yerleştirmiş durumdalar.

Cumhuriyetçi adayların fosil yakıttan yana olan tercihleri, kampanya bağışlarına da yansımış durumda. İddialara göre; fosil yakıt lobileri Cumhuriyetçi başkan adaylarına, sadece geçtiğimiz yılda 100 milyon doların üzerinde destek sağladılar. Söz konusu desteğin en büyük kısmını ise Trump’ı durdurabilecek tek aday olarak gösterilen Ted Cruz aldı.

CRUZ ENERJİ RÖNESANSINA HAZIR 

Senatör Ted Cruz, Cumhuriyetçi adaylar arasında enerji alanında en hazırlıklı olanı.

Cruz, “Amerikan Enerji Rönesansı” başlıklı kapsamlı bir yasa tasarısının da müellifi. Söz konusu tasarı, -öncelikli olarak- enerjide hükümet müdahalelerini engellemeyi ve doğal kaynaklara erişimi kolaylaştırmayı hedeflemekte. Dolayısıyla, tasarının yasallaşması durumunda, Obama’nın enerjiye ilişkin pek çok politikası da çöpe atılmış olacak.

Ted Cruz, başkan olduğunda, enerjinin kontrolünü merkezi yönetimden alıp eyaletlere verecek ve böylelikle federal arazilerin daha fazla petrol ve gaz aramalarına açılmasını sağlayacak. Alaska ve açık denizlerdeki aramaları serbest bırakacak. Keystone XL ve benzeri projelere hızla onay verecek.

Obama’nın Temiz Enerji Planı kapsamındaki regülasyonlara son verecek. Kömür endüstrisine açılan savaşı sonlandıracak. Hidrolik çatlatma konusundaki düzenlemeleri eyaletlere bırakacak. Yenilenebilirler dâhil tüm enerji teşviklerini de kaldıracak.

İklim değişikliğinin, ekonomiyi kontrol altında tutmak isteyen liberaller tarafından tezgâhlanmış bir kurgu olduğunu ve bilimsel kanıtların küresel ısınma olgusunu desteklemediğini söyleyen Cruz’un, Temiz Enerji Planı gibi Paris Anlaşması’nı da rafa kaldırması olasılıklar dâhilinde.

TEMİZ ENERJİ PLANI ÇÖPE GİDER Mİ?

Vali John Kasich de Cruz’dan çok farklı bir noktada değil.

Öncelikli hedefi, enerji bağımsızlığını sağlamak için fark gözetmeksizin tüm enerji kaynaklarından daha fazla üretim gerçekleştirmek.

Başkan olduğunda; Keystone XL projesi hızla onaylanacak, federal araziler hızla arama ve üretime açılacak, hidrolik çatlatmaya ilişkin düzenlemeler eyalet yönetimlerine bırakılacak, ham petrol ihracatı üzerindeki yasak kaldırılacak ve Obama’nın Temiz Enerji Planı çöpe atılacak.

TRUMP ENERJİ KONUSUNDA SUSKUN AMA... 

Kampanya döneminin süper starı Trump ise enerji politikalarına ilişkin net bir görüntü vermemekte ve pek çok enerji başlığında genellikle sessiz kalmayı tercih etmekte. Kampanya sitesinde de bu alanda somut bilgiler bulabilmek mümkün değil.

Bununla beraber, Trump’ın, başkanlığı döneminde Enerji Bakanı olarak ünlü Alaska Valisi Sarah Palin’i görmek istediğini söylemesi, başkan olduğunda uygulamak isteyeceği enerji politikaları konusunda bize yeterli bir fikir verebilir. Palin, geçtiğimiz Eylül ayında, Trump’ın başkanlığında ABD Enerji Bakanlığı görevine talip olduğunu, ancak bu görevin fazla uzun sürmeyeceğini, çünkü çok kısa bir sürede Enerji Bakanlığı’nı feshedeceğini söylemişti! 

ABD’DE ENERJİ TÜKETİMİ AZALIYOR

Obama döneminde, enerjide önemli gelişmeler yaşandı: Kaya gazı devrimi, Temiz Enerji Planı ve kömür tüketiminin sınırlandırılması, küresel ısınmayla ilgili Kyoto’dan Paris’e belirgin tavır değişikliği bunlardan bazıları.

Söz konusu gelişmeler neticesinde, ABD’nin enerji denkleminde ciddi değişiklikler oldu. Petrol ve gaz üretimleri büyük ölçüde artarken, tüketimleri neredeyse yerinde saydı. Kömür üretim ve tüketimi ise önemli oranda geriledi.

Son toplamda en önemli gelişme ise 80’li yılların başından itibaren kesintisiz artan ABD enerji tüketiminin 2007 yılından sonra gerilemeye başlaması oldu.

Enerji tüketimindeki gerileme, ABD’nin enerji ithalatına da yansıdı. 2007-2014 yılları arasında, net petrol ithalatı 2 katından, gaz ithalatı ise 3 katından fazla azaldı. Kömür ihracatı ise 4 kat arttı.

2007 yılında tüm Dünya’dan 714 milyon ton petrol karşılığı enerji ithalatı yapan ABD, 2013 yılında bu miktarın yarısından daha az enerji ithal etti. 2007 yılında tükettiği enerjinin yüzde 30’unu dışarıdan ithal ederken, bugün bu oran yüzde 15 düzeyine kadar geriledi.

ABD’Yİ İZLEMEK ÖNEMLİ 

ABD, dünyanın Çin’den sonraki en büyük enerji tüketicisi. Yerkürede üretilen her altı birim enerjinin biri bu ülke tarafından tüketilmekte. Bu ülkenin enerji alanındaki tercihlerinin ya da yönelimlerinin, tüm küresel dengeleri etkilemesi kaçınılmaz.

Yeni gelecek başkanla birlikte; fosil yakıtların geleceğinden Paris sürecine, enerji fiyatlarından temiz enerji teknolojilerine kadar çok geniş bir enerji alanı, sadece ABD içinde değil, ama tüm kürede yeni bir yöne doğru evrilebilir.

Dolayısıyla, rasyonel olma iddiasındaki her enerji yönetiminin, ABD başkanlık seçimlerini ve olası sonuçlarını çok yakından izlemesi son derece önemlidir.

Ankara/Mart 2016

 

1 - Wikipedia, “Keystone Pipeline”, <https://en.wikipedia.org/wiki/Keystone_Pipeline>, Erişim tarihi: 9 Mart 2016.

2 - British Petroleum, BP Statistical Review of World Energy, Haziran 2015.

3 - International Energy Agency, Oil Information 2015, Paris, 2016.

4 - Nejat Tamzok, “Obama`nın ısrarı enerjide dengeleri değiştirebilir”, independent.academia.edu, <https://www.academia.edu/4761127/Obaman%C4%B1n_%C4%B1srar%C4%B1_enerjide_dengeleri_de%C4%9Fi%C5%9Ftirebilir>, 12 Kasım 2013.

5 - Morning Consult, “Obama’s Energy Legacy: Republican Coal Country”, Jack Fitzpatrick, February 15, 2016, <https://morningconsult.com/2016/02/obamas-energy-legacy-republican-coal-country/>, Erişim tarihi: 9 Mart 2016.

6 - British Petroleum, BP Statistical Review of World Energy, Haziran 2015.

7 - International Energy Agency, Energy Balances of OECD Countries 2011, Paris, 2011, s.II.166; International Energy Agency, Energy Balances of OECD Countries 2015, Paris, 2015, s.II.158; International Energy Agency, Electricity Information 2010, Paris, 2010, s.IV.637; International Energy Agency, Electricity Information 2015, Paris, 2015, s.IV.719.

8 - US Energy Information Administration, “Coal production and prices decline in 2015”, http://www.eia.gov/todayinenergy/detail.cfm?id=24472, 8 Ocak 2016.

9 - Nejat Tamzok, “Paris ve sonrası: Yerküre sonunda kurtuldu mu?”, independent.academia.edu, <https://www.academia.edu/19826308/Paris_ve_sonras%C4%B1_Yerk%C3%BCre_sonunda_kurtuldu_mu>, 25 Aralık 2015.

10 - International Energy Agency, Renewables World Energy Outlook 2015, Paris, 2016.

11 - International Energy Agency, Renewables Information 2015, Paris, 2016.

12 - Bernie Sander’s Official Website, “Combating Climate Change to Save the Planet”, <https://berniesanders.com/people-before-polluters/>, Erişim tarihi: 11.03.2016.

13 - RenewableEnergy.World.Com, “Grading 2016 US Presidential Candidates on Renewable Energy Policies”, Sara Matasci, March 1, 2016, , Erişim tarihi: 15 Mart 2016.

14 - Hillary Clinton’s Official Website, “Climate change and clean energy, Making America the world’s clean energy superpower and meeting the climate challenge”, <https://www.hillaryclinton.com/issues/climate/>, Erişim tarihi: 11.03.2016.

15 - Reuters, “Clinton's pledge to curtail fracking falls on unconvinced ears”, Valerie Volcovici, March 7, 2016, <http://www.reuters.com/article/us-usa-election-fracking-idUSMTZSAPEC38PAFFSL>, Erişim tarihi: 22 Mart 2016.

16 - The Guardian, “Oil and gas industry has pumped millions into Republican campaigns”, Suzanne Goldenberg and Helena Bengtsson, March 3, 2016, <http://www.theguardian.com/us-news/2016/mar/03/oil-and-gas-industry-has-pumped-millions-into-republican-campaigns>, Erişim tarihi: 22 Mart 2016.

17 - Ted Cruz’s Official Website, “Jobs and Opportunity”, <https://www.tedcruz.org/issues/jobs-and-opportunity/>, Erişim tarihi: 18.03.2016.

18 - Npr, ”Scientific Evidence Doesn't Support Global Warming, Sen. Ted Cruz Says”, December 9, 2015, <http://www.npr.org/2015/12/09/459026242/scientific-evidence-doesn-t-support-global-warming-sen-ted-cruz-says>, Erişim tarihi: 22 Mart 2016.

19 - John Kasich’s Official Website, “Kasich Action Plan”, <https://marcorubio.com/issues-2/energy-policy-proposals/>, Erişim tarihi: 18.03.2016.

20 - CNN, “Palin eyeing energy secretary in potential Trump administration”, Eugene Scott, September 6, 2015, <http://edition.cnn.com/2015/09/06/politics/sarah-palin-energy-secretary/>, Erişim tarihi: 21.03.2016.

21 - ThinkProgress, “What Sarah Palin Really Wants From Her Donald Trump Endorsement”, Emily Atkin, Jan 19, 2016, <http://thinkprogress.org/politics/2016/01/19/3740724/sarah-palin-donald-trump-endorsement/>, Erişim tarihi: 15.03.2016.