Akıntıya karşı kulaç ve enerji

Haluk DİRESKENELİ

Bu yılki 37. Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı beklenen performansları getirmedi. En iyi derece 59 dakika oldu; oysa geçmişte 39 dakikalık bir rekor hâlâ hafızalarda. Bu farkın nedeni sporcuların formu değil, Boğaz’ın çetin akıntılarıydı.

Her yıl aynı parkurda yüzülüyor ama Boğaziçi hiçbir zaman aynı olmuyor. Akıntının yönü ve şiddeti, sonucu belirleyen en önemli faktör. Rotayı doğru seçen yüzücüler adeta “su üzerinde kayar gibi” parkuru bitirirken, akıntıyı kaçıranlar dakikalarca suyla boğuşmak zorunda kalıyor. 

Parkur kâğıt üzerinde 6,5 kilometre. Ama Boğaz’ın ortasındaki kuzeyden güneye akan güçlü akıntı yüzünden doğrudan karşıya yüzmek imkânsız. Sporcular önce SuAda açıklarına, oradan Birinci Köprü’nün hizasına sürükleniyor. Avrupa yakasına yaklaşıldığında bu kez ters yönde, güneyden kuzeye sert bir akıntı devreye giriyor. Yüzücüler o akıntının yardımıyla Kuruçeşme’de finişe ulaşıyor. 

Bu yıl yarışa gölge düşüren bir olay da yaşandı. Katılan Rus sporcu Nikolai Svechnikov parkuru tamamlayamadı ve boğazda kayboldu. Arama–kurtarma ekipleri Boğaz’da gün boyu çalışma yaptı. Bu talihsiz olay, festival havasında geçen organizasyonun aslında ciddi riskler barındırdığını bir kez daha hatırlattı.

İNSANIN ENERJİSİ, DOĞANIN ENERJİSİ 

Boğaziçi yarışı sadece bir spor organizasyonu değil. Aynı zamanda insan enerjisi ile doğa enerjisinin çarpışması. Doğru rotayı bulan sporcu akıntıdan güç alıyor, yanlış yapan ise tüm enerjisini boşa harcıyor. Tıpkı enerji sektöründe olduğu gibi: doğru yönlendirilmiş enerji verimlilik ve hız sağlar, yanlış yönlendirilmiş enerji ise kayıplara yol açar.

Boğaz’ın güçlü yüzey ve dip akıntıları, hidrokinetik enerji üretimi için de bir potansiyel taşıyor. Ancak yarışın da gösterdiği gibi, bu enerjiyi kontrol etmek kolay değil. Bu da bize şunu söylüyor: Doğanın sunduğu enerji ancak doğru teknoloji ve doğru stratejiyle kullanılabilir.

YARIŞIN GELECEĞİ

Geçmişteki hızlı dereceler, akıntıların sporcular lehine olduğu nadir yıllara aitti. Bu yıl ise hem hava hem de akıntı tersine işledi. Sonuç olarak Boğaziçi, insanlara bir kez daha kendi kurallarını hatırlattı.

Gelecek yıllarda bu yarış giderek daha çok “doğayla uyum mücadelesi”ne dönüşecek. Sporcular sadece kendi sınırlarını değil, doğa ile enerji arasındaki dengeyi de öğrenmek zorunda kalacak. Boğaziçi, bu yönüyle bir spor sahasından çok, bir doğal laboratuvar olmaya devam edecek.