Doğalgaz santralleri gözden çıkarılabilir mi? - Mehmet KARA

Mehmet KARA

MEHMET KARA 

Türkiye elektrik piyasası ilginç bir süreç yaşıyor. Peki neden? Bu soruya cevap vermeden önce biraz geriye gitmek lazım. 

1990’lı yıllarda Türkiye’nin enerji arz yetersizliğine karşı acil durum çözümü, doğalgaz santralleriydi. Çünkü çok yüksek ilave kurulu güçleri kısa sürede işletmeye alabilmenin yolu buydu. Yoksa kömür ya da hidroelektrik santrali kurmak 6-7 yıla ihtiyaç gösteriyordu. Fabrikalar ise çalışabilmek için o kadar bekleyemezdi tabii. 

Türkiye'nin 1990’lardaki acil elektrik üretim yatırımları özel sektör eliyle yapıldı, yani doğalgaz santralleri öyle kuruldu. Devletin sağladığı elektrik alım garantisini bankacıların önüne koyan şirketler, santrali kurmak için ihtiyaç duyduğu krediyi kolayca alabiliyordu. O da yetmezse, alınacak krediye Hazine garantisi bile sağlanıyordu.

Oysa bugün Türkiye’nin elektrik üretim altyapısında arz fazlası var. Buna rağmen sektör kritik bir süreçte. Peki neden? Çünkü 1990’larda kurulan santrallere devletin verdiği alım garantilerinin süresi doldu, doluyor. ENKA Grubu, elindeki üç doğalgaz santralinden ikisinde (Gebze 770 MW, Adapazarı 1540 MW) üretime son verdiğini duyurdu. Gerekçe net, devletin santrale verdiği elektrik alım garantisi sona ermişti. ENKA’nın elinde İzmir Aliağa’da 1500 MW’lik üçüncü bir santral daha var ve onun da devletle anlaşması Temmuz ayında bitiyor. Bu arada Engie’ye ait Ankara Doğalgaz Santrali’ni de aynı akıbet bekliyor.

Peki bunlar ne anlama geliyor? 

Aslında işin pek çok boyutu var. Arz güvenliği açısından bakılırsa, ortada ciddi bir sorun görünmüyor. Çünkü zaten arz fazlası söz konusu. 

Peki dev santrallerin kapanması elektrik piyasasındaki fiyat oluşumu üzerinde etkili olur mu? Aslında ortada bir arz fazlası olduğuna göre dramatik bir etkisi olması beklenmez. Acaba gerçekten öyle mi? 

Şöyle bakalım. Devletin, maliyeti yüksek bile olsa satın almak zorunda olduğu elektrik miktarı azalırsa, piyasaya arz edeceği miktar da düşecektir. Yani yüksek maliyetle üretildiği halde, kamunun HES’lerinde üretilen elektrikle aynı sepete koyularak kimilerine göre maliyetten bağımsız şekilde maliyet altı fiyat teklifi vermek zorlaşabilir. Yani spot elektrik piyasası üzerinde kamunun tedarik/satış gücünün etkisi kırılabilir.

Peki gerçekten öyle mi? Aslında olağan bir dönemde olsa öyle denilebilirdi. Ama şu anda elektrik üretiminin kaynaklar bazında dağılımında şaşırtıcı değişiklikler var. Bunun baş aktörü HES’ler. Yılın ilk 6 haftasında üretime sunulan HES kapasitesi hızlı bir yükseliş göstermiş durumda. Geçen yıl yüzde 22 olan bu santrallerin kapasite faktörü bu yıl yüzde 39’a zıplamış durumda. Doğalgaz santrallerinde ise bu rakam yüzde 44’ten yüzde 25’e düşmüş vaziyette. 

Yani yılın ilk 1.5 ayında elektrik piyasasına aşağı yönlü etkide bulunmak isteyenin alım garantili gaz santrallerine hiç ihtiyacı yoktu. Çünkü muhtaç olunan güç, HES’lerden fazlasıyla geliyordu ve hala geliyor. O yüzden doğalgaz çevrim santrallerinin devre dışı kalmasının elektrik piyasasına nasıl etki edeceğini ölçmek için coşan derelerin biraz sakinleştiği dönemleri beklemek gerekecek. 

Mehmet KARA - Enerji Günlüğü