Dünyada 1,6 milyar çalışan işsiz kalma riskiyle karşı karşıya

Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınını nedeniyle 1,6 milyar çalışanın işsiz kalma riskiyle karşı karşıya olduğu kaydedildi.

Enerji Günlüğü - Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınını nedeniyle 1,6 milyar çalışanın işsiz kalma riskiyle karşı karşıya olduğu kaydedildi.

TSKB Sürdürülebilirlik Danışmanlığı – ESCARUS, dört aya yakın süredir dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının çok yönlü etkisini değerlendirdiği detaylı bir rapor hazırladı. Salgının küresel ölçekte ve ülkeler bazında yarattığı toplumsal ve ekonomik değişikliklere değinen “Bir Eko-Sosyal Kriz Olarak Covid-19 Salgını ve Sürdürülebilirlik” başlıklı Raporda, dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının yayılma hızını çeşitli ekonomik kayıplar vererek yavaşlatan hükümetler açısından en büyük riskin öngörülemezlik olduğuna dikkat çekiliyor. Salgınla ilgili pek çok faktörün hâlâ tam olarak aydınlanmamış olduğuna dikkat çekilirken, iş modellerinden eğitim sistemine, tekno-kültürel çerçeveden tüketim örüntülerine kadar pek çok alanın yeni bir rotaya evrileceği öngörüsüne yer veriliyor. Ayrıca dört ay gibi kısa bir sürede yaşanan radikal dönüşüm süreci de anlatılıyor.

1,6 MİLYAR ÇALIŞAN İŞSİZ KALMA RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA

Raporda salgının işgücü piyasalarına etkisinin de altı çiziliyor. Verilerin 1,6 milyar çalışanın işsiz kalma riskiyle karşı karşıya olduğuna ve 2020 yılı ikinci çeyreğinde çalışma sürelerinde yaşanacak değişimin ABD’de %12,4; Avrupa ve Orta Asya’da ise %11,8 olabileceğine işaret ettiği belirtiliyor.

EN ÇOK ÖNE ÇIKAN FİNANSMAN ARACI TAHVİLLER

Dünyada hemen hemen her ülkede Covid-19 kaynaklı ekonomik sıkıntılar yaşanması bekleniyor. Türkiye ekonomisi için yapılan ilk analizlere göre, salgın dönemindeki olumsuz gelişmeler nedeniyle GSYH’de duraklama ve toplam istihdamda daralma olacağı öngörülüyor. Hükümetlerden gelen ilk finansman destek paketlerine yer verilen raporda Almanya, Fransa, İtalya, İran ve Hindistan da dahil pek çok hükümetin tedbirleri dile getiriliyor. Bununla birlikte, kamu tedbir ve paketlerinin, yaklaşmakta olan küresel krizden çıkmak için tek başına yeterli olmayacağı da ifade ediliyor. Uluslararası finansman kaynaklarının ve farklı finansman araçlarının da bu doğrultuda devreye alınması gerektiği belirtilen raporda, içinden geçmekte olduğumuz dönemde salgınla mücadele kapsamında en fazla öne çıkan finansman aracının tahviller olduğu vurgulanıyor.

FIRSAT EŞİTSİZLİĞİNİN ETKİSİ ARTIYOR

Raporda fırsat eşitsizliğinin Covid-19 krizi sırasında etkisini daha şiddetli bir şekilde gösterdiğinin altı çiziliyor. ABD verilerine göre maaş dağılımının en alt çeyreğinde bulunan çalışanların %9,2’si, en üst çeyrektekilerin ise %61,5’i uzaktan çalışabiliyor. Dezavantajlı gruplardan olan göçmenler, kriz zamanlarında ekonomik ve temel hizmetlere erişim konusunda zorluklarla daha fazla karşılaşırken, kadınlar sağlık ve sosyal hizmet sektörü çalışanlarının %70’ini oluşturmaları dolayısıyla işleri gereği salgının ön saflarında bulunuyor. Evde kalma önlemlerinin bir yansıması olarak tüm dünyada aile içi şiddet vakalarında 2020 yılı Şubat, Mart ve Nisan aylarında önceki yılların aynı dönemlerine göre artış olduğu görülüyor.

TEK KULLANIMLIK ÜRÜN ATIKLARI ARTIYOR

Salgının çevreye olan etkisine geniş bir şekilde yer verilen raporda, salgın sürecinde tercih edilen tek kullanımlık ürünlerin, salgından önce kullanılan muadillerine göre çok daha sık ve daha fazla atık oluşturduğu belirtiliyor. Wuhan’da salgının en fazla sayıda insana ulaştığında, günde 200 tonun üzerinde tıbbi atık ortaya çıktığı belirtilirken, Türkiye’de sürecin, vakaların görülmesinin ardından Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan üç genelge kapsamında yürütüldüğü ifade ediliyor. Geri dönüşüm faaliyetlerinin ise virüsün yayılmasına neden olma endişesiyle büyük ölçüde askıya alınmış durumda olduğu görülüyor. Durma noktasına gelen küresel ekonomi, seyahat ve ulaştırma hizmetleri nedeniyle 2020 yılında sera gazı emisyonlarının %5’in üzerinde azalacağı öngörüsüne yer verilen raporda, salgın sonrası normalleşme döneminde atılacak agresif adımların iklim değişikliği üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratarak salgından korunma sürecinde yaşanan pozitif ivmeyi tersine çevirebileceği riski dile getiriliyor.