Elektrik kesintisini tam yerinde görmek!

Adnan GENÇ

20 yıl kadar önceydi. Tekstil ihracatçıları için ‘kurumsal bir dergi’ yapıyordum: Hedef dergisi. Bilenler bilir. 
Bir ara, yapılacak duyuruyu yerinde izlemek isteyen iş insanları ve kimilerinin eşleriyle birlikte bindiğimiz uçak Şanlıurfa'ya gitmek üzere havalandı. 

Uçak alçalmaya başladıktan sonra; dakikalarca yemyeşil görünen, tarım arazilerinin üzerinden geçerek Urfa Havalimanı’na indik… Yolun devamı için bize tahsis edilen otobüse ancak sığdık. 

Hayli sevimli ve naif edalı bir rehber genç hanım, gezdirdiği yerler hakkında bize bilgiler veriyordu. Haliyle yeşil arazileri de konuştuk. Demek ki Atatürk Barajı bölgedeki sulama meselesini fazlasıyla halletmiş ve muhtemelen enerji işinde de bölgenin olduğunu kadar Türkiye’nin ihtiyacını karşılayan tesislerin başında gelmişti. 

Şanlıurfa, Adıyaman ve Gaziantep’te bizi sanayi ve ticaret odalarının yetkilileri; gezindiğimiz ilçelerde kaymakam ve askeri yetkililer ile pek tabii ki her ilde valiler ve sanayicilerle buluştuk. 

Yüksek duvarlarla çevrilmiş ve içini ot bürümüş nice ‘entegre tesis’ gördük. Tarımdan tekstile, yapı malzemesinden aklınıza ne gelirse her şeyi yapabilme marifet ve yetkisindeki ‘tesisler’, yol boyu dizi diziydi. Yüksek duvarlar ve içi çayırlık alanlar… 

Her ilin girişinde otobüsümüz kalabalık bir konvoy tarafından durdurulur ve davul zurna eşliğinde asfalta yığılırken; bir anda kasaplar fırlar ve bir koyunu kesmeye çalışır. Kadın iş insanları veya konuk dostlarımız da koşturur ve engel olur… Hepsine engel olduk valla. Ama onlar da azimliydi. Her ilde aynı seremoni. 

Gezinin önemli bölümü, kendi başımıza yiyebileceğimizi düşünerek kahvaltıda bizi yalnız bırakıyorlardı. Ama öğlen ve akşam; şahane ‘rakı sofraları’ kuruluyordu. Tabii içki olmadan. Sonradan bu yöndeki talepler yükselince içki de verilmeye başlamıştı.

EN BÜYÜK OLMAK KOLAY DEĞİL, GİDİP GÖRDÜK…

Bunca girişi, Atatürk Barajına yapılan ziyaret için yaptık. Kuş uçuşu 600 metre kadar uzağımızda ve biraz altımızda kalan haliyle devasa blok göründüydü, otomatik perdeler açıldığında. Salon bizi rahat rahat almış ve yarım yuvarlak bir ‘brif salonuydu’. Baraj duvarında koskocaman DSİ yazıyordu ve bu açıdan görmekten de ayrıca hoşnut kalmış ve gurur duymuştuk. 

Baş mühendis konumundaki bir üst düzey yetkili; gene uzaktan kumandayla perdenin kapanması, ışıkların sönmesinden sonra; epeyce teknik bilgi verdi: Türkiye’nin şu kadarlık elektrik enerjisi karşılayan tesis; şu zaman inşaata başlanarak bu zamanda bitirilmiş ve hizmete alınmıştı. 

Sulama işine de değindi yetkili beyefendi… Sinevizyon üzerinden, gayet iyi hazırlanmış bir sunumu hoşnutlukla izlerken, küüttt diye, elektrikler kesildi. Karanlığın ortasında kaldık. Biraz sessizlik, biraz gülüşme falan derken mühendis beyin sesi duyuldu: “Ne desem boş artık”…

Evet, bir elektrik üretim tesisinin sorumlusu, elektrik kesintisiyle karşı karşıyaydı. Galiba jeneratör falan da yoktu ama çabucak aydınlandı ortalık ve yetkili mühendis sunumunu salimen bitirdi… 

Her üç il ve kimi beldelerde, kimi yerel sanayici dostlarımız bizi kendi tesislerine götürdükleri gibi, bölgenin istihdam olanaklarını, yatırım yapmanın kolaylık sağlayan kurallarını falan anlattılar. Kimi iş insanlarımızın zaten tesisleri vardı. Bir de bölgenin en büyük sanayicisinin iplik fabrikasını gezdik. 400 sokaktan oluşan devasa bir fabrika… Bilinen bir markadır ayrıca, bilirsiniz… 

YABANA GİDEN YATIRIMLAR…

Gezimizin tarihi kadar eskidir; tarım sektöründeki yatırımcılar, mercimek bahçelerini satıp İtalya’ya fuarlara koşup AB’nin istemediği tip iplik makinaları satın aldı. Pek çok markanın elinde iplik fabrikası oldu böylece. DPT, yeterli uyarıyı yapmamıştı bence. Yabana giden yatırım… Şimdilik bu derin ve sınırsız konuya girmeyeceğim… 

Gelecek yazımızda; kuvvetle muhtemel Doğu Karadeniz’deki ilk HES girişimini ve köylülerin buna karşı gelmesinin öyküsünü anlatacağım. Çıkartılan dersler, yapılan ve yapılmaması gerekenler üzerine birkaç not… Ve gene muhtemelen bu konu iki yazı sürebilecek… Hepinize esenlik ve huzur dolu günler olsun.