Enerji haberlerine ilgi artışı çok yüksek

Hüseyin ORTAK

Çok değil, bundan üç-beş yıl kadar önce, enerji haberleri çok fazla ilgi çekmeyen, daha çok, bu alanda yapılan yatırımları yahut enerjinin üretiminin yol açtığı çevre sorunlarını konu alan haberlerdi. Bu yönüyle, gazetelerin ve haber portallarının enerji haberleri sayfaları,  konuya mesleki düzeyde ilgi duyanların izlediği ve okuduğu sayfalardı.

Günümüze gelindiğinde enerji haberleri okunurluk bakımından neredeyse polis/adliye haberlerinin tahtını sallayacak ilgi düzeyine gelmiş durumda...

Covid-19 Pandemisinine karşı aşılar yoluyla elde edilen bağışıklık kalkanı sayesinde küresel ekonomi yeniden toparlanma emareleri gösterirken, petrol, doğal gaz ve kömür fiyatlarında hızlı yükselişleri, deyim yerindeyse, nefeslerimizi tutmuş bir şekilde,  endişeyle izliyoruz. Enerji fiyatlarındaki bu yükselişler Kazakistan gibi demokratik temsil ve yönetime toplumsal katılımın sorunlu olduğu ülkelerde büyük kitlesel gösterilere neden oldu, oluyor.

Bir yandan, Gezegenimizin yakın geleceğine ilişkin ağır iklim sorunlarının artışından büyük oranda sorumlu olan bu yakıt kaynaklarının kullanımı sınırlanmaya ve azaltılmaya çalışılırken, fiyatlarının bu denli yükselmesi ayrı bir endişe merkezi oluşturmakta. Zira dünya ekonomisinin ihtiyacı olan enerji halen büyük ölçüde bu kaynaklardan karşılanıyor.

Toplumsal ilgiyi bu denli üzerine çekmekteki en önemli haklılık nedeni ise takdir edeceğiniz gibi artan çevresel yahut finansal maliyetlerin doğrudan doğruya toplum ve bireyler tarafından ödenmesi. 

2022 yılının ilk günlerinde Ülkemiz de bu fiyat/ maliyet artışlarına fazla direnemedi;  Elektrik tarifelerinde mesken, sanayi ve ticarethane grupları için vergi ve fonlar dahil ortalama %52 ile %130  arasında değişen oranlarda artışa gidildi. Doğalgaz fiyatlarında, sanayi kullanımında %50, Konut kullanımında %20, elektrik üretimi amaçlı doğalgaz kullanımında ise %15 oranında bir artışa  gidildi. 

Ocak ayının başında sadece haberlerde bir oransal rakam olarak görülen artış, ocak ayının ortalarından itibaren faturalarda tüketiciyi şok eden fatura tutarlarıyla kendini göstermeye başladı. Sanayi de ise enerji ve ulaştırma maliyetleri toplam maliyet kalemleri içerisinde önemli yer tutuğu için fiyat artışları kaçınılmaz hale geliyor. Bu durum, ülke ekonomisi üzerinde enflasyonist bir baskı oluşturmakta...

Doğal gaz ve elektiriğe yapılan yüksek oranlı zamlar, önemli ölçüde ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullardan kaynaklanıyor. Bu konuyla ilgili olarak Enerji Günlüğü yazarlarından Mehmet Kara iki hafta önceki yazısında sorunu kamu maliyesi açısından ele alıyor ve zammı şöyle gerekçelendiriyordu:

“ uzunca bir süredir, elektrik fiyat tarifeleri, maliyetlerdeki artışa rağmen ya hiç arttırılmamış ya da maliyet artışının çok altında yükseltilmişti. 

İyi de bugüne kadar düşük tutulabiliyorsa neden buna devam edilemiyor? Edilemezdi artık. Çünkü yapılmayan zammın maliyeti hükümet bütçesinden, dolayısıyla vatandaştan toplanan vergi gelirlerinden karşılanıyordu. 

Yani doğalgaza zam yapmamak için BOTAŞ’ın aldığı fiyatın dörtte birine vatandaşa gaz satmaya devam etmesi, bir başka deyişle zararının büyümeye devam etmesi gerekiyordu. Hatta yılbaşından çok kısa bir süre önce BOTAŞ’ın vergi borçları ve faizleri silinmişti. 

Aynı durum elektrik konusunda da geçerli. Konut elektriğinin fiyatını düşük tutmak adına, devletin elektrik şirketi EÜAŞ’ın bilançosundaki zarar hanesinin büyümesi kaçınılmazdı. İşte elektrik zammı da Elektrik Üretim AŞ’nin (EÜAŞ) zararını azaltacak ya da sıfırlayacaktır. Böylece Hazine ve Maliye Bakanlığı, EÜAŞ zarar ettiği için vergi alamamak bir yana, başka yerlerden alınan vergilerle kapattığı bir açıktan kurtulmuş olacak.   Tabii elektrik fiyatlarına yapılan zamlar EÜAŞ’ın dışında elektrik üretimi yapan özel sektör oyuncularının da rahatlamasını beraberinde getirdi. Özellikle maliyetleri çok yükselen kömür ve doğalgaz santrali işletmecileri bunların başında geliyor. Konu uzun, konuşulacak çok yönü var elbette ama şimdilik bu kadarla yetinelim.” 

Tüm bunlar olurken, İran’dan temin edilen doğalgazın 10 günlük bir kesintiye uğrayacağı haberi geldi.(Daha sonra İran gazının kesilmeyeceği söylense de akışın düşük basınçlı olarak gerçekleşmesi sorunun boyutunu çok fazla değiştirmiyor.). Türkiye,  bu tip tedarik sorunlarına karşı şimdiye kadar sıvılaştırılmış doğal gaz stoklarını kullanırdı ama bu kez yaşanan bu tedarik sorununu elektirik kesintileriyle aşmaya çalışıyor.

Kesintilerin de elektriğin ağırlıklı olarak doğalgaz çevrim santralleriyle elde edildiği batı bölgelerini etkileyeceği aşikar.  22 Ocak günü , Aydın daki sanayi kuruluşlarına 24 saatlik bir doğalgaz kesintisi uygulandığı bilgisi geldi.  Bu kesintiye benzer bir kesinti uygulaması Ankaradan yapıldı: ASO 1.Org.San.Bölgesi yönetimi üyelerine 26-28 ocak tarihleri arasında üretim amaçlı elektrik kullanılamayacağını bildirdi.

Sanayi üretiminin ülkenin büyüme ve ihracat hedeflerinde büyük önem taşıdığı aşikardır. Sanayi, üretim planlaması aracılığıyla karlı ve verimli çalışabilir. İhracat ise sözleşmelere sıkıca bağlı yapılan bir ticaret olduğundan ötürü teslim süreleri ve zamanı kritik öneme haizdir. Sanayide yapılan doğal gaz kesintilerinin üretim planlamasında ve ihraç mallarının tesliminde beklenmedik geçikmeler yaratacağı ortadadır. Bu nedenlerle iran doğalgazında yaşanan sorun, doğal tedarik sürekliliğinin ve stoğunun önemini bir kez daha hatırlatmıştır. 

Dünyada ve ülkemizde yakıcı bir gündem maddesi olarak sivrilen enerji politikaları, maliyetleri ve tedarik sorunları,  rahatlıkla gözlemlenebildiği üzere tedarik koşulları ve sürekliliği açısından diplomasi ve fiyat ve toplumsal maliyet açısından da makro ekonomik bir mesele haline geldi. 

Önümüzdeki haftalarda  ülkemizdeki yüksek oranlı elektrik ve doğal gaz zamlarının hangi makro ekonomik koşullar altında yapıldığına ve uluslararası piyasalarda fosil yakıt fiyatlarının geleceğine yani konunun ekonomi cephesine  bir göz gezdirelim; Ne dersiniz?