Enerji ve iklime Çin penceresinden bakmak

Dr. Nejat TAMZOK

Gençlik yıllarımızda Çin Komünist Partisi’nin beş yıllık planlarını bırakın okumayı, adını ansanız hapı yuttunuz demekti. Başınıza gelmedik kalmaz, üstüne “sakıncalı” damgası yer, ne kamuda ne özel sektörde bir iş bulabilirdiniz.

Şimdilerde ise işe alırken, planı inceledin mi diye soracaklar neredeyse.

Doğrusunu isterseniz, dünyanın geleceğini kavrayabilmek için bu planlara bir göz atmak şart. Söz konusu planlar, sadece Çin’in ekonomik kalkınmasına rehberlik etmekle kalmıyor, aynı zamanda pek çok küresel mesele üzerinde de birinci dereceden etkiye sahip. Bu meseleler arasında enerji ve iklim değişikliğine ilişkin olanlar en ön sıralarda yer alıyor.

GÜNEŞ ELEKTRİĞİNİN YÜZDE 31’İ

Çin’in beş yıllık planları ellili yıllardan bu yana yayımlanıyor. Bunların 14’üncüsü geçtiğimiz günlerde Çin Ulusal Halk Kongresi tarafından resmileştirildi. Planda, 2021-2025 dönemine ait hedeflerin yanı sıra 2035 yılına kadar geçecek süreyi içeren uzun vadeli hedefler de yer alıyor.

Çin, günümüzde dünyanın en büyük enerji tüketicisi konumunda. Yerkürede üretilen kömürün yarıdan fazlası, toplam fosil yakıtların ise neredeyse dörtte biri Çin’de tüketiliyor. Küresel karbondioksit salımının yüzde 29’undan bu ülke sorumlu. Dolayısıyla Çin, iklim değişikliğinin de bir numaralı faili durumunda. Ancak, yine aynı ülke, yenilenebilir enerji kaynaklarının üretiminde de başı çekiyor: Dünyada güneşe dayalı elektriğin yüzde 31’i, rüzgâr elektriğinin ise yüzde 28’i Çin’de üretiliyor.

Küresel enerji tüketiminde bu ölçüde ağırlığa sahip bir ülkenin enerji ve iklim değişikliğine ilişkin planlamaları da doğal olarak yerkürenin geleceği açısından son derece önemli.

COVID-19 YEŞİL DEVRİME DAVETİYE

Çin Hükümeti, Paris İklim Anlaşması çerçevesinde bugüne kadar kapsamlı bir plan sunmamakla birlikte, ülke karbon salımının 2030 yılı civarında zirve yapacağını taahhüt etmişti. Bununla birlikte, Çin devlet başkanı Xi Jinping geçtiğimiz Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bir konuşma yapmış ve bu takvimi daha da geriye alma, ayrıca 2060 yılına kadar da -net karbon salımının sıfıra ulaşması anlamına gelen- “karbon nötr” olma sözlerini vermişti. Üstelik "COVID-19, bize insanlığın yeşil bir devrim başlatması gerektiğini hatırlatıyor" gibi veciz bir cümleyi de konuşmasına eklemeyi ihmal etmemişti.

FOSİL DIŞINA NÜKLEER DAHİL

Böyle olunca, herkes beş yıllık planda enerji ve iklimle ilgili iyimser hedefler bekledi. Sonunda plan açıklandı ve 2021-2025 dönemine ilişkin somut üç temel hedef ortaya çıktı: Birim GSYİH başına enerji tüketimi, yani enerji yoğunluğu beş yılda yüzde 13,5 oranında, birim GSYİH başına karbondioksit salımı, yani karbondioksit yoğunluğu yüzde 18 oranında düşürülecek. Fosil olmayan enerjinin toplam enerji tüketimi içindeki payı ise 2020'deki yüzde 15,8 seviyesinden 2025 yılında yüzde 20 düzeyine yükseltilecek. Diğer taraftan, fosil olmayan yakıtlar ifadesi nükleer enerjiyi de kapsıyor. Planda, nükleer güç kapasitesinin 52 gigawatt'tan 2025 yılına kadar 70 gigawatt'a ulaşması hedefi de yer buluyor.

BÜYÜME HIZI KORUNACAK

Çin, son yıllarda ekonomik büyüme hızlarını önemli ölçülerde yavaşlatmış ve büyüme modelini düşük enerji yoğunluklu ekonomik faaliyetler üzerine kurgulamaya başlamıştı. Bu yeni büyüme modelinin en belirgin sonuçlarından biri enerji tüketimindeki değişim oldu, tüketimdeki artış oranları önceki yıllarla karşılaştırıldığında belirgin ölçülerde düştü. Geçmiş planlarda her yıl için büyüme hedefleri verilirken bu planda sadece 2021 yılı için “yüzde 6’yı aşan” bir büyüme hedefi belirlenmiş durumda. Bu hedeften, büyüme hızlarının en azından mevcut seviyelerde seyredeceğini öngörebiliriz.

ENERJİ TÜKETİMİ DAHA HIZLI ARTACAK

Planda yer alan tüm bu hedefleri önüme koyup hesaplamalarımı yaptığımda ise gelecek beş yılda karşıma daha yeşil bir Çin çıkmadı. Hedefler tutturulup enerji ve karbondioksit yoğunlukları düşürülse dahi yüzde 6’nın üzerindeki büyüme oranları nedeniyle Çin’in enerji tüketiminin bir önceki beş yıllık dönemde olduğundan daha fazla artacağı anlaşılıyor.

Bununla birlikte, plan döneminde fosil olmayan kaynak kullanımındaki yüzde 50’ye varan artış hedefi nedeniyle fosil kaynakların tüketimi -önceki plan döneminden çok da farklı olmamakla birlikte- bir ölçüde frenleniyor. Aynı şekilde, karbondioksit yoğunluğu düşürülmesine rağmen toplam salım, bir önceki plan döneminin neredeyse 1,5 katına yakın artış gösterecek.

KÖMÜRDEN ÇIKIŞ HEDEFİ YOK

Planda, bir taraftan ekonomik ve sosyal kalkınmaya ilişkin toplam 20 göstergeden dördünün enerji ve iklim değişikliğine ayrılmış olması, diğer taraftan "karbon kısıtlı bir dünya için düşük karbonlu teknoloji" alanında küresel lider olmanın hedeflenmesi çarpıcı görünebilir. Bununla beraber, iş hesaplamalara geldiğinde, Çin devlet başkanının verdiği taahhütler konusunda bu plan döneminde önemli bir yol alınmasını beklemek pek mümkün görünmüyor.

Diğer taraftan, dünyanın en büyük kömür tüketicisinin temel kalkınma planında küresel ısınmanın bir numaralı sorumlusu kömürden çıkışa ya da en azından geri çekilmeye ilişkin hedeflerin bulunmaması da işin bir diğer olumsuz boyutu.

FOSİLDEN ÇIKIŞ O KADAR DA YAKIN DEĞİL

Mevcut planda, enerji ve iklime ilişkin ana hedeflere yer veriliyor. Kaynak bazında üretim ve tüketimlere ya da enerji yatırımlarına ilişkin detayların ise bu yılın sonlarına doğru yayımlanacak sektörel ve bölgesel planlarda yer alması bekleniyor. Yine aynı tarihlerde bu ülkenin sera gazı salımına ilişkin hedefleri ve Paris Anlaşması kapsamındaki yeni taahhüt beyanı da yayımlanacak.

Dolayısıyla, karar vermek için bu çalışmaların sonuçlarını da beklemekte yarar var. Ancak açıklanan plana bakıldığında, yerkürenin başta kömür olmak üzere fosil yakıtlarla uzun bir süre daha uğraşmak zorunda kalacağını öngörmek hiç de zor değil.