Enerjide yeni düzlem, yeni strateji!

Mehmet KARA

MEHMET KARA 

Türkiye’nin enerjideki yeni yol haritası, 2001 yılında başlayan liberalizasyon sürecinin ardından yeni bir evreye girildiğini ortaya koyuyor. Yeni yol haritası, 2001-2016 döneminde atılan adımlarla şekillen zeminin üzerine oturuyor. Son 15 yıllık süreçte dünya ortalamasının oldukça üzerinde bir büyüme yaşayan Türkiye, artan enerji talebini karşılayacak bir altyapıyı kurmuş durumda. Ancak altyapı ihtiyaç duyulacak enerjinin tedarikini garanti altına almaya yetmiyor. 

Bu yöndeki kaygının arkasında Türkiye ve yakın çevresindeki giderek karmaşıklaşan güvenlik sorunları yatıyor. O yüzden, yeni enerji politikasının üç ayağından biri olan arz güvenliğinin ilk sıraya yerleştirilmesine de şaşırmamak lazım. Hatta ikinci ayak olarak ortaya koyulan yerlileştirmenin arkasında da aynı kaygının yattığını söylemekte sakınca yok. 

Öyle ya, büyüyen bir ekonominin, sınırlı sayıda tedarikçiye ve az sayıda enerji akış güzergahına sahip bir enerji altyapısıyla gidebileceği yol sınırlı. O halde gerek mevcut üretim altyapısı yetersiz olduğu için ithalatı şart olan doğalgaz ve petrol kaynakları farklı tedarikçilerden ve farklı güzergahlardan edinilmeli. Bu yüzden de çeşitli ülkelerden Türkiye’ye enerji taşıyan mevcut boru hatlarının yanına yenilerinin eklenmesi kaçınılmaz. TANAP ve TürkAkım bunlardan sadece ikisi. Ayrıca, Irak, İsrail ve Kıbrıs doğalgazının da portföye katılması için uluslararası enerji devlerinin yönetim katları ile diplomasi koridorlarında çok sayıda proje konuşuluyor. 

Özellikle dışa bağımlılığın daha yüksek olduğu doğalgazda boru hatlarının yanına, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarik imkanlarının da eklenmesi gerekiyor. Bunları ise depolama kapasitesi yaratma ve deniz yoluyla gaz tedarik imkanı sunan tesisler kurmak olarak sıralamak mümkün. 

Bakan Berat Albayrak’ın 5 milyon tonluk petrol depolama kapasitesi oluşturulacağına dair sözlerinden, Türkiye’nin doğalgazın yanı sıra petrolde de ulusal stok imkanlarını arttırma ihtiyacı duyduğu anlaşılıyor. 

Yeni stratejinin üçüncü ve son ayağı ise öngörülebilir bir piyasa oluşturma. Toplantıya katılan özel sektör oyuncularının en çok bu konuda söylenenlere kulak kabarttıklarını söylersek yanlış olmaz. Bakan Berat Albayrak da aynı şeyi tahmin ettiğinden, konuyu gündeme getirirken özel sektör oyuncularının bu konudaki hassasiyetlerinin farkında olduğunu belirtme ihtiyacı duymuş olmalı. 

Ancak, özel sektör oyuncularının kafasındaki soru işaretlerinin tam anlamıyla giderildiğini, geleceğe dair kaygılarının ortadan kalktığını sanmıyoruz. Bunun arkasında, yeni stratejinin arz güvenliği ayağındaki zorunlulukların, enerjide rekabetçi ve öngörülebilir bir piyasa oluşumuna yönelik adımların atılmasını geciktirmesinin yattığını söylemek mümkün. 

Bunda da şaşılacak bir durum yok aslında. Çünkü olmayan bir enerjinin piyasası da kurulamaz. 

O halde önce arz güvenliği, sonra piyasa... Yani tam rekabetçi bir serbest enerji piyasası konusunda karamsarlığa yer yok ama anlaşılan o ki, daha epey zamana ihtiyaç var.