Enerjide yenilenebilir ve depolamaya EBRD desteği

EBRD Türkiye ve Avrasya Direktörü Şule Kılıç, bir yandan rüzgâr ve güneş projelerine yatırım yaparken, diğer taraftan da depolama, elektrik iletim kapasitesinin arttırılması ve hidrojen projelerine de ağırlık vereceklerini söyledi.

MEHMET KARA - ÖZEL RÖPORTAJ

Kalkınma hedefleri için doğrudan yabancı yatırımlarının artmasına ihtiyaç duyulan Türkiye’de, yerli girişimcilerin projeleri için de dış finansmana ihtiyaç duyuluyor. Kendi görev ve faaliyet alanları kapsamında Türkiye’ye dış finansman sağlayan ya da buna aracılık edebilen çeşitli kuruluşlar da bulunuyor. Avrupa Kalkınma ve Yatırım Bankası EBRD de bunlardan biri.

Türkiye, EBRD’nin en sıkı faaliyet gösterdiği ülkelerden biri konumunda. EBRD Türkiye Direktörü Şule Kılıç’ın unvanının, EBRD Türkiye ve Avrasya Direktörü olarak değiştirilerek, görev alanına Türkiye’nin yanı sıra Moğolistan, Avrasya ve Kafkasya’nın da eklenmesi bir nevi bu yoğunluğun göstergelerinden biri sayılabilir.

Şule Kılıç’ın verdiği bilgiye göre EBRD bugüne kadar Türkiye’de yenilenebilir enerji alanındaki 40 projenin finansmanını yaptı. 3 milyar Euro’su doğrudan finansman, kalanı da Türk bankaları üstünden daha küçük montanlı enerji projelerine sağlanan destekler olmak üzere 22 milyar Euro’nun üzerinde yatırımın finansmanı sağlandı. EBRD’nin Türkiye’de desteklediği önemli sektörlerden biri de enerji.

Daha doğrusu yenilenebilir enerji ve bununla ilintili olarak depolama, yeşil hidrojen ve enerji iletim altyapısı gibi başka alanlar. Peki EBRD Türkiye’de ilerisi için neler hedefliyor? Şule Kılıç, Enerji Günlüğü’nün sorularını cevapladı:

Türkiye’de yeni dönemde neler hedefliyorsunuz?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, halen 40 gigavatın (GW) altında bulunan yenilebilir enerji kapasitesini 2035 yılına kadar 120 GW’ye çıkartma hedefini açıkladı. Bu da ağırlıklı olarak rüzgâr ve güneş olacak. Bu da toplamda altyapı yatırımları ile birlikte 100 milyar dolara yakın bir finansman ihtiyacı demek. Dolayısıyla bizim EBRD olarak enerji sektörü tarafında yapacağımız finansman desteklerini arttırma yönünde çabalarımız var.

EBRD ne tür bir finansman modeli ya da modelleri uyguluyor?

Yeni teknolojilerin uygulanmasına yönelik hibe fonlar ya da imtiyazlı, ucuz maliyetli fonlar getirebiliyoruz. Genelde yapmaya çalıştığımız, kendi verdiğimiz finansmanlarla imtiyazlı ya da hibe finansmanları karmalayarak, özellikle maliyetleri daha yüksek olduğu için fizibilitesi nispeten etkilenen projeleri daha yatırım yapılabilir hale getirmek.

Ne tür projelerden söz ediyorsunuz?

Mesela bunlardan birisi depolama. Depolamada hala biraz hızlanma anlamında problem var. Diğer bir alan mesela, hidrojen, yeşil hidrojen. Orada henüz Türkiye’de çok büyük bir ilerleme görmüyoruz. Dolayısıyla bir yandan bu rüzgâr, güneş tarafındaki yatırımlarımızı yaparken diğer taraftan da depolama olsun, iletim hattının kapasitesinin arttırılması olsun veya hidrojen tarafı çalışmalarına da bayağı bir ağırlık vereceğiz.

Size hangi yatırımcılar, nasıl başvurabilir? Bir aracı ve bir ölçek var mı?

Biz burada 140 kişilik bir ekibiz. Tahmin edersiniz ki insan kaynağı anlamında daha kısıtlı kapasitemiz var. Normalde biz 10 milyon Euro’nun üzerindeki her bir projeye bakmamız mümkün aslında. 10 milyon Euro’nun altında olduğunda genelde biz bunu Türk bankalarımız üzerinden yapmayı tercih ediyoruz. Ama duruma göre, atıyorum ileri dönük yapılması gereken başka yatırımlar da varsa onların hepsinin bir paket içine oturduğu yapılar oluşturmak mümkün. O sayede finansman volümlerini büyütmek mümkün.

Desteklerden yararlanmak isteyenler doğrudan EBRD’ye mi başvurmalı yoksa bankalar üzerinden mi size ulaşmalı?

Bize herkes direkt ulaşabilir. Bizim öyle bir aracı kuruma ihtiyacımız yok. Zaten ekibimiz İstanbul’da. O bizim büyük bir avantajımız diğer uluslararası bankalara göre. Buradaki ofisimiz en büyük ofislerimizden biri. Direkt enerji sektörü eksperlerimiz var. Dolayısıyla her türlü yatırımcı her zaman bize ulaşabilir.

Sizin görev alanınız Türkiye ile sınırlı değil, diğer ülkelere de İstanbul üzerinden mi hizmet veriyorsunuz... 

Sektörel olarak değişiyor ama enerji sektörü tarafında bütün Kafkas ülkeleri, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ve Orta Asya ve Moğalistan, Türkiye haricinde ve bunları İstanbul üstünden yürütüyoruz. Ama bizim aynı zamanda o ülkelerde de ofislerimiz var ve ofislerde de ekibimden arkadaşlarım var. Londra bizim merkez. Özellikle onay mekanizması anlamında ve teknik taraftaki desteklerimiz anlamında. Dolayısıyla oldukça büyük bir ekip olarak bütün bölgeye destek olmaya çalışıyoruz.

Peki eklemek istedikleriniz varsa…

Türkiye-Azerbaycan arasındaki iş birlikleri çok önemli. Ki Türkiye zaten Avrupa ile Asya arasında bir köprü. Enerjide de bu geçerli.

İnşallah finansmanda da öyle olur mu diyelim?

Her bir bölge için, her bir ülke için oluşturduğumuz stratejilerimiz, koyduğumuz hedeflerimiz var. Türkiye ile Orta Asya ve Kafkaslar arasında çok ciddi sinerjiler oluşması mümkün. Biz de elimizden geldiğince buna destek olmaya çalışacağız.

Yani siz birden fazla ülkeyi kapsayan projelere de İstanbul’dan destek verebiliyor musunuz?

Tabii. Biliyorsunuz çok uluslu projelerin daha çok devletler arası olması gerekiyor. Mesela bu orta koridor projesi var. Onlar bütün devletlerin dahil olmasını gerektiren projeler ama özel sektör olduğunda zaten her biri ilgili şirketlerin kendi bulunduğu ülkelerdeki yatırımlar. Ama bir ülkede yatırım yapmış bir yatırımcıyı biz diğer ülkelerimizde de yatırım yapmaya teşvik etmeye çalışıyoruz.

Türk enerji sektörü yatırımcıları için sizin görev alanınızdaki diğer ülkelerde fırsatlar var mı?

Çok çok. Asya'da oldukça büyük projeler var ve artık gigavatlar konuşuyoruz. Ve orada devlet desteği de oldukça fazla. Yani Türkiye ile yarışmıyor ama Türkiye ile birlikte hareket eden çok sayıda projelerimiz var.

Mehmet KARA - Enerji Günlüğü / İZMİR