Fosil yakıtları değil verimliliği teşvik edelim

Dr. Nejat TAMZOK

Önce Covid-19 salgını dünya ekonomisinin dengelerini bozdu: Bir taraftan insanların harcamalarını kısmalarına diğer taraftan küresel üretim ve tedarik zincirlerinde aksamalara neden oldu.

Ardından, salgının hafifleyip kısıtlamaların kaldırılmasıyla talep yeniden yükselişe geçti, hatta salgın öncesi seviyeleri de aştı. Ancak küresel üretim artan talebe yeterince hızlı karşılık veremeyince arz ve talep arasındaki makas açıldı, sonuçta başta gıda ve enerji olmak üzere birçok malın fiyatı ciddi oranlarda arttı.

Tüm bunların üzerine, Rusya-Ukrayna Savaşı, Tayvan Krizi gibi jeopolitik gerilimler de ortaya çıkınca enflasyon oranları iyice tırmandı. Petrol, doğal gaz ve kömür fiyatlarında yaşanan artışlar ise enflasyonu körükleyen en temel unsurlar oldu.

Nihayetinde bugün, dünyanın büyük bölümü enflasyon canavarıyla boğuşmakta.

Yıllık enflasyon oranları uzun yıllar yüzde 5’lerin altında seyreden ABD ve Euro Bölgesi dâhil çok sayıda ülkede, enflasyon yüzde 10’lara yaklaştı ya da üzerine çıktı.

Türkiye ise enflasyon liginde şampiyonluğa oynamakta: Temmuz ayında ölçülen yüzde 79,6 ile Türkiye, dünyanın enflasyon oranı en yüksek altıncı ülkesi konumunda.

***

Yüksek enflasyon ortamında yaşamaya bizler gibi alışkın olmayan pek çok ülke, para ya da maliye politikalarını kullanarak önlemler almaya çalışıyor.

Söz konusu önlemlerin en son örneklerinden biri de geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Biden tarafından imzalanarak yürürlüğe giren 437 milyar dolarlık "Enflasyonu Düşürme Yasası” oldu.

Büyük şirketlerden alınan vergilerin arttırılması, ilaç fiyatlarının düşürülmesi, cari açığın azaltılması yanında enerji güvenliği ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik önlemleri de içeren bu yasanın önemli bir bölümünde ise özellikle düşük ve orta gelirli hane halklarının enerji giderlerinin azaltılmasını amaçlayan düzenlemeler bulunmakta. Buna göre; evlerinde kullandıkları enerjinin verimliliğini artırmaya ve yalıtıma yönelik ya da güneş enerjisi, rüzgâr, ısı pompaları, yakıt hücreleri ve benzeri temiz enerji sistemlerine yatırım yapan ailelere ciddi teşvik, indirim ve nakit yardımlar sağlanmakta.

Doğrusu, bu yasanın kısa vadede enflasyon derdine ya da iklim krizine ne kadar çare olabileceği konusu tartışmalı. Ancak, söz konusu düzenlemelerden anlaşıldığı kadarıyla, buradaki öncelikli beklentilerin arasında ABD’nin fosil yakıt tüketiminin orta ve uzun vadede düşürülmesi de var.

***

Aslına bakarsanız, ABD, fosil enerji kaynakları bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir.

Kanıtlanmış petrol rezervlerinin büyüklüğü bakımından dünyanın dokuzuncu ülkesidir. Gaz rezervlerinde beşinci, kömür rezervlerinde ise birinci sıradadır. Petrol tüketiminin yüzde 85’den fazlasını yerli kaynaklarından üretmekte, doğal gaz ve kömürde ise tamamını yerli kaynaklardan karşıladığı gibi yurt dışına ihraç da etmektedir.

Türkiye ise söz konusu kaynaklar bakımından zengin bir ülke değil: Ham petrol ve petrol ürünlerinin yaklaşık yüzde 93’ünü, doğal gazın neredeyse tamamını dışarıdan ithal ediyoruz. Kömürdeki dışa bağımlılığımız yüzde 60 seviyelerinde. Üstelik Türkiye, enerji ithalatının çok büyük bir kısmını az sayıda ülkeden yapmakta; yani enerji arz güvenliği noktasında pek de parlak bir durumda olduğumuz söylenemez.

Kullanmakta olduğumuz toplam nihai enerjinin yaklaşık dörtte birinin evlerde tüketildiği, üstelik bunun dörtte üçünün -tamamına yakınını ithal etmek zorunda olduğumuz- fosil yakıtlar olduğu dikkate alındığında, konutlarda enerji verimliliğinin Türkiye’nin arz güvenliği bakımından ne ölçüde önemli olduğu açıktır. Dolayısıyla, hane halklarının enerji verimliliğinin arttırılmasına yönelik teşvik uygulamaları, nereden baksanız bu dönem için doğru bir kamu politikasıdır ve aslında ABD’den çok daha fazla Türkiye’nin ihtiyacıdır.

Sonuç olarak, enerji şirketlerinin fosil yakıt maliyetlerinin sübvanse edilmesine yönelik kamu harcamalarının doğrudan hane halklarına yönlendirilmesi, hem enerji faturalarından bunalan ailelerin nefes alması hem de fosil yakıt tüketimimizin azaltılması bakımından en doğrusu olacaktır.