Gecikmiş talep, elektrik tüketimini artırıyor

Aksoy Holding Operasyon Direktörü Arkın Akbay, enerji sektöründeki son gelişmeleri değerlendirdi. Akbay, sıcak havalarla birlikte sanayi talebinin rekor tüketim getirdiğine dikkat çekti.

Faaliyetleri beş farklı alana yayılan Aksoy Holding, Türkiye’nin enerji alanında da söz sahibi aktörleri arasında yer alıyor. Aksoy Holding ve Turcas Petrol Operasyon Direktörü Arkın Akbay’la enerji sektöründeki gelişmeleri, grubun bu alandaki faaliyet ve hedeflerini konuştuk. 

Türkiye’de elektrik sektörü ne durumda? 

Ülkemiz OECD içinde kişi başına elektrik tüketiminde gerilerdeydi. Ama 2000’lerin başlarında öyle bir hamle yaptı ki, ticari risk alabilen yatırımcıları ülkeye çekti. Bunların başında da hızlı bir şekilde kurulabilen ve kömür santrallerine göre nispeten daha çevreci doğalgaz çevrim santralleri oldu. Bu dönem zarfında 10-11 yüksek verimli doğalgaz santrali ticari risk alarak, bir satın alma garantisi olmaksızın üretime geçtiler. 

Neye güvenerek geldi bu yatırımcılar? 

Yatırımcıların güvendiği şey Türkiye’nin ekonomik büyümesini sürdüreceği beklentileriydi. Yatırımcılar buna güvenerek Türkiye’ye ciddi yatırımlar yaptılar. Bunlar sadece doğalgaz değil, linyit, ithal kömür, rüzgar ve güneş santralleri olarak karşımıza çıktı. Kurulu gücümüz hızla yükseldi, Temmuz 2021 sonu itibariyle 98 bin 200 MW’a ulaştı. 

Gelişmeler beklentilerden biraz farklılaştı sanki? 

Arz büyürken talebin de aynı şekilde artacağı bekleniyordu. Bu yatırımlar özellikle 2008 sonrası para bolluğuyla birlikte uygun kaldıraçlarla, akıllı borçlanmalarla bu gerçekleştirildi. Ancak ekonomi bunu takip edemedi. Gaz fiyatları ithal kömür fiyatlarının üzerinde seyrettiği için doğalgaz çevrim santralleri 2014-2020 arasında çalışmakta güçlük çektiler. Bu nedenle yeni yatırımlar yavaşladı. 

Son dönemde elektrik talebindeki hızlı artış durumu nasıl değiştirdi? 

Pandemi nedeniyle gecikmiş talep son dönemde ortaya çıkmaya başladı. Üstüne bir de kuraklık eklendi. Bunun üzerine son yıllarda çalışmakta güçlük çeken doğalgaz çevrim santrallerinin tamamı kapasite kullanımlarını arttırmaya başladı. Bu nedenle iyi ki zamanında kurulmuşlar. 

Bu durum enerjide dışa bağımlılığı azaltma stratejisiyle ne derece örtüşüyor? 

Evet, “Doğalgaz ithal kaynaktır ve cari açık yaratır” diyebilirsiniz. Ama olmayan enerjiyle cari açığın daha büyüğünü yaratırsınız. Çünkü üretemeseniz de ama tüketmeye ihtiyacınız olacaktır. Önemli olan bu talebi karşılamak için Türkiye’de üretebilmek, katma değer sağlayabilmek. Gaz santrallerinde kapasite kullanımının artması birim maliyetleri de azaltır. Ne kadar çok kapasite kullanırsanız bu sizi o derece daha uygun maliyetli hale getirir, rekabet gücü de sağlar. Kuraklık kalktığı zaman gaz santrallerinin kapasite kullanımı yine düşebilir. Ama asıl önemli olan ülkenin büyüme trendini kaybetmemesi. Büyüme trendini iyi takip eden yatırımcılar da ülkemize hangi tip olursa olsun yeni yatırımlar getirirler. 

Geçtiğimiz haftalarda yaşanan elektrik kesintisinin tek nedeni puant talep mi? 

Temmuz sonu itibariyle baz yük, yani kesintisiz üretim yapabilecek 45.700 MW güce sahibiz. Bunlar genelde doğalgaz, linyit, ithal kömür gibi hidrokarbon kaynaklı tesisler olur. Şimdi kesintisiz, ekonomik elektrik sağlamak istersek, 98 bin MW’ınız var, puantınız 55 ve ortalamada 40-45 bin MW civarındayken niye elektrik kesintisi olsun diyebilirsiniz? Ama aynı anda birçok faktör devreye girebilir. Aynı anda güneş olmayabilir, rüzgar olmayabilir, rüzgar olmayabilir, hidrolik kaynaklarınızı da büyük oranda tüketmiş olabilirsiniz. Hava sıcaklıklarının 49 derecelere çıktığı yerler var. İster istemez elektrik talebi artıyor. Sanayide kapasite kullanımında harika durumda. İnşallah daha güzel olur. Dünya çapında gecikmiş talebe karşılık veren bir mekanizma var. Türkiye’de de böyle. Bunlar üst üste bindi. Bunlar talep tarafında, arz ve talebin kesişmediği bir gün olmadı. Elektrik piyasası verilerinden izlenebiliyor. Genelde her zaman ekstra bir kapasite kaldı. Ama sınırlara dayandı. 

Arzı arttırmaya yönelik planlar, projeler ne durumda? 

Eldeki kaynaklara bakalım. Hidrolik kaynaklarımızın, özellikle barajlı yatırımlarımızın büyük çoğunluğunu tamamladık. Hala kurulabilecekler ve inşa halindekiler var ama sayısı iyice azaldı. O tarafta fazla şansımız yok. Akarsu tarafında iklim değişikliği sebebiyle daha temkinli gitmek zorundayız. Kuraklıkların süresi uzadı. Eskiden iki sene üst üste kuraklık görmezdik, şimdi onları yaşıyoruz. O yüzden hidrolik kaynaklı arza çok dikkat etmemiz lazım. 

Yenilenebilir kaynaklar? 

Rüzgar ve güneşte çok şanslı ülkelerden biriyiz. Fizibıl projeler açısından önümüz açık. Ancak bunlar da dönemsel üretim yapıyorlar. Prizinize taktığınızda elektriğinizi istersiniz. Ama rüzgar bunu size sağlayamaz. Bunu bir şekilde ya saklayacaksınız depolama sistemlerine geçireceksiniz ya da başka kaynaklarla esneklik sağlamak durumundasınız. 

Neler olabilir? 

Doğalgaz marjinal, pahalı, oraya gitmiyoruz. İthal kömür veya linyite finansman bulmak zor, şu anda dünya kömürden çıkıyor. Peki biz nereye gidiyoruz? Nükleere gidiyoruz. 2023-24 itibariyle 1200’er MW’den dört üniteyi devreye almayı başlıyoruz. Baz yüke destek verecek hususlardan biri bu. İthal kömürde önümüzdeki beş altı senelik periyotta bir tane tesis devreye girecek gibi görünmüyor. Bizim bunlarla birlikte baz yük ihtiyacını karşılayıp karşılayamayacağımıza bakmamız lazım. 

Baktık ve yetmiyor, o zaman ne yapacağız? 

Bir de kapasite kullanımları düşük doğalgaz çevrim santralleri var. Kurulu kapasitenin emre amadeliğini arttırmamız lazım. Oradaki ilave enerji talebini karşılamaya ihtiyacımız olacak. Bununla birlikte ekonomik büyümemiz planlananın ötesine geçerse dünyadaki pazar payımızı arttırırsak, milli gelirimizi öteye taşıyacak yatırımlara girişirsek o zaman yeni baz yük yatırımlarına ihtiyacımız olacak bunları nereden karşılayacağımızı iyi hesaplamamız, planlamamız lazım.

Nasıl? 

Bugün doğalgaz santralleri iyi değildir, ülkeye yararlı değildir deyip yarın bunlardan daha fazlasına ihtiyaç duyabiliriz. Hele de doğalgaz keşiflerini yaptıktan sonra. İnşallah keşiflerimiz artar da doğalgazı da yerli ve milli sınıfının içine alma şansına sahip oluruz bundan sonra. 

Keşfedilen gaz açıklandığı gibi 2023’e kullanıma sunulabilir mi? 

Bunun örnekleri var. Bir kere oradan başlayalım. Özellikle Doğu Akdeniz baseninde benzer projeler, aynı sürelerde ticari üretime geçtiler. Mısır’da buna çok benzeri bir saha var. Türkiye’de mesafeler daha da uygun, özellikle boru hatları açısından. Bunu başarabileceğimizi düşünüyorum, testler yapılıyor, yeni kuyular açılıyor, rezervi daha da kanıtlıyoruz. İnşallah daha büyük rezervler de bulacağız. Özellikle söylüyorum, keşfimizi 2023 yılından itibaren ilk defa boruya verebileceğimize inancı tam olan kişilerden biriyim. İyi planlandığını görüyorum. 

Günde ne kadarı boruya verilebilecek, bu da önemli değil mi?  

İlk gün boruya verilebilecek miktar istediğimiz gibi olmayacaktır. Ki zaten işin doğası böyle, bir sahadan çıkarılıp boruya verilebilecek gaz miktarı yavaş yavaş artar, tam yüke 2025 yılında ulaşılabilir. Bir ihtimal 2026’ya sarkarak ama bir şekilde çok gecikmeden Karadeniz gazının ülkenin kullanımına sunulacağını düşünüyorum. 

Yeni aramalara dair neler söylemek istersiniz? 

Arama faaliyetleri ülke açısından çok kıymetli. Bu konuda hem kamu yönetimini hem özel sektörü destekleniyorum. Aramadan bulma şansınız yok. Bulup da hayata geçirmeniz de çok önemli. Bunun ulusal güvenliğinize de değen bir noktası var. Doğalgaz açısından zengin bir coğrafyanın tam ortasındayız. Bunu fırsata dönüştürmek için de önümüzde güzel bir ortam var. Biten doğalgaz ithalat anlaşmaları var. Bunları özel sektöre devrederek aslında daha büyük rekabete açıp ekonomisini iyileştirme şansımız var. 

Kamu eliyle rekabet sağlanamıyor mu? 

Aslında şu anda piyasamızın bulunduğu nokta bu fırsatı bize sunuyor. Özel sektörün sıvılaştırılmış doğalgazda (LNG) ya da boru gazında süresi dolan tüm anlaşmalara talip olup makul ekonomik tedarik fiyatlarıyla ülkenin kullanımına sunması büyümeyi de destekleyecektir. O yüzden hem Karadeniz sahalarının bağlanması, hem de piyasanın gerçekten serbestleştirilmesinin ülkenin büyümesine değer katacağını düşünüyorum. Burada da kamu yönetiminin aynı yöndeki inisiyatifini de ve sorumluluk bilincini de görüyorum. 

AKSOY HOLDİNG 5 ALANDA FAALİYETTE

Operasyon Direktörü Arkın Akbay’ın verdiği bilgiye göre Aksoy Holding beş ana alanda faaliyet gösteriyor. İlki, Turcas Petrol AŞ’nin ortakları arasında yer aldığı Shell Turcas Petrol’ün yürüttüğü akaryakıt dağıtım ve satışı ile madeni yağ üretim ve ticareti. İkincisi, Alman RWE ile ortaklaşa işlettikleri Denizli Doğalgaz Çevrim Santrali ve Turcas Petrol AŞ’ye ait 18 MW’lik Aydın Kuyucak Jeotermal Santrali ile yer aldıkları elektrik üretim sektörü. Nitelikli turizm alanında ise İstanbul’un en kıymetli şehir otellerinden Conrad ile faaliyette. Bodrum Yalıkavak’taki 75 villadan oluşan RitzCarlton Rezidans Projesi de Aksoy Holding’in nitelikli gayrimenkul diye nitelenen dördüncü iş kolu. Beşinci faaliyet alanı ise uzun yıllardır hem bölge ülkelerinde hem de Batı Afrika’da yeni kurduğu Nijerya merkezli organizasyonla madeni yağ ticareti. 

Mehmet KARA / Enerji Günlüğü