Güneş yatırımcısı Ankara'ya güvenmek istiyor

Sabiha KÖTEK

Geçtiğimiz hafta Türkiye güneş enerjisi sektörü açısından oldukça hareketli bir hafta idi. İstanbul iki önemli güneş enerjisi etkinliğine, İntersolar ve Güneş Enerjisi ve Teknolojileri Fuarı Solarex'e ev sahipliği yaptı. 

Güneş enerjisi yenilenebilir enerji yatırımları içinde oldukça önemli bir yere sahip. Ayrıca güneş enerjisinin kullanım alanları çok çeşitli ve zengin. 

Türkiye'nin elektrik üretiminde güneşin payı sadece yüzde 4.38. EPDK’nın Ocak ayı Elektrik Piyasası Genel Görünümü Raporu’na göre, 2016 Yılı Ocak Ayı Sonu İtibariyle toplam elektrik kurulu gücü 73.227 MW, lisanssız kurulu güç ise 395.46 MW. Bunun içinde de güneşin (Fotovoltaik) payı 321,25 MW ile yüzde 81.24, yoğunlaştırılmış güneşin payı ise 1.7 MW ile yüzde 0.43.

Bununla birlikte Türkiye güneş açısından önemli bir potansiyeli barındırıyor. Bunu, geçen hafta bahsettiğim etkinliklere gösterilen yoğun ilgiden rahatlıkla anlamak mümkündü. Ne var ki, bu yoğun ilgi endişelerle, kafa karışıklıklarıyla harmanlanmış bir ilgiydi. Çünkü Türkiye'de güneş yatırımı yapmak isteyen yatırımcı önünü göremiyor. Türkiye'de yasal düzenlemeler o kadar sık değişiyor ki, yatırımcı attığı bir adımın bir süre sonra boşuna mı gideceğini yoksa piyango çıkmış kadar karlı bir yatırım mı olacağını kestiremiyor. 

En son 23 Mart'ta Lisanssız Elektrik Yönetmeliği'nde bazı değişiklikler yapıldı. Bu değişikliğin lisanssız güneş enerjisi yatırımlarının ticarileşmesinin önüne geçilmesi gibi bir öncelikle yapıldığı ifade ediliyor. Ancak değişiklikle, her bir trafoya bağlanmak için kapasitenin 1 MW ile sınırlanması nedeniyle yatırımını rafa kaldırmak zorunda kalacak şirket sayısı da az değil. 

Solarex etkinliğinde görüşlerini paylaşan EPDK Elektrik Piyasası Daire Başkanı Ahmet Ocak da bu konuya dikkat çekerek özeleştirel bir yaklaşımda bulundu. Ocak, 15 yıl içinde yüzlerce mevzuat değişikliğine gidildiğini belirterek, Türkiye'de enerji yatırımcısı olmanın oldukça zor olduğunu kaydetti. Kendisine bir gün önce gelen bir olayı paylaşan Ocak, yatırımcının kuracağı güneş santrali için projelendirip kiraladığı arazinin daha sonra Orman Bakanlığı tarafından marjinal tarım arazisi kapsamından çıkarılmasıyla yaşadığı mağduriyeti örnek olarak gösterdi. 

Neden ne olursa olsun, düzenleme değişiklikleri ne kadar haklı bir nedene dayanırsa dayansın, yatırımcının bu şekilde mağdur edilmesi doğru değil. Yasal düzenlemeler uygula gör, gerekirse değiştir tarzında yapılmamalı. 21. yüzyılda, bilişim ve teknoloji çağında düzenleyici kurumların dünyadaki uygulamaları takip etme ve ülke koşullarına bu uygulamaları en optimal bir şekilde uyarlama gibi bir sorumlulukları var. Yanlış anlamalara ya da farklı suiistimallere yer vermeyecek şekilde düzenleme yapma sorumlulukları var. Hasbelkader bunu gözden kaçırdıkları istisnai durumlarda bile bunun yükünü üstlenme etik duruşunu sergileme sorumlulukları var. Her şeyden önce, ülkenin belirlediği bazı stratejik hedefler ile uyumlu, en azından çelişmeyecek yasal düzenlemeleri yapma gibi bir görevleri var. 

Tüm bu engellere rağmen güneş yatırımcısı yatırım yapmaya oldukça istekli. Tüm dünyada gelişim sürecine giren güneş sektörünün Türkiye'de de paralel yürüyeceğine inanıyor. Ama yap-boz tahtası haline getirilen yasal düzenlemelerle emeklerinin boşa gitmesini de istemiyor. Şimdilik yatırımcı bu iki gerçekliğin tam ortasında durmuş ne yapacağına karar vermeye çalışıyor.