MEHMET KARA - ÖZEL RÖPORTAJ
Türkiye’de elektrik sektörü 2013 yılında dağıtım işinin özel sektöre bırakılmasıyla yeni bir evreye girmişti. O tarihlerde özel şirketlere verilen hedefler arasında, elektrikte kayıp kaçak oranının uluslararası standartlara çekilmesi de vardı. Ülkenin çoğu yerinde bu hedefler tutturulsa da Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Siirt, Batman ve Şırnak’ı kapsayan Dicle Elektrik Dağıtım AŞ’nin (DEDAŞ) görev bölgesinde henüz yolun yarısına anca gelinmiş görünüyor.
DEDAŞ, yüzde 76’lık kayıp kaçak oranını yüzde 37’ye indirse de gidilecek daha çok yolu var. Bu yolda yürümeye devam eden DEDAŞ, tüm dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin de başını ağrıtmaya başlayan bir başka sorunla karşı karşıya geldi: Susuzluk!
Tarımdan güvenliğe, gıdadan sağlığa hemen hemen bütün alanları etkilemesi kaçınılmaz olan bu sorunun geldiği boyut, DEDAŞ yetkililerini çiftçilere hangi ürünleri ekip biçmeleri gerektiği konusunda önerilerde bulunma noktasına getirdi. İlk öneri: Mısır çok su ister, onu ekmeyin!
Aslında Tarım Bakanlığı da bölgede mısır ekimini yasaklamış ama dinleyen kim? Susuzluğun boyutları arttıkça tarımsal sulama için ihtiyaç duyulan elektrik miktarı artsa da bölgede ısrarla mısır ekmeyi sürdüren büyük ölçekli tarım aktörleri bulunuyor. Çünkü, elektriğe para vermemenin yolunu bir şekilde bulabileceklerini düşünüyorlar.
Gelinen durumun ayrıntılarını dinlemek için Dicle Elektrik Dağıtım AŞ Genel Müdürü Yaşar Arvas’a mikrofon uzattık. Arvas, Enerji Günlüğü’nün sorularını açık yüreklilikle cevapladı.
Bir elektrik dağıtım şirketi olarak sizden çiftçinin hangi ürün ekmesi gerektiğine ilişkin açıklamalar duyduk, nereden çıktı bu?
Diğer 20 dağıtım şirketinden bir farkımız maalesef tarımsal sulama. Üç farklı abone profilimiz var. Merkezde, yani il ve ilçe merkezlerinde yaşayan abonelerimiz, kırsalda yaşayan abonelerimiz. Bu iki profil, diğer dağıtım şirketlerinde de aynı aynen var. Ama bizde farklı bir üçüncü profil var. Onlar da tarımsal sulama yapan çiftçilerimiz.
Bunların sayıları nedir?
Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Siirt, Batman ve Şırnak illerini kapsayan bölgemizde 120 bine yakın tarımsal sulama yapan irili ufaklı çiftçimiz var. Bunların da yaklaşık 35.000’i büyük ölçekli tarımsal sulama yapıyor. Yani her biri yaklaşık 100 haneli bir mahalleyi besleyecek boyutta bir trafo kullanıyor.
Bu abone profili sizi nasıl etkiliyor?
Bölgemizdeki çiftçinin çok ciddi bir su problemi var. Su bulamayan çiftçi yeraltı kaynaklarına yöneliyor. Elektrik enerjisini kullanarak yeraltından çektiği suyla sulama yapmaya çalışıyor. Yeraltı suyunun derinliği de biz bu bölgeyi devraldığımızda, 2013 yılında 100 metrelerdeyken şimdi 800 metrelere kadar indi. Yeraltı suyunun derinliği her sene 50-100 metre daha aşağı iniyor. Dolayısı bu maliyetleri arttırıyor.
Sonuç?
Bu derinlikten elektrik enerjisiyle su çekip tarımsal sulama yapmak fizibıl olmuyor, verimli olmuyor. Bu da çok ciddi bir elektrik yükü taşımasına sebep oluyor. Bizi de doğal olarak tarımsal sulama çiftçisinin tükettiği elektriğin tahsil edilmesi, tahakkuka dönüşmesi ile ilgili çok büyük bir problemle başa bırakıyor.
Nasıl mücadele ediyorsunuz bu problemle?
Bununla ilgili yaptığımız bütün çalışmalarda bölgenin bir tarımsal sulama reformuna ihtiyacı olduğunu biz de söylüyoruz. İletişimde olduğumuz çiftçilerimiz ve çiftçi temsilcileri de söylüyor. Örnek vermek gerekirse mısır, bölgemizde ekimi yasaklanan ve üretilmemesi gereken, inanılmaz su tüketen bir bitki. Şimdi bütün bölgemizde özellikle Viranşehir-Kızıtepe hattında mısır üretimi yapılıyor. Tabii çok fizibıl olmayan bir üretim. Bunun en büyük zararını yeraltı sularında yaşadığımızı söyleyebilirim.
Nereye varacak bunun sonu?
Konya ovasında olduğu gibi geçen sene Mezopotamya ovasında da obruklar oluşmaya başladı. Yani yeraltı sularının önümüzdeki birkaç yıl içinde tarımsal sulamaya kesinlikle yetmeyecek şekilde tükeneceğini öngörüyoruz. Bir an önce buna engel olmak gerekiyor. Aslında bu bir dağıtım şirketinin misyonu veya hedefi değil, biliyorsunuz.
O zaman bu işin sizin tarafa yansımalarına gelelim…
Özellikle yaz aylarında, tarımsal sulama yapanların önemli bir kısmı kayıt dışı. Onların şebekeye yüklenmesi, şebekemize inanılmaz bir zarar veriyor ve normal kullanıcı olan vatandaşlarımızın da mağduriyetine sebep oluyor. Bunun yol açtığı kesintiler, gene dağıtım şirketi olarak bize mal ediliyor. Bizim hizmet eksikliğimiz gibi gösteriliyor. Tabii kayıt dışı tüketilen enerjinin bedelinin tahakkuk ve takibiyle ilgili de çok büyük problem yaşıyoruz. Böyle olunca da aslında herhangi bir dağıtım şirketinin hiçbir ilişkisi bulunmayan tarımsal sulama, bizim ana konularımızdan biri haline geliyor maalesef.
Geçmişte en yüksek kayıp kaçak kullanım bu bölgedeydi, ne değişti?
2013 yılında devraldığımızda yüzde 76 seviyesinde kayıp kaçak oranımız vardı. 2024 yılı sonu itibariyle bu oranı yüzde 37’lere indirmeyi başardık. Aslında şehir merkezlerimizde bu oran 15’in altına indi. Şimdi sırada kırsal alanlarımız var. Kırsalda da geçen sene yatırım atağına başladık.
Belli bir tarih ve belirli bir hedef var mı kırsal için?
Önümüzdeki 5 yıldaki yatırımların yüzde 60-65’ini kırsala yapacağız. Muhtemelen 40 milyar liranın üzerinde bir yatırım yapmış olacağız. Beş yılda kırsalda da yüzde 20’nin altında kayıp kaçak hedefine ulaşacağımızı düşünüyorum.
Kayıp kaçaktaki azalış, ülke ekonomisi ile sektöre ne kazandırmış oldu, bunu ölçebiliyor muyuz?
Çok basit bunun ölçümü. Bölgemizde 2013’te yılda 19 milyar kilovatsaat (kWh) enerji tüketiliyordu. Türkiye’deki diğer dağıtım şirketlerinin ortalamasına bakarsak, bizim 2024 yılı sonu itibariyle 40 milyar kWh’lık bir enerji tüketiyor olmamız gerekiyordu. Oysa yaptığımız yatırım çalışmalarıyla ve saha operasyonlarımızla geçen seneyi 21 milyar kWh’lık tüketimle kapattık. Aslında aradaki fark kadar, yani 19 milyar kWh’lık israfı engellemiş olduk. Bunun bir katkısı var. Ayrıca yüzde 76 olan kayıp kaçak oranını yüzde 37'ye indirdiğinizde oradan da ekstra bir katkı sağlıyorsunuz. Yaptığınız hesaplamalara göre 12 yıllık çalışmalarımızın ekosisteme, ülke ekonomisine katkısı 500 milyar TL’yi geçmiş durumda.
Biz şehir merkezlerinde çok büyük bir başarı hikayesi yazdık. Bunun tek sebebi yatırımlar değil. Yaşadığımız durumun sosyokültürel bir problem olduğunun farkına varmak, vatandaşa o şekilde davranmak çok önemli. Bizim ilk günden beri yaklaşımımız bu. Sosyal kültürel bir problemle rehabilite mücadelesi yapıyoruz ve bu bize başarıyı getiren önemli etkenlerden biri. Bunu yatırımlarla da destekleyince sonuç elde ettik. Şehir merkezlerinde bu dönüşümü tamamladığımızı söyleyebilirim. Şimdi sıra kırsalda. Köylerimizde de, beldelerimizde de aynı şekilde bu dokunuşları yaparak sosyokültürel olan bu sıkıntıyı minimize ederek oralarda da kaçakla mücadelemize devam edeceğiz. İnşallah bölge genelinde Türkiye ortalamalarını yakaladığımız günlere geleceğiz.
Kayıp kaçak dışında kesintilerle mücadele de gündemdeydi sanırım...
Evet tabii, sadece kayıp kaçak oranını düşürmekle iş bitmiyor. Enerji tedarikinde de aynı başarıyı yakalamış durumdayız. Dağıtım işini devraldığımızda Diyarbakır’da günde 8 saati bulan zorunlu elektrik kesintileri yapıyorduk. Ama bugün Türkiye’nin diğer illerindeki gibi 5 dakikalık, 10 dakikalık kesintiye bile tahammül edemeyecek, tahammül etmeyen bir profil elde ettik ki bu bizim için oldukça sevindirici. Kısacası kaliteli, kesintisiz enerjiyi il ve ilçe merkezlerine sağladık. Bir sonraki hedefimiz bunu kırsala da yaygınlaştırmak.
Sosyo-kültürel mesele dediniz, davranış kalıpları olarak bir iki örnek verebilir misiniz?
Şimdi bu bölgedeki insanlar uzun yıllar boyunca kamu hizmetlerine bedel ödememişler. Bu gerçeği anlamak lazım. Bir gün bir özel şirket olarak bizler geldik ve kamu hizmetini bedellendirmeye başladık. Buna gösterilen ilk reaksiyonlara biz empatiyle yaklaştık. Çünkü bir kere bunu anlatmanız, biraz sabırlı olmanız gerekiyor. Zaten bizim Eksim Holding’in kültüründe hizmet odaklılık ve sabır vardır. Aslında biz bu başarıyı sabır ile elde ettik. Çok ciddi sıkıntılar yaşadık. İlk devir aldığımız dönemde bu darplar oldu. İş yerlerimiz taşlandı. Bunların hepsini bir şekli anlayışla karşılayıp karşı tarafa da dokunmayı başarınca, ki bölge insanımızın da en önemli özelliği o, dokunmayı başarırsanız mutlaka iletişim kurabiliyorsunuz. Biz bunu da başardığımızı düşünüyorum.
Mehmet KARA - Enerji Günlüğü