Osmanlı payitahtında elektriğin kısa öyküsü

Halil SARI

HALİL SARI

Türkiye`de elektriğin tarihine bakış (I)

İlk Girişimler

Dünya elektriğin aydınlığıyla 1882 yılında A.B.D’nin Wisconsin şehrinde tanıştı. Şehrin cadde ve sokaklarını aydınlatan bu ışık bir hidroelektrik santralinde üretilmişti. Ardından elektriğin şavkı, 1891’de bir termik santralde üretilip Londra’nın cadde, sokak, tiyatro ve tren istasyonlarına aktı. Payitahtın bu nurla aydınlanması içinse daha bir çeyrek asra ihtiyaç vardı.

ELEKTRİK ÖNCE DARÜLFÜNUN`DAKİ FİZİK DERSİ`NDE DUYULDU
Osmanlı Devleti’nin elektrikle ilk karşılaşması katıldığı uluslararası sergiler ve fuarlar aracılığıyla olmuştur. Osmanlı halkı ise elektrikten ilk kez 1860’lı yıllarda Çemberlitaş’ta halka açık konferanslarla eğitime başlayan Dar’ül Fünun binasında (Bugünkü Basın Müzesi) verilen ‘Tatbikatlı ilm-i fizik’ dersi sayesinde haberdar oldu. Elektriğin aydınlığını ise XIX. Asrın son çeyreğinde Şirket-i Hayriye vapurlarında gördü.

İLK GİRİŞİM MÖSYÖ ŞARL TOKAS`TAN
İstanbul’un elektrik ışığına kavuşması için ilk teşebbüs 1878 tarihinde bir Fransız şirketi adına Mösyö Şarl Tokas tarafından yapılmıştır. Mösyö Şarl Tokas, Avrupa başkentlerinin kahir ekseriyetinin Japloskov usulü* elektrikle aydınlatıldığını, İstanbul’un da bu yeni teknolojiden faydalanmasının fevkalade yararlı olacağını ifade eden bir raporla Nafia Nezareti’ne (Bayındırlık Bakanlığı) müracaatta bulunmuş; İstanbul’u aydınlatmak için 50 yıllık bir imtiyaz ve 5 senelik tecrübe çalışmasına müsaade olunmasını istemiştir. Yapılan değerlendirmeler neticesinde Mösyö Şarl Tokas’la 6 maddelik bir anlaşma yapılmıştır.

MALZEMELERE GÜMRÜK MUAFİYETİ
Anlaşmayla, Mösyö Şarl Tokas’a, İstanbul ve diğer Osmanlı şehirlerinde tecrübe edinmesi için 5 senelik bir hak tanınmıştır. Yapılan işten devletin memnun kalmaması veya vazgeçmesi halinde herhangi bir tazminatın ödemeyeceği anlaşmanın dikkat çekici bir maddesidir. Devam maddelerde: ‘Padişah iradesi’nin çıkması durumunda 6 ay içerisinde faaliyete başlanacağı, Avrupa’dan gelecek malzemelerin bir defaya mahsus gümrük resminden muaf tutulacağı da yer alır.

RUS HARBİ AKAMETE UĞRATTI
İstanbul’dan başka Üsküdar, Selanik, Edirne, Sinop, Konya, Tarsus, İzmir veBursa şehirlerinde de masrafı kendilerine ait olmak üzere 4 sene müddetle yapacakları denemelerde devlet tarafından himaye edilecekleri karara bağlanmıştır. Ancak akabinde Osmanlı-Rus Harbi’nin (93 Harbi) başlaması anlaşmayı kadük hale düşürmüş, İstanbul’da elektrik imtiyazı hususunda yeni bir talep uzunca bir süre gündeme gelmemiştir.

İNGİLİZ, FRANSIZ, ALMAN REKABETİ 
XIX. asrın son çeyreği yabancı şirketler açısından Bab-ı Ali’den elektrik imtiyazı koparma mücadelesiyle geçmiştir. Önceleri İngiliz ve Fransız şirketleri arasında süren rekabete Berlin Antlaşması sonrasında başlayan Osmanlı Alman yakınlaşmasının da etkisiyle Alman şirketleri de katıldılar. Yabancı elektrik şirketlerinin arasındaki rekabet kıran kırana bir mücadele şeklinde tezahür ediyor; bu kavgaya şirket yöneticilerinin yanında, elçilikler, parlamenterler hatta devlet başkanları bile karışıyordu.

İMPARATOR II WILHELM BİLE KULİS YAPTI
Bu tür faaliyetlerin en önemli aktörlerinden birisi Alman İmparatoru II. Wilhelm. İmparator 1898 yılında İmparatoriçe ile birlikte çıktığı İstanbul-Kudüs seyahati sırasında İstanbul’da kaldığı 5 gün süresince Osmanlı ülkesine elektriğin Alman şirketleri tarafından getirilmesiiçin yoğun kulis faaliyeti yürütmüş; Köstence-İstanbul telgraf hattı inşasına ve demiryolları inşasına dair çeşitli imtiyazlar koparmış, ancak aynı başarıyı elektrik açısından elde edememiştir. Bubaşarısızlığın arkasında II.Abdülhamit’in elektriğe karşı duyduğu büyük kuşku ve korkunun yattığını dönemin yazışmalarından anlıyoruz.

İNGİLİZLER VE FRANSIZLAR AYRICALIKLARINI NASIL KAYBETTİ? 
XIX. asrın sonlarına gelindiğinde, Almanlar rekabette rakiplerine fark atmaya başladılar. Alman büyükelçiliği açıktan tüccarların ve imtiyaz peşindeki şirketlerin temsilcisi gibi çalışarak İngiliz ve Fransız şirketlerinin ayrıcalıklarının ellerinden alınmasında başat rol oynadı. Osmanlı –Alman yakınlaşması ve İngiliz ve Fransızlara duyulan güvensizlik bu sonucun asıl sebepleridir. Dönem yazışmaları durumu açıkça ortaya koymaktadır. Yabancı şirketlerin Bâb-ı Alî’ den elektrik imtiyazı alabilmek için yaptıkları girişimler sürerken aynı tarihlerde Bâb-ı Alî’ de elektrik teknolojisinin ülkemize getirilmesi için çalışmalarını sürdürüyordu. Bu çalışmaları da arşiv belgelerinden öğrenmekteyiz.  

HAVAGAZI ŞİRKETLERİ ELEKTRİĞİ ENGELLEDİ
Bütün bu çabalara ve devletin de onca girişimine rağmen elektriğin payitahta girmesi neden bu kadar gecikti? İstanbul’a elektriğin geç gelmesinin birden fazla sebebi olduğu aşikardır. Kent aydınlatmasında başlıca rolü oynayan havagazı şirketlerinin engellemeleri ve Sultan Hamid’in elektriğe çeşitli nedenlerden dolayı mesafeli oluşu bu gecikmenin başlıca sebepleridir. Söz konusu şirketler elektriğin aydınlatmada kullanılacak olmasını imtiyaz haklarına saldırı olarak görmüşler, bunu engellemek için yoğun çaba sarf etmişlerdir.

PADİŞAH`IN YANGIN KORKUSU ETKİLİ OLDU
İstanbul’un o yıllarda ahşap ağırlıklı bir mimariye sahip olması ve sık sık büyük yangınlara maruz kalması II.Abdülhamid’in elektiriğe sıcak bakmamasının önemli sebeplerinden biridir. Elektrikten kaynaklanacak bir küçük kıvılcım koca kenti bir cehenneme çevirebilirdi. Yangını kontrol altına alacak doğru dürüst bir itfaye teşkilatı da yoktu. Yangını körükleyen lodos ve poyraz, Haliç’in koridor vazifesi görmesi, halkın cehaleti, muhtemel bir yangının muhalifler tarafından aleyhine kullanması ihtimali...

HALEP, BURSA VE MANASTIR (BİTOLA) ELEKTRİĞİ İSTANBUL`DAN ÖNCE TANIDI
Bu arada ‘dinamo’nun dinamiti andırması, ne işe yaradığının pekte bilinmemesi ve suikastlerde kullanma olasılığı tedirgin ediciydi. Belki de bu yüzden, Sultan II. Abdülhamit, o zamanın en modern binası Tarabya Oteli’ne elektrik dinamosu konulmasına izin vermemişti. Gündüz zaten yeterince başa bela olan bozguncu, tedhişçi tiplerle bir de gece uğraşmak zorunda kalınacak olması.. gibi nedenlerden ötürü padişah aynı yıllarda, Selanik ve İzmir (1905), Halep, Bursa ve Manastır (1906), Şam (1907) gibi kentlerin elektriğe kavuşmasına izin verdiği halde İstanbul’da elektriğin kullanılmasına müsaade etmemiştir.

YILDIZ`DAKİ KONAĞIN KÜL OLMASI TUZ BİBER EKTİ
Mabeyn ikinci kâtibi İzzet Paşa’nın padişahı güçlükle iknasından sonra Yıldız’daki konağında kullanmaya başladığı elektriğin oluşan bir arıza neticesinde konağı kül etmesi padişah tarafından kaygılarının haklılığına dayanak olarak kullanılmıştır. Bu şanssız olay elektriğin İstanbul’a gelişini geciktiren canlı örneklerden birisidir. 

Copyright: Enerji Günlüğü - Halil SARI tarafından, Enerji Günlüğü için kaleme alınan bu yazı kopyalanıp çoğaltılamaz, izin alınmaksızın kısmen dahi olsa yayınlanamaz.

OSMANLI`DA İLK ELEKTRİK ÜRETİMİ