Enerji Günlüğü- İTÜ Enerji Enstitüsü Öğretim Üyesi ve Nükleer Mühendisler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Üner Çolak, Hidrojen Teknolojileri Derneği'nin 25 Kasım 2025 tarihinde düzenlediği Hidrojen Sohbetleri 4. sezon açılışı ve 38. bölümünde, küresel karbonsuzlaşma hedeflerine ulaşmada nükleer enerjinin merkezi bir role sahip olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Adnan Midilli'nin moderatörlüğünde gerçekleşen programda Çolak, yenilenebilir enerji kaynaklarının tek başına dünyanın artan enerji talebini karbonsuz bir şekilde karşılamasının mümkün olmadığını, bu noktada nükleer enerjinin devreye girdiğini kaydetti.
Prof. Dr. Çolak'a göre güneş ve rüzgar enerjisinin kesintili yapısı, sürdürülebilir elektrik üretiminde ciddi bir bariyer oluşturuyor. Bu sorunu aşmak için kullanılan enerji depolama teknolojileri, yatırım maliyetlerini artırarak güneş enerjisinin düşük maliyet avantajını ortadan kaldırıyor. Çolak, yenilenebilir tesislerin kapladığı geniş arazilerin de bir diğer zorluk olduğunu belirterek, bir megavatlık tesis için yaklaşık 13 ila 15 dönüm arazi gerektiğini, bu durumun büyük ölçekli kurulumları kısıtladığını dile getirdi.
BÜYÜK SANTRALLERDEN SMR'LERE GEÇİŞ
Nükleer enerjide ise geleneksel büyük ölçekli santrallerin getirdiği zorluklara da değinen Çolak, bin megavat ve üstü kapasiteli santrallerin hem yatırım maliyeti hem de inşaat süresi açısından sorun yarattığını vurguladı. Beş bin megavatlık bir santralin yatırım maliyetinin 30 milyar dolara ulaşabildiğini ve inşaat sürelerinin 20 yıla kadar uzayabildiğini belirtti.
Bu sorunlara çözüm olarak geliştirilen Küçük Modüler Reaktörlerin ise daha düşük yatırım, yaklaşık iki yıllık inşaat süresi ve seri imalat potansiyeli sunduğunu söyledi. Çolak, SMR teknolojisiyle üretilecek elektriğin seviyelendirilmiş maliyetinin megavatsaat başına 60 ila 100 dolar olmasının hedeflendiğini, bu rakamın mevcut toptan satış fiyatlarıyla rekabet edebilir bir seviye olduğunu vurguladı.
HİDROJEN ÜRETİMİNDE NÜKLEER
Prof. Dr. Çolak, nükleer enerjinin hidrojen üretimi için de kilit bir teknoloji olduğunu ifade etti. Standart elektroliz yöntemlerinin ötesinde, gaz soğutmalı ve ergimiş tuz reaktörleri gibi gelişmiş teknolojilerin ürettiği yüksek sıcaklıktaki ısının, termokimyasal çevrimler ve yüksek sıcaklıklı elektrolizörler gibi daha verimli hidrojen üretim yöntemlerini mümkün kıldığını belirtti.
Çolak, gelecekte yapay zeka, veri merkezleri ve elektrikli araçların artıracağı elektrik talebinin de kesintisiz güç sağlayabilen nükleer enerjiyi zorunlu kılacağını sözlerine ekledi.
TÜRKİYE'NİN 25 BİN MEGAVAT HEDEFİ
Türkiye'nin nükleer enerji vizyonuna da değinen Prof. Dr. Öner Çolak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 2050 yılına kadar 25 bin megavat nükleer kurulu güç hedefi olduğunu aktardı. Bu kapasitenin Akkuyu Nükleer Güç Santrali ve planlanan diğer iki büyük santralin yanı sıra, yaklaşık beş bin megavatlık kısmının Küçük Modüler Reaktörler ile karşılanmasının beklendiğini belirtti.
Çolak, Türkiye'nin nihai hedefinin yalnızca nükleer kapasite kurmak değil, aynı zamanda bu alanda kendi teknolojisini geliştirerek yerli reaktörler üretmek ve uluslararası bir teknoloji tedarikçisi konumuna gelmek olması gerektiğini vurguladı.
Benan ÖZTÜRK/Enerji Günlüğü