Rüzgâr enerjisinin kanadı kırık, peki nasıl tedavi etmeli?

Mehmet KARA

1990’lara kadar enerji arz yetersizliği ile mücadele eden Türkiye, 2000’li yıllarda bu sorunu esas itibariyle çözdü. 

Yeni binyılda ise ülke, enerji konusunda yeni hedefler belirledi. Yeni dönemde ana prensip, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması idi.   

Ve Türkiye enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik yoğun çabalarının meyvesini alıyor. 

Yerli doğalgaz üretimi giderek artıyor. Petrol üretimi konusunda da benzeri bir gayret söz konusu. 

Yeni kaynak arama ve üretim çabaları da sürüyor. 

Elektrik üretiminde rüzgâr ve güneş başta olmak üzere yerli kaynak kullanımı giderek artıyor. 

Enerji konusunda kaynağın yanında, teknoloji ve ekipmanda da yerliliğe önem veriliyor. 

Güneş paneli üretim kapasitesinde Türkiye’nin önde gelen küresel aktörlerden biri haline gelmesi bunun bir sonucu. Her ne kadar şu anda bu kapasite istenilen ölçüde üretim yapamasa da…   

Benzeri bir çaba rüzgâr enerjisi teknoloji ve ekipmanları için de söz konusu. Yerli rüzgâr endüstrisinin gelişimi için yıllardır çaba harcanıyor. Rüzgâr türbinlerinde yerlilik oranı adım adım yukarıya çıkarılıyor. Bu devasa makinelerin kanadı, kulesi ve jeneratörü ülke içinde üretilebiliyor. 

Ancak bu çabalar sürerken arada ciddi sorunlar da yaşanmıyor değil. Bunun son dönemdeki en tipik örneği, yerli rüzgâr türbini kanadı üretiminin tamamen durmasıdır. TPI Composites’in İzmir’deki kanat fabrikasında tam 100 gündür üretim yapılmıyor. Çünkü Petrol İş’in örgütlü bulunduğu fabrikada toplu sözleşme görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlandı ve işçiler greve başladı. Bir yıl kadar önce de bir diğer türbin kanadı fabrikasının, GE tarafından işletilen Bergama Organize Sanayi Bölgesi’ndeki (OSB) LM Kanat Üretim tesisinin kapısına kilit vurulmuştu. 

Oysa Türkiye, stratejik kabul ettiği yerli yenilenebilir enerji sanayisinin oluşması için yıllardır yoğun bir çaba içindeydi. Bir yandan Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, bir yandan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, bir yandan da Ticaret Bakanlığı eliyle bu konuda yola çıkan girişimlere, girişimcilere destek sağlanıyordu. Teknoloji için Ar Ge desteği, vergi avantajları ve ürün satışını garantiye almaları için yerli ekipman kullanımını teşvik edecek uygulamalar eşgüdümlü şekilde devredeydi. 

Peki tüm bunlara rağmen Türkiye’deki, elde kalan iki türbin kanadı üretim tesisinden birinde daha üretim nasıl durabiliyor? (Türkiye’de 2012 yılına kadar sadece tek bir kanat üreticisi vardı, bugün 14 yıl öncesine geri dönülmüş oldu.) Hem de yerli türbin kullanımı şartlı yenilenebilir enerji kaynak alanı (YEKA) RES ihaleleri kapsamında hayata geçirilecek projeler için çok sayıda yeni sipariş alınmışken... 

Herhalde daha iyi ücret, daha iyi çalışma şartları talep ettiği için işçileri ve onları temsil eden sendikaları suçlayacak halimiz yok. Madem ülke için çok kritik bir sektör yaratmayı hedefliyorsunuz, o halde bunun maliyetine de katlanacaksınız. 

Bu sektör geri döndürülemez şekilde ayakta kalmayı başardıktan sonra elbette uygulanacak politikalarda değişiklikler yapılabilir, bazı uygulamalar esnetilebilir. Ama henüz emekleme aşamasındayken desteği çekmek, enerji dışındaki sektörlere de ürün, ekipman ve know how sağlayabilecek bir endüstri kolu için bugüne kadar harcanmış onca çabayı çöpe atmak demektir. 

Öyle bir sektör ki, bugüne kadarki çabalarla kanat üretiminde yüzde 70’lik yerlilik oranına ulaşıldı. Bu sayede, kanat üreticilerine alt tedarikçi olarak ortaya çıkan onlarca farklı oyuncu da söz konusu. Tedarik zincirinin bu halkaları da tamamen ölüme mahkum edilmiş olacak.  

Bu arada kanat üretiminin durmasıyla, siz yerli ekipman ve teknoloji ile kurulmuş santral filonuzu büyütme çabanıza da darbe vuruyorsunuz. Ayrıca açılan YEKA ihalelerinde yerli ekipman kullanmanın avantajlarını da gözeterek fiyat vermiş yatırımcılar, rüzgâr santrali projelerinin kurulumunu tam hızlandırmışken bunlar yaşanıyor. 

Yerli türbin kanadı üretiminin durması, YEKA ihalelerini kazanmış şirketlerin yatırımlarını durdurmayacaktır elbette. Çünkü ihale şartnamesindeki mücbir sebep maddeleri işleyecek ve bu projelerde kullanılacak ekipmanlar Türkiye’den tedarik edilemiyorsa ülke dışından getirilebilecektir. 

Nitekim, son YEKA ihalelerinin ağırlıklı bölümünü kazanan Enerjisa Üretim gibi oyuncuların türbin tedariki için anlaştığı Enercon’un, mücbir sebep maddesini işleterek, ithal türbin kanadı kullanma izni aldığını biliyoruz. 

Hemen diğer büyük türbin üreticilerinin de Türkiye’den aldıkları siparişleri, ülke dışında üretilmiş kanatlarla üretip karşılamayı tercih edeceği sizin de aklınıza geldi değil mi? Evet, Nordex’in de Enercon ile aynı yolu izlemesi hiç birimizi şaşırtmayacaktır sanırım.  

Peki ne yapmalı? 

Evet, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, daha fazla yerli doğalgaz ve petrol çıkarma konusundaki başarılarla övünsün elbette. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, verilen Ar-Ge destekleri sayesinde ne kadarlık teknoloji yoğun ürün ve çözüm geliştirildiğini ballandıra ballandıra anlatmaya devam etsin tabii. Ve Ticaret Bakanlığı, ithalata getirilen tarife dışı engellerle, hangi yerli sanayi kollarını nasıl koruduğunu göğsünü gere gere anlatsın, hiç sorun değil… 

Ama yıllardır iğneyle kuyu kazar gibi onca emekle ortaya çıkarılan yerli rüzgâr endüstrisi göz göre ortada bırakılmış durumda, biline. 

Sakın ola ki birkaç bin işçinin evine çoluğuna çocuğuna üç beş kuruş daha fazla para götürebilme isteğini abartıp, bu sorunu grev yasaklamaya çözebileceğiniz aklınıza gelmesin. Bu alanda insan kaynağı yetiştirmek de kolay değil. 

İşçileriyle anlaşmalarını sağlayabilecek birtakım destekleri üretici şirketlere çok görmeyin. En azından moral destek verin. 

Yoksa bugüne kadar emek emek çalışmayla elde edilmiş başarılar korunamaz, ekonomi tarihinin satır aralarında kaybolup gider. İleride çocuklarınız, torunlarınız “ah, tüh” diyerek bu başarısızlıkları anmaya devam eder. Birilerinin aklına da gelir elbette, o tarihte ülkeyi kim yönetiyordu, hangi bakanlık nelerden sorumluydu ve başında kimler vardı?