Şirket kurmayan yabancı panel satmasın

Hasan YİĞİT

Güneş enerjisinden elektrik üretimi gibi yeni gelişmekte olan bir piyasadan tüketici ya da kullanıcı ne ister? Tabii ki her zaman kolay ulaşabileceği bir üretici ister…

Güneş enerjisi sektöründe başta güneş panelleri ve çeviricilerde bu maalesef çok mümkün değil. Çünkü bu sektörde ekipman satmaya çalışıp da Türkiye’de şirket kuran yabancı üreticilerin sayısı maalesef çok sınırlı. Çoğu yabancı firmanın burada bir irtibat ofisi bile yok.

Oysa kuracağınız solar sistemde kullanılacak güneş panelleri ya da eviricilerde ileride mutlaka bazı sorunlar, eksiklikler ortaya çıkabilecektir. İşte bu gibi durumlarda söz konusu parçaları satan yabancı üreticilerle nasıl bağlantıya girebileceğiniz belirsiz.

Bunu yapamazsanız, alıcı ya da tüketici olarak nasıl bir hukuk savaşı yürütebilirsiniz? Panel ya da eviricilerinizi alırken bunları düşündünüz mü? Diyelim ki Uzakdoğulu bir markanın ürünü kullandınız. Ve ileride ortaya bir sorun çıktı. Bu durumda sorunu nasıl çözeceğinizi biliyor musunuz?

Eğer ürün aldığınız şirketin Türkiye’de bir temsilciliği yoksa bizim elimizden “Sizi Allah kurtarsın” demekten başka bir şey gelmez maalesef.
Şirkete ulaşabilmek için Türkiye ile Uzakdoğu arasında mekik dokursanız uçak şirketlerini zengin edersiniz o ayrı. (En azından Uzakdoğu uçuşlarınızda THY’yi tercih edin de, para memlekette kalsın bari diyelim.)

Ayrıca Uzakdoğu ülkelerindeki hukuk sistemi kimi korur, hiç düşündünüz mü? Türk müşterisini mi yoksa kendi ülkesinin şirketini mi? Bu da başka bir sorun.

Solarex Fuarı’nın açılışında konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın sarf ettiği“… O yüzden biz yerli üretimin desteklenmesi için anti-damping soruşturmasıyla alakalı konuda pozitif tutumumuzu yerli yatırımcılarımız için kullanacağız” cümlesi gayet anlamlı.
Bakan’ın sözünü çok önemsiyorum ama ben bunu daha da öteye götürmekten yanayım. Yerli ekipman üreticilerini korumanın yanında, bundan bağımsız şekilde Türkiye’deki kullanıcı ya da tüketicileri de koruyacak mekanizmalara ihtiyaç var.

Benim bu konudaki önerim özetle şu: Türkiye’de güneş paneli ve evirici satmak isteyen her yabancı üretici, Türkiye’de %51 hissesi kendisine ait olmak şartıyla, bir şirket kurmak zorunda olmalı. Bunu yapmayanlara ülkede mal ve ürün satma yetkisi verilmemeli. Ayrıca bu şirketlerden, Türkiye’nin en azından 7 farklı bölgesin de servis noktası bulundurması şartı da aranmalı.

Ve bu servis noktalarında Türkiye de belli bir zaman dilimi içinde satışını yaptıkları ürünlerin adet bazında %5 ‘i kadarını (bu oran tartışılabilir, yüzde 2-3 de olabilir ama mutlaka bunun adının koyulması şart) depolarında ihtiyat yedeği olarak bulundurmalı.

Peki neden böylesi bir stok tutmaya gerek var? Şunun için: Güneş enerjisi santrallerinin birinde bir sorun çıktığı an kısa zamanda yenileri ile değiştirilebilmesi için bu şart. Böylesi durumlarda hiçbir ekipman tedarikçisi “Yurt dışından parça gelecek abi” muhabbetine girememeli. Yoksa yeni parça gelene kadar tesisin üretimi ya da verimi düşecek ve hem yatırımcı hem de ülke para kaybedecektir.

Hem yerli üreticileri hem de tüketici veya kullanıcıları koruyacak böylesi bir mekanizma, ortaya çıkabilecek hukuki sorunların daha kısa sürede aşılmasını da sağlayacaktır. Çünkü hem ülke içinde iletişim noktaları olacağından muhataplara kolay ulaşılacak hem de ülke içinde şirket kurdukları için hukuki uyuşmazlıklar Türkiye’deki mahkemelerde görülecek davalar sürüncemede kalmayacaktır.

Mevcut durumda, bu tür hukuki sorunlar yaşanırsa yukarıda da belirttiğimiz gibi, yabancı üreticinin ana merkezinin bulunduğu ülkedeki mahkemelerde dava açmak ve takip etmek gerekiyor.

Bu önerilerin hayata geçirilmesi halinde GES yatırımcılarının iki korkusu büyük oranda ortadan kalkacaktır. Birincisi 10 yılık ürün garantisi ve 25 yıllık performans garantisi sürelerinin uzunluğundan duyulan korku. İkincisi de panel üreticisiyle gerektiğinde irtibat kurmakta zorlanma kaygısı.

Örnek olarak Almanya pazarını alalım. Alman tüketicileri çoğu zaman yalnız yabancı ülkede tüzel kişiliği olan bir şirket ile direk çalışmaz. O şirketin Almanya’da tüzel kişiliğinin bulunmasını ister.

Size bir sorum var. Neden çoğu Uzakdoğu panel ve evirici şirketinin Almanya’da bir GmbH türü (Türkiye deki Ltd. Şti. benzeri) bir şirketleri ve depoları mevcut? Bunu hiç düşündünüz mü? Cevap belli: Alman Tüketicisi sorun olduğu zaman tedarikçi ile kolayca temasa girmek ister. Sorun çözülemezse kendi ülkesindeki mahkemelerin dışında bir yargı organının yetkili olmasına hiç sıcak bakmaz yani kendi yargı sistemine güvenir.

Bizim Türk tüketicisinin de böylesi bir hakkı neden olmasın? Türk üreticisini ve tüketicisini korumak için böyle bir mekanizmaya gerek yok mudur? Bence var! Hem de acilen…

Yazımı bu kez son kullanıcıyı uyaran birkaç cümleyle bitirmek istiyorum: İleride mahkemelerde sürünmek istemiyorsanız, işin en başında kullanacağınız ürünleri ve EPC şirketini dikkatli seçmelisiniz. Üreticiye ve EPC şirketine kolay erişim, başta gelen unsurlardan biri olmalı.

Hasan YİĞİT
Lütfen görüş ve önerilerinizi paylaşın, değerlendirelim.
bilgi [at] enerjigunlugu.net
hasan [at] hasanyigit.com