Değerli Enerji Günlüğü okuyucuları,
Bir önceki yazımızda, son kaynak tedarik tarifesi (SKTT) kapsamına alınarak elektrik faturaları yeni yılda en az yüzde 75-99 arasında yükselecek yaklaşık 2.5 milyon konut abonesinden söz etmiştik.
Söz konusu kapsam genişlemesi, bu tarife grubuna alınmak için gereken yıllık toplam elektrik tüketimi sınırının 5000 kilovatsaatten (kWh), 4000 kWh’a düşürülmesinden ileri geliyordu.
Yeni uygulamanın, nüfusun yaklaşık yüzde 9’unun cebi üzerinde yapacağı etkinin dışında başka sonuçları da olacak. İşin bu yönü, yatırımcısından kurulumcusuna, ekipmancısından danışmanına bütün bir elektrik sektörünü ilgilendiriyor.
Çünkü, tükettiği elektrik artmamasına rağmen, ödeyeceği bedel durduk yere yükselen bir tüketici, ister istemez bu faturayı düşürmenin yolunu arayacak. Bulacağı ilk çıkış ise kendi elektriğini üretmeye çalışmak olacak.
Bunun en kısa ve en kolay yolu ise evlerin, depoların, otoparkların çatısına, cephesine güneş enerji sistemi kurmak gibi görünüyor. Elbette mikro rüzgâr türbinleri de düşünülebilir ki, bu ikisinin bir araya gelmesi, şebeke elektriğine bağımlı kalmadan, konutların bütün elektrik ihtiyacını karşılayabilme imkânı verecektir.
O halde, SKTT'ye esas yıllık asgari tüketim limitinin düşürülmesini, 2017 yılından itibaren hadi “kesintiye uğrayan” demeyelim ama en azından aksayan serbest elektrik piyasasına geçiş yolculuğuna yeniden koyulmak olarak değerlendirebiliriz.
İşte bu yolculuk, son yıllarda daha çok endüstriyel ve ticari abonelerin tercih ettiği güneş enerjisine yönelik yatırım furyasının, daha küçük ölçekli konut abonelerini içine çekerek, solar yatırımlarının daha geniş bir tabana yayılmasına olumlu yönde etki edeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Zaten en başta sözünü ettiğim bir önceki yazıdan sonra, çevremizden bu konuya dair çok soru gelmeye başlamasından da bunun kehanet olmadığını anlamış bulunuyoruz.
Madem öyle, haydi güneşe!