Toryum rezervleri: Efsane mi gerçek mi?

Dr. Nejat TAMZOK

Bizim medyada, “Memura, emekliye büyük müjde” başlıklarının yanında en fazla tıklanan başlık kategorilerinden biri de “Türkiye’yi kurtaracak rezervler bulundu” türünden başlıklardır.

Böyle olduğu için de bunların benzerlerine sık sık rastlarız. Ama bu tarz haberlerin içerikleri genellikle başlığın yarattığı beklentiye karşılık verecek ölçüde doğru ya da nitelikli değildir.

“Toryum rezervlerimiz enerjide dışa bağımlılığımızı bitirecek” gibisinden bir başlık, işte tam da bunlardan biridir.

Geçtiğimiz hafta boyunca Çin’den gelen haberler, bakışların bir kez daha Toryum rezervlerimize çevrilmesine, ülkenin bir kez daha kurtulabilmesi için umutların tazelenmesine vesile oldu.

Haberlere göre; Çin Nükleer Güvenlik İdaresi, toryumla çalışan ergimiş tuz reaktörü için Şanghay Uygulamalı Fizik Enstitüsüne 10 yıllık işletme izni verdi. Gobi Çölü’ndeki Wuwei şehrinde kurulan 2 megawatt kapasiteli bu deneysel reaktörde, yakıt döngüsünün kararlılığını, güvenliğini, sürdürülebilirliğini belirlemeye yönelik testler yapılacak.

Bu testlerden olumlu neticelerin alınması, nükleer teknoloji alanında önemli bir kilometre taşının daha geçildiği anlamına gelebilir. Çünkü toryum reaktörlerinin geleneksel nükleer reaktörler karşısında belirgin avantajları bulunmakta: Daha güvenliler, atık sorunları daha az, yakıt verimlilikleri daha yüksek. Üstelik bu teknolojiyle, küçük modüler reaktörleri montaj hattında seri bir şekilde üretip piyasaya sevk etmek de mümkün olabilecek.

Dolayısıyla, eğer bu reaktörlerle güvenlikten ödün vermeksizin uygun maliyetlerle enerji üretilebilirse, nükleere yönelik itirazlar da bir ölçüde azaltılabilir. Dahası, bu reaktörlerin kullanımıyla fosil yakıt tüketimi de azaltılmış olacağından iklim değişikliğiyle mücadelede bu teknoloji ciddi bir seçenek olarak kullanılabilir.

Aslında Çin, toryum reaktörleri üzerine araştırmalar yapan ilk ya da tek ülke değil. Bugüne kadar ABD, Kanada, Hindistan, Japonya, Almanya, İngiltere gibi ülkeler toryumun nükleer enerjide kullanımına yönelik pek çok araştırma yürüttüler. Ancak, mesele şu ki, bu teknoloji yüksek maliyetleri nedeniyle bugüne kadar ticarileşemedi.

Bununla birlikte, bu teknolojinin ticari kullanıma geçebilmesi bakımından Çin’in ciddi bir mesafe aldığına dair haberler yaygınlaşmakta. Gerçekten de Çin'in artan enerji açlığı ve son dönemde ortaya koyduğu net sıfır karbon hedefleri, bu teknolojinin gelişiminde itici güç olabilir. Testler başarılı olduğunda bir yatırım furyasının başlayacağı yönündeki beklentilerin son yıllarda artmaya başladığını gözlemliyoruz. 

Beklentilerin gerçekleşmesi durumunda, toryum elementi de elbette önem kazanacaktır.

Söz konusu element, ülkemizde de mevcuttur. Geçtiğimiz yıllarda Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından yapılan aramalarda, Eskişehir'in Sivrihisar ilçesinde toryumu da içeren kompleks cevher yataklarına rastlanmış ve burada daha detay araştırmalar yapılmıştır.

O halde soru şu: Eğer bu yeni teknoloji ticarileştirilebilirse toryum rezervlerimiz Türkiye’yi kurtarır mı?

Doğrusunu isterseniz, abartmaya gerek yok. Toryum kaynakları çok sayıda ülkede bolca bulunabilmektedir. Üstelik bizdeki cevher yataklarından toryum üretiminin daha kolay ya da daha düşük maliyetli olacağını da söyleyemeyiz. Dolayısıyla, toryum rezervlerimizin dünya çapında olduğunu iddia edebilmek için elimizdeki bilgilerin çok daha yeterli olması gerekir.

Dahası, toryum reaktörleriyle ilgili yukarıda bahsettiğimiz araştırmaların sonuçlarının alınması ve bu teknolojinin tamamen olgunlaşması muhtemelen onlarca yıl alacaktır. Bu sürede, bu teknolojinin yenilenebilirler ya da hidrojen gibi -genellikle tüm ülkelerde teşvik gören- rakip kaynakların maliyetleriyle başa çıkıp çıkamayacağı ise henüz tam olarak öngörülememektedir.

Ama bana göre, burada asıl önemli olan husus teknolojinin sahipliğidir. Eğer bu teknolojiye sahip değilsek ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde olduğu gibi bu reaktörleri de tümüyle başka ülkelerden ithal etmek zorunda olacaksak, bırakın toryum rezervlerimizin ülkeyi kurtarmasını, enerjide dışa bağımlılığımız daha da artacaktır.

Amasra/Haziran 2023