Türkiye'de tekstilden enerjiye ekonomik evrim

Haluk DİRESKENELİ

Türkiye'de 1990'larda tekstil mensucat sektöründe maliyet azaltma kapsamında yerli kömür öncelikli oto prodüktör, kendi enerjisini kendi üreten enerji santrali kurma arayışı başladı.

Bizim Amerikan Türk ortak girişim şirketi kurulmuş, Amerikan ortağımızın tüm endüstriyel buhar kazanı tasarım imkanlarına kavuşmuşuz. Ancak Amerikan tasarımları Kuzey Amerika'da çok bulunan yüksek kalorifik değerde kömüre uygun. Bizde ise kömür kalorifik değerleri çok düşük. Bizim düşük kalorifik değerde kömürlere uyumlu tasarım zor, uyum zor, ızgaralar, yakma sistemleri yetersiz kalıyor.

İleri itmeli (pusher type) ve döner tip (louvre type) iki ayrı Izgara için bir Alman tasarımcı firma bulduk, onlardan uzun süreli lisans aldık. Kazan tasarımı tamam, uyumlu ızgaralar tamam. O sıralar sadece kabarcıklı akışkan yatak tasarımı var, henüz döner akışkan yakıt (circulating fluid bed) tasarımı geliştirme aşamasında, fazla endüstriyel uygulama yok.

Bize yeni müşteriler lazım. Piyasa sadece fuel oil yakan küçük alevduman borulu buhar kazanı kullanan tekstil fabrikaları ile dolu. İlgilenebilecek potansiyel tekstil fabrikalarına ulaştık, onların üst yönetimlerine katalog tanıtım gönderdik, tanıdıklarımızı aradık. Yavaş yavaş talepler gelmeye başladı.

Çoğunlukla 5-10 MWe aralığında elektrik üretecek termik santraller istiyorlardı. Öncelikle çok düşük fiyatlı, yani çok ucuz olmalıydı. Fabrikalarına çok yakın kömür madenlerini işaret ediyorlardı. Madenin yerini belirtiyorlar ama oradaki kömürün kalitesi, elementer analizi, rezerv üretim kapasitesi hakkında hiçbir fikirleri yoktu. 

İstanbul çevresindeki fabrikalar, Ağaçlı ve Saray kömürlerini potansiyel enerji kaynağı olarak gösteriyorlardı. Ağaçlı 3000-4000 kilokalori (Kcal), Saray ise 1000-1500 kilokalori alt ısıl değerde idi. Kömürler çok ucuzdu ama kalorifik değerleri çok düşük olduğu için endüstriyel boyutta buhar kazanlarında ekonomik olarak yakmak zordu.

Bursa yöresi çoğunlukla Orhaneli ve Keles kömürüne, Kayseri Malatya ise Afsin Elbistan kömürlerini işaret ediyorlardı. Söke fabrikası Aydın Şahinali kömürü istiyordu. Adana bölgesinde yakın uygun ucuz kömür yoktu, en yakın Tufanbeyli onlar için nakliye açısından çok masraflı idi. 

Önce istanbul piyasası teklif istedi, piyasa insanlarımız birbirlerine herhalde haber verdiler, birbirlerine "Amerikan lisanslı bir ortak girişim firması yerli kömür yakan termik santral teklifi veriyor" dediler. Bir anda talep patlaması yaşadık.

İstanbul'da Mensucat Santral, Bahariye Mensucat, Bozkurt Mensucat, Bursa'da Nergis, Bisaş, Söke'de Söktaş, Kayseri Birlik, Adana Bossa, bizden teklif istediler. 

Herbirine önce tahmini bir bütçe/fiyat verdik. Sonra ciddi alıcı fiyat talebi gelince herbiri için ciddi teklif üstünde çalışmaya başladık. 

Yerli kömürün kalırifik değeri her yerde düşük. Birim milyon Btu üstünden ABD Doları fiyatı çok ucuz ama yakmak çok zor. Büyük kapasiteli termik santraller için belki daha kolay ama endüstriyel kazanda yakmak daha da zor. Amerikan tasarımı çoğu yerli kömür için ihtiyaçlara cevap veremedi. Uygun tasarım bulamadık. 

Akışkan yatak yeni bir çözümdü. Bazı kazanlarda onu denedik, biraz yüksek kalorifik değere sahip kömürler için Amerikan tasarımını kullandık. 

Buhar türbini için Siemens türbin fiyatlarını devreye soktuk. Ara buhar istemeyen talepler için daha ucuz piyasa çözümlerine gittik. Buhar türbini için kapalı çelik kontrüksiyon mekan inşası düşündük. Buhar kazanımız açık alanda çalışabilirdi. O sıralarda çevre yönetmeliği tam oluşmamıştı, teklif kapsamında eletrostatik fiktreler, torba toz filtreler, küçük kapasitede verildi. 

Bu arada kağıt fabrikalarından da benzer talepler gelmeye başladı. Kartonsan, Modern Karton talep gönderdiler. Telepler tek sayfa, fazla teknik bilgi kapsamayan, istenen kapasite ve kullanılacak kömür kaynağı yerini belirtiyordu. Herşey, kapsam, kömür detayı, bağlantı bilgileri bizden bekleniyordu.

Teklifleri hazırladık. Herbir firmaya önce kendim götürdüm. Teklifleri üst yönetimlerine sundum. Talep eden fabrikanın kendi ortamında, onların konferans salonlarında proje üstünde anlattım. Herbir toplantının notlarını kafamda kaldığı detayda bilahare yazılı tuttum. Bunları kendi kişisel arşivime aldım. Bunlar benim 5,25 veya 3,5 inç disketlerimde hala duruyor. Makale yazarken açıp toplantı notlarıma bakıyorum. 

İstanbul, Kayseri, Bursa, Aydın mensucat fabrikalarına ilk görüşmeden daha sonra ciddi talep durumunda büyük ekip halinde gittik, projemizi, teklifimizi anlattık. Karşımızdaki alıcı firma ekipleri tekstil üretimini biliyorlardı ama termik santral konusunda yeterli kadroları yoktu. Ellerindeki düşük kapasiteli çoğu fuel oil yakıtlı buhar kazanlarını çalıştıran makina bakım kadroları için bizim sunduğumuz teklifler fazla karmaşıktı. 

Rekabet oluşturmak için alıcılar tarafından başka firmalar da zorlandı. Başka yerli firmalar da kendi içlerinde organize olarak benzer teklifler vermeye başkadılar. Bizim tekliflerimize benzer teklifler yurtdışı firmalarından istendi. Önümüze onların alternatif teklifleri ve rekabetçi fiyatları kondu, kıyaslamamız ve daha iyi fiyat vermemiz istendi.

Sonunda fiyatlar alıcıların ödeyebilecekleri rakamların çok üstünde göründü, yerli piyasanın finansal imkanları dardı, yeterli kredi yoktu. Projeler teker teker iptal edildi. 

Bazı fabrikalar yeni gelen doğalgaz imkanını kullandılar. Doğalgaz kullanan otoprodüktör gaz türbini, atık ısı kazanı paketleri almaya başkadılar. Tekstil sektörünü olduğu yerde bırakıp elektrik üretimi sektörüne geçen firmalar oldu. Hatta yerli ve ithal kömür kullanan büyük termik santral yatırımları yapan firmalar oldu. Bu yatırımlarını orta asya cumhuriyetlerine, Rusya'ya, OrtaDoğu ülkelerine taşıyanlar görüldü. 

Tekstil sektörümüz zaman içinde evrimleşti, kadrolaştı, bazıları daha karlı olan elektrik üretim sektörüne geçti. Teknik kadrolar büyüdü gelişti, kârlılık arttıkça yatırımlar çoğaldı.

Otuz sene geçtikten sonra geriye doğru bakınca o hazırladığımız tekliflerin boşa gitmediğini düşünüyorum. Çok zaman harcadık, çok çalıştık, çok emek verdik, çok güzel teklifler sunduk. Hiçbir iş alamadık ama piyasayı hep birlikte oluşturduk. Neler olabilir, neler olamaz, neler yapılabilir, nasıl yapılabilir? Bunları deneye yanıla hep beraber öğrendik.