Yeni kurum eski hikâye: Varlık Fonu ve Afşin-Elbistan

Dr. Nejat TAMZOK

Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Zafer Sönmez Haziran ayı başında Türkiye Büyük Millet Meclisi Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunum sırasında Afşin-Elbistan Linyit Havzası’yla ilgili değerlendirmelerde bulunmuştu. Bu değerlendirmeleri Meclis tutanaklarındaki haliyle aşağıya aktarıyorum:

“Yani 2004 ile 2019 arasına baktığımızda, maalesef yerli kömürden olan elektrik üretimi yüzde 16’larda kalmış durumda. Yani biz enerjimizi nasıl kullanıyoruz? Tabii, yenilenebilir enerjiyi, rüzgârı, güneşi, hidroyu vesaireyi çok artırdık ama bir de, doğal gazı artırdık ve ithal kömürü artırdık. Bugün itibarıyla, bir dengelenme yapmak zorundayız. Yerli kömürden enerji üretimini Türkiye artırmak zorunda ve cari açığı kapatmak zorunda. Bugün, Türkiye Varlık Fonu, Afşin-Elbistan C segmentini aktive etmek için -kabaca 2,5-3 milyar dolarlık bir yatırımdır bu- bugün fiilî olarak çalışıyor “data room”da yabancı yatırımcılarla bilgi paylaşımındayız. Burada büyük yatırımcı olarak Varlık Fonu olacak, yatırımcıların da küçük yatırımcı olmasını ve finansmanı ve ilgili malzemeyi de getirmesini istiyoruz.”

Aslında Afşin-Elbistan rezervlerinin ruhsatlarını elinde bulunduran Elektrik Üretim Anonim Şirketi Türkiye Varlık Fonu’nun portföyünde yer almıyor. Ancak buraya yapılacak yatırımlarla ilgili olarak Varlık Fonu’nun insiyatif aldığı anlaşılıyor.

Genel Müdür geçtiğimiz günlerde medyaya bir açıklama daha yaptı ve Afşin-Elbistan Santrali için 6 firma ile görüştüklerini söyledi. Ancak açıklama sırasında öyle bir cümle sarfetti ki ben bu cümleyi sadece söz konusu yatırımla ilgili olarak değil ama enerji sektörünün tamamı bakımından önemli görüyorum. O da şöyle: “1980’lerde başlayan özelleştirme furyası ve bu yolla devleti ekonomide küçültme düşüncesi dünyada kendini tüketmiştir. Özel sektörün ölçeğinin yetmediği alanlarda yatırım yapan, doğrudan yatırımcı çeken ve bu yolla hem ölçek büyüten hem de piyasa yapısını değiştiren bir rol oynayacağız.”

Türkiye, enerjideki liberalizasyon sürecini yakın bir zamanda tamamladı ve enerji sektöründe kamuya ait varlıkların neredeyse tamamına yakınını özelleştirdi. Ama bugün geldiğimiz noktada “özelleştirme furyası”nın ve bu furyanın dayanağı olan “devleti küçültme” düşüncesinin hatalı olduğu dile getiriliyor ve yeni değiştirilen piyasa yapısının yeniden değiştirileceği imâ ediliyor. Cümleyi tekrar tekrar okuyorum ve başka bir sonuca ulaşamıyorum.

Bu cümle, enerji sektöründe birkaç on yıldır yapılanları bana göre temelinden sarsıyor ve ayrı bir analizi gerektiriyor. Ama bugünkü yazının konusu, Afşin-Elbistan Linyit Havzası.

ÜLKE İÇİN UMUT IŞIĞI OLMUŞTU

Türkiye’nin enerji bağımsızlığını sağlamaya yönelik çabalar içerisinde Afşin-Elbistan Linyit Havzası’nın rolü her zaman önemli olmuştur. 1966 yılında başlayan aramaların sonucunda burada bulunan linyitler, enerji hammaddeleri bakımından şanssız bir ülke için umut ışığı olarak görülmüştür.

Kömür varlığının ilk tespit edilmesinden yaklaşık 20 yıl sonra havza kömürlerinden elektrik üretecek 1360 megavat gücündeki Afşin-Elbistan A Santrali Türkiye’nin en büyük santrallerinden biri olarak işletmeye alınmıştır. Ardından 1440 megavat gücündeki Afşin-Elbistan B Santrali ise 2006 yılında devreye girmiştir. Her iki santral de tamamen kamu yatırımıdır.

A Santrali’nin kuruluşunda hemen yanına santrali besleyecek olan bir kömür sahası da hazırlanmıştır. Bununla beraber B Santrali’yle ilgili ciddi bir planlama hatası yapılmış olup işletmeye alındığında santrale kömür temin edilebilecek ayrı bir saha mevcut değildir. Böyle olunca, B Santrali’nin kömür ihtiyacı, A Santrali’ne kömür vermek amacıyla hazırlanan sahadan karşılanmak zorunda kalınmıştır. İki ayrı kömür ocağından üretim yapılarak iki adet santralin tam kapasitede çalıştırılması gerekirken, tek bir ocaktan iki santral beslenmeye çalışılmıştır.

B Santrali’nin kömür sahası, santral kurulduktan 5 yıl sonra hazırlanabilmiştir. Ancak kömür üretiminin başlamasının üzerinden daha iki yıl geçmeden yaşanan heyelanlar nedeniyle saha terk edilmiştir. Son dönemde A Santrali ile yanındaki kömür ocağının işletme hakları özel sektöre devredilince kamunun elinde kalan B Santrali’nin tek seçeneği, ihtiyacı olan kömürü özel firmadan satın almak olmuştur.

NASIL BİR MODEL? 

Afşin-Elbistan Kömür Havzası’nın tarihi, aynı zamanda yönetsel hataların bir zenginlik kaynağını nasıl bir sorunlar yumağı haline getirdiğinin de hikâyesidir. Bu hikâyenin kısa bir anlatımını 2014 yılında yine bu sayfalarda “Afşin-Elbistan nasıl kurtulur?“ başlıklı bir yazıyla aktarmıştım. En başından itibaren yapılan tasarım hataları, santrallere kömür tedariğine ilişkin akıl almaz plansızlıklar, neden olunan çevre sorunları, başarısızlıkla sonuçlanan özelleştirme girişimleri, havzanın, kömür üretimi konusunda uzman olmayan bir kamu kuruluşunun kontrolüne verilmesi ve benzeri çok sayıda hata, nihai olarak ciddi kaynak kaybı ve iş güvenliği sorunlarına yol açmıştır.

Bununla birlikte doğru bir planlama ve elbette çevreye azami surette özen gösterilmesi koşuluyla, Türkiye’nin en büyük linyit rezervine sahip olan bu havzaya yapılacak santral yatırımları, hem enerji güvenliğinin sağlanmasına ciddi bir katkı yapacak hem de yörede doğrudan ya da dolaylı ciddi bir istihdam yaratacaktır.

Ancak konunun tek başına finansman boyutuyla ele alınması olumlu sonuç vermeyecektir. Havza’nın; bölge sanayisi, tarımı, yenilenebilirler dâhil enerji ve maden kaynakları, ormanları, su kaynakları, teknoloji ve inovasyon Ar-Ge’si, toplumsal-ekonomik durumu birlikte ele alınarak bir bütün olarak projelendirilip işletilmesi gerekmektedir. Bu noktada bölgeye özgü ve yaratıcı mühendislik tasarımları olmaksızın, salt finansman modelleriyle yol alınabilmesi mümkün değildir.

Havza’da yeni yatırımların gerçekleştirilebilmesine yönelik olarak son 15 yıldır Yap-İşlet ve Yap-İşlet-Devret dâhil çok sayıda model üzerinde çalışılmıştır. Kamu-özel ortaklıkları ya da hükümetlerarası anlaşmalar gündeme gelmiştir. Bu kapsamda Çinlilerden Japonlara, Araplardan Korelilere kadar pek çok milletle görüşmeler yapılmış ama tüm bunlardan bir sonuç alınamamıştır. Bu defa da karşımızda yeni ve iddialı bir kurum bulunuyor ve Havza’nın finansman sorunlarını çözeceğini ileri sürüyor. İzleyip sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.