1. YAZARLAR

  2. Dr. Nejat TAMZOK

  3. Enerji yönetiminde değişim hedefleri
Dr. Nejat TAMZOK

Dr. Nejat TAMZOK

Yazarın Tüm Yazıları >

Enerji yönetiminde değişim hedefleri

Türkiye’de enerji sektörünün kurumsal yapılanması şöyle:
Enerji politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasından sorumlu kuruluş Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB). Bakanlık, bu sorumluluğunu, merkez teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşları vasıtasıyla yerine getiriyor.
Merkez teşkilatında beş adet genel müdürlük bulunmakta. Bunlar; Enerji İşleri, Maden İşleri, Yenilenebilir Enerji, Petrol İşleri ile Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlükleri.

İki bağlı kuruluş var: Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ile Türkiye Atom Enerjisi Kurumu.

Dokuz adet ilgili kuruluş: Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ), Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ), Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ), Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ), Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ), Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Elektromekanik Sanayi Genel Müdürlüğü.

Son olarak, iki de ilişkili kuruluş: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ve Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü.
Mevcut yapı bu. Ama her genel seçim dönemi yaklaşırken, enerjinin mevcut kurumsal yapılanmasında değişiklik beklentileri de doğal olarak gündeme gelir. Acaba bu seçimler sonrasında, yukarıda özetlenen yapıda herhangi bir değişim söz konusu olur mu?
Bunu, iktidar ya da iktidar ortağı olması en muhtemel dört partinin 2015 yılı seçim beyannamelerinden kestirmeye çalışalım.

***

İktidar partisi, mevcut yapılanmadan memnun. O nedenle seçimler sonrasında kurumsal yapıda fazla bir değişiklik hedeflemiyor. Yine de iki istisnası var. Biri MTA, diğeri ise TTK.
Adalet ve Kalkınma Partisi, bu iki kuruluşun seçimler sonrasında yeniden yapılandırılacağını seçim beyannamesiyle kayda geçirmiş. Detaylara ise değinilmiyor. Sadece, yapılandırmanın günün ihtiyaçlarına göre olacağı belirtilmekle yetinilmiş. 

Bununla beraber, gerek ETKB’nin yeni Stratejik Planı’nda gerekse Kalkınma Bakanlığı’nın Öncelikli Dönüşüm Programları içerisinde MTA’ya pek çok görev verildiği, bu arada özellikle de yurtdışında madencilik faaliyetleri yapabilecek bir yapıya kavuşturulmasının hedeflendiği biliniyor. Her ne kadar, geleneksel aramacı-araştırmacı bir yapıyı madencilik faaliyetlerini yürütebilecek bir başka yapıya dönüştürmenin zorlukları meydandaysa da hedeflenen şimdilik bu. 

TTK’ya gelince. Kömür üretimi son yetmiş iki yılın en düşük düzeyine inen ve devletten yüklü bir destek alarak ayakta kalabilen TTK’nın, TBMM’den geçen son “Torba Yasa” düzenlemelerinden sonra bu yapısıyla devam etmesi zaten pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla, bu kurum için bir yeniden yapılanma kaçınılmaz. Ancak, yapılanma sonrasında TTK’dan geriye fazla bir şey kalır mı, bunu kestirmek güç.

***

Dört parti arasında, kurumsal yapılara ilişkin en radikal değişiklik hedefleri Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçim beyannamesinde bulunmakta.
Bunlardan en çarpıcı olanı, bundan 22 yıl önce kapatılan Türkiye Elektrik Kurumu’nun (TEK) yeniden tesis edilerek EÜAŞ, TEİAŞ, TEDAŞ ve TETAŞ’ın yeni yapı içerisinde birleştirilmesi. Böylelikle, elektrik üretim, iletim ve dağıtım faaliyetlerinin tekrar bütünleşik bir yapı içerisine alınması hedeflenmiş.

CHP’nin bir diğer kapsamlı değişiklik hedefi ise TPAO ile BOTAŞ’ın birleştirilmesi. CHP, ortaya çıkacak yeni yapının adını da koymuş: Türkiye Petrol ve Doğal Gaz Kurumu. Yeni TEK yapısında olduğu gibi burada da dikey entegrasyon hedeflenmiş; doğal gaz ve petrol arama, üretim, iletim, rafinaj, dağıtım ve satış faaliyetlerinin bütünleşik bir yapı içerisine alınması öngörülmüş.

CHP beyannamesinde, bu iki hedefi tamamlayan iki husus daha yer almakta. Bunlardan ilkinde, enerji sektöründe kamu kurumlarını küçültme, parçalama, işlevsizleştirme ve özelleştirme politikalarına son verileceği, diğerinde ise enerji yatırımlarının kamunun inisiyatifi, planlaması ve denetimi çerçevesinde yapılacağı belirtiliyor.

Dolayısıyla, CHP beyannamesinde belirlenen hedeflerin, ilk bakışta, 1980’li yıllardan itibaren Türkiye’de oluşturulmaya çalışılan liberal enerji piyasalarıyla tezat bir görünüm verdiği söylenebilir. Bununla beraber, aynı beyannamede, kamunun enerji sektörüne yatırım yapmasının kısıtlanacağı da yer almakta.

Tüm bunlar bir araya getirildiğinde ortaya çıkan tablo şöyle: CHP`nin iktidara gelmesi durumunda enerji sektöründeki özelleştirme uygulamalarına son verilecek, ama özel sektörün piyasadaki mevcut konumu da korunacak. Enerji yatırımları yine özel sektör tarafından yapılmaya devam edilecek. Ancak, bu defa, kamunun planlama, yönlendirme ve denetim işlevlerine vurgu var.

CHP, beyannameyle iki kuruluşun daha yeniden yapılandırılacağını kayda geçirmiş. Bunlardan ilki TKİ. Bu kurumun tüm siyasi etkilerden arındırılarak özerkleştirileceği, böylelikle kömür işletmeciliğinde kamunun etkin kılınmasının sağlanacağı belirtilmiş. Diğeri ise özellikle Soma ve Ermenek gibi maden facialarındaki sorumluluğu ciddi şekilde tartışılan Maden İşleri Genel Müdürlüğü. Söz konusu kurumun, iş güvenliğini gözetecek ve iş güvenliği denetimlerini eksiksiz yapacak şekilde çağdaş bir yapıya kavuşturulması öngörülmüş.

***

Enerjinin kurumsal yapısına ilişkin olarak Milliyetçi Hareket Partisi’nin değişiklik hedefleri ise en az CHP önerileri kadar çarpıcı.
MHP, enerjiyle ilgili yeniden yapılandırma hedefini daha en başından vurgulamış. Yapılandırılacaklar arasında bakanlık, bağlı ve ilgili kuruluşlar, EPDK ve enerji KİT’leri bulunuyor. Yapılanmaların detayları yok, ama ipuçları var. Örneğin KİT’lerde profesyonel yönetim anlayışına geçileceği, KİT yönetimlerinde profesyonellere de yer verileceği ve kontrollü bir yöneticilik anlayışından uzaklaşılıp kar ve vergi odaklı bir KİT işletmeciliğine gidileceği kayda geçirilmiş.

Bu ifadelerden tam bir teşebbüs modeli kestirebilmek biraz zor. Ama mevcut KİT’ler için tamamen farklı bir yapının hedeflendiği anlaşılıyor. KİT’ler için öngörülen bir diğer hedef ise rehabilitasyonu mümkün olmayan ve sektöründe doğal tekel olmayanların tasfiye edilmesi. Doğal tekel konusu başlı başına bir tartışma alanı. Dolayısıyla, hangi enerji KİT’lerinin doğal tekel niteliğinde değerlendirileceğini şimdiden bilebilmek pek mümkün değil.

TPAO ve BOTAŞ’ın birleştirilmesi hedefi, CHP gibi MHP beyannamesinde de yer almakta. MHP, söz konusu kuruluşların bir üst yönetim altında toplanmasına ilişkin 2011 yılı beyannamesinde belirlediği hedefi 2015 beyannamesinde de tekrarlamış. Buna göre; petrol ve doğal gaz arama, çıkarma ve taşıma işlerinde faaliyet gösteren kamu işletmeleri bir üst yönetim altında toplanacak, böylelikle dikey bütünleşik bir yapıyla milli petrol ve gaz şirketleri oluşturulacak.

MHP’nin hedefleri arasında dikkat çeken yapılardan biri de Sektörel Piyasalar Üst Kurumu. Söz konusu kurumun kuruluş amacı; haberleşme, iletişim, ulaştırma ve enerji piyasalarının düzenlenmesi ve denetlenmesi olarak belirlenmiş. Beyannamede daha fazla bir detay yok. Bu nedenle, EPDK’ya yeni bir rakibin mi yoksa yeni bir patronun mu geleceği hususu tam olarak anlaşılamıyor.

MHP’nin seçim sonrasında tesis etmeyi planladığı yeni kurum hedefleri arasında; ulusal petrol stok kapasitesinin artırılması amacıyla kurulacak olan Petrol Stok Ajansı ve enerji verimliliğinin ülke genelinde teşvik yoluyla yaygınlaştırılması için kurulacak olan Enerji Verimliliği Fonu da bulunmakta. Son olarak da MİGEM’in yerine geçecek gibi görünen ve madencilik sektöründe yürütülecek olan ekonomik faaliyetleri planlayacak, yönlendirecek, destekleyecek, bilgi ve veriyi üretecek bir yapılanmanın tesis edileceği beyannameyle kayda geçirilmiş.

***

Halkların Demokratik Partisi ise diğer üç partiyle karşılaştırıldığında çok daha kısa ve kavramsal düzeyde şekillendirdiği seçim beyannamesinde, diğer sektörler gibi enerji sektöründe de kurumsal yapılara fazla değinmemiş.

Yine de, HDP beyannamesinde, KİT’lere ilişkin kullanılan tek bir ifadeden yeterince çıkarım yapabilmek mümkün. Buna göre; HDP iktidara geldiğinde, KİT’lerdeki mevcut bürokratik işleyişin demokratikleştirilmesi ile işçilerin ve sendikaların üretim üzerinde söz hakkı sahibi olması sağlanacak.

Dolayısıyla, HDP’nin kurumsal yapılara bakışında, bu alandaki sorunları analizinde ya da çözüm önerilerinde diğer üç partiden de önemli ölçüde farklılaştığı açıkça görülebilmekte. Bununla beraber, söz konusu farklılaşmanın, enerji sektörü ya da sektöre ilişkin kurumsal yapıların tartışılmasında önemli bir zenginlik kaynağı olabileceği de kabul edilmelidir.

***

Türkiye, yeni bir genel seçime doğru hızla yaklaşmakta. Demokrasinin gereği olarak seçimler yaklaştıkça, muhalefet partileri de her alanda eleştirilerini ve alternatif politikalarını ortaya koymaktalar. Farklı sektörlerdeki kurumsal yapılara ilişkin değişiklik hedefleri, bir yandan genel ekonomiyi diğer yandan o sektörde iş gören binlerce çalışanı doğrudan etkileyecek olması bakımından son derece önemli.

Türkiye enerji sektörü, özellikle son 15 yıl içerisinde önemli bir dönüşüm geçirdi. Sektörün liberalizasyonu özellikle 2000’li yıllardan itibaren hız kazandı ve son birkaç yılda yapılan özelleştirmelerle neredeyse tamamlanma noktasına geldi. Buna bağlı olarak, aynı süreçte kurumsal yapılarda da önemli değişiklikler oldu.

Sürecin sonunda, Türkiye enerji sektörlerinin liberalizasyon düzeyi artık pek çok Avrupa ülkesinden dahi daha ileride. Bununla beraber, bu piyasalar için başlangıçta ileri sürülen gerekçelerin doğrulandığını; enerji maliyetlerinin ve fiyatların düştüğünü, verimliliğin arttığını, hizmet kalitesinin yükseldiğini ya da yüksek teknoloji kullanımının arttığını söyleyebilmek hala çok zor.

Bununla beraber, yeni yapının Türkiye için ciddi bazı sorunlara yol açtığı da son derece açık. Bunların en başında ise enerji güvenliği sorunu gelmekte. Bundan yirmi yıl önce birincil enerji ihtiyacının yaklaşık yarısını yerli kaynaklardan temin edebilen Türkiye, bugün neredeyse dörtte üçünü dışarıdan ithal etmekte. Enerji ithalatı, her geçen yıl Türkiye ekonomisi üzerinde ciddi bir yük oluşturmakta.

Türkiye’nin, bu sorununu çözebilmek için yerli kaynaklarını sonuna kadar kullanmasının yanında uluslararası alana açılması ve yurt dışında enerji hammaddelerine yatırım yapabilmesi gerekmekte. Bu noktada, uluslararası piyasalarda rekabet edebilecek büyüklükte kurumsal yapıların mevcut olması son derece önemli. Muhalefet partilerinin seçim beyannamelerinde yer alan ve enerji sektöründe sermaye yapıları güçlü, dikey bütünleşik enerji kuruluşlarının ortaya çıkarılma hedeflerinin de büyük ölçüde bu ihtiyaçtan kaynaklandığı açık.

Günümüzde, küresel piyasalar, kendi ülkeleri tarafından korunmakta ve kollanmakta olan dev enerji şirketleriyle dolu. Bu şirketlerin pek çoğu, ait oldukları ülke hükümetleri tarafından, faaliyette bulundukları yabancı ülkelerden kendi ülkelerine sermaye ya da kar transfer eden ulusal şampiyonlar olarak görülmekte. Ulusal hükümetler tarafından, bu şampiyon şirketlerin mevcut egemen konumlarını korumaları için her türlü imkan sağlanmakta. Dolayısıyla, Türkiye’nin de bu yönde bir yapılanmayı hedeflemesi son derece doğal.

Son olarak, Türkiye enerji sektörünün geçirmiş olduğu yoğun dönüşüm sürecinin ardından, sektör farklılaşmış, iç ve dış çevresi büyük ölçüde değişmiştir. Dolayısıyla, sektörün idari yapılanmasının da otuz kırk yıl öncesinde kalmış haliyle değiştirilmeden muhafaza edilmesi geleceğe yönelik bir yarar sağlamayacaktır. Bu bakımdan; Türkiye enerji sektöründeki mevcut yapılanmanın bir bütün olarak ve yeni bir anlayışla ele alınması kaçınılmazdır.

Dr. Nejat Tamzok
e-Posta: nejattamzok (at) yahoo.com
Ankara, Mayıs 2015

Önceki ve Sonraki Yazılar