1. YAZARLAR

  2. Mehmet KARA

  3. Hibrit santral yatırımında yerli ekipmanın adı yok!
Mehmet KARA

Mehmet KARA

Yazarın Tüm Yazıları >

Hibrit santral yatırımında yerli ekipmanın adı yok!

Türkiye’de son 20 yılda, elektrik üretim yatırımlarında ciddi bir gelişim kaydedildi. 2002-2003 yıllarında 30 bin megavat seviyelerinde bulunan kurulu güç, bugün 100 bin MW sınırında.

Oransal anlamda bu hızda bir büyüme Çin’i saymazsak, dünyada tek diyebiliriz. Böylesine hızlı bir büyümenin, sektörle ilintili başka alanlarda da ciddi sonuçlar üretmesi beklenir elbette.

Peki yaşandı mı böyle bir durum?

Bu soruya cevap vermeden önce, kurulu güç artışının kaynaklar bazında dağılımına da bakalım isterseniz. Yaşanan büyümede, rüzgar, güneş ve su gücü gibi yerli kaynaklardan elektrik üretecek tesislerin ağırlıklı bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Bunlara doğalgaz santrallerini de ekleyebiliriz ama gaz ithal bir enerji kaynağı.

Soruya dönersek… Yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik üretim kapasitesinde yaşanan hızlı büyüme, bu tesislerin kurulumunda kullanılan girdileri üretecek sanayi kollarının oraya çıkmasını sağladı mı?

Bu soruya güçlü bir evet cevabı vermek zor. Yine de bu konuda ciddi yollar kat edildi. Ancak bu ilerlemede, elektrik üretim yatırımlarındaki genel büyümenin değil, bu alandaki ekipman üretiminin teşvik edilmesinin etkili olduğunu söylemek zorundayız.

Güneş paneli ithalatını zorlaştıran kararlar, yerli ekipman üretmek isteyen yatırımcılara sağlanan destekler, elektrik üretim lisansı ihale şartnamelerine yerli ekipman şartı koymalar, bu teşviklerden ilk akla gelenler.

2013 yılından itibaren fotovoltaik güneş paneli üretimine yönelik girişimlerin sayısı arttı. Bugün Türkiye’de Avrupa’nın en büyükleri arasında yer alan panel üretim tesisleri var. Bunlara güneş panelinin en önemli ve en pahalı girdisi durumundaki güneş hücresi üretim tesisleri de eklendi.

Benzeri şekilde, rüzgar enerji santrali kurulumunda ihtiyaç duyulan ekipmanların üretimine yönelik gelişmeler de yaşandı. Türbin kulesi ile türbin kanadı üreten tesisler kuruldu. Hatta bu tesislerden bazıları ihracat yapar konuma geldi.

Dünyada silisyum ingot (kütük) aşamasından panel aşamasına, güneş paneli üretim sürecinin baştan sona gerçekleştirebilen tesis sayısı sınırlıdır. Bunlardan biri yerli ekipman üretimi ve kullanımı şartlı ihalelerden birini kazanan Kalyon Enerji bunlardan biri.

Adıyaman’da güneş paneli üretirken, Niğde’ye kurduğu güneş hücresi fabrikası ile işi bir aşama daha öteye taşıyan GTC Solar da bir diğeri. Ayrıca Aydem Grubu’nun da Denizli’de bu alanda bir yatırımı söz konusu.

Şimdi diyeceksiniz ki konuyu yine dağıttın!

Evet haklısınız, toparlıyorum tamam…

Enerji üretim yatırımlarında son zamanlarda en çok dikkat çeken konu başlıklarından biri hibrit santraller. Birden fazla kaynakla aynı yerde elektrik üretimi yapılabilen tesislerden söz ediyoruz. Örneğin rüzgar santraline güneş santrali ilave etmek, hidroelektrik ve jeotermal santrali sahalarına güneş ya da rüzgar santralleri kurmak…

Hibrit santraller birçok açıdan önem taşıyor. Mevcut santrallerin hem kapasitesini hem de verimini arttırabiliyorsunuz. Ayrıca sadece rüzgar eserken çalışabilen RES’lerle, sadece gün ışığında çalışabilen GES’leri bir araya getirip daha uzun süre kesintisiz elektrik üretimi yapabilen tesisler ortaya çıkarabiliyorsunuz. Özellikle elektrik üretirken ciddi enerji harcanan jeotermal santrallerin iç tüketim ihtiyacını yine kendi sahasına dikilecek rüzgar türbini ya da kurulacak güneş santralinden karşılayarak verimlerini yükseltmek de ülkenin dışa bağımlılıktan kurtulmasına hizmet edecek çözümlerin başında geliyor.

Şimdi gelelim söyleyeceklerimize.

Hibrit santral yatırımları da sıfırdan santral yatırımları gibi ülkenin elektrik üretim gücünü arttıracak. Dolayısıyla yenilenebilir ve yerli kaynakların ağırlığı daha da artacak.

Bu yatırımların desteklenmesi gerekir değil mi? Elbette. Ve destekleniyor. Ancak buradan elde edilecek faydanın ciddi bir bölümünü döviz olarak yurt dışına ödemek zorunda kalacağımız kesin. Çünkü hibrit santraller kurulurken kullanılacak güneş enerjisi ekipmanlarında yerlilik yeterince teşvik edilmiyor. Aslında ortada bir yerli ekipman desteği var. Ancak destek anlayışının Türkiye’deki solar endüstrisinin ulaştığı ve ulaşabileceği teknolojik seviyeyi dikkate aldığı pek söylenemez. Hibrit santral yatırımları kapsamında yapılacak yardımcı kaynağa dayalı ilave üretim tesislerinde kullanılacak ekipmanlardaki yerlilik oranı, mevcut santralde daha önce kullanılmış yerlilik oranı ile sınırlandırılmış. Yani aslında hibrit yatırımı yapmak isteyen yatırımcıya, siz yerli ekipman üreticisinin bundan iki yıl öncesine kadar geldiği teknolojik seviyeyi kapsayacak kadar bir yerli aksam desteği destek size yeter deniliyor. Bu da kullanılacak ekipmanlarda yüzde 25-30’luk yerli katkıyı yeterli görmek anlamına geliyor.

Oysa Türkiye’de güneş hücresi de üretilmeye başlanmışken, yerli aksam destekleme fonundan yararlanabilmek için istenen yerlilik oranını daha yüksek tutmak gerekir. Söz konusu oranı güneş hücresini dikkate almadan belirlemek, bu alanda teknoloji geliştiren, ekipman üreten, patent alan, markaya yatırım yapan girişimcilere haksızlık sayılmaz mı? Zira yerli solar endüstrisi, ürünlerdeki yerli girdi oranını yüzde 50’nin üzerine fazlasıyla çıkarmış durumda. Bu seviyeyi yakalayanlar desteklenmeli ki ar-ge çalışması yapan, patent alan, marka yaratan girişimci de bu çabalarının karşılığını alabilsin.

Yoksa hibrit mevzuatı kapsamında yapılacak onca yeni yatırıma rağmen, kullanılması düşünülen, hatta fiilen kullanılan yerlilik kriterleri, Türkiye’de enerji ekipmanı üretimi alanında oluşan altyapıyı daha doğmadan boğabilir. Bu konuda mevzuatı gözden geçirmekte büyük yarar olduğunu düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar