Avrupa üşümeye razı iken biz...

Birol OĞUZ

Merhaba...

Uzuna yakın bir ara oldu, yazamadım… Araya seçimler girdi falan derken yeni bir yazı ile bu-ra-da-yım...

Geçen yıl bu zamanlar Ukrayna savaşı, doğalgaz ve genel olarak enerji krizi, yükselen fiyatlar, artan enflasyon (hep faiz artışından), kış nasıl geçecek diye konuşulurken, geldik 2023 yazına ve gördük ki; “korkulan korkulan kadar” olmadı.

Avrupa’da doğalgaz fiyatları bir yıl öncesine göre zaman zaman 10 kata, genel olarak enerji fiyatları 8 kata kadar artış gösterdi ama alınan önlemler, destekler ile kış geldi geçti, Avrupa enerjisiz kalmadı ve fiyatlar düştükçe düştü… Rusya düşünsün bakalım? 

Öncelikle belirtmek gerekir ki, hava koşulları bu krizin atlatılmasında gerçekten önemli unsurlardan biriydi. Bu kış ülkemizde olduğu gibi tüm Avrupa’da yumuşak geçti ve enerji talebi ciddi oranda düşük kaldı.

İkinci olarak, kış öncesi yeraltı depoları azalan arza rağmen doldurulabildi ve en önemlisi Rus doğalgazının yerini doldurmak için artan fiyatlara, bazı kapasite yetersizliklerine rağmen LNG tedariki yeterli şekilde gerçekleştirildi.

Bu unsurların yanında en az bunlar kadar önemli başka bir önlem vardı ki, bu yazıda asıl bu önlemin üzerinde durmak istiyorum.

Avrupa Birliği, geçen yıl 2023 yılını da kapsayacak şekilde doğalgaz kullanımında yüzde 15’lik bir tasarrufa gitme kararı almıştı ve bunu hava koşullarının da desteğiyle fazlası ile gerçekleştirdi. Avrupa genelinde Ağustos 2022 – Ocak 2023 arasında doğalgaz tasarrufu yüzde 19’u buldu. Özellikle kuzey ülkelerinde bu oran yüzde 50 seviyelerine ulaşmış durumda. Tekrar belirtiyorum ki, burada kışın yumuşak geçmesi önemli bir etkendi.

Diğer tüm önlemlerin yanında tasarruf edilerek, talebin düşürülmesi ve arz dengesinin sağlanması bir diğer açıdan da çok önemli. 

“Tasarruf edilen enerji en ucuz ve doğayı en az kirleten enerjidir.”

AB, Ukrayna savaşı sebebiyle yaşanan doğalgaz ve petrol tedariki sorunu sebebiyle bunu keşfetmiş oldu ve elde edilen başarı sonrasında aynı hedefi 2024 yılına kadar uzatma kararı aldı. Ancak tasarruf edilen enerjinin önemi açısından farkındalık yarattığını da vurgulamak gerek.

Bu tasarrufun sağlanması için her ülke değişik uygulamaları hayata geçirirken hemen hemen tük ülkelerde ortak görülen önlemlerden biri kamu binalarının 19ºC’ye kadar ısıtılması kararıydı.

Kamu binaları, ortak alanlar, mağaza vitrinleri, reklam panoları ve açık alanlarda ışıklandırmanın azaltılması, yine yoğun olarak uygulanan önlemlerden birisiydi.

Bu ve benzeri genel önlemler, geçen yıl için yaklaşık 45 milyar metre küplük bir doğalgaz tasarrufu sağlarken, uygulamaların devamı ile yeni hedef Nisan 2024’e kadar 60 milyar metreküpe kadar tasarrufta bulunabilmek.

Konuyla ilgili olarak Almanya’da uygulanan önlemler arasında yer alan birsi var ki, bence tüm dünyada ve ülkemizde de sürekli olarak gündemde olması gereken bir konu. 

Almanya kriz boyunca, toplu ulaşımı teşvik etmek ve bireysel araç kullanımını azaltmak için, aylık 9 Avroya, tren, metro ve otobüslerde, yani toplu taşıma araçlarında geçerli toplu taşıma bileti sundu.

Bence bu, kriz dönemi dışında da sürekli hale getirilmesi ve her geçen gün kapsamı genişletilmesi gereken bir uygulama. 

Merkezi hükümetler, yerel yönetimleri de bu kapsamda desteklemeli, şehir içi trafik sıkışıklarını azaltacak, yolların bakım masraflarını düşürecek, akaryakıt kullanımını aşağı çekecek ve çevre kirliğinin, karbon salınımının azaltılmasını sağlayacak söz konusu uygulamayı sürekli hale getirmelidir.

“Tasarruf edilen enerji en ucuz ve doğayı en az kirleten enerjidir.” 

Peki Avrupalı donma riski ile başa çıkabilmek ve uzun vadede enerji bağımlılığı tehlikesini bertaraf edebilmek için birazcık üşümeye razı iken biz ne yapıyoruz? 

Bu soruyu görünce aklınıza bazı şeyler gelmiş olmalı... 

Dilerseniz onları bizimle paylaşın, birlikte tartışmaya devam edelim...