DP Enerji Arz Güvenliği Kurulu oluşturacak

Demokrat Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Ali Arif Aktürk, DP iktidarında muhalefetin de içinde yer alacağı bir Enerji Arz Güvenliği Kurulu oluşturulacağını söyledi. Yalıda oturanla iki göz bir evde oturana aynı enerji desteğini vermeyeceklerini söyledi.

Enerji Günlüğü - Türkiye seçimlere doğru giderken, partilerin enerji alanındaki politikaları da merak konusu.“Altılı Masa” tabir edilen Millet İttifakı partilerinin enerji alanındaki sözcülerini yetkililerini dinlemeye CHP’nin ardından bu hafta Demokrat Parti (DP) ile devam ediyoruz. Enerji Günlüğü yazarlarından, BOTAŞ Gaz Alım Dairesi Eski başkanlarından, DP Genel İdare Kurulu Üyesi Ali Arif Aktürk sorularımızı cevapladı. 

Enerji alanındaki en önemli problem nedir?

Vatandaş açısından baktığımızda tüm dünyada hızla artan emtia fiyatlarıyla birlikte Türkiye’de de enerjinin, doğalgazın, elektriğin pahalanması ve bu pahalılığa kötü bir dönemde yakalanma… 

SİYASETİN ENERJİSİ RÖPORTAJ DİZİSİNDEKİ DİĞER RÖPORTAJLAR:

SAADET PARTİSİ / İBRAHİM ÖNAL: YENİ HİDROELEKTRİK SANTRAL YAPILMAYACAK 

CUMHURİYET HALK PARTİSİ / AHMET AKIN: İKTİDARIMIZDA EPDK BAĞIMSIZLAŞACAK 

DEVA PARTİSİ / CANDAN KARLITEKİN: UCUZ ENERJİ İÇİN ENFLASYONU DÜŞMELİ 

GELECEK PARTİSİ / MEHMET F. ARSLAN: DEPOLANMIŞ ELEKTRİĞE ALIM GARANTİSİ VERİLECEK 

DEMOKRAT PARTİ / ALİ ARİF AKTÜRK: ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ KURULU OLUŞTURULACAK 

İYİ PARTİ / ÜMİT ÖZLALE: İYİ PARTİ NÜKLEERDEN YANA AMA AKKUYU'YA KARŞI 

Neden böyle oldu?

Vatandaş açısından bakarsak, bu yüksek enflasyonun bir kısmını sayın cumhurbaşkanının dediği gibi yurt dışından ithal ediyor olmamıza rağmen, temel neden bizim kıt kaynaklarımızı 20 yılda hoyratça harcamış olmamız. Ve bedelini şimdi bu enflasyonla, hızla artan enerji fiyatlarıyla, cari açıkla, bütçe açığıyla karşı karşıya kalarak ödüyoruz.

Vatandaş açısından böyle dediniz de, ya makro açıdan?

Türkiye 2001’deki ekonomik kriz sonrasında elektrik, doğalgaz, petrol (akaryakıt), LPG gibi emtiaların serbest rekabetçi bir ortamda gelişmesini sağlamayı hedefleyen yeni bir yola çıktı. Bu amaçla bir düzenleyici kurulun oluşturulması, hukukun üstünlüğünün, kuvvetler ayrılığının tesis edilmesi gerekiyordu. Cumhurbaşkanlığı sistemi ile kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliği geldi. Sermaye-yoğun yatırım gerektiren bu sektörde de herkes imtiyazlar istedi. Nükleer enerjiyle, rüzgarla, güneşle ilgili alım garantileri, imtiyazları geldi ve biz pazarın kurallarını bir türlü tesis edemedik. Oysa yabancı yatırımcı objektif bir hukuk görmek ister. Türk hukukuna güvenmediğinden uluslararası tahkim istedi, bugün de bir sürü sermaye yoğun yatırım uluslararası tahkimle birlikte geldi. Bugün geldiğimiz noktada enerji sektörü maalesef içinden çıkılmaz bir krize doğru gidiyor.

Bunu biraz somutlaştırabilir miyiz?

Bunun en büyük emaresi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir bütçenin ek bütçeyle TBMM’den geçmesi. Yani BOTAŞ’ın finansman ihtiyacı için 1 trilyon 300 milyar liralık ek bütçenin TBMM’ye gelerek yasalaşması. Aktör aktör anlattığımızda da elektrik sektöründe şu andaki sübvansiyonu, zararı karşılayacak yapı olarak EÜAŞ var. EÜAŞ, görevli dağıtım şirketinin aydınlatmasını ve yine kendi bölgesindeki müşteriye elektriği ucuza satabilmesini sağlamak için görev zararlarıyla elektriği normal fiyatından alıp sübvanse edilmiş bir şekilde tüketiciye satan bir oyuncu pozisyonuna geldi. Öte yandan EPİAŞ gibi bir pazar yeri operatörü kurduk. Bu tür yapılar tüm dünyada bağımsızdır ve devletin de hemen hemen dünyanın hiçbir yerinde rolü yoktur. Bu sadece regülatör yapı tarafından düzenlenir. Bu merkez üreticiyle tüketicinin bir araya geldiği, üreticinin elektriğini sattığı, gazını sattığı; tüketicinin de elektriğini, gazını satın aldığı bir ortam iken bizde hiyerarşik silsile ile yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulu başkan yardımcıları, Enerji Bakanlığı’nın bakan yardımcıları (Şu anda EPİAŞ'ın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yardımcısı Abdullah Tancan yürütüyor - Enerji Günlüğü), eskiden de müsteşar yardımcıları olan oyuncularla bir market operatörü kurmaya çalıştık.

Neden bakan yardımcısı EPİAŞ Başkanı olmasın ki?

Kolay anlaşılabilmesi için bir örnek vereyim: Mahallenizde pazar yerini bir bakan yardımcısı ya da müsteşarı işletiyor ve fiyatlara müdahale ediyor. Bu pazara gelenler, bir süre domatesini salatalığını devletin belirlediği fiyattan alır. Ancak yatırımcıya sinyal gitmediği için tarlada domates salatalık üreticisi pazara dair öngörüde bulunamadığı için ürününü götürüp Rusya’ya, Yunanistan’a, yani başka bir pazara satar ya da üretimi orada yapar. İşte zaman da uzun dönemde arz açığı ortaya çıkar. Bizde enerjideki durum gibi, kapasite açığı oluşur.

Ama son yıllarda elektrik üretim kapasitesi hızlı arttı...

Geçmişte makro ekonomik dengelere, teknolojik gelişmelere, yani ekonominin genel prensiplerine aykırı şekilde verilen alım garantileriyle elektrik üretim kapasiteleri ortaya çıkarıldı. Siyasi ve ticari riskler düşürülmeden, yatırımcılara piyasanın kayıtsız şartsız işleyeceğinin sinyalleri verilmeden, kısa vadeli ve piyasa yapısından uzak bir şekilde verilen alım garantileriyle bugün geldiğimiz noktada uzun ve orta vadede maalesef yatırım imkanı göremiyorum. Şu sistem devam ederse devlet eliyle yapmaya çalışırız ama o da rasyonel olmayan, verimsiz yatırımlarla, bundan 20-30 yıl önceki şekilde yapılacaktır.

Siz iktidara gelirseniz ne yapacaksınız?

Önce şunu söylemem gerekiyor: Eğer bu kışı geçirebilirsek ek bütçede öngörülen kaynakları sağlayıp da sübvanse edecek kaynak yaratabilirsek ve başta petrol olmak üzere Ukrayna’dan kaynaklanan krizle artan enerji fiyatlarında bir miktar gevşeme olmaz ise biz mutlaka ve mutlaka 2023’te seçimlerden sonra ekonomik krizle birlikte enerjinin tetiklediği bir krizle karşı karşıya kalacağız. Yani ister şu anki iktidar seçimi kazansın, devam etsin; isterse başka biri gelsin. Kucağında çok büyük bir krizle, çok büyük bir sorun yumağıyla karşı karşıya kalacak.

O zaman seçime katılmayın bari…

Altılı masada bildiğiniz üzere güçlendirilmiş parlamenter sistemden bahsediyoruz. Bizim bir kere kuvvetler ayrılığını, hukuku tesis etmemiz gerekiyor. İkinci olarak da enerjide uzun vadeli politikalar gerekiyor. Biz ya da altılı masadakiler iktidara gelirsek uzun vadeli politikaları belirleyecek aynen Milli Güvelik Kurulu (MGK) gibi Enerji Arz Güvenliği Kurulu kurmalıyız.

Kimler girecek bu kurula?

Enerji bakanı, dışişleri bakanı, sanayi bakanı, ekonomi bakanı bunun üyesi olacak. Hatta muhalefet partisi lideri de Kurul’da bulunacak. Mesela, altılı masadan bir aday seçildi ve Recep Tayyip Erdoğan muhalefette kaldı. Erdoğan, muhalefet lideri olarak bizim bu Enerji Arz Güvenliği Kurulu’nun münferit üyesi olacak. Kurulun bu yapısı sayesinde, enerji stratejilerimizi belirlerken Sayın Erdoğan’ın da tecrübelerinden faydalanarak Türkiye’nin gelecek 30 yılını, 50 yılını, nükleerdeki, doğalgazdaki pozisyonunu, yenilenebilir enerjisedik durumunu, karbon salımındaki vaziyetini çizmiş olacağız.

O halde bunu ekonomik hedeflerden bağımsız düşünemeyiz...

Evet ve bu yüzden ikinci olarak, kaldırılan Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) yerine, yeni bir yapı kuracağız. Buna Stratejik Planlama Teşkilatı diyoruz. Enerji de stratejik bir konu. Türkiye’de enerjinin kontrollü bir şekilde planlanarak doğru çalışan bir serbest piyasa tesis edilmesinin öneminin altını çiziyoruz. Biz SPT ile enerji özelinde ve makro ekonomi genelinde Türkiye’nin planlamasını tesis edeceğiz.

Enerji faturalarında vatandaşa destek sürecek mi?

Türkiye’de yıllardır sübvansiyon yapılıyor. Enerji fiyatları yurt dışında arttığında sübvansiyon artıyor, azaldığında düşüyor. Ama Boğaziçi’nde yalıda oturan bir iş adamının 800 m2, 1000 m2, 1500 m2 yalısında sübvansiyona ihtiyacı yok. Sultanbeyli’deki Ayşe teyzenin, dar gelirlinin sübvansiyona ihtiyacı var. Sübvansiyonu dünyanın her ülkesi yapıyor ama dar gelirlisine yapıyor. Bizim de sübvansiyonu doğru insana yapmamız gerekiyor. Şu anda konutlardaki gaz fiyatı herkes için sübvanse ediliyor. Size de, bana da, Rahmi Bey’e de, Ayşe teyzeye de, Mehmet amcaya da destek var. Doğru insana doğru sübvansiyon, doğrudan destekle yapılması gerekiyor. Ama Rahmi Bey’e, belki size ve bana gazın da elektriğin de maliyet bazlı belirlenmiş gerçek fiyatından satılması gerekiyor.

DP’NİN ENERJİDE YAPACAKLARINDAN

Tek dönemlik EPDK üyeliği

Rekabet Kurulu, EPDK gibi kurumların bağımsız otoriteler olarak götürmesi gereken görevler var. Orada siyasetten hariç işin ehli insanların sadece bir dönem görev yapacak şekilde atandığı kurul üyeleriyle bir sistem tesis etmeyi planlıyoruz.

Gaz ve elektrik iletim şebekesine bağımsızlık

Elektrikte ve doğalgazda bağımsız sistem operatörlerimiz olacak. Bağımsızdan kastımız, Türkiye varlık fonunun altında olmayan, kendi kararlarını kendi verebilen bir BOTAŞ, bir bağımsız elektrik iletim organizasyonu (TEİAŞ’ı kastediyor, MK) kuracağız.

Petrol aramalarında kamu-özel işbirliği

Bir Japon şirketi Afrika’ya yüzde 25’e kadar devletin desteğiyle gidiyor. Ticari bir keşif yapılırsa devlet yola devam etmek istemezse şirketin o ana kadarki harcamalarını faiziyle birlikte geri ödüyor. Bu modelin bir benzerini biz de petrol ve doğalgaz (TPAO) ile maden (MTA) aramalarında uygulayacağız. TPAO arkasına Dışişleri Bakanlığı’nı da alarak Afrika’nın ücra yerlerinde, açık denizlerinde özel sektörle birlikte petrol ve gaz arayacak. Gerekli mevzuatı da çıkaracağız.

Enerji savurganlarına ceza var

Türkiye sübvanse edilmiş enerji kullanınca vatandaş klimayı dibine kadar çalıştırıyor, ortam ısısını 22 dereceye düşürüyor. Bugün İstanbul, İzmir ve Ankara’ya gidin herkesin evi en aşağı 22-23 derecedir. Yani enerjiyi de verimli kullanmıyoruz. Fransa’nın yeni birtakım kararları var. Ortam sıcaklıkları 19-24 derece arasında olacak. Klimaları fazla kullananlara 750 Euro para cezası uygulanacak. Benzerlerini biz de uygulamalıyız, uygulayacağız.

Mehmet KARA - Enerji Günlüğü