Enerjide iş geliştirmenin püf noktaları

Selen İNAL

Türkiye’de ilk Elektrik Piyasası Kanunu’nun (4628) yayımlanması ile İTÜ Kimya Mühendisliği’nden mezun olmam aynı yıla denk geldi. 2013 yılında çıkarılan 4646 Sayılı yeni Elektrik Piyasası Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle tarihe karışsa da 4628 Sayılı Kanun Türkiye’de enerji sektörü için bir milat niteliğindeydi.

2001 yılına kadar Türkiye’nin elektrik ihtiyacı devlete ait santraller ve yap-işlet-devret modeli (1994’deki 3996 No’lu Kanun) veya yap-işlet modeli (1997’deki 4283 No’lu Kanun) ile ihale edilmiş özel sektöre ait santrallerden sağlanıyordu. Benim mezuniyet yılımda devreye giren 4628 No’lu Kanun ise elektrik piyasasının liberalleşmesinin başlangıcıydı. Bu raslantı sayesinde ben de Türkiye elektrik sektöründeki bu ciddi dönüşümü, serbestleşme sürecini daha en başından yakalamış oldum.

Yakaladım yakalamasına da aslında enerji sektörüne adım atışım da bir dizi tesadüfün eseri. Bir kere o yıllarda bizim bölüm (kimya mühendisliği) mezunları çoğunlukla ilaç sektörüne yönelirlerdi. Arada kimyasal üretim, petrokimya ve tekstil vb. daha yakın görülen sektörler de çıkardı.

Bizim okuduğumuz dönemde İTÜ’de oldukça ağır ve yoğun bir eğitim müfredatı vardı. Öğrenciliğimde biraz şikayet etsem de Almanya’da yüksek lisansa gidince çok faydasını gördüm.

Öte yandan bu eğitim temposu bende sıkıldığım zamanlarda aynı şeyleri tekrarlamak yerine hep farklı bir şeyleri deneme isteği uyandırdı. Eğitimimizin son iki döneminde takımlara ayrılıp farklı kimyasal üretim tesislerini baştan sona tasarlamamız isteniyordu.

Bu dönemlerden ikincisinde, takımlardan biri hocalarımız Foster Wheeler danışmanlığı ile İTÜ’de bir kojenerasyon tesisi projesi geliştirecekti. İlk dönem zaten bir kimyasal üretim tesisi tasarlamışken ikinci dönem de aynı şeyi tekrarlamamak adına içgüdüsel olarak bu enerji projesi takımına atladığımı hatırlıyorum, ki bu benim hayatımı değiştirdi.

2001’in bir diğer özelliği de Türkiye’de üst üste iki devalüasyonun yaşandığı bir kriz yılı oluşuydu. Kriz öyle derindi ki, yaşanan işsizlik ve ekonomik durgunluk üniversite mezunlarının hayata atılma süreçleri üzerinde çok ciddi etkilere yol açıyordu. Öyle ki normalde erkek öğrenciler okulu bitirince askerliğini bir şekilde ötelerken, o dönemde çoğu çiçeği burnunda üniversite mezunu “kriz geçene kadar askerliğimi tamamlayayım bari” diye düşünmüştü. Hatta hemen askere alınmak için o kadar çok başvuru yapılmıştı ki, duhul işlemleri için en erken altı ay sonrasını beklemeleri gerekiyordu.

Aynı şekilde yoğun başvurudan ötürü her türlü yüksek lisans programının giriş puanları tavan yapmıştı. Bu arada ben de Almanya’da yeni başlayan iki senelik yüksek lisans programlarından haberdar olmuş, enerji alanını tercih etmiştim. Aslında her şey, İTÜ’deki proje dersinde yaptığım seçimle başlamıştı ama bu Almanya ile devam etti.

İşte o gün bugündür, yani 18 yaklaşık senedir enerji sektörünün aşağı yukarı her alanına girdim çıktım. Yani 2001 yılında başlayan elektrik piyasasının liberalleşme sürecine paralel olarak değişen piyasa koşulları ve oluşan yeni fırsatlar doğrultusunda projeden projeye, şirketten şirkete geçişlerle bayağı geniş çapta bir sektörel deneyime sahip oldum.

İçinde yer aldığım enerji projelerinde benim için her seferinde biri hariç neredeyse tüm parametreler değişiyordu. Tüm bunlardaki tek ortak nokta ise “iş geliştirme” yapıyor olmamdı. O yüzden ayıptır söylemesi, enerjide iş geliştirme söz konusuysa sonsuz sayıda alternatif iş modeli, iş stratejisi ve işbirlikleri geliştirme konusunda iddialıyımdır.

Şimdi işe yarayacağı düşüncesiyle bu konudaki deneyimlerimden süzdüklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bana göre enerjide iş geliştirmede başarılı olabilmek için birkaç konuyu anlayabilmek çok önemli.

TAKLİT EDİLEMEZLİK

Nasıl bir aşçının ve/veya restoranın kendi imzasını taşıyan özel yemeği varsa veya nasıl her bir sanatçının gördüğünüzde onun yaptığını tahmin edebildiğiniz bir stili varsa her iş geliştirmecinin de bir tarzı vardır. İş geliştirme aslında oldukça yaratıcılık gerektiren bir süreçtir.

Enerji söz konusu olduğunda teknik bilgileriniz ile sosyal yeteneklerinizi harmanlayarak, aşama aşama bir şeyleri inşa edersiniz. İşte bu nedenle enerjideki her iş modeli kendine özgü şekilde, geliştiren kişi tarafından planlanmıştır.

Elbette herkesin kullandığı belli kalıplar da vardır. Ancak bu kalıpları uygulayarak iş geliştirirken bile küçük ve pratik dokunuşlar ile fark yaratmak ve bir adım öne geçmek mümkün.

Eğer genelden sıyrılacak şekilde geniş bir vizyon ile bazı doğru öngörülerde bulunabiliyor ve doğru stratejiler ile iş modellerinizi doğru kurgulayıp uygulayabiliyorsanız işte o zaman fark yaratarak pazarda diğer şirketlere göre önemli avantajlar yakalayabilirsiniz. Ve iş geliştirmenin güzelliği buradadır çünkü dışarıdan bakan biri fikrinizi kopyalayabileceğini düşünse de, tüm kontaklarınızı alsa, sizi izleyip tüm yaptıklarınızı taklit etmeye çalışsa da iş modelini kurgulayıp, uygulamada başarılı olma ihtimali çok düşüktür. Eğer başarılı olmayı başarıyorsa zaten o kendi iş modelini geliştirme yeteneğine sahip başka bir iş geliştirmecidir. Yani en güçlü olduğu yönlerini ön plana çıkararak kendi iş modelini zaten geliştirebilir, sizden kopyalamaya ihtiyacı da olmaz.

NEV-İ ŞAHSINA MÜNHASIRLIK

Enerji sektöründe küçük sayılan bir proje bile aslında sektörün doğası gereği oldukça büyüktür. Dolayısıyla enerji alanındaki her bir proje, geliştirilme aşamasında özel bir ilgiyi ve özel bir iş modelini hak eder.

Projelerde o kadar çok teknik, finansal, yasal ve ticari parametre vardır ki; sizin o işi ve projeyi nasıl geliştirdiğiniz aslında kârlılığınızı doğrudan etkileyecek en önemli faktörlerden biridir. Vakit gerçek anlamda nakittir ve iş geliştirirkenki stratejiniz, işbirlikleriniz, yatırımcı/finansman seçimleriniz, iş modeliniz vb. ne kadar kısa zamanda projeyi bitirip para kazanma aşamasına geçirebiliyorsa o kadar büyük avantaj yakalarsınız.

Sonuca ulaşma yolunda süre ne kadar uzarsa maliyetler o ölçüde artar, kârlılık o derecede düşer. Hele ki sonuca ulaşamayan veya zamanında sonuca ulaşamayıp fırsat dönemini kaçıran projeler şirket bütçelerinde ciddi sıkıntı yaratabilirler. O yüzden her bir projenin nev-i şahsına münhasır (biz buna kendine özgü de diyebiliriz) olarak, en verimli ve en efektif şekilde işi geliştirmek, başarının anahtarıdır.

GENİŞ PERSPEKTİFLE BAKMAK

Enerji sektörü birbirine bağlı çok kompleks bir sistemdir ve tümünü bilmek ve anlayabilmek çok önemlidir. Şebeke için sıkça verilen bir basit örnek havuz örneği; tüm farklı kaynaklardan üretilen elektrik şebekeye verilir ve farklı tüketici tipleri tarafından şebekeden alınıp tüketilir.

Tüm bu farklı elektrik üretim şekillerinin kendilerine özgü fizibilite parametreleri vardır. Örneğin; nehir tipi hidroelektrik santrallerin üretimleri su miktarına bağlı mevsimsel olarak değişim gösterirken, doğalgaz kombine çevrim santrallerinin fizibilitesinde doğalgaz satın alım fiyatı kritiktir veya güneşte sadece gündüz üretim mümkündür.

Dolayısıyla farklı kaynaklarla çalışan tüm bu santraller zamansal olarak farklı üretim profilleri ile şebekeye girerler ve her birinin farklı fiyat mekanizmaları vardır. Her ne kadar bazılarının fiks tarifeleri de olsa eninde sonunda üretim miktarları ve fiyatlandırmalar birbirini etkiler. Sadece bir veya iki üretim şeklinin doğasını biliyor olmak aslında oldukça dezavantajlıdır çünkü elektrik piyasasının kısa, orta ve uzun vadedeki gidişatı sistemin tüm farklı bileşenlerinin etkileşimi sonucunda belirlenir.

Öte yandan sadece üretim çeşitleri değil; üretim, dağıtım ve iletimi anlamak ve elektrik ticareti, fiyat mekanizmaları, tüketici türleri (perakende, ticari, sanayi) vb. bilmek, tüm sektöre daha tepeden geniş bir vizyonla bakabilmek için ve doğru işleri/stratejileri geliştirebilmek için çok kritiktir. Enerji orta ve uzun vadeli düşünmeyi gerektiren bir sektördür ve gidişatı önceden görüp doğru konumlanabilen her şirket ciddi bir avantaj yakalar.

KÜÇÜK AMA ÇEVİK BALIK OLMAK

Enerji sektörü söz konusuysa ‘ben sadece kendi ülkemde şöyle bir kenarda tatlı tatlı işimi geliştireyim, uygulayayım kâr edeyim’ demeniz, orta ve uzun vadeli düşünüldüğünde pek de akıl kârı bir yaklaşım sayılmaz. Denizde büyük balık olmak yerine küçük ama çevik bir balık olarak her daim okyanusa atlamaya hazır olmanız gerekiyor. Siz hazır olmasanız da gün gelip birisi arkanızdan ittiğinde hayatta kalabilecek bilgi, deneyim ve yetenekleri edinmiş olmanız gerekiyor.

SİYASAL KARARLARDAN KAÇAMAZSINIZ

Enerji sektörü dünyanın her yerinde hükümetlere ve mevzuat değişikliklerine oldukça bağımlı ve mevzuata bağlı büyük değişiklikler yaşanabiliyor. Bu Türkiye’de de böyle Amerika’da da. Piyasanın gidişatına ve şirketinizin profiline göre elektrik üretim türleri arasında, sektörün farklı alanları arasında veya ülkeden ülkeye gerektiğinde hızlıca geçiş yeteneğine sahip olmak şirketiniz için hayatta kalabilmenin sırrıdır. Bundan dolayıdır ki iyi bir iş geliştirmeci, şirket profiline göre çok farklı senaryoları öngörüp bu senaryoların her biri için farklı iş stratejilerini esnek olarak çalışmalı ve gerektiğinde geç kalınmadan kullanılmak üzere bu yetkinlikleri şirkete kazandırmalıdır.

ÇOK KİŞİ DEĞİL, YÜKSEK NİTELİK

Şimdiye kadar kaç kişi ile tanışmış olduğunuzun, kaç kişinin sizi tanıdığının, LinkedIn hesabınızda kaç bağlantınız olduğunun enerjide iş geliştirmede pek bir anlamı yoktur. Önemli olan kaç tane “kritik” ve “gerçek” bağlantınızın olduğudur. Yani işlerinizi geliştirirken, karşılıklı fayda ve sinerji yaratabileceğiniz “kritik” kontaklar. Geliştireceğiniz iş/proje için stratejik partnerleriniz, birlikte değer yaratabileceğiniz, kazan-kazan ile çalışabileceğiniz, güvenebileceğiniz, orta ve uzun vadeli iş birliği yapabileceğiniz bağlantılarınız.

Başka bir deyişle bir ‘yapboz’un parçaları veya çarkın dişlileri. “Gerçek” olabilmesi içinse bu kontaklarınıza emek vermiş, onlar nezdinde bir güven yaratmış olmanız gerekiyor ki sizinle bir iş birliğine sıcak bakabilsinler. Yani bir iki etkinlikte konferansta tanışmış veya kartvizit değişmiş olduğunuz kişileri sayıp da benim binlerce kontağım var demeyi başarılı bir networking olarak göremeyiz.

Eğer bir kişi ile zaman içinde aşama aşama emek harcayarak belli bir ortak anlayış geliştirmişseniz, birbiriniz ile iyi iletişim kurabiliyorsanız, bir konuda bir bilgiye veya bir yardıma ihtiyacınız olduğunda o kişiyi arayabiliyorsanız, o kişiden profesyonelce bir şeyler rica edebiliyorsanız ve o da sizden edebiliyorsa işte o zaman o kişi sizin gerçekten iş geliştirme için bağlantınızdır. Diğeri ise göstermeliktir, sonuç odaklı değildir.

İş geliştirme adı üzerinde geliştirme, belli bir süreç içinde profesyonel ilişkiler kurup onları korumayı gerektirir. Güven oluşturmak ve takım ruhu önemlidir. Bu zaman alır, emek ister.