Rusya’nın Afrika’daki enerji hedefli hamleleri

Huriye Y. ÇINAR

Rusya, küresel ve bölgesel aktörlerin enerji çıkarları temelindeki rekabetleriyle suların ısınmaya devam ettiği Doğu Akdeniz’de uzunca bir süredir “oyun kurucu” olma stratejisi izliyor. Wagner Grup gibi Rus paralı askerlerin Suriye ve Libya’da Rus çıkarlarını koruma çerçevesinde görevlendirilmesi de bu stratejinin bir parçası.

Yakın zamanda, bilhassa Libya Krizi bağlamında bölgeye Rus paralı askerlerinin konuşlandırılması ve askeri teçhizat sağlanması, uluslararası alanda derin tartışmalara neden oldu, oluyor. Ancak Rusya’nın enerji ve ekonomi çıkarları için izlediği bu askeri stratejik hamleleri yeni değildir. Moskova, uzun zamandır Afrika’ya yönelik Rus politikalarında bu yöntemlere sıklıkla başvura gelmiştir.

Rusya, son yıllarda, enerji hedefleri doğrultusunda Afrika politikalarına büyük bir titizlikle yeniden şekil veriyor. Moskova yönetimi bu kapsamda, kıta ülkeleriyle ikili ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor. Geçen yıl Soçi’de düzenlenen ilk Rusya-Afrika Zirvesi’ni de bu yaklaşımın bir emaresi olarak değerlendirebiliriz.

Rusya, Afrika ülkeleriyle kurduğu bu temaslarda Kara Kıta’nın yeni keşfedilen maden zenginliklerini ucuza ithal etmenin yollarını arıyor. Birçok Rus maden ve enerji şirketi devlet desteğini de alarak Afrika pazarında yatırımlar yapmaya başlamış durumda. Bu yatırımların başlıcalarını tabloda görebilirsiniz. 

Yatırımcı Afrika Endüstri Proje Yıl
ülkesi  
  Değeri
Norilsk Nickel Gün. Afrika Altın madeni 1,6 milyar $ 2004
(Gold Fields)
Norilsk Nickel Botsvana Nikel Madeni 2,5 milyar $ 2007
 
(Tati Nickel)
Sintez Gün. Afrika, Namibya, Petrol, doğal gaz, elmas, 50 milyon $ 2006
  bakır çıkarılması
Angola  
Lukoil Fildişi Sah., Gana Petrol 900 milyon $ 2010
Rusal Nijerya Alüminyum 250 milyon dolar 2008
Severstal Liberya Demir madeni 40 milyon $ 2008
Gazprom Cezayir Doğal gaz 11 milyar $ 2006
Alrosa Angola, Namibya, Kongo Elmas ve hidroelektirk 400 milyon $ 1992
Kaynak: Africa Economic Brief

Rusya ayrıca eskiden beri, Afrika’da nükleer enerji santralleri kurmak için de girişimlerde bulunuyor. Bu kapsamda uranyum zengini Güney Afrika, Namibya ve Nijerya gibi ülkeler Rusya’nın ilgi odağında yer alıyor. Tabii bu odaklanma, Rusya’nın sadece Afrika değil, diğer nükleer yatırımlarına da girdi sağlama hedefini gözetiyor. Öyle ki 2009 yılında Medvedev Namibya’ya düzenlediği seyahati süresince 1 milyar dolarlık uranyum işleme yatırımı taahhüdünde bulunmuştur.

Rusya doğal gaz, petrol ve maden açısından zengin Afrika ülkeleri üzerindeki etkisini arttırabilmek için siyasi, ekonomik ve askeri açıdan farklı yollar izliyor. Hali hazırda çetrefilli güvenlik sorunları bulunan bu ülkelerle askeri ve güvenlik alanlarında antlaşmalar imzalamak, silah ve askeri malzeme tedariki sağlamak, askeri ve politik danışmanlık hizmetleri vermek, teknik ve askeri eğitimler vermek bunlar arasında en sık öne çıkanlar.

Geçtiğimiz günlerde Alman Bild gazetesinin gizli bir dışişleri belgesine dayandırarak yayınladığı bazı bilgilere göre Rusya Afrika’da 2015 yılından bu yana 21 askeri anlaşma imzalamış. Haberlerde Moskova yönetiminin bu anlaşmaların yanında 6 Afrika ülkesinde (Orta Afrika Cumhuriyeti, Mısır, Eritre, Madagaskar, Mozambik, Sudan) askeri üs inşa etmeyi amaçladığına da değiniliyor. Bu noktada dünyadaki askeri üs sayısı bakımından ABD’nin çok gerisinde olan Rusya’nın bu alandaki eksikliğini kapatmayı amaçladığını düşünebiliriz.

Diğer yandan bilhassa Afrika Boynuzu, Kızıl Deniz gibi stratejik açıdan çok önemli olan bölgelerdeki etkinliği arttırmak için Rusya’nın bu bölgelerdeki siyasi ve askeri varlığını tesis etmesi elzem. Esasında Moskova’nın bu bölgelerde askeri üsler için çaba harcaması da yeni değil. Angola iç savaş sırasında Rusların MPLA’ya destek teklifinin ardında Luanda’daki bir askeri üsse erişim amacı olduğu biliniyor.

Rus Ceza Kanunu’nun 359 maddesinde yasak olmasına karşın Libya yanında Sahraaltı Afrika’da birçok ülkede de Rus paralı askerleri Moskova çıkarları doğrultusunda çeşitli faaliyetlerde bulunuyor. Örneğin Eylül 2019’da Rus paralı askerleri ve çeşitli askeri ekipmanlar cihadist teröristlerle mücadele etmek amacıyla Mozambik’e ulaştırıldı.

Mücadele edileceği belirtilen terör unsurlarının önemli gaz rezervine sahip olan Mozambik’in kuzeyinde Cabo Delgado bölgesinde aktif olduğu biliniyor. Rusya’nın Rosneft şirketinin de bu gaz rezervlerine çıkarılıp işlenmesine yönelik niyeti zaman zaman medyaya yansıyor.

Diğer bir örnek ise Sudan’dır. Daha önce Ömer el Beşir’in şahsi korumaları olarak da görev alan Rus paralı askeri aynı zamanda Yevgeny Prigozhin bağlantılı altın madeninin güvenliğini sağlamakla da sorumluydu.

Libya, Mozambik, Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti dışında emekli General Leonid Ivashov’un açıklamaları doğrultusunda Brundi gibi ülkelerde de Rus paralı askerlerinin konuşlandığı belirtiliyor. Ancak bu konuda ortaya atılan iddialar, Rus yetkililer tarafından zaman zaman yalanlanıyor. İddialar üzerine araştırma yapan medya mensubu ve araştırmacıları susturmaya yönelik girişimlerde de bulunulduğu genel kabul görüyor. Örneğin 2018 yazında Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Wagner Grup faaliyetlerini araştırmak üzere ülkeye gelen üç bağımsız Rus gazetecinin bir çatışmada öldüğü açıklanmıştı. Gazetecilerin ölümüne yönelik şüpheler bugün hala giderilmiş değil.

Moskova hükümeti Afrika’daki çıkarlarını güvenceye alabilmek için kıta ülkelerinin kendileriyle uyumlu politikalar oluşturmasını arzuluyor. Bu amaçla Sahraaltı Afrika’da Rusya’dan gönderilen siyasi ve askeri danışmanlar Moskova güdümünde çalışmalar gerçekleştiriyor. Bunlardan en çok tartışılanı Orta Afrika Cumhuriyetidir. Asi gruplara karşı hükümetin desteklemesi için görevlendirilen askeri eğitmenler dışında başkana ulusal güvenlik konusunda danışmanlık hizmeti veren bir Rus bulunduğu da biliniyor. Rusya’nın bu desteği karşısında Orta Afrika Cumhuriyeti bazı altın ve elmas madenlerinin ruhsatlarını Ruslara vereceğinin, ayrıca Rus silahlarını satın alacağının sözünü verdiği belirtiliyor.

Afrika ülkelerinde hükümetlere siyasi danışmanlık yapan Rus uzmanlara örnek olarak Zimbabwe’deki 2018 seçimleri verilebilir. Bloomberg’in haberine göre Zimbabwe seçimleri, Afrika’da Rus siyasi danışmanları tarafından yürütülen 20 kampanyadan birisi. Emmerson Mnangagwa’nın iktidara geldiği bu seçimde muhalefet seçimlere Rusların müdahalesi olduğu iddialarında da bulunmuştu.

Netice itibariyle Rusya’nın, enerji açısından stratejik gördüğü dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi Afrika kıtasında da varlığını arttırmak için siyasi ve askeri temaslarını arttırmaya devam edeceği aşikar. Bu noktada Rusya’nın Afrika’da artan askeri ve siyasi varlığı ABD ve Fransa gibi Avrupalı eski kolonyal güçler tarafından endişe ile karşılanıyor.

2018 yılının sonlarında Ulusal Güvenlik Danışmanı olan John Bolton, Afrika’ya yönelik yeni Amerikan stratejisinin Rusya ve Çin’e karşı buradaki mevcudiyeti arttırmak olduğunu açıklamıştı. Ancak bir süre sonra Trump Yönetimi’nin Afrika’daki Amerikan askeri unsurlarının azaltılacağı yönündeki açıklaması üzerine Savunma Sektereri Mark T. Esper buradan gerçekleştirilecek bir çekilmenin Rusya ve Çin’e büyük bir avantaj sağlayacağını vurgulamıştı. Aynı doğrultuda Fransız Savunma Bakanı Florence Parly de Esper ile gerçekleştirdiği toplantıda Kara Kıta’daki 4500 kişilik Fransız askeri birliğine Amerikan desteğinin devamı için Pentagon’un ikna edilmesi gerektiğini vurgulamıştı.

Ayrıca Fransa Orta Afrika Cumhuriyetindeki artan Rus askeri varlığına karşı BM Güvenlik Konseyine bir öneri taslağı da hazırlamıştı. Bu taslakta ülkedeki BM Barışı koruma misyonunun arttırılması gerektiği üzerinde durulurken Rusya’nın, Paris’in bu girişiminden endişe duyacağını söylemekte sakınca yok. Netice de tasarının onaylanmasında Rusya ve Çin çekimser oy kullanarak Fransa’nın bu hamlesini sonuçsuz bırakmıştı.