SP Enerji Sözcüsü Önal: Türkiye yeni HES kurmamalı

Saadet Partisi (SP) Enerji Politikaları Kurulu Koordinatörü İbrahim Önal, “Bundan sonra hidroelektrik santral yapılmamalı. Çünkü HES yatırımları doygunluğa ulaştı ve artık çevreye de zararlı olmaya başladı” dedi.

Enerji Günlüğü - Saadet Partisi (SP) Enerji Politikaları Kurulu Koordinatörü İbrahim Önal, enerjinin ekonomi, kalkınma, tarım, çevre gibi politikalarla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “Bundan sonra hidroelektrik santral yapılmamalı. Çünkü HES yatırımları doygunluğa ulaştı ve artık çevreye de zararlı olmaya başladı” dedi.

Altılı Masa tabir edilen, DP, SP, DEVA, GELECEK, İYİ ve CHP’nin oluşturduğu muhalefet bloku partilerinin enerji politikalarına dair başlattığımız Siyasetin Enerjisi konu başlıklı röportajlar dizimizin beşinci bölümünde Saadet Partisi’ne mikrofon uzattık. SP Enerji Politikaları Kurulu Koordinatörü İbrahim Önal sorularımızı cevapladı.

SİYASETİN ENERJİSİ DİZİSİ RÖPORTAJLARININ TAMAMINI AŞAĞIDA BULABİLİRSİNİZ 

SAADET PARTİSİ / İBRAHİM ÖNAL: YENİ HİDROELEKTRİK SANTRAL YAPILMAYACAK 

CUMHURİYET HALK PARTİSİ / AHMET AKIN: İKTİDARIMIZDA EPDK BAĞIMSIZLAŞACAK 

DEVA PARTİSİ / CANDAN KARLITEKİN: UCUZ ENERJİ İÇİN ENFLASYONU DÜŞMELİ 

GELECEK PARTİSİ / MEHMET F. ARSLAN: DEPOLANMIŞ ELEKTRİĞE ALIM GARANTİSİ VERİLECEK 

DEMOKRAT PARTİ / ALİ ARİF AKTÜRK: ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ KURULU OLUŞTURULACAK 

İYİ PARTİ / ÜMİT ÖZLALE: İYİ PARTİ NÜKLEERDEN YANA AMA AKKUYU'YA KARŞI 

Sizce Türkiye’nin enerji alanındaki en önemli problemi nedir?

Ülke ekonomisiyle bağlantılı şekilde enerjideki en büyük problemin pahalılık olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. Çünkü tedarikçi açısından, finans kaynağı açısından problem, tüketici açısından da öngörülemeyen bir piyasa oluşuyor.

Siz bu problemin çözümünü nerede görüyorsunuz?

Elektriği ucuzlatmanız şu anda mümkün değil. Elektriği ucuzlatamazsınız, insanların alım gücünü artırırsınız. Ülkemizde elektrik kurulu gücünün yüzde 30’u hidroelektrik santrallerden. Geçtiğimiz sene bir su kıtlığı olunca elektrik üretiminin %60-70’i doğal gaza ve kömürden sağlanmış oldu. Doğal gaz ve kömüre gelen zamlar ve dolar kurunun bir anda yükselmesi elektriğin ham bedelinin artmasına sebep oldu. Şu anki dolar kuru üzerinden baktığımızda elektriği ucuzlatmamız mümkün değil. Dolayısıyla ucuz elektrik vereceğiz söylem mantıklı değil, elektriği ucuzlatma ya da “elektriği ucuza veriyoruz” söylemleri popülist söylemler.

Vatandaşa düşük fiyata vermek kötü bir şey mi?

Şu anda mesken abone grubunda ödediğimiz para elektrikte maliyetin üçte biri, doğal gazda maliyetin altıda biri. Sosyal devlet açısından iyi bir şey gözüküyor. Ama Bakanlığın elektriğe ödenen parayı sübvanse ederek karşılaması doğru değil. Nereye kadar sübvanse edilecek? Elektrik enerjisinde bu sene mesken aboneleri için sübvanse edilen miktar 100 milyar, BOTAŞ’ın etmiş olduğu rakam 250 milyarı geçti. Yani bunu bir sonu yok. Ucuz elektrik veriyoruz demek tamamen seçimlere dönük, popülist bir söylem.

Bunun yerine ne yapılabilir?

İktidara geldiğimizde elektriğin daha da pahalanmasını önleyeceğiz. Bunu da düzgün bir ekonomi politikasıyla enerjide arz çeşitliliğini artırarak, dengeli bir fosil ve yeşil enerji kaynağı portföyü oluşturarak yapacağız. Yani Türkiye’de tamamen hidroelektriğe, doğal gaza bağlı bir kaynak tutmayacağız.

Sübvansiyon neden çözüm değil?

Meskenlerde elektriği sübvanse ediyorsunuz ama bu sefer aradaki fark sanayiye, ticarete yansıyor, Hazine ve Maliye’yi zorluyor. Dolayısıyla elektriğin gerçek maliyetinin fiyatlara yansıtılması gerekiyor. Şimdi, yalıdaki zenginle, gecekondudaki fakiri aynı oranda sübvanse etmiş oluyorsunuz. Belki dar gelirli vatandaşlar için sübvanse etmek yerine, Aile Bakanlığı gibi bazı kuruluşlar tarafından onlara destek çıkılabilir.

Enerjide dışa bağımlı iken ucuzluk beklemek nasıl bir şey?

Konu dönüp dolaşıp hep aynı yere geliyor. Biz 2021’in son 4 ayında barajlardaki su oranının da az olmasından dolayı elektrik üretiminin yüzde 70-75’ini doğal gaz ve kömürden sağladık. Doğalgazın dışında, kömürün de yarısı dışarıdan gelirken doların iki katına çıkması belimizi büktü. Yani dışa bağlı olduğumuz kaynaklarda, bu kur seviyeleriyle elektriğin birim maliyetini düşürmemiz mümkün değil. Peki ne olur? 5-6 yıllık dengeli bir enerji politikası uygulanmalı. Elektriği ucuzlatamayız belki ama ekonomiyi düzelterek, daha planlı ve programlı çalışmalar yaparak daha fazla zam gelmesini önleyebiliriz. İleriye dönük, ekonomi ve kalkınmayla birlikte bu işler planlanmalı. Bunu da mevcut yönetim pek becerecek gibi durmuyor açıkçası.

Nükleere nasıl bakıyorsunuz?

Nükleer enerji mutlaka olmalı. Bunlar baz-yük santralleri, emre amade santraller. Elektrik arz talep dengesini yönetebilmek için sisteme anlık yük verebilecek, anlık yük çekebilecek santraller bulunması gerekiyor. “Ben tamamen doğal gaz santrallerini kaldıracağım, her tarafı güneş paneli, rüzgar gülü yapacağım” demeyiz. Doğal gaz santrali de olacak, nükleer santral de. Biz nükleere karşı değiliz. Genel yaklaşımımız, hiçbir enerji politikasının çevreye düşman olmaması.

Peki teknolojiye sahip olup olmamak önemli değil mi?

Burada, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde teknolojiyi getirmiyorlar aslında. Öğrendiğimiz şu, Ruslar gelecek, kuracak, süresi bitince alacak götürecek. Bir de baştan söylendiğinin aksine Elektkrik Üretim AŞ’nin d işin içinde bulunmaması var. Bunlar kabul edilecek durumlar değil. Nükleere bakış açımız olmalı ama bu şekilde değil.

Verimlilik, enerji politikanızın neresinde duruyor?

Sanırım 6 sene önceydi, Almanya’nın 2040 yılına kadarki beklenen enerji tüketim grafiğini görmüştüm. 2040’tan sonra tüketim yükselmiyor, önce sabit kalıyor, sonra aşağı inmeye başlıyordu. Bunu nasıl yapacaksınız, sanayiyi mi durduracaksınız, tüketimi mi durduracaksınız diye sordum. Hayır, biz enerji verimliliği çalışmaları yapacağız dediler. Yani enerjiyi temiz kaynaklardan sağlamanın yanında verimlilik de çok önemli. Enerji verimliliği kapsamında bizim de başta kamu binaları olmak üzere bu çalışmaları kaçırmamamız gerekiyor.

Teknoloji ve ekipmanda yerlilik?

Konya Karapınar’daki 1000MW’lık güneş enerji santrali yarışmasında Enerji Bakanlığı’nın şartı, kullanılacak ekipmanın en az yüzde 80’inin yerli ekipman olmasıydı. Bunlar güzel, doğru hareketler. Ama böyle bir yatırım konusunda bir pazar da oluşturulmalı. Pazar oluşmadan bu yatırımlar olmaz. Bu yatırımlar olmadan her çalışmada dışarıdan ekipman temin etmek zorunda kalırsınız. Güneş paneli, rüzgar türbini, hidroelektrik santral türbinleri ile alakalı Türkiye’deki kuruluşlar teşvik edilmeli, yeniden hareketlendirilmeli.

Nasıl bir enerji politikası lazım?

Enerji politikaları çevreyle uyumlu olmalı. İkincisi popülist söylemlerden uzak durulmalı. Uzun vadeli planlar yapılmalı. Dengeli bir kaynak dağılımı sağlanmalı. Enerji verimliliği ve elektrik depolama konuları öne çıkarılmalı. Enerji piyasalarında öngörülebilir maliyetlerin garantisi verilebilmeli.

Eklemek istedikleriniz?

Konuşulabilecek pek çok başlık var aslında. Mesela bundan sonra hidroelektrik santral yapılmamalı. Çünkü hidroelektrik yatırımları belli bir doygunluğa ulaştı ve artık çevreye de zararlı olmaya başladı. Enerjinin ekonomi, kalkınma, tarım, çevre gibi politikalarla birlikte değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.