Yarım depo yakıt parasıyla 10 bin km yapmak

Osman TÜRKMEN

Değerli okuyucu, farkındayım, son yazımızdan sonra arayı biraz açtık. Ama şimdi yine buradayız. Plastik atıklardan hidrojen üretmek başlıklı yazımızdan sonra şimdi de hidrojenle çalışan araçların nasıl çalıştığına ve bu alandaki çalışmaların neleri nasıl etkileyeceğine bakmaya çalışalım. H2 ile çalışan araçların neden çığ gibi büyüdüğü sorusunun cevabına geçmeden önce, bu araçların nasıl çalıştığına bakalım. 
H2 ile çalışan araçlarda bir H2 yakıt pili bulunuyor. Bu yakıt pili ile elektrik üretiliyor ve bu elektrikle de bir elektrik motoru çalıştırılıyor. Yani, yakıt pilinden sonraki kısımlar elektrikli araçlarla tamamen aynı prensiple çalışan araçlardan söz ediyoruz. 
100 yıldan fazladır verimi ancak yüzde 50’lere ulaşabilen içten yanmalı dizel veya benzinli motorlara karşın, elektrik motorlarının verimi yüzde 85 civarında ve bu giderek daha da artıyor.  
Ayrıca, 4-5 litre yakıt ile 100 kilometre yol alınabilen dizel motorlara karşı, hidrojenli araçlar aynı mesafeyi 1.5-2 kg hidrojen (H2) ile alınabiliyor. Diğer bir deyişle, aynı miktarda yakıtla dizel araçlarla karşılaştırıldığında H2 yakıtlı araçlarla tam üç katlık yol alınabiliyor. Buna bir de doğrusal orantı olarak kabul edip, verim farkını koyarsak (neredeyse yüzde 70); bu durumda hidrojenli araçların faydalılık katsayısı fosil yakıtlı araçlardan yaklaşık 5 kat daha yüksek çıkıyor. 
Sanayide standart kullanılan 50 litre, 1.2 metre yükseklik ve 23 cm çapında, 200 bar sıkıştırılmış H2 yakıt tüpü (sanayi tüpü diyelim) yaklaşık 9 kilogram geliyor. Bu yakıtla dizel araca nazaran neredeyse 4.500-5.000 kilometre yol alınabiliyor. İki tane tüp ile paket yaparsanız, bu mesafe 10.000 kilometreye ulaşıyor. Üstelik egzostunuzdan çıkan kirletici de sadece su! 
Bu alanda tüm dünyada yoğun laboratuvar ve test çalışmaları yürütülüyor. Hatta gerçek hayattaki yansımaları da alınmaya başlanıyor. Almanya Ocak 2021 itibariyle tam 92 tane H2 yakıt istasyonu açmıştı bile... 

HİDROJENİN RENKLERİ 

Dünyada şu anda hidrojen konuşulurken sık sık renklerden söz edildiğini de duyuyoruz. Peki neyin rengi bu? Kısaca, fosil yakıtlardan (kömür v.b.) üretilen hidrojen yakıtına gri, doğalgazdan üretilen hidrojene mavi ve yenilenebilir yakıtlardan (örneğin plastik dahil atıklardan) üretilene de yeşil hidrojen deniliyor. Bu konuda rivayet muhtelif. Tahmin edeceğiniz gibi, bütün dünya “yeşil”e koşuyor. 
Şu anda 1 kg dizelin fiyatı ortalama 1 $ civarında… Buradan yola çıkarak, dizel ile rekabet edebilmesi için hidrojen fiyatının kilo başına 3 doları aşmaması gerekiyor. 
Halihazırda hidrojenin kilogram fiyatı 3-6 dolar arasında. Ama bu rakam büyük bir hızla, hedeflenen 1.5 dolar seviyesine doğru iniyor. 
Ve bir de hidrojenin doğalgaza katılması olanağı var.
Ülkemizde Gazbir-Gazmer çalışmalarıyla, yüzde 20 oranında H2 doğalgaza katılarak test edildi ve başarılı sonuç alındı. Bu durumda, doğalgaza göre neredeyse 3 kat daha yüksek enerji kapasitesi olan H2’nin kullanılmasıyla yurtdışına bağımlı olduğunuz doğalgazdan tasarruf edebilirsiniz. Üstelik emisyonlarınız da ciddi şekilde düşer. 
Son olarak şunları da not etmekte fayda görüyorum:  
- Plastikten enerji ve H2 üreterek insanlığın yeni vebası plastik atıklardan kurtulabiliriz (lütfen Netflix’de “Seaspiracy” belgeselini izleyin, Ali TEBRİZİ deniz ve okyanuslardaki plastik kirliliğinin yüzde 46’sının yoğun ve endüstriyel balıkçılık tarafından meydana geldiğini gözümüze gözümüze sokuyor ve soluduğumuz oksijenin yüzde 75’inin okyanuslarda üretildiğini öğreniyorsunuz.) 
- Atıklardan enerji ve hidrojen üretirsek, hem başa bela bir şeyden kurtulmuş, hem de yenilenebilir enerji üretmiş oluruz. Yurtdışına bağımlılığımızı da ortadan kaldırabilir, en azından asgari seviyeye çekebiliriz. 
- Çok ciddi tasarruflar elde edebiliriz. Düşünsenize dostlar, bir depo dizel (diyelim 70 litre ve maliyeti 70 $) ile 900 km (63.8 kuruş/km) yerine 2 tüp H2 ile 10.000 km yol gitmek ve bunun için 27 dolar veya bugünkü parayla 230 TL (veya diğer bir deyişle 2.3 kuruş/km) ödemek ne demek?