Yenilenebilir enerjide kapasite artışı için YETA

Selen İNAL

Yenilenebilir Enerji Tedarik Anlaşmaları (YETA) konusundaki 24 Mart 2020 tarihli yazımda “YEKDEM’in yerini YETA’lar alabilir mi?” demiştim. Şubat ayındaki çalıştayımız ile sektörde tartışmaya açtığımız YETA’lara, Türkiye’deki geleneksel yaklaşımlardan farklı olarak kurumsal tüketici bakış açısından bir yazı olmuştu. Fiziksel ve finansal YETA’lardan bahsetmiş ve tüketicinin bakış açısına göre iş modellerinin nasıl şekillenebileceğini kendimce sınıflandırmıştım. (Bu yazım diğerinin devamı niteliğinde olacağı için dilerseniz öncelikle ilk yazıma bir göz atabilirsiniz; YEKDEM’in yerini YETA’lar alabilir mi? - Selen İNAL)

YETAlar 2020 itibariyle önem kazanıyor

Elektrik piyasalarındaki gelişmeleri hem ticari hem de mevzuatsal olarak takip ettiğimizde, lisanslı ve lisanssız uygulamalar için farklı sebeplerle YETA’ların önemli hale geldiğini söyleyebiliriz.

Lisanssız uygulamalarda YETA’nın önü açılsa...

2019 Mayıs Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetmeliği’ndeki değişiklikler ve mahsuplaşma ile birlikte yatırımlar öztüketime dayalı çatı uygulamalarına kaydırıldı. Öztüketim uygulamalarında, üretilen elektrik sisteme satılmak için değil de yerinde tüketilmek için olduğundan, bu sistemlerde YEKDEM’in pek bir anlamı kalmadı. Prensipte Çatı GES yatırımı yapan tüketici, tarife fiyatından dağıtım şirketinden elektrik satın almak yerine bu elektriği kendi ürettiği için bu para ile yatırımı ödeyecek. Yatırımın geri dönüş süresi tamamlandığında ise GES’in ürettiği miktardaki elektriği ücretsiz kullanmaya başlayacak. Şunu da söylemek lazım Mayıs 2019’da lisanssız azami kapasitesinin proje başına 1 MW’dan 5 MW’a çıkarılması öztüketim için lisanssız RES yatırımı yapılabilmesinin de önünü açtı. Tüketimi yüksek ancak çatı alanları veya statik gücü yetersiz olan işletmeler için RES de bir alternatif olarak düşünülebilir.

Mevcut mevzuata göre lisanssız kapsamındaki şebekeye bağlı yenilenebilir enerji santralleri ürettikleri elektriği üçüncü kişilere satamıyorlar ki amaç zaten öztüketim. Ancak şöyle bir durum düşünelim; sanayicinin esas işi endüstriyel üretim, enerji değil. Öte yandan mevcut gelir ve teminatlarını kendi işini büyütmek için kullanmayı tercih edebilir ki öztüketim modelinde YEKDEM’de olduğu gibi gelirlere temlik konulamaması finans kurumlarını işletmeden ek teminat talep etmeye yönlendirmekte. Daha büyük kurumsal üreticiler, “Ben uzmanı olmadığım ve üretim işime göre göreceli olarak küçük meblağlı bu yatırım ile uğraşmak istemiyorum, keşke işin uzmanı bir enerji firması beni uğraştırmadan gelip yapsa, işinin riskini kendi alsa, ben sadece elektriğin fiyatına baksam.” diye düşünebilir. Bu durumda, enerji şirketleri yatırımcı ve fonları da yanlarına alarak sanayicilerin çatılarını GES yatırımı için kullanabilse, sanayici uğraşmadan ve cebinden beş kuruş çıkmadan belli bir süreden sonra ücretsiz elektriğe kavuşabilir. Aslında yine önceki yazılarımdan birinde detaylarını anlattığım ESCO modelinden bahsediyorum. (Enerji verimliliğinde ESCO modeli geliyor - Selen İNAL). Bu şekilde, öztüketime dayalı yenilenebilir enerjide yeni kapasite artışı kolaylaşıp, hızlanabilecektir. Bundan hem enerjici hem de sanayici fayda sağlayacaktır. Bunun gerçekleşmesi için en önemli adım YETA’ların lisanssız uygulamalardaki kullanımına hukuki olarak izin verilmesi olacaktır. Tabi bununla birlikte çatıların kiralanması ile ilgili engellerin de mevzuatsal olarak çözülmesi gerekiyor.

Öte yandan, son kaynak tarifeleri, işletmeleri çatı GES kurmaya ve/veya ikili anlaşma imzalamaya teşvik ediyor ve 2020 yılı için belirlenen 1.400 kWh serbest tüketici limitinin üstünde olan tüketiciler elektrik satın almak üzere ikili anlaşma imzalayabiliyorlar. EPİAŞ Ekim 2019 verilerine göre yüksek tüketicilerin büyük çoğunluğu (%90’dan fazlası) ikili anlaşma yaparak elektrik fiyatını sabitleyerek risklerini minimize ederken, serbest tüketicilerin büyük çoğunluğu (yaklaşık %99’u) son kaynak tarifesine göre elektrik temin etmekteler. Bu da sanayicilerin elektrik fiyat dalgalanmaları ve artışlarından daha fazla etkilenmelerine sebep olmakta. Dolayısıyla, önemli bir potansiyel söz konusu ve YETA bu firmaların hem yenilenebilir enerji kaynaklı ikili anlaşma yapmalarına hem de çatı GES sahibi olmalarına destek olabilir.

Lisanslı kapasite artışı işin YETA modeli

Lisanslı uygulamalarda ise mevcut enerji piyasası mevzuatı YETA yapılmasına engel teşkil etmemekte. Ancak, üretilen elektriği 2020 itibariyle sonuna geldiğimiz YEKDEM fiyatlarından 10 yıl süre ile satmak ticari olarak çok avantajlı olduğu için, YETA’ların lisanslılardaki uygulamalarını piyasada şimdiye kadar göremedik. YEKDEM’in 2020 sonrası için belirsiz olmasının yanında 10 yıllık alım garanti süresi dolduğu için YEKDEM’den çıkacak projeler ve eksi fiyat ile ihale kazanmış YEKA projeleri düşünüldüğünde, YETA’nın alternatif bir finansman mekanizması olarak tartışılması için doğru zaman. Zira, eksi fiyatla ihale kazanmış projeler, TEİAŞ’ın bağlantı kapasitesini de uzun süre tutacaklar. Yine yenilenebilirde yeni kapasite yaratma bakış açısı ile baktığımızda, acaba mini-YEKA ihalelerinin paralelinde veya bunun yerine bir YETA modeli nasıl olur? Kurumsal tüketiciler ile üreticiler arasında yatırımın geri dönüş süresini kapsayacak bir kurumsal YETA imzalandığı durum için yenilenebilir enerji yatırımının mevzuatsal açıdan mümkün olacağı bir model oluşturulsa... Bu şekilde elektrik fiyatı ve ticari koşullar üretici ve tüketicinin insiyatifinde olacaktır. Bu yöntemle yenilenebilir enerjide kapasite artışının devlete/ülkeye yük getirmeden serbest pazarda gerçekleşebileceği öngörülebilir.

Ticari bakış açısından YETA

YETA konusunda yapacak çok işimiz var. Diyelim ki yukarıda bahsettiğim mevzuatsal konular çözüldü, yine de ticari ve finansal bakış açısından bazı düzenlemelere ihtiyaç var. Hedefimiz yenilenebilir enerjide kapasite artışı olduğundan 7-15 yıl nakit akış garantisi sağlayan anlaşmalara – Kurumsal YETA - ihtiyacımız olacak. Türkiye’de uzun vadede devlet garantili YETA’lar mevcut değil. Bu da üretici ve tüketici arasında uzun vadeli güven ilişkisini gerektirmekle birlikte aslında “Finansal riskler konusunu nasıl aşmalıyız?” sorusunu beraberinde getiriyor. Öte yandan 5 yılı aşan satış sözleşmeleri için rekabet hukuku açısından karşımıza bir engel çıkabilir mi? Riski bertaraf etmek için sigorta yapılabilir mi? YETA’lar ile elektrik satışına ilave yenilenebilir enerji sertifikaları ile karbon satışının da olabildiği bir ticaret işi daha avantajlı hale getirecektir. Peki bu nasıl olabilir?

Finansal bakış açısından YETA

Üretici ve tüketici YETA için anlaşırken, bu süreçte finansmanı sağlaycak bir banka veya leasingin de en başından itibaren sürecin içinde yer alması gerekiyor, çünkü üretici YETA’yı finans kurumuna götürerek finansmanı kullanacak. Burada, YETA’nın finansman için bir teminat aracı olması konusunda finans kurumlarının yaklaşımları nasıl olacak? Nasıl düzenlemeler olur ise YETA’lar finans kurumları bakış açısından teminat olarak değerlendirilebilir?

İşte bu ticari ve finansal soruların cevaplarından bir sonraki YETA yazımda bahsedeceğim. Uluslararası pazarlardaki uygulamalar göz önüne alındığında Türkiye’de de YETA’ların YEKDEM ile sağlanan teşviklerin sağladığı güvencenin yerini alabileceğini düşünüyorum, ancak tabi uluslararası pazarlardaki şartlar Türkiye pazarında da oluşturulabildiğinde.