1. YAZARLAR

  2. Osman TÜRKMEN

  3. Kömürle gazlayalım mı abi?
Osman TÜRKMEN

Osman TÜRKMEN

Yazarın Tüm Yazıları >

Kömürle gazlayalım mı abi?

Kömür, kimilerine göre en kısa zamanda terk edilmesi gereken bir fosil yakıt ve kirli enerji kaynağı; kimilerine göre ise vazgeçilmez bir milli enerji kaynağı...

2007 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü`nden (MTA) Dr. İlker ŞENGÜLER tarafından yayınlanan bir makalede, kömürün özellikle yeni uygulanan teknolojiler de göz önüne alındığında "vazgeçilemez" bir milli kaynak olduğu belirtiliyor. Ardından ülkemizde enerji güvenliğinin sağlanabilmesi için, elektrik üretiminde kömürün payının en az yüzde 40 düzeyinde olması gerektiği, dışalım ile kullanılan doğalgaz ve petrolün payının ise yüzde 20`yi geçmemesi gerektiği belirtiliyor. Kömürle ilgili bu düşünceler, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişmesi ve pazarı ile yapılan tahminlerdeki karamsar düşünceler tarafından da destekleniyor.

Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının çoğunluğunun rüzgar ve güneş gibi "sekonder" olması, oysa her zaman emre amade "primer" kaynaklara olan ihtiyaç karamsar tabloyu destekliyor.

Primer yenilenebilir enerji kaynakları olan jeotermal, biyokütle (çöp dahil) ve bir noktaya kadar dalga gibi kaynaklarla ilgili gelinen nokta, maalesef yeterli değildir. Jeotermal alanlarımız kısıtlı, biyokütlede kısa vadeli çöp (çöp gazı borulama ve motorlarda yakma) dışında başka alanlarda istenilen hızda ilerleme sağlanamıyor.

Ben burada, mevcut altyapıyı da vurgulayarak, doğalgaz muadili gaz üretmek üzerine bir çalışmadan söz etmek istiyorum. Malumunuz doğalgaz ve doğalgaz altyapısı, uzak ülkelerden boru hatlarımıza, bu uğurda beyhude yapılan milyarlarca liralık santral kurulumuna ve buradan yine tüm ülkeye yayılmış hatta ta evlerimizin içine kadar girmiş muazzam bir ağa sahiptir.

Zamanla değişiklik yaşanması beklenmekle birlikte, doğalgaz santralleriyle ilgili eldeki mevcut verilere bakalım. Doğalgaza dayalı mevcut 188 santral, 21 bin 768 MW`lik kurulu güce sahip. Bunun toplam kurulu güce oranı yaklaşık yüzde 32, yıllık elektrik üretimi de yine yaklaşık 140 milyar kWh. Bu üretimin, toplam tüketim içindeki payı ise yüzde 56`ya yakın.

Basit bir hesapla, yatırımların 1/3 boru hatları ve dağıtım, 1/3 santral yatırımları ve 1/3`nün de uç kullanıcı (evlerdeki doğalgaz kullanan cihazlar) olduğunu varsayalım. Santral yatırımının ortalama 0,6 M$/MW olduğu göz önüne alınırsa, ortaya 39 milyar dolarlık harcanmış bir servet çıkmaktadır. Bu rakam, 2013`de dünyanın 17 nci büyük ekonomisi olma yolundaki ülkemizin hedeflediği 822,8 milyar dolarlık GSYH rakamının (Dünya Gazetesi-2 Kasım 2014 Pazar) %4.74`üdür.

Üstelik, MMO`nın Haziran 2005 tarihli dergisinde, doğalgazın 2005 yılı itibariyle ancak 56 yıllık bir ömrü kaldığı belirtilmektedir. Yani, 2062 yılında siz sağ, biz selamet!

Peki ne yapacağız? Doğalgaz bittiğinde bu yatırımı sokağa mı atacağız?
Zaten, artan doğalgaz fiyatları yüzünden çoğu santral yatırımcısı üretim yapmıyor, yapamıyor veya yapmamaya çalışıyor. Bu kadar muazzam bir yatırımın faydalı ömrünü başka nasıl kullanabiliriz?

Ülkemizin linyit kömürü rezervlerinin yaklaşık 13 milyar ton civarında olduğu belirtiliyor. Bu kömürlerin çoğu genç linyitler olup, kalorifik değeri düşük, nemi fazla ve kül oranı yüksek kömürlerdir. Yani, ekonomik olarak faydası en düşük kömürlerdir.

Dünyada kömür rezervlerinin de (yine aynı MMO dergisi makalesinde) 125 yıl ömrü olduğu belirtilmektedir. Yani burada da sağ-selamet 2130 yılı!

Türkiye`de bu makale yayınlandığında, linyit kömürü rezervlerimizin 9 milyar ton olarak hesaplandığını, kömür sahalarının özel sektöre açılmasından sonra yeni yapılan tespitlerle 13 milyar tona yükseltildiğini belirterek, biraz ferahlayalım.

Türkiye`nin kömürlerinin bu düşük ekonomik fayda oranı, yakma teknolojilerinin (çok şükür ki) kullanılmasını pek olanaklı kılmıyor... Bunu söylerken, Afşin-Elbistan gibi kömür kalitesi düşük olmasına rağmen devasa yakma sistemleri yapılan veya Soma gibi ortalama kaliteli kömür sahalarından söz etmiyorum.

Benim işaret etmek istediğim sahalar, nispeten düşük kapasiteli (3-5 milyon ton) ve henüz çok ilkel yöntemlerle işletilen veya boş sahalar... Burada, dünyadaki yeni eğilim olan ve sloganı “yerinde üret-yerinde tüket” olarak belirlenen çok doğru bir yaklaşımı da unutmayalım.

Kullanılabilecek (ve Türkiye`de üretilebilecek) iki ana teknoloji var. Bunların biri yer üstü gazlaştırma, diğeri de yer altı gazlaştırmadır.

Tabii ki, yenilenebilir enerji kaynaklarına göre tercih edilebilir bir seçenek değildir, bunu peşinen söyleyelim. Ama ortada da yukarıda sayılan gerçekler var.

Yer altı gazlaştırmayı başka bir makaleye bırakıp, yer üstü gazlaştırmayla düşük kaliteli ancak yapısı itibariyle gazlaştırmaya çok uygun olan kömürlerimizin doğalgaza alternatif bir seçenek oluşturup/oluşturamayacağına bakalım.

Maden mühendislerimiz daha iyi bilecektir. Kömürlerimiz, sık sık canımızı yakan grizu patlamalarıyla da ortaya çıktığı gibi, literatürde “gazlı kömür-gaseous coal” diye de anılıyor...

Bir büyük yerli grubun elinde, Denizli`de bulunan 5 adet saha ile ilgili bir çalışma yaptık. Sonuçlar son derece umut vericidir.


/


Yukarıdaki çalışma ilgili herkesin yorumlarına açıktır, bundan da büyük memnuniyet duyarım.

Tabii ki, bu özet sonuçta görünmeyen, ancak ayrıntılı çalışmada yapılan yüzlerce kabul ve varsayım vardır. Bunların bir bölümü de teknoloji ile ilgili olup, gizlilik taşıdığından açıklayamayacağım.

Ancak, var olan altyapıyı kullanabilecek, son derece kritik olarak belirtilen doğalgaz kullanımı-oranı ve özellikle yurtdışına bağımlılığı azaltabilecek, bizim elimizde bulunan milli bir kaynak olan düşük kaliteli kömürü değerlendirebilecek, üstelik yakma gibi teknolojilere göre çevresel maliyeti oldukça düşük olan yer üstü gazlaştırma ile bir alternatif var gibi görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar