1. HABERLER

  2. DOĞALGAZ

  3. Alkin: Doğalgazın 53 yıllık ömrü kalmış, kıyamet koparmaya gerek yok

Alkin: Doğalgazın 53 yıllık ömrü kalmış, kıyamet koparmaya gerek yok

Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, doğalgaz rezervlerinin 53 yıllık ömrü kaldığını öne sürerek “100 sene bile değil, bu kadar ömrü kısa bir şey için kıyamet koparmaya gerek var mı?” dedi

Alkin: Doğalgazın 53 yıllık ömrü kalmış, kıyamet koparmaya gerek yok

Enerji Günlüğü - Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, doğalgaz rezervlerinin 53 yıllık ömrü kaldığını öne sürerek “100 sene bile değil, bu kadar ömrü kısa bir şey için kıyamet koparmaya gerek var mı?” dedi

Altınbaş Üniversitesi’nin düzenlediği “Çarşamba Buluşmaları-Ekonomi Söyleşileri”nde bu hafta diplomatik krizler ve ekonomi ilişkisi masaya yatırıldı. Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin moderatörlüğünde gerçekleşen toplantıya Ekonomiden Sorumlu Eski Devlet Bakanı ve Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işın Çelebi ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Murat Sağman katıldı.

KARBON SALIMI YAPMADAN ISINAN BİNALAR

Prof. Dr. Emre Alkin, toplantıda yaptığı sunumda bir grup uzmanın Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik türbülansın sebebinin “hegemon” güç olarak ortaya çıkmaya çalışan odaklar arasındaki doğalgaz ve petrol üzerinden devam eden mücadele olduğunu düşündüklerini söyledi. Doğalgaz rezervlerinin 53, petrol rezervlerinin 51 yıllık ömrü kaldığını savunan Alkin, “100 sene bile değil. Bu kadar ömrü kısa bir şey için kıyamet koparmaya gerek var mı? Almanya’da ‘sıfır enerjili’ binalar üretildi, hiçbir karbon salımı yapmadan binaları ısıtabiliyorlar. Yani artık hiç doğalgaz, petrol almayacak. Norveç, petrol ülkesi olmasına rağmen elektrikli-pilli gemiler üretmiş ve ulaşımını bu şekilde sağlıyor. Yani Norveç, petrol tüketmekten vazgeçmeye doğru gidiyor” dedi.

DOĞALGAZ ARAMAYI ABARTMAMAK LAZIM

Türkiye’nin dışa bağımlılığı azaltmak üzere kendi enerjisini üretme çabalarına da değinen Emre Alkin şunları söyledi:

“Doğu Akdeniz projemiz yanlış değil. Bir hakkımız varsa elbette arayacağız. Fakat tükenecek, bitecek bir şey için bu kadar mücadelenin anlamı ne? Anlayamıyorum. Neyin planı yapılıyor? Bir iktisatçı olarak fizibilitesini anlamakta zorlanıyorum. Elbette bir karış toprağımızı vermediğimiz gibi bir damla suyumuzu da vermeyeceğiz ama bu bir doğalgaz çatışmasına dönüşmeli mi?”

Alkin, petrol-doğalgaz mücadelesi yorumunu reddeden, temel meselenin “dünyanın ekonomik ağırlık merkezinin değişmesi” olduğunu savunan bir diğer grubun daha bulunduğunu söyledi. Buna göre bin yıl önce ekonomik ağırlık merkezi Çin’di, sonra Amerika, sonra Rusya, sonra tekrar Çin oldu. Bu uzmanlara göre göre üretim gücünün uzak doğudan çıkıp tekrar uzak doğuya döndüğü bir değişim süreci yaşanıyor.

ANKARA S400’LER KONUSUNDA ŞEFFAF OLMALI

Alkin, gündemdeki S-400 ve F-35 gerilimine ilişkin de şunları söyledi:

“2017 yılında imzalanan CAATSA anlaşması ‘her kim ki Ruslardan silah alıp parasını öder, başı Amerika ile doğrudan belaya girer ancak ABD başkanı bir milli menfaat görürse bu yaptırımları erteleme hakkı var’ diyor. Bizim diplomasimiz Trump’ın erteleme gücüne dayanarak yola devam ediyor. Ankara her seferinde ‘ödemesini yaptık’ dedi. Yani Türkiye, bu anlaşmaya göre Ruslara silah satışı yoluyla para kazandırmış. Bunu ancak Trump durdurabilir. S-400’ün F-35 içerisindeki bilgileri kopyalayabileceği iddiası da doğru değil. Yok böyle bir şey. Fakat Türkiye’nin burada bir hatası var, şeffaf değil. Oysa Türkiye açıkça hem NATO’nun hem Rusya’nın kendisine tehdit oluşturduğunu anlatmalı ve güvende hissetmediğini açıklamalı. Maalesef bu önermeyi haklı çıkaracak bir çok acı tecrübe yaşadık. Teröristler bu unsurların silahlarını askerimize ve güvenlik güçlerimize doğrulttu, şehitler verdik. Üstüne üstlük Muavenet Zırhlısı ve Çuval Olayı gibi çok üzücü deneyimlerimiz var. Suriye’nin ve Terör Unsurlarının hem Rus Hem de ABD ve NATO silahlarını bize doğrulttuğu bir durumla karşı karşıyayız. Ayrıca bölgede İran ve İsrail’in ne yapacağı da belli değil. Tüm bunlar Türkiye’nin şu anki çıkışının haklı bir zemini olduğunu gösteriyor. Bizim kimseyi ikna edecek bir durumumuz yok. NATO ve ABD bizi ikna etmeli....”

“YENİ TEKNOLOJİ ÇATIŞMALARI ARTTIRACAK”

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ekonomiden Sorumlu Eski Devlet Bakanı Doç. Dr. Işın Çelebi de konuşmasında Avrupa Parlamentosu seçimlerinde merkez sağ ve merkez solun kaybettiğini söyledi. Dünyada korumacılığın arttığına işaret eden Çelebi, “Le Pen, Fransa’da birinci parti haline geldi. Ben dünyanın geleceğinin içe kapanık, çatışmaların arttığı bir dünya olacağını düşünüyorum. Yeni teknolojinin gelişmesi bu korumacılığı ve çatışmaları artıracak nitelikte. Özellikle robotların etkinliğinin artmasıyla dünyada çatışmaların yükseleceği kanaatindeyim” dedi.

İngiltere’nin Brexit sürecinin daha uzatacağı görüşünü dile getiren Işın Çelebi, sonunda İngiltere’nin bağıra çağıra Avrupa Birliği’nden ayrılacağını savundu. Çelebi’ye göre ikinci referandum ihtimali çok zayıf. Sebebiyse Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları. Çelebi, aşırı sağcıların ve sağcıların güç kazandığı parlamento sonuçlarının “Brexit destekçilerinin erimediğini” açıkça gösterdiğini belirtti.

“HER ÜLKE KENDİ İÇİNE DÖNMEK İSTİYOR”

Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Murat Sağman Amerika, Fransa ve İngiltere’deki gelişmeleri ardı ardına sıralayarak değerlendirdi. Sağman şunları söyledi:
“Trump, Amerika’yı tekrar büyük yapalım söylemiyle gelen ve siyasi geçmişi olmayan bir isim; Macron ise ne sağ ne soldan, partisiz bir isim. Öte yandan Brexit’te de AB’den ayrılma kararı alındı. Yani her ülke kendisine, kendi içine dönmek istiyor. Fransa’da bunun önemli bir arka planı var. Le Pen’in babasının kurduğu parti yüzde 4 oranlarında oy alıyordu. Ama şimdi yüzde 30’ları zorluyor. Ben Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Le Pen’in kazanacağını tahmin ediyordum çünkü Fransa’da son yıllarda yabancıların ağırlığının arttığı görülüyor. Fransızlarda şöyle bir kaygı var ‘Biz kendi işimizi kaybediyoruz’. Ben kendim de örnek verebilirim. Benim oturduğum yerde 25-30 sene önce yüzde 90’ı Fransızken son 10-15 yıldır yüzde 10’u Fransız. Fransızlar 1-2 çocuk sahibi olurken, yabancılar 5-6 çocuk sahibi oluyor. Bir aile 3-4 çocuğa sahip olduğundaysa devlet maddi yardımda bulunuyor. Fransa özelinde yabancılar bu konuda ciddi sosyal haklar edinebiliyor. Bu da nüfus dengesizliği oluşturuyor. Yakın zamanda okuduğum bir raporda bugün İtalya ve İspanya’da referandum yapılsa bu referandumun AB’den ayrılma lehine sonuçlanacağı belirtiliyor.”

İlgili Haberler
Önceki ve Sonraki Haberler