1. YAZARLAR

  2. Mehmet KARA

  3. Belediye başkanları ve enerji verimliliği 
Mehmet KARA

Mehmet KARA

Yazarın Tüm Yazıları >

Belediye başkanları ve enerji verimliliği 

Geçtiğimiz günlerde, Enerji Günlüğü Görsel ve İşitsel İçerikler Editörü ve Hidrojen Haber Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Dayıoğlu ile birlikte Makina Mühendisleri Odası (MMO) Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca’yı ziyaret ettik.

Oda binasındaki buluşmamızın nedeni Başkan Atmaca’dın enerji verimliliği konusundaki değerlendirmelerini almaktı. Ama sohbet hayatın diğer alanlarına da kaydı. Bunda şaşılacak bir durum olmasa gerek, çünkü verimlilik hayatın her alanında önemli bir başlık.

İşgücünün verimi, makinelerin verimi, tarlanın verimi diye sıralamaya başlarsak sonu gelmez. Konuştuklarımızdan ortaya çıkacak görüntülü, sesli ve yazılı içeriklerimizi önümüzdeki haftalarda Enerji Günlüğü sitesinde, YouTube kanalında ve sosyal medya paylaşımlarında görebilirsiniz. 

Her neyse biz şimdi bugünkü konumuza dönelim. Buluşma nedenimiz enerji verimliliği olsa da Mehmet Dayıoğlu, Başkan İbrahim Atmaca’ya MMO’nun asansör denetim yetkisini sordu. Dayıoğlu’nun bunu gündeme getirme nedeni ise apartman yöneticisi olan babası, eski petrolcü (kendisi uzun yıllar Burdur’da akaryakıt bayiliği yapmış bir emekli) Önder Dayıoğlu’nun bir sözü. Önder Amca, “Yılda bir kere geliyorlar, asansöre bakıp gidiyorlar, sonra da para istiyorlar” türünden yakınmalarını dile getirince, oğlu da hazır gelmişken bunu sorayım bari diye düşündü sanırım. 

İbrahim Atmaca, asansör bakımının güvenlik açısından önemini, denetimin buradaki rolünü anlattı. MMO olarak bakım onarım yapmadıklarını, sadece Kanun’un kendilerine yüklediği denetim görevini yerine getirdiklerini ve bunun ücretini de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın belirlediği tarifenin en alt tutarı olarak uyguladıklarını anlattı. 

Asansör bakım onarımının, yetkin teknik ekiplere sahip şirketlerce yapılması gerektiğini anlatan MMO Şube Başkanı İbrahim Atmaca, denetim işinin ise MMO ve Türk Standartları Enstitüsü’nün yanı sıra yetkilendirilmiş özel mühendislik firmalarınca yapıldığını belirtti. 

Bakım ve onarım işinin ticari bir faaliyet olduğunu, denetimin ise kamusal bir yönü bulunduğunu kaydeden Başkan Atmaca, bu nedenle denetim işinin kesinlikle ve kesinlikle kamuda kalmasından yana olduklarını vurguladı. Aynı zamanda Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. İbrahim Atmaca bu görüşünü, güvenlik açısından kritik öneme sahip bir işin denetiminin akçeli bir faaliyete konu edilemeyeceği yaklaşımına dayandırıyor. Bu konuda tek argümanları bu değil elbette ama şimdi konuyu iyice dağıtmayalım. 

Enerji verimliliği konusundaki bilgi ve görüşlerini aktaran, binalarda enerji verimliliğinin öneminin altını çizen İbrahim Atmaca’ya, MMO’nun bu konuda neler yaptığını sorduk. Şube binasını sıfır, hatta negatif enerji tüketicisi haline getirecek bir proje üzerinde çalıştıklarını söyledi. Bu çalışmalar belli bir olgunluğa ulaşınca konuyu ayrıntılarıyla ele almak üzere anlaştık Başkan Atmaca ile. Ancak tam burada bir parantez açıp oradan ilerlemek istiyorum. Atmaca, Oda binasının cam cephesinin genişliğinden yakındı. Çünkü bir binanın cam cephesi ne kadar genişse, enerji verimliliğinin o derece düşük olduğunu söylüyor. 

Halen kullanılan binaların çoğunda tek sorun cam cepheler değil. İnşaatlar projelendirilirken binaların 100 yıl kullanılacağı dikkate alınarak kullanım ömrü boyunca ısı yalıtımı, havalandırma ve aydınlatma ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalı. Yani “Kaz temeli, dik binayı, ört kapısını penceresini, sat geç” mantığı ile  olacak işler değil bunlar. İlk düğmeyi yanlış iliklersek, son düğmeyi iliklediğimizde bir yerlerimiz açıkta kalır. En azından estetik açıdan sıkıntılı bir durumla karşılaşırız. Elbisenin düğmesini çıkarıp yeniden geçirmek kolay ama binayı ucuza getireyim yaklaşımıyla inşa ettikten sonra enerji verimli hale getirmek o kadar da kolay değil. İşte bundan dolayı binalarda enerji verimliliği işine temelden bile değil, daha proje aşamasından başlamakta fayda var.

Enerji verimli binalar konusunda ilk iş mimarlara düşüyor. Estetik önemli elbette. Ama bina daha güzel görünsün diye statik hesapları dikkate almazlık edemeyiz. Aynı şekilde daha şık gördünecek diye dış cepheyi boydan boya camla, pencereyle kaplayacak şekilde proje çizersiniz ama kullanımı pahalı bir bina tasarlamış olursunuz.

Bu arada dış cephede çok pencere olması gün ışığından yararlanmayı sağlar diye düşünebilirsiniz ama o da bir yere kadar. Çünkü soğuğun içeri girişini azaltmak da daha az lamba yakmak zorunda kalmak kadar önemli. Gün ışığından daha fazla yararlanmanın yolu çok pencere koymaktan ziyade, içeri giren ışığın olabildiğince binanın her noktasına ulaşmasını sağlamaktan geçer. 

Mimarlara burada veda edip, inşaat mühendislerine gelelim isterseniz. Bir kere yalıtımlı binalar inşa etmek şart. Ama inşaat sırasında kullanılacak yalıtım malzemeleri de çok önemli. İklimlendirme ihtiyacını, daha doğrusu maliyetini olabildiğince düşürecek bir bina yapmanın yolu iyi bir yalıtımdan geçiyor çünkü. 

Bina inşaatında işin esas sahibi inşaat mühendisleri gibi görünse de, elektrik ve makine mühendislerine de iş düşüyor. Zemin etüdünden sorumlu diğer mühendislik dallarını da unutmamak lazım elbette. Binada kullanılacak asansör ve iklimlendirme sistemlerini kurarken verimliliği gözetmek, esas itibariyle makine mühendislerine düşüyor. Binalarda kullanılan elektrik tesisatı ve elektrikli aksamların kalitesi ve verimliliği işini gözetecek meslek erbabı ise bu konuda imza yetkisi kullanan elektrik mühendisleri tabii ki. 

Peki evi kullanan vatandaş yan gelip yatacak mı? Ona düşen görev yok mu? Olmaz olur mu? Yalıtımsız, enerji verimsiz konutların yüzüne bakmamak birincil görev. Elbette yıllarca başını sokacak bir ev alma hayaliyle para denkleştirmeye çalışan vatandaşa “önce kalite”, “önce güvenlik”, “önce verimlilik” deyip durmak yetmez. Bina standartlarını yukarı çekecek bir mevzuat ve ondan da önemlisi, bu mevzuatın uygulanıp etkin şekilde denetlenmesi şart. Bu da politika yapıcılara, uygulayıcılara ve denetleyicilere düşüyor. 

Yerel seçimler yaklaşıyor. Eğer oy verirken “şu aday seçilirse benim tarlayı/araziyi imara açacak, oluşacak rant sayesinde köşeyi döneceğim” diye bakarsanız, bırakın çoluğunuzu çocuğunuzu, siz bile henüz hayattayken bu yaklaşımın olumsuz sonuçlarını göreceksiniz, bundan emin olabilirsiniz. Son 40 yıllık geçmişe bakınca görüyoruz ki, halen aktif ya da tarihe karışmış partilerden hiç biri bu konuda toptan masum değil. O yüzden kentinizi, kasabanızı, köyünüzü, mahallenizi daha yaşanır kılmak için sadece adayların ne söyleyeceğine kulak kabartmakla kalmayın, sesinizi duyurun, konuşun, sorun, soruşturun, enerji verimliliğini gözetecek yaklaşımları politikada daha etkin hale getirmeye katkınız olsun. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar