1. HABERLER

  2. ELEKTRİKLİ ARAÇLAR

  3. Çolak: Hızlı doluma şarj ağları hazır, araçlar değil

Çolak: Hızlı doluma şarj ağları hazır, araçlar değil

Siemens Türkiye eMobility Yöneticisi Rıfkı Çolak, araç şarj hizmetinin, benzinden daha hızlı alınabildiğini belirterek “Otomotiv tarafı batarya teknolojisini geliştirip (beni daha hızlı şarj et) dediği gün, bizim altyapımız bu gücü anında verebilir” dedi.

Çolak: Hızlı doluma şarj ağları hazır, araçlar değil

ERDEM DURU - ENERJİ GÜNLÜĞÜ 

Türkiye’de elektrikli araç pazarı hızlı bir büyüme sürecinde. Bu araçların enerji ihtiyacını karşılayacak altyapı olarak tanımlanabilecek şarj ağları da hızlı bir yayılım gösteriyor. Peki mevcut altyapı yeterli mi, yoksa araç teknolojilerinin gerisinde mi kalıyor? Gelecekte insanlığı nasıl bir şarj ekosistemi bekliyor? Siemens Türkiye eMobility Ülke Yöneticsi Rıfkı Çolak, Enerji Günlüğü’nün sorularını cevapladı.

Elektrikli araçlara geçiş sürecinin neresindesiniz?

Siemens olarak elektromobiliteyi sadece bir araç dönüşümü olarak değil; altyapısı, operasyonu ve servisiyle bir bütün olan, kapsayıcı bir ekosistem olarak görüyoruz. Biz bu ekosistemde özellikle hızlı şarj istasyonları, servis süreçleri ve finansman çözümleriyle kritik bir rol üstleniyoruz. Bu alandaki en büyük katkımız, bundan üç yıl önce, 2022 yılında globalde ‘High Power Charger’ olarak bilinen teknolojimizi Türkiye’ye getirmek oldu.

Mevcut şarj altyapısındaki konumunuz nedir?

Bugün Türkiye genelinde 400’ün üzerinde noktada ve toplam 1.100 soketle tüm elektrikli araç kullanıcılarının yolculuklarına eşlik ediyoruz. Ana odağımızda ise bu altyapının sürdürülebilirliği yer alıyor. Cihazları sürekli çalışır halde tutmak adına dijital servislere özellikle büyük önem veriyoruz. Uzaktan bağlantı yeteneklerimizle olası sorunlara hızla müdahale ediyor ve cihazları sürekli erişilebilir kılıyoruz.

Emobilite vizyonu konusunda Türkiye’yi dünyanın neresinde görüyorsunuz?

Küresel tabloyu Asya, Amerika, Avrupa ve Türkiye olarak dört ana bölgede analiz edebiliriz. Asya, mobilite dünyasının neredeyse yüzde 70’ini domine ediyor. Çünkü bu ülkeler hem hammadde hem de teknoloji tarafında, binek ve ticari araç dönüşümünde inanılmaz bir ilerleyiş içindeler. ABD’de ise binek araç dönüşümü var ancak otoyol şarj altyapısı Avrupa veya Türkiye kadar yaygın değil. Orada kültür daha çok insanların evlerinde veya iş yerlerinde şarj etmesi üzerine kurulu.

Yaşlı kıta diyebileceğimiz Avrupa’da durum nedir?

Avrupalılar ticari taşımacılık ile kamu taşımacılığında bizden önde olsalar da binek araç şarj altyapısı ve işletmeciliği konusunda onların çok ilerisindeyiz. Açıkça söyleyebilirim ki Avrupalılar binek araç şarj ekosisteminin nasıl kurulup işletileceğini bizden öğreniyor. Bizim belediye hizmetleri ve lojistik tarafında eksiklerimizi tamamlamamız gerekiyor. Bu konuları da biz onlardan öğreneceğiz. Ticari ve kültürel yakınlığımız nedeniyle Avrupa ile birbirimizi tamamlıyoruz. Birkaç yıl içinde bu karşılıklı etkileşimle ekosistemin tamamlanacağına inanıyorum.

Tüketici şarj ağı yetersizliğini elektrikli araçların yaygınlaşmasına engel sayıyor, siz ne dersiniz?

Altyapıda sorun olduğuna dair genel bir algı olsa da veriler çok farklı bir tablo çiziyor. Rakamlarla konuşursak; şarj istasyonları özelinde sadece son 3 yılda 2000 megavatın (MW) üzerinde bir kurulu güce ulaşıldı. Bu, dönüşümün ne kadar hızlı ve güçlü gerçekleştiğinin en somut kanıtıdır. Bugün bazı sahalarımızda 7-8 adet 300 kW’lık cihazımız aynı anda hizmet veriyor; bu da tek bir lokasyonda 2 MW’ın üzerinde bir güç kapasitesi sunduğumuz anlamına geliyor. Gelecek vizyonumuzda ise öncüsü olduğumuz Megawatt Charging teknolojisi var. Özellikle ağır vasıtaların elektrikli dönüşümünü mümkün kılacak bu teknoloji üzerine yoğunlaşmış durumdayız.

“BİZ DAHA HIZLI ŞARJA HAZIRIZ AMA ARAÇLAR HAZIR DEĞİL”

Tüketici akaryakıt dolumu kadar kısa şarj süresi istiyor, teknoloji bu konuda nereye gidiyor?

Öncelikle bu konudaki algıyı doğru verilerle kıyaslamak gerekir. Bir insan benzin istasyonuna girdiğinde, yakıtın pompadan depoya dolması teknik olarak 1-2 dakika sürse de ödeme yapılması, market alışverişi veya ihtiyaç molası derken istasyondan çıkış süresi ortalama 10-12 dakikayı buluyor. Hatta tatil dönemlerindeki yoğunlukta bu süre 15-18 dakikalara kadar çıkabiliyor. Elektrikli araç dünyasında ise ideal senaryo aslında insan sağlığıyla da örtüşüyor. Her 200 kilometrede, yani yaklaşık 1,5 saatlik sürüşte bir 15-20 dakika mola vermek sürüş güvenliği için zaten gerekli. Dolayısıyla burada teknolojik bir eksiklikten ziyade, kullanıcı alışkanlıklarının değişimi söz konusu. Şarj altyapısı olarak biz çok daha yüksek hızlara şimdiden hazırız. Şu anki kısıtlayıcı faktör istasyonlar değil, araçların batarya teknolojisidir. Bataryaların belirli bir enerji kabul kapasitesi var ve üreticiler güvenlik ve batarya ömrü nedeniyle bu sınırı koruyor. Ancak otomotiv tarafı batarya teknolojisini geliştirip ‘Beni daha hızlı şarj et’ dediği gün, bizim altyapımız bu gücü saniyeler içinde vermeye muktedir.

Elektrikli araç dönüşümünde filoların rolü nedir?

Filolar gerek ticari gerekse binek segmentte ekosistemin dönüşümü için lokomotif görevi görüyor. Verilere baktığımızda, Türkiye’de standart bir araç günde ortalama 1.5 saatini trafikte geçirirken, filo araçlarında bu süre 2.5 saati buluyor. Bu yüksek kullanım oranı, filoların dönüşümdeki stratejik önemini arttırıyor. Siemens olarak biz bu süreçte teknoloji destekçisi olarak konumlanıyoruz. Henüz yol haritasını belirlememiş filo yöneticilerine rehberlik ediyor, onları doğru iş ortaklarıyla buluşturuyoruz. Kendi bünyemizde de yöneticilerin araç tercihlerini tamamen elektrikli modellere yönlendirdik. Bu yaklaşım, kullanıcı alışkanlıklarını değiştiriyor ve memnuniyet yayıldıkça dönüşüm hızlanıyor.

siemens-sarj.jpg“BİRÇOK ŞARJ CİHAZI SİBER GÜVENLİK TESTİNİ GEÇEMEDİ”

Şarj sistemleri yangın riskine karşı korunaklı mı?

Bu konuda Siemens’in yüksek standartlı komponentleri devrede. Şarj işlemi başlamadan önce sistem, aracın bataryasını analiz eder. Eğer bataryada en ufak bir aksaklık tespit edilirse, güvenlik protokolü gereği şarjı başlatmaz ve uyarı verir. Bu, olası kazaları ve yangın riskini kaynağında engelleyen hayati bir önleyici tedbirdir. Sektörde maalesef standartları eksik olan çok sayıda cihaz var ve nadir de olsa yaşanan yangın olayları genellikle bu standart eksikliğinden kaynaklanıyor.

Peki siber tehditlere karşı sektör kendini koruyabiliyor mu?

Enerji altyapısına sızılmasını hedefleyen saldırılar veya şebekeye yönelik tehditler söz konusu olabilir. Ayrıca binlerce kullanıcının kimlik ve kredi kartı bilgilerinin güvenliği de bu kapsamda. Sektördeki birçok cihazı, kendi merkezi siber güvenlik ekiplerimizle test ettik ve maalesef birçoğunun bu konuda sınıfta kaldığını gördük. Siemens olarak hem fiziksel altyapıda hem de data güvenliğinde en üst düzey uluslararası standartları sağlıyor ve tam not alıyoruz.

AĞIR VASITALARIN ŞARJI İÇİN ALAN İHTİYACI

Yasal düzenlemeler ve teşvik mekanizmaları konusunda kamudan beklentileriniz neler?

Temel beklentimiz, işletmecilerin yaşadığı yer tahsisi sorununun çözümüne odaklanılması. Bugün ağır vasıtaların şarj edilebilmesi için gereken teknolojiye sahibiz, enerji altyapısında da çözümler üretebiliyoruz; ancak bu araçların şarjlanacağı uygun fiziksel alanların bulunması konusunda sıkıntılar yaşanıyor. Eğer bu fiziksel alan sorunu çözülürse, yatırımların katlanarak artacağına eminim. Şu an Sanayi Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve EPDK ile koordineli bir şekilde görüşüyoruz. Kamunun odağını buraya çevirmiş olması sektörümüz adına umut verici.

DÜŞÜK KURULUM MALİYETİNE ODAKLANMAK DOĞRU MU

Sizce e-mobilite dönüşümünde asıl kırılma noktası ne olacak?

Sektörde doğru teknoloji ve sağlam bir iş planıyla yola çıkanların büyüdüğünü görüyoruz. Sadece düşük ilk yatırım maliyetine (CAPEX) odaklanarak kaliteden ödün veren firmalar eleniyor. Çünkü bu iş, sadece kurulum maliyeti değil, uzun vadeli bir strateji işidir. Türkiye özelinde ise yerli otomobilimiz TOGG’un liderliği sürece büyük bir ivme kazandırdı. İnsanlar elektrikli araçları deneyimledikçe memnuniyet artıyor, önyargılar kırılıyor ve alışkanlıklar değişiyor.

Ağır tonajlı araçların ve toplu taşımanın elektrifikasyon süreci nasıl ilerleyecek?

Bu konuyu kamu otoriteleriyle istişare ediyoruz. Türkiye’de binek araçlar sayesinde güçlü bir elektromobilite ekosistemi oluştu. Şu an bu ekosistem, ağır vasıtaları da içine almaya hazır. Özellikle son bir yıldır inşaat ve maden gibi zorlu sektörlerde, ayrıca sürdürülebilirlik hedefleri olan lojistik firmalarında elektrikli dönüşümün yaygın olarak ilerlediğini görüyoruz. 2026 yılı bu alanda ‘kilit yıl’ olacak, çok daha fazla somut proje göreceğiz, 2027’den itibaren ise belediye hizmetlerinin ve toplu taşımanın bu sürece dahil olacağına inanıyorum.