1. HABERLER

  2. DOĞALGAZ

  3. Rekabetçi bir doğalgaz piyasası için 17 öneri

Rekabetçi bir doğalgaz piyasası için 17 öneri

Bosphorus Energy Club, açıklanan politikalar, mevzuat ve hukuki açılardan doğalgaz piyasasındaki mevcut duruma ilişkin, yatırımcıların mevzuat riskini azaltacak 17 maddelik bir öneriler dizisi geliştirdi.

Rekabetçi bir doğalgaz piyasası için 17 öneri

Enerji Günlüğü - Bosphorus Energy Club, açıklanan politikalar, mevzuat ve hukuki açılardan doğalgaz piyasasındaki mevcut duruma ilişkin, yatırımcıların mevzuat riskini azaltacak 17 maddelik bir öneriler dizisi geliştirdi.

The Bosphorus Energy Club ve PwC Türkiye işbirliği ile dokuzuncu kez düzenlenen “basın ile sohbet” toplantısı öncesinde gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan The Bosphorus Energy Club başkanı Mehmet Öğütçü, günümüz enerji dinamiklerine akıllı kazan kazan politikalarla karşılık verilmesi ve enerji sektörü oyuncularının güveninin yenilenmesi için hükümet ve iş dünyası liderleri için 17 maddelik öneriler dizisi geliştirdiklerini söyledi. 

Bosphorus Energy Club’in bünyesindeki Doğalgaz Piyasası Mevzuatı Komisyonu üyelerince, kendi sorumlulukları altında, doğalgaz piyasasına ilişkin mevzuattan kaynaklanan bazı sorunlara ve güncellenmesi gereken hususlara dikkat çekmek üzere hazırlanmış olan öneriler şöyle:

 1.Doğal Gaz Piyasasının Liberalizasyon Süreci 

BOTAŞ’ın Tekel Konumu

Doğal Gaz Piyasası Kanunu’nun (“Kanun”) yürürlüğe girmesi ile BOTAŞ, doğal gaz ithalat, dağıtım ve satışı konusundaki tekelini kaybetmiş olsa da sektördeki kilit oyuncu konumunu hala koruyor. 

Kanun’un yürürlüğe girmesinin, doğal gaz piyasasının liberalleşmesi konusundaki katkısı elbette yadsınamaz (örn. Kanun sonrasında (i) 2005 yılında BOTAŞ’ın Rusya ile olan yıllık 4bcm’lik ithalat anlaşmasını özel sektörden dört şirkete devretmesi, (ii) benzer şekilde, BOTAŞ’ın Gazprom ile olan sözleşmesinin sona ermesini takiben, Kanun’daki sınırlamalar uyarınca sözleşmesini yenileyememesi sonucunda, yine dört ayrı özel şirketin ithalat lisansı alarak sürece dahil olması, (iii) doğal gaz dağıtımında serbest piyasa şartlarında rekabetin sağlandığı bir pazara erişilmiş olması ve günümüzde ülke çapında 70’in üzerinde doğal gaz dağıtım şirketi bulunması). 

Öte yandan, Kanun’un Geçici 2. maddesinde BOTAŞ’ın tekelini kırmaya yönelik yer alan tüm sınırlamalara ve herhangi bir ithalatçı şirketin, ithal yoluyla temin ettiği yıllık doğal gaz miktarının, ilgili cari yıla ait belirlenecek ulusal gaz tüketim tahmininin %20’sini aşamaması gibi piyasada rekabeti korumaya yönelik hükümlerin varlığına rağmen, doğal gaz piyasasının liberalizasyon sürecinde ithalat konusunda günümüze değin somut bir ilerleme sağlandığı söylenemez. 

Kanun’un Geçici 2. maddesi, ithalatçı şirketlerin BOTAŞ’ın boru hattıyla doğal gaz ithal etmek üzere sözleşme akdettiği ülkelerden doğal gaz ithal etmesini kural olarak yasakladığından, 2014 yılında yayımlanan “Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” (“Kanun Tasarısı”) ile Kanun’un Geçici 2. maddesinin değiştirilmesi öngörülmüştü. Bu değişiklikle, “BOTAŞ'ın mevcut sözleşmelerinin var olduğu ülkeler ile bu sözleşme süreleri sona erinceye kadar bu ülkeler ile hiçbir ithalatçı şirket tarafından yeni gaz alım sözleşmeleri yapılamaz.” hükmü kaldırılmış olacaktı. Ancak bu değişiklik yürürlüğe girmedi.

Kanun’un yürürlüğe girmesinden beş yıl sonra, 2006 yılında yayımlanan EPDK’nın 725 sayılı kararının (“725 Sayılı Karar”) özel sektör oyuncularının, doğal gaz ithalatındaki paylarının artması ihtimali üzerindeki negatif etkisi de yine göz önünde bulundurulması gereken bir diğer husus. Özel sektör oyuncularının, BOTAŞ’ın halihazırda sözleşmesi bulunmayan ülkelerden doğal gaz ithal etme şansı, söz konusu 725 Sayılı Karar ile (Kanun’a göre piyasada gideren daha az pay sahibi olması gereken BOTAŞ lehine) sınırlanmış oldu. 

İthalat lisansı almak isteyen özel sektör şirketlerinin başvurularının, dolaylı da olsa “BOTAŞ’ın mevcut ithalat sözleşmelerindeki alım yükümlülüklerinin ihlal edilmeyecek olması” kriterine bağlanması ve BOTAŞ’ın tekel konumunun kırılmak istendiği bir pazarda, yeni ithalat lisansı alınma sürecinin BOTAŞ’ın olumu görüşüne bağlanması, sektörün liberalleşmesi bakımından ciddi bir geri adım niteliğindeydi ve bu düzenleme çok eleştirildi. Bunun yanı sıra, Geçici 2. Madde’de sağlanan kısıtlı özgürlük alanı da 725 Sayılı Karar ile dolaylı olarak sınırladığından, doğal gaz mevzuatının kendi içinde uygulamada çelişkili olmasına yol açmakta. 

Özelleştirme Sürecinin Tamamlanmaması

Özelleştirme süreci de liberalleşmenin bir diğer önemli ayağını oluşturuyor. Şehir içi doğal gaz dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi sürecinin tamamlanmasını sağlayacak teşvik ve mevzuat değişiklikleri gündeme alınabilir.  Bu doğrultuda, 2018 yılında yaklaşık 6.3 milyon abone sayısıyla Türkiye’nin en büyük dağıtım şirketi olan İGDAŞ’ın özelleştirilme sürecinin tamamlanması gerekiyor. Nitekim, Kanun Tasarısı’nda İGDAŞ’ın özelleştirilmesiyle ilgili maddeye yer verilmişti. Aradan geçen zamanda, süreç hala başlatılamadı. 

BOTAŞ’ın Ayrıştırılma Süreci

Türkiye gaz piyasasının liberalizasyonu için BOTAŞ’ın özellikle iletim ve ticaret ayaklarının ayrıştırılması da önemli bir rol oynuyor. Kanun’un çeşitli bölümlerinde BOTAŞ’ın ayrıştırılmasına ilişkin hükümler öngörülmüş durumda. Ancak, Kanun’da yer alıyor olmasına rağmen BOTAŞ’ın iletim, LNG tesisi işletimi, depolama ve sair diğer doğal gaz piyasası faaliyetlerinin ayrı ayrı gerçekleştirilmesi amacıyla üç ayrı tüzel kişiliğe ayrıştırılması süreci 18 yıldır tamamlanmadı. Bu da BOTAŞ’ın 2009 yılından itibaren başlayan bölünme/ayrışma sürecinin (unbundling) hedefe ulaşamadığını ve dolayısıyla bir güncelleme ihtiyacı olduğunu açıkça gösteriyor. 

BOTAŞ’ın piyasa hâkimiyetinin kırılması, Kanun’da piyasanın serbestleştirilebilmesi amacı açıkça yer almasına rağmen tamamlanamadı. Pek tabii ki, BOTAŞ’ın ayrıştırılması süreci, monopolistik bir pazar niteliğindeki doğal gaz pazarına özgü şartlar çerçevesinde gerçekleştirilmeli. Nitekim piyasa oyuncuları da benimsenmesi gereken ayrıştırma modelinin somut piyasaya şartları doğrultusunda ve fiili duruma uygun olarak yürütülmesini arzu ediyorlar. 

Sonuç itibariyle, AB enerji politikalarının yansıması sonucu AB üye devletlerinde ve ayrıca Birleşik Krallık’ta olduğu gibi Türkiye’de de doğal gaz ithalatı ve ihracatı noktasında liberalleşmenin önünde engel yaratan bu mevzuat kısıtlamalarının asgari seviyelere indirilmesi, gerekirse tek lisansla, kaynak ve güzergah sınırlamasına tabi olmaksızın gaz ithalatı ve ihracatı yapılabilmesinin önünün açılması, satış ve dağıtım süreçlerinin nihai kullanıcıların lehine olacak şekilde tamamen özel sektörün hakim olduğu rekabetçi bir piyasa üzerinden ilerletilmesi, BOTAŞ'ın ayrıştırılma sürecinin tamamlanması ve piyasadaki tekelinin kırılması ve İGDAŞ’ın özelleştirme sürecinin tamamlanması piyasanın gerçek anlamda ve amaca uygun olarak liberalleşmesi için kısa vadede ele alınması gereken hususlar olarak öne çıkıyor

2. Spot Gaz İthalatı

Spot doğal gaz ithalatı konusunda bu yılın Eylül ayında yürürlüğe giren Spot Boru Gazı İthalatı Hakkında Usul ve Esaslar hakkındaki EPDK kararı (“Karar”), spot doğal gaz ithalatında bir milat niteliği taşıyor. Karar, BOTAŞ’ın boru hattıyla doğal gaz ithal etmek üzere sözleşme akdettiği ülkelerden (Rusya Federasyonu, Azerbaycan, İran) doğal gaz ithal etmesi yasağına yeni bir istisna getiriyor. 

Karar’da belirlenen sınırlamalardan, ülkemizden transit geçen tek doğal gaz boru hattı olan TANAP’ın bu amaçla kullanılabileceği sonucuna varmak şu an için mümkün değil. Halbuki TAP henüz tamamlanmadığından TANAP özelinde kapasite boşluğu/müsaitliği söz konusu olabilir. Benzer durum ilerleyen zamanlarda Türk Akımı Boru Hattı’nda da ortaya çıkabilir. Dolayısıyla, spot gaz ithalatında transit boru hatlarının olası rolleri dikkate alınabilir.  

3. Depolama Kapasitesi

Doğal gazın ithalattaki payı ve Rus gazına bağlılık durumu göz önünde bulundurulduğunda, LNG ve diğer ülkelerden doğal gaz ithalatı büyük önem taşıyor. Öte yandan mevcut doğal gaz ve LNG depolama tesislerinin yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Bu kapsamda yeni depolama tesislerinin yaratılmasını teşvik etmek amacıyla belirli düzenlemeler yapılması gerekiyor. Tuz Gölü depolama tesisinin planlanan kapasite artışının bir an önce gerçekleşmesi de bu anlamda büyük önem taşıyor. 

Yeni depolama lisansı verilmesi ve yeni depolama tesislerinin açılması için yatırımcılara teşvikler getirilmesi, kısa ve uzun vadede, Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacının farklı kaynaklardan sağlanabilmesinin önünü açacaktır. 

İthalat lisansı sahiplerinin, (kira sözleşmesi ile depolanma imkanına sahip olunmaması halinde) depolama lisansı sahiplerinden her takvim yılında ithal edecekleri doğal gazın EPDK tarafından belirlenen miktarını beş yıl içinde yurt içinde depolama imkanı sağlayacaklarına dair ön sözleşme veya taahhütname sunmalarına ilişkin beklentinin, mevcut depolama tesislerinin (kapasiteleri artmadıkça) kapasiteleri düşünüldüğünde gerçekleştirilmesi de oldukça güç. Bu beklentinin kaldırılması da mevzuat anlamında mutlaka değerlendirilmeli. 

Kanun’un 4.4(a) maddesi uyarınca Türkiye’de depolama için üst sınır doğal gaz tüketiminin %20'si olarak belirlenmiş durumda. Ülkenin doğal gaz depolama kapasitesinin nisbi düşüklüğü, tedarik güvenliği ve piyasa dengesi üzerindeki endişeleri arttırıyor. Bu nedenle depolama kapasitelerine ilişkin üst sınır yeniden gözden geçirilmeli ve uzun soluklu, çözüm odaklı değişiklikler üzerinde durulmalı. 

Her ne kadar teknik detaylar olsa da, yine mevzuat kapsamında depolardaki çekim kapasitesinin artırılması, depolama altyapısının güçlendirilmesi, basınç seviyeleri ve benzeri konulardaki esnekliğin artırılması da depolama anlamında ön planda tutulması gereken hususlar. Her koşulda, yeni depolama tesislerinin kurulması arz talep dengesizliklerini gidereceği ve, doğal gaz fiyat dalgalanmaları üzerinde olumlu etki yapacağı için,  yatırımcıların teşviklerle desteklenmesi kanaatimizce en öncelikli ele alınması gereken konu. 

4. Serbest Tüketici Limiti 

EPDK tarafından serbest tüketici limitinin (düşürülmüş olmasına rağmen) hala 0’ın üzerinde belirleniyor olması, piyasa oyuncuları nezdinde memnuniyetsizlik yaratıyor. Bu limitin kaldırılması/0’a indirilmesi, serbest piyasa şartlarının temini ve piyasanın liberalleşmesi bakımından önemli. 

Bilindiği üzere, Kanun’un temel amaçlarından bir tanesi bir serbest piyasa yapısı oluşturarak piyasadaki rekabetin teşvik edilmesi. Bu amaçla, Kanun ve tali düzenlemeler bazı tüketicilerin doğal gazı kendi bölgelerinde faaliyet gösteren dağıtım şirketlerinden alma zorunluluğunu ortadan kaldırarak bu tüketicilere kendi tedarikçilerini seçme ve tedarik fiyatı üzerinde pazarlık yapma hakkı tanıyor. 

2016 yılında alınan EPDK kararı ile, konut tüketicileri dışındaki tüm doğal gaz tüketicilerinin serbest tüketici olmasına imkan tanınmış, konut tüketicileri için ise serbest tüketici olma sınırı yıllık 75.000 metreküp olarak belirlenmiş ve bu sınırın kademeli olarak azaltılması planlanmıştı. Ancak EPDK, bütün tüketiciler serbest tüketici oluncaya kadar her yıl serbest tüketici olma sınırını yeniden belirlemekle yükümlü olmasına rağmen, serbest tüketici eşiklerinde herhangi bir değişiklik yapmadı. Bu limitin, liberalleşme sürecinin bir parçası olarak, serbest rekabetin tam anlamıyla piyasaya hakim olması için tamamen sıfırlanması gerekiyor.

Son olarak, sitelerin talep birleştirme yoluyla ‘serbest tüketici’ olabileceği hususu da tüketicileri korumak adına mevzuatta açıkça yer alabilir. Uygulamada ayrıca termik santrallerin elektrik üretmek için kullandıkları hammadde dikkate alındığında, serbest tüketici olarak sınıflandırılmaları yönünde sektörde bir talep olduğu da göz önünde bulundurulabilir. 

5. Arz Güvenliği/Arz Talep Dengesinin Kurulması

Türkiye, uzun yıllardır enerji ithalatçısı bir ülke olarak tüketmiş olduğu enerjinin önemli bir kısmını ithal ediyor. Yapılan yatırımlara rağmen, hem sanayileşmesi devam eden, hem de nüfusu AB ortalamasının üzerinde artan bir ülke olduğundan, Türkiye’nin enerji talebi de hızla artmakta ve bu durum yatırımların yetersiz kalmasına sebebiyet veriyor. 

Oysa ki, doğal gaz mevzuatında arz güvenliğine ilişkin doğrudan herhangi bir düzenleme yer almamakta ve arz güvenliği yalnızca depolama yükümlülükleri ile arz güvenliği sorunu karşısında ithalata kolaylık sağlayan hükümler kapsamında ele alınmakta. Bu nedenle, arz güvenliğinin sağlanmasını ön plana alan hükümlere doğrudan Kanun’da yer verilmesi ve arz güvenliğinin Kanun’un amaçları arasına alınması, orta uzun vadede arz-talep dengesinin kurulmasının önünü açacaktır. Bu anlamda, rekabet gücü yüksek, güvenli ve sürdürülebilir enerji piyasaları oluşturulmasını sağlayan ve özellikle kaynak ve güzergah çeşitliliğini hedefleyen AB enerji politikası örnek alınabilir. 

Ülke çapında uzun soluklu bir arz güvenliği sağlanması için gerekli bir diğer unsur ise arz çeşitliliğinin sağlanması. Kaynakların çeşitlendirilmesi her ne kadar enerji alanındaki önceliklerden biri olsa da doğal gaz mevzuatında kaynak çeşitlendirilmesine yönelik herhangi bir düzenleme yer almadığı gibi, özellikle LNG’nin doğal gaz ithalatındaki payının artması için yeterince teşvikler arttırılabilir. Bu dolaylı olarak, arz çeşitliliğine destek olacağı gibi, Rus gazına bağlılığın azaltılması anlamında da faydalı olacaktır. Bu anlamda, kaynak çeşitliliğine mevzuat kapsamında arz güvenliğinin bir ayağı olarak yer verilmesi değerlendirilebilir.

Arz talep dengesinin optimizasyonu için en önemli unsurlardan biri de şüphesiz ki depolama faaliyetleri. Doğal gaz iletim ağının genişletilmesi ve yeni depolama alanlarının ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminallerinin inşa edilmesi ülkedeki doğal gaz miktarının artırılması bakımından kritik. 

6. Yan Hizmetler Piyasasının Oluşturulması

Türkiye’de, elektrik dağıtım pazarının aksine, doğal gaz piyasasına ilişkin kapasite tahsisi ve kısıt yönetimi gibi yan hizmetler ve buna bağlı olarak çıkartılan tarifeler mevzuat kapsamında düzenlenmemiş. Kapasite rezervasyonu gibi yan hizmet piyasaları gelişmediğinden, özel sektör teşebbüslerinin kapasitelerinin optimize edilebilmesi tam anlamıyla mümkün değil. 

Bu doğrultuda, yan hizmetlere yönelik ürünlerin oluşturulması ve yan hizmetlere ilişkin bilgilerin çoğaltılabilmesi adına, yan hizmetler ile ilgili kavramların mevzuata eklenmesi veya bunlara ilişkin yeni bir mevzuat oluşturulması değerlendirilebilir. Örneğin Almanya kapasite tahsisi ile ilgili çıkardığı mevzuat uyarınca, PRISMA adlı merkezi tahsis ve ticaret platformu üzerinden pek çok yan hizmetin tek platform üzerinden alınmasını sağlıyor ve hizmetlerin tamamının içeriği böylece piyasa oyuncuları nezdinde net oluyor.

7. Vergisel Yükler

Mevzuattaki mevcut düzenlemeler, piyasadaki sınırlı işlem hacmi ve doğal gaz ticareti kapsamında öngörülen ağır vergisel yükler nedeniyle yeni teşebbüslerin pazara girişleri zor. Özellikle dağıtım sözleşmeleri özelinde öngörülen damga vergisi yükümlülükleri, piyasada caydırıcı bir unsur olarak kabul ediliyor. Bu doğrultuda, doğal gaz ticaretinin daha etkin ve verimli bir şekilde yapılabilmesi ve piyasanın hareketlendirilmesi için, doğal gaz ile ilgili tüm işlemler bakımından damga vergileri kaldırılabilir veya en azından indirimli bir oran üzerinden tahakkuku sağlanabilir. 

8. Eksik Pazar Payı Düzenlemeleri

Kanun'un 4(b) maddesi uyarınca herhangi bir ithalatçı şirketin, ithalat yoluyla temin ettiği yıllık doğal gaz miktarı, Kurumca belirlenecek cari yıla ait ulusal gaz tüketim tahmininin %20’sini aşamıyor. Bu hükmün temel amacı, piyasaya yeni teşebbüslerin girmesi ve piyasada etkin rekabetin sağlanması. Ancak, hükümde pazar payı sınırlamaları bakımından tüzel kişiliğin esas alınması bazı sorunlara yol açabiliyor. 

Nitekim, hüküm kapsamında öngörülen %20’lik sınır ile piyasada en az beş şirketin aktif rekabet etmesi teşvik edilmekte, ancak mevzuat bu şirketlerin aynı gerçek kişi/kişiler tarafından kontrol edilmesi suretiyle rekabetin ortadan kaldırılmasına yönelik herhangi bir tedbir öngörmemekte. Bu eksik düzenlemeyi gidermek için, pazar payı sınırlandırmalarını tüzel kişilik yerine rekabet hukuku mevzuatında öngörüldüğü şekilde kontrol unsuruna bağlamak değerlendirilebilir.

9. Muğlak Depolama Lisansı Koşulları

Kanun’da depolama faaliyeti yapmak üzere lisans başvurusunda bulunan teşebbüsler için aranan koşullar arasında teknik ve ekonomik yeterlilik gibi belirli unsurlara yer verilmiş durumda. Ancak, bu unsurlar objektif kriterlere bağlanmamış olup, kapsamları oldukça muğlak. Depolama lisansı alınması noktasındaki rekabette tüm şirketlerin eşit fırsatlara sahip olması ve şeffaflık sağlanabilmesi için, ilgili teknik ve ekonomik yeterlilik koşullarının mevzuatta detaylıca düzenlenmesi değerlendirilmeli. 

10. Üçüncü Kişi Erişim Rejimi Oluşturulması

Türkiye gaz piyasasında özellikle iletim ve depolama alanlarında potansiyel yatırımcılar için daha efektif bir üçüncü kişi erişim rejimi oluşturulmalı ve üçüncü kişilerin doğal gaz şebekesine erişiminin önü açılmalı. İletim şebekesine erişim taleplerinin reddi, yalnızca yeterli kapasiteye sahip olamama, üçüncü kişilerin sisteme girişleri halinde yükümlülüklerini yerine getirememe veya mevcut sözleşmeleri nedeniyle ciddi mali ve ekonomik tazminatlara mahkûm olma gibi durumlar söz konusu olduğunda reddedilmeli. 

11. Miktar Devri Uygulamasının Etkinleştirilmesi

Kanun'un Geçici 2. maddesi miktar devri konusunda ithalat lisansı sahibi şirketlere, (i) BOTAŞ tarafından yapılacak ihaleyi kazanmak, (ii) BOTAŞ’ın tüm yurtdışı mükellefiyetlerini yerine getirmeyi kabul etmek ve (iii) alım fiyatını sözleşme fiyatının üzerinde belirlemek koşullarını getiriyor. Ancak, miktar devri opsiyonu satıcıdan ön izin alamayan ithalat lisansı sahibi şirketler için verimli bir yöntem olmasına karşın, pratikte miktar devri uygulaması neredeyse hiç kullanılamıyor. Bu doğrultuda, pratikte birçok farklı soruna yol açabilen sözleşme devri uygulamasının yerine, mevzuat kapsamında miktar devri uygulaması bakımından bazı mali esneklikler öngörülmesi ve bu uygulamanın teşvik edilmesi değerlendirilebilir.

12. Perakende Satışlar Bakımından Dağıtımcılara Bağlılık

Serbest tüketicilerin tedarik anlaşmaları yapabilmeleri için, tedarikçilerin dağıtımcılar ile nakliyat ve teslimat esaslarını düzenleyen anlaşmalar yapmaları gerekiyor. Ancak, serbest tüketicilerin perakende satışlar bakımından dağıtımcılara bağlılığı yüksek seviyelerde. Mevzuat ile dağıtım ve perakende kanallarının kesin sınırlarla ayrıştırılarak tüm perakendeciler için pazarın tarafsız bir noktaya çekilmesi değerlendirilebilir. 

13. Perakende Tarifeleri

Perakende satış tarifeleri hâlihazırda regüle durumda. Bu durum, perakendecilerin kendi fiyatlarını ticari stratejileri doğrultusunda bağımsızca belirleyememesine yol açıyor. Fiyatların belirlenmesi noktasına perakendecilere nihai tüketiciler zor durumda bırakılmadan daha geniş özgürlükler tanınmalı. Bu doğrultuda, mevzuattan kaynaklanan perakende doğal gaz fiyatlarındaki limitlerin kaldırılması ve tarifelerin yapısının basitleştirilmesi değerlendirilebilir. 

14. Veri Altyapısı

Doğal gaz pazarındaki veri altyapısı gelişmeye oldukça açık. Örneğin, eşzamanlı veri akışı sağlanması, sektöre birçok farklı boyutta ciddi canlılık katacaktır. Bu doğrultuda, dağıtım şirketleri, serbest tüketiciler ve BOTAŞ eşzamanlı veri akışının sağlanması için koordine olabilir ve bu kapsamda yatırım yapabilir. Ülke çapında bu tür bir veri optimizasyonu sağlanması için yeni yan düzenlemeler öngörülebilir.

15. Dağıtım Şirketlerinde Belediye Pay Sahipliği

Kanun’un 4. Maddesi gereği, EPDK’dan dağıtım lisansı alan şehir içi dağıtım şirketi, yetki aldığı şehirde bulunan belediye veya belediye şirketini sermaye koyma şartı aramaksızın, yüzde on nispetinde dağıtım şirketine ortak olmaya davet etmek zorundadır. Belediye veya belediye şirketinin dağıtım şirketinin davetini kabul etmesi halinde ise, belediye veya belediye şirketinin pay sahipliği hususunda özellikle sermaye artırımı işlemlerinde Kanun’un muğlak kalması sebebiyle yorum sorunları çıkmaktaydı. 

Şöyle ki, rüçhan haklarının kısıtlanmadığı bir sermaye artırımında belediyenin sermaye koyma borcunu karşılayıp artırıma katılmadığı durumda belediyelerin paylarının sulanma etkisine tabi olup olmayacağı tartışmalıydı. EPDK yeni bir kararıyla bu konuya açıklık getirmiş oldu ve belediyelerin sermaye artırımına katılmadığı durumlarda sulanma etkisine maruz kalmayacağını düzenledi.

EPDK’nın bu konuda her ne kadar muğlaklığı kaldırmaya yönelik adım atmış olması olumlu da olsa, doğal gaz dağıtım şirketlerinin işlem konusu olduğu birleşme-devralma veya halka arz işlemlerinde içeride her hâlükârda %10 oranında bir pay sahibi kalması ve söz konusu pay sahibinin herhangi bir mali külfete katlanmaması sebebiyle eleştirilebilir bir durum. Öte yandan sulanma etkisinin önüne geçebilmek için belediyeye tekabül eden sermaye koyma borcunun da mevcut ortaklardan karşılanması gerekeceği düşünülebilir ki bu da belediye hariç ortakların aleyhine bir durum teşkil etmekte.

16. Dağıtım Şirketlerinin Altyapı GYO Statüsü

Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş., 2016 yılının Şubat ayında Sermaye Piyasası Kurulu’nun Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (III-48.1) uyarınca bir altyapı gayrimenkul yatırım ortaklığına (altyapı GYO) dönüşmüş idi. Altyapı GYO’ya dönüşüm, kurumlar vergisinden muafiyet sağladığı için söz konusu dönüşüm diğer doğal gaz dağıtım şirketleri için de cazip bir imkan haline gelmişti. 

Öte yandan dönüşümle birlikte zorunlu olan halka arz süreci içerisinde ise Maliye Bakanlığı’nın 1 Aralık 2017 tarihli ve 30257 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 13) uyarınca altyapı GYO’ların kurumlar vergisi muafiyetinden faydalanamayacağı belirtilmiştir. Bu konuda SPK mevzuatı ile vergi mevzuatı çelişmekte olup, EPDK, SPK ve T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bir araya gelerek bu konuda bir mutabakata varması faydalı olacaktır.

17. Lisanslı Şirketlerin Yatırım Kısıtlamaları

Doğal Gaz Piyasası Lisans Yönetmeliği Madde 44 hükmü, lisans sahibi tüzel kişilerin kendi faaliyet alanı dışında faaliyet gösteren tüzel kişilerden sadece birine iştirak edebileceği fakat ayrı bir şirket kuramayacağı yönünde kısıtlama getirmektedir. İştirak ederken ise kontrol etmemek esastır. Dağıtım şirketlerinde ise kendi faaliyet alanında faaliyet gösteren tüzel kişilerden birine iştirak edebilme imkânı verilmiş olup, bu imkân da EPDK onayına tabi kılınmıştır. Dolayısıyla dağıtım hariç şirketler kontrol etmeme şartıyla sadece kendi faaliyet alanı dışında faaliyet gösteren şirketlere iştirak edebilmekte, dağıtım şirketleri ise buna ek olarak dağıtım işiyle iştigal eden başka bir şirkete EPDK onayına tabi olarak iştirak edebilmektedir.

Bu kısıtlama, özellikle dağıtım şirketlerinin dağıtım hizmetine yardımcı veya yan hizmetler yürüten şirketlere yatırımlarına kısıtlama getirebilmektedir. Örneğin dağıtım şirketinin sayaç üretim, bakım, onarımı yapan bir şirkete veya diğer dağıtım şirketlerine teknik yardım sağlamak üzere kurulabilecek bir şirkete yapacağı yatırımda yukarıda bahsi geçen kısıtlamaya uyulması gerekecektir. Bu da özellikle dağıtım şirketlerinin faaliyet alanı dışındaki yardımcı veya yan alanlarda büyüme imkânlarını kısıtlamaktadır.

Sonuç olarak, doğal gaz piyasasının rekabetçi bir hale gelmesi için mevzuatsal çerçevenin doğru çizilmesi gerekiyor. Doğal gaz ticaretinin koşullarını ana hatlarıyla ortaya koyan ve sektörün taleplerini doğrudan karşılayacak gelişmiş bir mevzuat altyapısına ihtiyaç var. 

Nitekim, Kanun’un yürürlüğe girmesi ile hedeflenen liberalizasyon süreci kısmen gerçekleşmiş olsa dahi, piyasanın iyileştirilmesi ve yeni hedeflerin hayata geçirilebilmesi için Kanun’un tıpkı Elektrik Piyasası Kanunu ve Petrol Piyasası Kanunu için olduğu gibi güncel piyasa koşulları doğrultusunda yenilenmesi gerekiyor. Türkiye, ancak bu eksikliğin giderilmesi ile yatırımcılar tarafından mevzuat riskinin yüksek olduğu ülkeler arasından çıkabilecektir. 

Önceki ve Sonraki Haberler