1. YAZARLAR

  2. Ali Arif AKTÜRK

  3. Tam dört yıl geçti, değişen hiç bir şey yok
Ali Arif AKTÜRK

Ali Arif AKTÜRK

Yazarın Tüm Yazıları >

Tam dört yıl geçti, değişen hiç bir şey yok

ALİ ARİF AKTÜRK 

Piyasalardaki net açığa alımlar artmış olmasına rağmen ben petrol fiyatlarının yaz ortalarında bir düzeltme yapacağını ve 20-25 dolarlık bir gevşeme yaşayacağını düşünüyorum. Tabii Ortadoğu`da sıcak bir çatışma çıkmazsa...

Şöyle bir hafızalarınızı yoklayın. Bundan dört yıl önce petrol ilk defa 100 doları geçmişti. Çeşitli uzmanlar petrolün yıl sonuna doğru 200 dolarları bulacağını söylüyordu. Hatta Gazprom başkanı daha da ileri gitmiş ve petrol 250 doları bulur demişti. Yatırım bankalarının kendinden menkul uzmanları tam bugünlerde artan petrol fiyatlarının bu artış trendini sürdüreceğini, ABD’nin kuruluş yıldönümü olan dört Temmuz’da herkesin tatile çıkacağını ve petrole olan talebin artacağını ve 150 doları geçeceğini söylüyordu. ABD’de başkanlık seçimi vardı. Artışın arkasındaki neden olarak Çin ve Hindistan’ın artan talebi gösteriliyordu. Yani artışın arkasında “Peak oil” yani talep var deniyordu. 

Uluslararası Enerji Ajansı IEA bile her yıl kaleme aldığı World Energy Outlook kitabının temasını Hindistan ve Çin’e ayırmıştı. O sıralar yine piyasalar contango yani gelecekteki fiyat artışlarını satın almıştı. Açığa satışlar aşırı seviyelere ulaşmıştı ancak EIA’nın başekonomisti dahil, politikacılar, bankacılar söz birliği etmişçesine her panel, konferans, basın toplantısında Çin ve Hindistan “Peak Oil kelimelerinden başka bir şey duyulmuyordu.

O dönemde vadeli işlemlerdeki piyasayı yukarı doğru çeken spekülatif manüplasyonlara herkes bilerek ya da bilmeden alet oluyordu. Bir anda petrol 147 doları buldu ve sanki Çin ve Hindistan’ın talebi bir günde kesilmiş gibi aniden düşüşe geçti. ABD’de seçimler olmadan birkaç hafta önce bir anda petrol fiyatları yarıya, hatta 1/3 e düşmüştü. Çin ve Hindistan’ı gerekçe gösterenler bir anda ortadan kaybolmuştu.

2012 yılında ise bu sefer “geopolitik riskler” jargonda konuşulan iki kelime. Obama çıkıp “Ortadoğu’daki tansiyon petrol fiyatlarının yukarı seyretmesine neden oluyor. Ortadoğudaki tansiyon petrol fiyatlarını 20-30 $/varil arttırıyor” diye açıklıyor. Karizmatik bayan IMF Başkanı Christine Lagarde de basın toplantısında “İran arzı kesilirse yüzde 20-30 luk bir artış olur” diyerek piyasaların ekmeğine yağ sürüyor.

S&P ise petrol fiyatlarında düşüş olursa Rusya’nın kredi notunu düşürürüz diye açıklama yapıyor. Batılı kurumlar sanki ağız birliği etmişçesine petrol fiyatlarının yukarı doğru seyretmesi için elinden geleni yapıyor. Buna karşılık artan petrol fiyatlarından dolayı bu sene cebine ilave olarak 1,2 trilyon dolar fazla para girecek olan OPEC Genel Sekreteri El Badri ise sanki OPEC Genel Sekreteri değil de OECD Genel Sekreteriymiş gibi “100 dolar OPEC için beklentileri karşılayan makul bir seviye, geopolitik risk kelimeleri spekülasyon ve hedging için iyi bir enstrüman, mevcut durum uluslararası petrol pazarları ve finansal piyasalar için mükemmel fırtına (perfect storm)” diyerek volatil bir petrol piyasasından dolayı rahatsızlığını dile getiriyor. 

Şu anda petrol piyasaları yine contango, yani fiyat artışını satın almış durumda. Açığa alımlarda net pozisyonlar petrol fiyatlarına paralel olarak artmış durumda. Aynı durum diğer emtialar içinde geçerli. Petrol ile birlikte gıda, değerli metallere de ciddi bir fon akışı sözkonusu. Bernanke, üçüncü genişleme paketinden söz edip piyasaları dolara boğarken ve faizleri arttırmama konusunda israr ederken piyasalara çıkan böylesi sınırsız dolar, vadeli işlemler piyasalarına kayıyor.

ABD işsizlik oranını azaltmak ve büyüme oranını yüzde 2.2 hedefine ulaştırmak için Avrupa’nın sırtına basıyor. Aslında artan dolar ve artan petrol fiyatları sonucu petrol üreticisi ülkelerde oluşan trilyonlarca dolar en başta Çin’in işine yarıyor ve büyümesine devam etmesine neden oluyor. Çin üretimine ve müteahhitlik faaliyetlerine Arap ülkelerindeki sınırsız para ve ABD’nin 2011 yılında büyümeye geçmesi çok yarıyor. Çin’in ve Hindistan’ın devam eden hızlı büyümesinin en temel nedenlerinden birisi artan petrol fiyatlarıdır.

Aynı durum aslında Türkiye içinde geçerli. Ortadoğu’daki sınırsız doların bir kısmı cari açığın finansmanını sağlıyor. Yine İran ambargosu Türkiye’nin işine yarıyor ve İran’dan ithal edilen doğalgaz ve ham petrolün bedelleri TL olarak Türkiye’de Halkbank’ta kaldığı gibi İran’ın yapmış olduğu ithalat da Türkiye üzerinden İran’a ulaştırılıyor.

Türkiye’de son dönemde yeni kurulan şirketlerin önemli bir bölümü İran ile doğrudan ya da dolaylı şirketler olduğu da yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye böylece ihtiyacı olan ham petrolü İran’dan piyasaya göre iskontolu aldığı gibi, parasını da Türkiye’den ihracat olarak bir nevi barter yaparak karşılıyor.

Piyasalar petrolde artışı satın almış olmasına yani contango olmasına rağmen, piyasalardaki net long pozisyon yani net açığa alımlar artmış olmasına rağmen ben petrolün yılın ikinci çeyreğinin sonunda veya üçüncü çeyreğin içinde yaz ortalarında bir düzeltme yapacağını ve 20-25 dolarlık bir gevşeme olacağını düşünüyorum. Tabii ortadoğuda sıcak bir çatışma olmazsa.

Bugün petroldeki her 10 dolarlık artış ABD’nin büyüme hızında binde 20’lik bir küçülmeye neden olmaktadır. Bugün ABD’nin doğu kıyısında benzinin galonunun fiyatı 4 doları geçmiştir. ABD’de bu yıl yapılacak seçimlerde bile seçim meydanlarında benzin fiyatları konuşulmaya başlandı. Cumhuriyetçi aday Newton Leroy Gingrich seçilirse benzinin galonunu 4 dolardan, 2,5 dolar düşüreceğini söz vermeye başladı. Dolayısıyla Wall Street’in cebi yaza kadar iyice dolduktan sonra bence bir anda backwardation`a geçip short pozisyonları arttıracaklarını düşünüyorum. Aksi takdirde Obama’nın ikinci kez seçim kazanmasının imkanı kalmaz. 

Kendi ülkemize döndüğümüzde ise artan petrol fiyatlarını nasıl avantaja çevirebileceğimizi düşünsek daha iyi olur. OPEC in bu yıl ki petrol geliri 1,2 trilyon dolar olması beklenmektedir. Petrol fiyatlarına etkimiz yok. Elimizden birşey gelmiyor ama elimizden gelebilecek bazı şeyler var. MENA ülkelerinde, OPEC ülkelerinde ve Rusya da oluşan cari fazlayı yatırımcı olarak Türkiye’ye çekmemiz gerekiyor. Bunun yolu da siyasi, ekonomik ve ticari riskleri minimize ederek uygun yatırım iklimini tesis etmekten geçiyor.

Ayrıca Türk müteahhitleri için petrol üreticisi ülkelerde ciddi fırsatlar bulunmaktadır. Rekabet avantajlarını kazanmaları gerekmektedir. Özellikle Eximbank’ın güçlendirilmesi gerekmektedir. Bankaların müteahhit şirketlerin kredi limitlerini arttırmaları ve Hazine’nin de bu kredi limitlerinde yurtdışındaki ülkelerin siyasi (Sovereign risks) risklerini sigorta edici mekanizmalar geliştirmesi gerekmektedir.

Öte yandan dış borç stoku yükselmiş Türk özel sektörünün artık yanlarına özkaynağı ile birlikte gelecek yabancı ortak almaları ya da borsaya daha yaygın bir biçimde açılma zamanı gelmektedir. Bunun için bilanço ve faaliyetlerini uluslararası standartlarda parlatıp anlatabilecekleri danışmanlara ihtiyaçları bulunmaktadır.

Vakit kaybetmeden şirketlerini ve projelerini makyajlama faaliyetlerine piyasada bolluk varken başlamaları ve kredi yüklerini bir nebze olsun düşürmeleri gerekmektedir. Siyasi iradenin ise zaten uluslararası ölçekte artmış olan risk ortamını en azından iç piyasada azaltıp yeni Anayasa hazırlama öncesi toplumun her kesimine elini uzatması ve riski arttırıcı gerginliklerden uzak durması gerekmektedir.

Twitter: @aliarifakturk

Önceki ve Sonraki Yazılar