1. YAZARLAR

  2. Dr. Nejat TAMZOK

  3. Yüksek güvenlikli bir enerji etkinliği
Dr. Nejat TAMZOK

Dr. Nejat TAMZOK

Yazarın Tüm Yazıları >

Yüksek güvenlikli bir enerji etkinliği

Elektronik postamı açtığımda, Marmara Üniversitesi’nden gençlerin mesajını gördüm. Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu tarafından düzenlenen "Enerji Günleri" isimli etkinlikte bir sunum yapmak üzere Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Yerleşkesi’ne davet ediyorlardı.

Çok fazla tereddüt etmedim. "Dünya’da ve Türkiye’de Kömürün Geleceği" başlıklı bir sunum hazırladım ve İstanbul’un yolunu tuttum.

Gece Kadıköy İskelesi’ne yakın Deniz Otel’de kaldım. Sabah kahvaltıdan hemen sonra üniversiteye doğru yola koyuldum. Yerleşke, otele kuş uçuşu yaklaşık bir kilometre mesafedeydi. Yürümeyi tercih ettim.

Yerleşkenin ana binası, biri İtalyan diğeri Fransız iki mimar tarafından tasarlanmış son derece görkemli bir yapı. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ismi altında tıp fakültesi olarak inşa edilmiş. Yapımına, Sultan II. Abdülhamit döneminde 1894 yılında başlanmış. Yapının ortasında büyük dikdörtgen bir avlu ve avlunun dört kenarı boyunca geniş koridorlar var.

Sonradan edindiğim bilgilere göre; yapının duvarlarında Hereke ve Bilecik’den getirilen renkli granitler kullanılmış. Harç için Marsilya’dan su kireci getirilmiş. Metal kısımlar Belçika’dan alınmış, metal çerçeveli pencereler Viyana’da hazırlatılıp getirilmiş. Böyle bir binada üniversite eğitimi yapmanın, öğrenciler için bir şans olduğunu düşündüm.

Yerleşkenin giriş kapısı, GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’ni geçince hemen sol tarafta kalıyor. Demir parmaklıklı kapıya geldiğimde biraz şaşırdım. Bahçede çok sayıda çevik kuvvet polisi vardı. Siyah pantolon, siyah çelik yelek, siyah botlar, palaska, belde silah ve biber gazı.

Bir olay var diye düşündüm. Kapıda, iki özel güvenlik görevlisinin beklediği güvenlik kulübesini o sırada fark edebildim. Tam kulübeye doğru yönelmişken, etkinliği düzenleyen öğrencilerden biri yanıma geldi. Etkinliğin yapılacağı Reşat Kaynar Salonu’na kadar bana refakat edeceğini söyledi. Olay yokmuş. Her günkü olağan güvenlik önlemleri böyleymiş. Biraz rahatladım.

Bahçe kapısından ana bina kapısına kadar olan beş altı metre mesafeyi yoğun çevik polis kordonu altında geçtik. İki yanında ikişer sütun, kemerli granit kapıdan girdiğimizde bizi dört özel güvenlik görevlisinin bulunduğu bir banko karşıladı. Kimlik istendi. Deftere kayıt yapıldı. Üzerim dikkatlice arandı. Son olarak, sensörlü kapıdan da geçtim ve kendimi ilk koridorda buldum.

Yüksek tavanlı geniş bir koridor ve bu koridora açılan çok sayıda irili ufaklı salon. Duvarlardaki resim ya da işlemelere biraz daha yakından bakmak ilginç olabilirdi ama koridorda bekleyen özel güvenlik görevlisi dikkatimi dağıttı. Keyfim kaçtı.

Daha sonra geçtiğimiz iki uzun koridorun duvarlarıyla hiç ilgilenmedim. Her ikisinde de birer güvenlik görevlisi bekliyordu.

Salonun girişinde diğer gençler karşıladı. Bir süre çay içip sohbet ettik. Çok güzel bir program hazırlamışlar. İlk oturuma üç sunum planlamışlar. 1) Kömür, 2) Petrol ve Türevleri 3) Hidrojen ve Borlu Yakıt Sistemleri.

Daha sonra Akıllı Binalar, üçüncü oturumda ise Güneş Enerjisi, Rüzgar Enerjisi ve Hidrojen Teknolojileri başlıkları... Günün sonunda ise Türkiye’deki Enerji Politikaları ve Dünyadaki Yeri başlıklı bir forum.

İkinci gün ise; "Yenilenebilir Enerji Kapsamında Biyoenerji", "Enerji Verimliliği", "Hidroelektrik Santrallar" ve "Nükleer Enerji" başlıklı dört oturum sonrasında "HES ve Nükleer Enerji Santralları" başlıklı bir forum daha...

İlk sunum benimdi. Salona girerken içeride oturan iki güvenlik görevlisi dikkatimi çekti. Acaba konuya mı ilgi duydular diye öğrencilere sordum. Yok dediler. Her zamanki güvenlik önlemlerindenmiş.

İstanbul’da tarihi bir yapının içerisinde, ilk mezunlarını 1887’de vermiş, ülkemizin en köklü eğitim kurumlarından biri. Üç bine yakın öğretim elemanı, yetmiş binin üzerinde öğrencisi bulunan bir üniversite.

Ve bir meslek sahibi olabilmek, dünyayı anlayabilmek, dünya ile bütünleşebilmek talebi olan ve tüm bunlara sonuna kadar hakları da olan bir gençlik. Bir gençlik, ancak bu kadar potansiyel suçlu olarak görülebilir ve ancak bu kadar tedirgin edilebilir. Buna kimsenin hakkı olmamalı.

Üniversitede öğrencilik dönemimin bir bölümü 1980 askeri darbesinin hemen ardından Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde geçti. Okula her girişte jandarmanın aramalarını, yerleşke içerisinde ikişerli ya da manga düzeninde gezen jandarmaları dün gibi hatırlıyorum.

Özgür üniversite, düşüncelerini tedirgin olmadan dile getirebilen bir gençlik, özgür bir ülke hayallerinin kurulduğu o günler bugünden çok da farklı değildi.

Sunumumu tamamlayıp benden sonraki sunumları dinlemek üzere yerime döndüm. İlk oturum tamamlanıp ara verildiğinde bir kahve aldım. Öğrencilerle sohbet devam etti. İkinci kahvemi alıp salona girme düşüncesindeydim ama kapıda özel güvenlik görevlisi önümü kesip salona kahveyle giremeyeceğimi söyledi.

Kahveyi bıraktım. O gün öğlene kadar olan sunumları ilgiyle izledim. Konular gayet iyi seçilmiş, her konuya son derece yetkin uzmanlar davet edilmişti. Sunumlar, ses düzeni, teknik sistemler son derece mükemmeldi. Salon doluydu. Çoğunluk kimya mühendisliği ve biyomühendislik öğrencisiydi. Sunumlara olan ilgi, sorulan sorular, verilen cevaplar, tartışmalar son derece düzeyliydi.

Öğlene kadar olan program tamamlandığında gençlere teşekkür edip izin istedim. Özel güvenlik görevlileriyle dolu koridorlardan hızla geçerken artık koridorun duvarları ya da tavanı bana pek fazla bir şey ifade etmiyordu. Ana kapıdan bahçeye geçtim. Bahçedeki çevik kuvvet polisinin sayısı öğrencilerden fazlaydı. Demir kapıdan çıkıp hızla uzaklaştım.

Ankara/Mart 2014

e-Posta: nejattamzok (at) yahoo.com

Önceki ve Sonraki Yazılar