1. YAZARLAR

  2. Mehmet KARA

  3. Herkesin enerjisi kendine…
Mehmet KARA

Mehmet KARA

Yazarın Tüm Yazıları >

Herkesin enerjisi kendine…

Son 4-5 yıldan bu yana küresel enerji arenasını toptan etkileyen en önemli gelişmelerden biri ABD’deki kaya gazı devrimi olarak gösterilir. 

Çünkü enerji kaynakları arasındaki ilişki bir nevi bileşik kaplar teorisi çerçevesinde ilerler. Hızla artan doğalgaz üretimi, petrolün ABD’deki toplam enerji tüketimi içindeki payını aşağı çekmekle kalmadı, ülkeyi gaz ithalatçısı konumundan, ihracatçısı konumuna taşıdı. 

Bu gelişme, küresel sıvılaştırılmış LNG pazarındaki fiyatları aşağı yönlü etkilediği oranda, Türkiye’nin doğalgaz (LNG) ithalat maliyetini de aşağı çekti. 

Son birkaç ayı saymazsak, geride bıraktığımız iki yılda petrol fiyatlarında yaşanan dramatik düşüşün arkasındaki nedenlerden biri de buydu. 

Ve kaya gazının bu etkileri, büyük oranda kalıcı da olacak gibi görünüyor. Çünkü hem doğalgaz üretimi artmaya devam ediyor hem de yenilenebilir enerji kaynakları daha fazla sahne aldıkça fosil yakıtlar belini doğrultmakta zorlanıyor, zorlanacak.  

Bu gelişmelerden en çok etkilenen ülkelerden biri hiç kuşkusuz Rusya. Dünyanın en büyük doğalgaz üreticilerinden Rusya’da geçtiğimiz günlerde ilginç bir gelişme yaşandı. Enerji Günlüğü’nün haberine (http://www.enerjigunlugu.net/icerik/18903/rusya-dogalgazli-lokomotiflere-gececek.html) göre Moskova yönetimi, uluslararası rekabetteki en önemli kozu olan doğalgazın zayıflamasının olumsuz etkilerini bir nevi makas değişikliğiyle aşmaya çalışıyor. 

Rusya Demiryolları, tüm lokomotiflerini sıvılaştırılmış doğalgazla çalışacak şekilde dönüştürecek. Bu konuda en büyük destekçisi ise Rus doğalgaz devi Gazprom’dan başkası değil! 

Ülkenin, dünyanın en büyük demiryolu şebekelerinden birine sahip olduğu düşünülürse, bunun ne anlama geldiği daha kolay anlaşılabilir. 

Yani görünen o ki, uluslararası rekabet gücünü koruma arayışındaki Rusya, elindeki imkanları gözden geçirdikten sonra doğalgazın kullanım alanını yaygınlaştırmayı bunun en önemli yollarından biri olarak görüyor. 

Üstelik petrol türevlerine göre atmosfere daha az zararlı gaz salacağından, Paris İklim Sözleşmesi’ndeki taahhütlerini yerine getirmede de eli rahatlayacak. 

Yani aslında Rusya “Madem fiyat dalgalanmaları yüzünden elimdeki gazı ve petrolü satarak uluslararası rekabette kalıcı şekilde güçlü olamıyorum, o halde ben bu enerji bolluğunu, diğer alanlardaki rekabet gücümü artırmak için kullanayım” diyor özetle.  

Peki Türkiye bundan nasıl bir ders çıkarabilir? 

Şöyle desek yanlış olmaz sanırım: 

Madem Türkiye uluslararası arenada rekabet gücünü artırmak istiyor, o halde en önemli üretim girdilerden biri olan enerjideki dışa bağımlılığını azaltabilmek için yerli kaynaklarını devreye sokmalı. Ama kaynağın yerli olması yetmez, maliyetinin de düşük olması lazım. Bu da, çıkarması da belli bir enerji kullanımını gerektiren kömüre değil, rüzgar, güneş, biyokütle ve jeotermal gibi hem yerli hem yenilenebilir kaynaklara odaklanma zorunluluğunu önümüze koyuyor. 

Sonuç itibariyle, herkesin enerjisi kendine! 

Nasıl ki yemek yaparken seçeneklerin elindeki malzemelerle sınırlıysa, ekonomine de elindeki malzemeye göre yön vermen en doğrusu olacaktır Türkiye! 

Önceki ve Sonraki Yazılar