1. YAZARLAR

  2. Mehmet KARA

  3. Çin`in enerjisi, enerjinin Çin`i!
Mehmet KARA

Mehmet KARA

Yazarın Tüm Yazıları >

Çin`in enerjisi, enerjinin Çin`i!

ÇİN İZLENİMLERİ (MEHMET KARA)
Türkiye`den bir grup gazeteci, 29 Mart-3 Nisan 2013 tarihleri arasında, güneş paneli üreticisi Yingli Solar`ın davetlisi olarak Çin`i ziyaret ettik. Başkent Pekin`e ve oradan da 160-170 kilometre Güneydoğu`ya doğru, Baoding şehrine gittik. Baoding`e gittik, çünkü davet sahibi şirketin merkezi ve en önemli üretim tesisleri orada... 
Çin`le ilgili pek çok şey yazılmış çizilmiştir. Ama biz de izlenimlerimizi yazsak fena olmaz diye düşünüyorum. Hem ekonomik, hem siyasal hem sosyal açıdan Çin`in nasıl bir ülke olduğunu bir gidişte anlamak ve anlatmak mümkün değil. İlk kez gidiyorum ve kafamda bu ülkeyle ilgili ister istemez bir algı mevcut. Şaka değil, bir kere Çin dünyanın en kalabalık ülkesi. Ayrıca ABD`nin ardından en büyük ikinci ekonomi... Her ne kadar eskisine göre algılar gerek bu ülke için gerekse ekonomik, sosyal vepolitik bir sistem olarak komünizm için epey değişse de, Çin hala komünist bir ülke. Tabii ben ideolojik, politik ve felsefi değerlendirmelere girecek değilim...

Ama şunları belirtmeden geçmeyelim... Pekin Havalimanı, herhangi bir batılı ülkede görebileceğiniz gelişmiş havalimanlarından farksız. Hatta en iyi havalimanlarından biri desek yalan söylemiş olmayız. Gerek mimari, gerekse gelen ve giden yolculara gösterilen muamele açısından "Aaaa, burası Çin, farklı bir ülke, olacak o kadar" dedirtecek ölçüde göze çarpan bir farklılık yok. Modern bir mimari, modern teknoloji... Döviz bozdurmak için hem banka ofisleri hem de otomatik makineler hizmette. 

Daha eski halini görmediğim için bilmiyorum ama şehrin üzerinde 2008 yılında burada yapılan Olimpiyat Oyunları`nın bir etkisi olmuştur mutlaka. Havalimanı ve spor tesisleri başta olmak üzere kentin gerek fiziki, gerekse sosyal yapısı gerek hazırlık aşamasında gerekse sırasında ve sonrasında Olimpiyat Ruhu`ndan etkilenmiştir kesinlikle...
Başlıyoruz... İzlenimlerimi, kısa notlar halinde yazmaya çalışıyorum.

SIFIRI BİLİYORLAR AMA ZEMİN KAT YOK
Binalarda zemin kat yok... Bizdeki 0 (sıfır ya da zemin) katlar, orada 1 olarak geçiyor. Sakın Romalılar gibi sıfırı (0) bilmediklerini sanmayın (Roma rakamlarının bugün kullandığımız rakamlardan farkının arkasında, o tarihlerde sıfıra (0) henüz bugünkü gibi bir rolün yüklenmemesi yatıyormuş, daha doğrusu sıfır henüz keşfedilmemiş), kimi durumlarda etkisiz eleman olan ama aslında çok büyük öneme sahip bu rakamı başka yerlerde kullanıyorlar.

ALATURKA TUVALETLER VAR
Elektrik prizleri görüntü olarakbiraz farklı ama bizdeki cihazların şarj fişlerine de uygun...
Yakınlarda restoran falan varsa etrafta bize ağır gelebilecek bir koku oluyor genellikle...
Ortak mekanlarda alaturka tuvaletler bulunuyor. Konakladığımız oteldeki klozetler, batılı ülkelerdekinin aynısı. Yani Türkiye`dekinden farklı olarak, klozetlerde taharet muslukları yok. Ancak kaldığım odadaki klozetin yanında, nasıl kullanılacağını tam kestiremediğim ama hacet sonrası iş görmek üzere koyulduğunu düşündüğüm, bizdeki telefon tipi duşlara benzeyen bir şey vardı. Nasıl kullanılabileceğine dair tam bir sonuç çıkaramadım.

BOY ORTALAMASI FARKI
Otellerdeki klozetler genellikle biraz alçak. Boy ortalamasının düşük olmasıyla ilgili bir durum olsa gerek. Gördüğümüz kadarıyla Çinlilerin boy ortalaması dünya ölçülerinin altında. Bu durum, Türkiye`ye dönüşte hediyeler alırken beni tereddüde düşürdü. Davet sahibi Yingli Solar şirketinin bizlere hatıra niyetine sunduğu, aslında fabrikalarında çalışan işçilerin üniforması gibi bir giyside de aynı şey oldu. XXL ölçülerindeki kıyafet bizim XL ölçülerinin bile altındaydı desem yeridir.

HAVA KİRLİLİĞİ VAR
Başkent Pekin`de hava kirliliği var. Nisan ayı başı itibariyle görüş mesafesi az... Sokaklarda, caddelerde maskeyle dolaşanlara rastlanıyor. Gitmeden önce yanımızda bulundurmamız gereken şeyler arasında maske de sayılmıştı. Diğerlerinden bazıları da şemsiye, mide ilacı ve gribal rahatsızlıklara karşı ilaç ve vitamin desteği idi.

YANGIN KULESİ YERİNE YANGIN KAZANLARI
Yasak Şehir denilen ve Pekin`in tam ortasındaki İmparatorluk Sarayı görülmeden geçilmemesi gereken yerlerin başında. Burayı sindire sindire ziyaret etmek isterseniz, bir tam gün ayırsanız bile vakit yetmeyecek kadar büyük bir yer. Toplam büyüklüğünün 9 bin 999 metrekare olduğu söyleniyor. Saray`ın içinde koca koca tunç/döküm kazanlar var. Sayıları tam 308 adet imiş. Ne işe yaradıklarını, ne amaçla orda bulunduklarını öğrenmek beni bir anda üniversiteyıllarıma götürdü. Aklıma, bizim İstanbul Üniversitesi`nin Beyazıt Kampüsü`nki o tarihi kule geldi: Öğrencilik hayatımız boyunca her gün önünden geçip de bir kez olsun içine giremediğimiz, Beyazıt Yangın Kulesi. Bildiğim kadarıyla 2000`li yıllarda bu kule ziyarete açılsa da gidip görmek henüz kısmet olmadı. İlk fırsatta İstanbul`u bir de bu kulenin tepesinden görmek istiyorum doğrusu...

TULUMBACI KAZANLARI

Yasak Şehir içinde gördüğümüz kazanlar, bizim resmi dairelerde, okullarda bulunan yangınla mücadele kovalarının Çin İparatorluk Sarayı versiyonu imiş meğer. Saray`daki o eşsiz el işçiliği ile süslenmiş binaların pek çok bölümü ahşap malzemelerden yapılma. Yangını önceden ve uzaktan bile görüp bir an önce müdahale edebilmek için Beyazıt Kulesi`nin bir versiyonunu yapmamışlar. Çünkü burası büyük dediysek, İstanbul`un suriçi bölgesi kadar da değil. Kule yerine, Saray`ın çeşitli yerlerine içi su dolu bu kazanlardan koymuşlar. Geçmişte, İmparatorların zamanında, İstanbul`daki Osmanlı İtfaiyesi olan Tulumbacılar`ın benzeri bir ekip de istihdam edilmiş olmalı, bu şimdinin Yasak Şehri`nde...

ARAÇ PARKI BİZDEKİNE BENZER
Trafikteki araç profili Türkiye`dekinden çok farklı sayılmaz. Avrupa markaları, özellikle Audi ve
Volkswagen oranı oldukça yüksek. Japon Toyota ve Güney Koreli Hyundai de öne çıkıyor. Amerikan arabaları da var tabii. Ford ve Chevrolet mesela... Çok marka var dedik ya, bunların çoğunun burada üretilen araçlar olduğunu söylemek lazım. Çin`de üretilmeyenleri, arkalarındaki yazılardan anlamak mümkün deniliyor. Ama bunun için özel bir dikkat gerekiyor dense yeridir. Bir de niye ilgileneceksiniz ki zaten? Türkiye`den en önemli fark, Renault marka araç oranının düşük olması desek yanılmış olmayız herhalde...

BENZİNCİ YOK MU BURDA?
Toplam beş günlük seyahatimizin ilk üç gününde neredeyse hiç benzin istasyonu görmediğimizi farkettik.Ama dönüşümüze 15 saat falan kala, gerek Baoding şehrinin çıkışında gerekse yol üstünde akaryakıt istasyonları gördük. Bunun nedeni bir yerden sonra algıda seçiciliğin devreye girmesidir, kim bilir?İlk günlerde, Türkiye`de gördüğümüz markaların ve bir de latin alfabesiyle yazılmış yazıların, tabelaların bulunmaması, ortalık yerdeki benzincileri görmemizi, fark etmemizi engellemiş olmalı.

ARAZİ BOL, HEPSİ İŞLENİYOR
Pekin`in yaklaşık 150-170 km güneydoğusundaki Baoding şehrine karayoluyla gidip gelirken neredeyse hiç bir dağa rastlamadık. Dümdüz uçsuz bucaksız arazi, dümdüz muntazam yollar... Ama araziler hiç boş bırakılmamış, neredeyse her metrekaresi ekilip dikilmiş...

ÇİN SEDDİ`Nİ GÖRMEDEN OLMAZ
Uzunluğu 7 bin kilometre olarak ifade edilen Çin Seddi`ni görmemek olmazdı. Başkent Pekin`den 32 kilometre uzakta bir kapıdan Çin Seddi ziyaret alanına giriş yaptık. 15-20 km gibi daha yakın noktalarda da giriş kapıları varmış, Ama ekip liderimiz, Yingli Solar Türkiye Genel Müdürü Uğur Kılıç, en iyi noktalardan biri olsun diye biraz uzakta olanını tercih ettiklerini söyledi.

SURLARA TELEFERİKLE ÇIKILIYOR
Çin Seddi`ne ziyaret alanı ve kapısı dedik. Girişler kontrollü. Dağların tepesine, zirvelere inşa edilmiş bu yılan gibi o tepeden ötekine uzanan surların ortasında yer yer düz yollar ama çokça da en yatayından en dikine merdivenler var. Tabii bu bizim yürüdüğümüz kısımdaki durum idi. Yine de Ufuk çizgisine kadar uzanan surlardan anladığım kadarıyla bu Çin Seddi`nin geneli için de söylenebilir.
Surlara ve üzerinde bulunan kule benzeri noktalara yürüyerek ulaşmak belki mümkün ama o kadar dik yokuşu tırmanmayı çoğu kimsenin gözü kesmiyor. Biz de teleferikle çıktık.

NE ÇEKTİNİZ BE ŞU MOĞOLLAR`DAN!
Çin Seddi`nin bulunduğu zirvelere kadar çıkmak bile başlı başına bir iş. "Buraya kadar çıkan adam, seddi de aşar be, boşuna kendinizi yormuşsunuz bunları yapmak için kardeşim" diyesi geliyor insanın. Tabii bir de Yalan Dünya dizisindeki Vasfiye Teyze`nin ifadesiyle Çinliler`e dönüp iki de bir "Siz de ne çektiniz be şu Moğollar`dan!" diye espri yapası geliyor insanın. Ama samimiyetimiz o kadar ilerlemedi. Hem zaten onların gözünde Moğollar hâlâ canavar ve öcüymüş biraz. Hiç belli olmaz, Cengiz Han`ın acısını bizden çıkarmaya kalkarlar, neme lazım!

ZİRVEDEN İNİŞ KAYDIRAKLA AMA...
Batılılar`ın Great Wall, Çinliler`in ise uzun yol anlamına gelen ama benim bir türlü öğrenemediğim bir kelimeyle adlandırdıkları Çin Seddi surlarına ulaşmak için zirveye çıkışın görünen iki yolu var. Patikalardan yürümek ve teleferik. Ama inmenin üç yolu bulunuyor. Patikalardan yürümek, teferiğe binmek ve bir de yuvarlanarak inmek! Şaka şaka. Üçüncü yolu kayarak kat ediyorsunuz. Eski Dahiliye Vekilimiz İNŞ, bu yöntemi yukarıya doğru kullanmanın da bir yolunu önerebilirdi belki ama ben çözüm bulamadım.
Tamam, şimdi nasıl kayıldığına geliyorum. Hani bizim şu Antalya kıyılarındaki her şey dahil tatil köylerinin çoğunda bulunan su kaydırakları yok mu? İşte o kaydırakların kıvrıla kıvrıla havuzun içine kadar uzanan ve oluğa benzeyen kısmının dev bir versiyonunu düşünün. İşte öyle bir oluk-yolun içinden poponuzun altına bir kaydırak alıp kayıyormuşsunuz. Kayıyormuşsunuz diyoruz çünkü biz ziyaret ettiğimizde orası kapalıydı. Kısmetse bir dahaki sefere diyelim artık.

PAZARLIK SÜNNETTİR
Çin`e giderken ekipteki arkadaşlardan bazıları, özellikle hanımlar, alışveriş yapma konusunda istekliydi. Yok yok, kararlıydı, hatta sabırsızdı. Önceki ziyaretlerinden deneyimleri de vardı üstelik. Tabii erkeklerin alışveriş konusundaki eğilimleri ya hiç bu işe bulaşmamak ya da "Aman be, ne uğraşacağım, alalım gitsin" diye özetlenebilir. Ama erkekler olarak ekip liderimiz Yingli Solar Türkiye temsilcisi Uğur Kılıç`a çok şey borçluyuz. Onun Çin ve Pekin deneyimi, biz erkeklere, kabusumuz olan alışveriş konusunda büyük bir kolaylık sağladı. Uğur Bey`in önerisi, 6-7 istiyorlarsa, 1`e kadar indirebilirsiniz diye özetlenebilir. Ve inanılmaz bir şey, gerçekten de en ısrarlı satıcıların bile, başlangıçta kabul etmedikleri bu fiyata en sonunda razı olduklarını, alışverişten vazgeçip dükkandan uzaklaşırken arkamızdan seslenerek bizi çağırmalarından anladık. Hem de bu birkaç dükkanda tekrarlandı.

KADINLAR HER YERDE
Kadınlar, Çin`deki çoğu işte çalışıyorlarmış. Gözümüzle gördüğümüz kısımları, havalimanları, oteller ve satış tezgahları olarak özetlersek bu doğru. Kadın taksiciler bile gördük. Batılı tüm ünlü markaların hem aynı adla hem de yerel isimlerle taklidinin satıldığı alışveriş merkezindeki satış elemanlarının neredeyse yüzde 80`i kadındı. Davet sahibi güneş paneli üreticisi şirketin fabrikasındaki üretim bantlarının başında kadınlar ve erkekler sayıca birbirine yakın olarak, bir arada çalışıyorlardı.

SİGARA YASAĞI BURAYA HENÜZ UĞRAMAMIŞ
Güneş paneli üreticisi Yingli Solar`ın Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO`su Liansheng Miao, bizi başkent Pekin`in 150-160 kilometre Güneydoğusu`ndaki Baoding kentinde kurulu güneş paneli tesislerinde ağırladı. Fabrikanın her yeri güneş panelleriyle kaplı. Fabrikada düzen ve intizam hakim. Çalışanların üniformaları mavi ağırlıklı. CEO Miao`nun üzerinde de mavi bir işyeri üniforması vardı. Kendisi hem bu kıyafeti, hem de hal ve hareketleriyle bizim endüstri meslek liselerindeki teknik öğretmenleri ya da atölye şeflerini andırıyordu. Bize açıklamalar yaptığı toplantı salonunda hem kendisi hem de yardımcısı sürekli sigara içti. Sigarasını söndürür söndürmez hemen başucunda bekleyen bir görevli, izmaritin bulunduğu içi su dolu bardağı alıp yerine yenisini koyuyordu. Ben de Çin seyahatindeki Türk ekibin sigara içmeyenler grubundaydım. Ama anlattığım ortamın da etkisiyle olsa gerek, kısmetse ilk fırsatta yeniden bırakmak üzere, kaldığım yerden devam etmeye başladım.

ÇALIŞMA HAYATI
Bizim atölye şefi görünümlü CEO Miao`yu, her gün mesaiye başlamadan önce fabrika önünde askeri birlikleri andıran bir düzen içinde sabah sporu yapan, verimlilik motivasyonu alan işçilerin arasında görsem kesinlikle diğerlerinden ayırt edemezdim herhalde. Bu son cümleden de anlaşılacağı gibi, Çin`deki komünizm bu tür sembolik gibi görünen ama aslında hem günlük hayatta hem de iş hayatında yansımalarına rastlayabileceğiniz uygulamalarla hâlâ yaşıyor!

70 MİLYON ELEKTRİK ALMIYOR
Batı kelimesi bizde, Türkiye`de bambaşka çağrışımlar yapsa da binlerce kilometre batıdan gelmiş birisi olarak, ben de kendimi bu ülkenin Batılı bir ziyaretçisi sayabilirim. Sabah sporu ve şirket CEO`sunun kıyafetine ilişkin söylediklerim, özel olarak komünizm, genel olarak sistem diye ifade edebileceğimiz "düzen"e burada yüklenen anlamın, Çinliler ve Çinli yöneticiler açısından ne anlama gelebileceğine ilişkin bir ipucu verebilir. Ama Çin`in bugün küresel ekonomideki rolüne ilişkin algınızı değiştirebilecek bir başka şey daha söylemeliyim. Yingli Solar CEO`su Liansheng Miao, genel olarak bu devasa ekonominin, özel olarak da Yingli Solar gibi Çinli şirketlerin dünya ekonomisi ve küresel şirketler için ne ölçüde yıkıcı bir rakip olduğuna ilişkin soru üzerine birkaç kelam etti ki, işte hem Çin, hem Çinli şirketler algınızı değiştirebilecek bilgiler burada ortayaçıktı.Miao, "Ne tehdidi kardeşim, bizim derdimiz bize yeter, daha yapacak çok işimiz var" anlamına gelebilecek birkaç cümle etti, bilgi verdi. İşte en çarpıcı iki bilgi şunlar: Çin`de 70 milyon insan elektrik almıyor. 200 milyon Çinli, açlık sınırının altında yaşıyor. Bu sözler bana hemen, "Çin büyüyor, orta sınıf da gelişiyor. Çin sadece bir üretim merkezi değil, aynı zamanda batılılar için ciddi bir pazar" diye özetlenebilecek yüzeysel analizleri hatırlattı. Çin`i, mal satılacak büyük bir pazar olarak görme hayalleri için hâlâ erken olabilir mi?

NÜKLEER VE KÖMÜR KULLANIMI ARTACAK
Buradan da anlaşılıyor ki, Çin için en alttaki 70 milyonluk nüfusu da elektriğe kavuşturabilmek,hava kirliliği sorununa göre daha öncelikli bir konu. Aynı şey nükleer için de geçerli olsa gerek. Halen dünya yüzeyinde en çok nükleer santral inşaatının da bu ülkede olduğu söyleniyor ki bunda da şaşılacak bir şey olmasa gerek. Hatta orta vadede kömürü daha verimli ve çevreyi daha az kirletecek şekilde kullanmak ve tüm bunlara rağmen ortaya çıkacak kirliliği azaltabilmek için nükleeri devreye sokacaklarını söylemek yanlış olmaz. Çünkü tüm tehlikelerine rağmen, nükleerin en az çevre kirliliği yaratan elektrik kaynağı olduğunu düşünenlerin oranı, dünyada olduğu gibi Pekin`deki yöneticiler arasında da az olmasa gerek.

KÜLTÜR, EĞLENCE, GECE HAYATI

Kaldığımız kısa süre içinde her yönüyle inceleme şansımız olmadı ama Çin`de gece hayatına ilişkin de bir şeyler söylemek mümkün. Avrupalı, Amerikalı üniversite mezunlarının yüzde kaçı kariyer planlarının içine Çin`de çalışmayı koymuştur bilemem. İşte Çin`de eğlence ve gece hayatını düşününce aklıma gelen şeyler bunlar. Kaldığımız otelin hemen yakınlarındaki Kareoke Bar`da genç bir Avrupalı`ya, hadi ayrıntıya da girelim, Alman bir gence rastladık. Eğitimli, gelir düzeyi yüksek ama bu geliri harcayamadıktan sonra ne anlamı var. İşte bu arkadaşın yolu, gecenin bir yarısı, Türkiye`den birkaç gazetecinin bulunduğu Kareoke Salonu`na düştü. Bildiği küfürleri saymazsak, çat pat Türkçe bilgisi olsa da kendisiyle Almanca ve İngilizce konuşabilen Avrupalılar`a rastlamak onun için bulunmaz nimetti anladığım kadarıyla. Bizim söylediğimiz Türkü ve şarkılar da onun için, Uzakdoğu coğrafyasında yeterince Batılı figürlerdi sanırım. Özetle, Çin`de eğlence ve gece hayatı, bu ülkenin küresel ekonomi içindeki yeni rolünden de etkileniyor ister istemez. Bu değerlendirmeye, sadece Kareoke Bar tecrübesiyle varmadım. Boğaz kıyısındaki lüks gece kulüplerine benzer kulüplerden birine de turistik bir ziyarette bulunduk. Sözünü ettiğim Kulübün müşteri profilinde, batılı şirketlerin buralardaki temsilciliklerinde ya da merkezlerinde çalışan Avrupalı ve Amerikalılar`ın payı azımsanamaz.

THY`DE HİZMET STANDARDI: KALİTE EKİBE Mİ BAĞLI?
Çin`e THY`nin İstanbul-Pekin hattındaki direkt uçuşuyla gittik. Dönüşte yine THY ile geldik. Giderken verilen hizmet ile dönüşteki hizmet birbirinden bariz şekilde farklıydı. Yani THY`de asgari bir kalite standardı var, evet. Ama dönüşteki uçakta aldığımız hizmet, gidişteki hizmetin yanına yaklaşamıyordu. Nedeni çok basit. Ne kadar standart belirlersen belirle, kaliteyi hayata geçiren nihayetinde insan. Yani gidiş yolundaki kabin ekibi, dönüştekine beş basar desek yeridir. THY`nin dünyadaki en iyi havayolu şirketlerinden biri olduğu gerçeği ortada ama personel politikasına biraz daha önem verseler iyi olacak. Yoksa bu kalite ve güleryüz imajının yıkılması çok kolay.

Her neyse, bu Çin anlat anlat bitmez bir ülke. Aslında ziyaretimizin üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçti ve anca yazıp paylaşabiliyorum. Buraya kadar okuduğunuza göre, ilginç bulmuş olmalısınız. Ama devamı için de söz veremiyorum. Tabii Çin`de gördüklerimi ve hissettiklerimi, başka vesilelerle başka yazılarda da aktarma fırsatı bulabilirim. Saygılar.
Mehmet KARA

Önceki ve Sonraki Yazılar