1. YAZARLAR

  2. Dr. Nejat TAMZOK

  3. Enerjide değişen dengeler ve Türkiye’nin kömür politikası
Dr. Nejat TAMZOK

Dr. Nejat TAMZOK

Yazarın Tüm Yazıları >

Enerjide değişen dengeler ve Türkiye’nin kömür politikası

Sanki memlekette hiç kömür yokmuş gibi 20 yıl önce ithal kömür santrallerini kurmaya başladık, bugün sayıları 15 oldu. Kurulu güçleri dokuz bin megawatt ile Türkiye toplamının yüzde 10’una yaklaştı. Üstelik EPDK kayıtlarına bakarsak, yaklaşık dört bin megawatt daha yolda.

Geçtiğimiz yıl tükettiğimiz elektriğin beşte birini karşılayan bu santrallerdeki üretim maliyetleri, uluslararası piyasalardaki buhar kömürü fiyatlarını takip eder. Ve elbette fiyatlardaki artış bir taraftan cari açığımızı kabartır diğer taraftan vatandaşın cebini yakar. O nedenle ithal kömür fiyatları enerji dengemiz için olduğu kadar genel ekonomi için de önemlidir.

Kötü haber şu ki fiyatlar son bir yılda uçtu. Bir yıl önce tonu 50 dolar düzeyinde olan buhar kömürü fiyatları yüzde 260 artışla 180 dolar seviyelerine kadar tırmandı ve dünyanın bu en sevilmeyen emtiası son dönemde değeri en fazla artan varlıklardan biri haline geldi. Böyle olunca da zaten döviz kurlarındaki yüksek artıştan dengesi bozulan ithal kömür santral işletmecilerinin uykuları iyice kaçmaya başladı.

***

Aslında kömür fiyatları, küresel elektrik talebinin salgın nedeniyle daraldığı geçtiğimiz yılın ortalarında neredeyse son 15 yılın en düşük noktasına kadar gerilemişti. Ama kapanmaların hafiflemesiyle birlikte özellikle Asya’dan gelen talep nedeniyle hızla yükselerek bu defa son 13 yılın en yüksek seviyelerini gördü. Elektrik talebinin 2021 ve 2022 yıllarında da hızlı büyümeye devam etmesinin beklendiği dikkate alındığında, fiyatların bir süre daha yüksek seyredeceği öngörülebilir. Diğer taraftan, küresel gaz fiyatlarındaki artış ya da - alınan çevre ve güvenlik önlemleri nedeniyle - Çin’deki buhar kömürü üretiminin sınırlı tutulması gibi faktörler de bu eğilimi desteklemekte.

Bununla beraber, söz konusu unsurların, fiyatın kısa vadedeki oluşumu üzerinde etkili olacağını söylemek gerekir. İthal kömür santralleri ve genel enerji dengemiz açısından, fiyatların orta ve uzun vadedeki yönü çok daha önemlidir. Bu noktada ise küresel kömür arzı belirleyici olacaktır.

Arz tarafında, şiddeti giderek artan pek çok engel bulunmaktadır. Başta Çin ve Hindistan olmak üzere küresel kömür talebinin geleceği konusundaki belirsizlikler, daha düşük maliyetlerle üretilebilecek kömür yataklarının giderek azalması, küresel ısınma olgusunun tetiklediği iklim politikaları, yenilenebilir kaynakların yükselişi, enerji depolama teknolojilerindeki gelişmeler gibi pek çok parametre nedeniyle finans kuruluşları kömür madenciliği ve kömürlü santral finansmanından çekilmekte, ihracatçı ülkeler yatırımlarını yavaşlatmakta, pek çok uluslararası şirket kömür üretiminden vazgeçmektedir. Öte yandan, hızla yaygınlaşan karbon fiyatlandırma mekanizmaları ya da karbon vergilerinin kömür yatırımlarından kaçışı daha da hızlandıracağı açıktır. Dolayısıyla, önümüzdeki yıllarda küresel kömür arzının talepten hızlı düşmesiyle fiyatların daha da yukarılara doğru hareket etmesi yüksek bir olasılıktır ve bu durum ithal kömür yakan santrallerin önündeki en önemli riski oluşturmaktadır.

***

Önde gelen kömür tüketicisi ülkelerin son yıllarda ithalatlarını hızla düşürmeye başlamasının bu riski görmüş olmalarından kaynaklandığını düşünüyorum. Bu ülkeler arasında, Çin’den sonra en yüksek ithalatı yapan Japonya’nın kömür ithalatı son beş yılda yüzde 10 düzeyinde azaldı. Aynı dönemde ithalatın üç numarası Hindistan’daki gerileme yüzde 35, dördüncü sıradaki Güney Kore’de yüzde 8, Avrupa’nın tamamında ise yüzde 30 oldu. Dolayısıyla, pek çok ülke – içerdiği riskler nedeniyle – özellikle ithal kömür yatırımlarını yavaşlatmakta, buna karşın yerli kömür yatırımlarını bir ölçüde sürdürme yönünde tercihler kullanmaktadır. Bununla birlikte, uluslararası kömür ticaretini büyük ölçüde kontrol edebilen Çin’den sonra aynı dönemdeki en büyük ithalat artışlarından birini yüzde 11 ile gerçekleştiren Türkiye’de bunun tam tersi yönde bir tercih söz konusudur ve kömürden elektrik üretiminde ithal-yerli dengesi her yıl belirgin şekilde ithal kömürden yana değişmektedir.

Türkiye’de ithal kömüre dayalı elektrik üretiminin artarak devam ettirilmesi halinde, bir taraftan santral işletmecilerinin ciddi sorunlar yaşaması diğer taraftan artan kömür fiyatlarının elektrik faturalarına olumsuz yansımalarının olması kaçınılmazdır. Bu nedenle, enerji yönetiminin kömür politikaları üzerinde yeniden düşünmesi ve eğilimi ithal kömürden yerli kömüre döndürecek tedbirleri alması uygun olacaktır. Kömürün temiz bir yakıt olmadığını, küresel ısınmanın en önemli faillerinden biri olduğunu biliyoruz. Türkiye, elbette daha temiz enerji formlarına yönelmeli ve fosil yakıtlardan yenilenebilirlere doğru evrilmekte olan enerji dönüşüm süreçlerine ayak uydurmalıdır. Ancak, enerji ihtiyacının tamamen temiz kaynaklardan sağlanamadığı bir süreçte kömür yakmak durumunda kalınacaksa tercih elbette yerli kömürden yana olmalıdır.

***

Bununla birlikte, Türkiye’de yerli kömür tarafının da sorunsuz bir noktada bulunduğunu söyleyemeyiz. Kamunun kömür yatırımlarından çekildiği bir ortamda özel sermayenin - yüklü teşvikler ve garantiler olmaksızın - yerli kömür projelerine uzak durduğu, kömür sahalarını elinde bulunduranların bunları yatırıma dönüştürme noktasında beklentileri yeterince karşılayamadığını söylemek gerekir. Dolayısıyla, yerli kömür tercihinin hayata geçirilmesi bakımından büyük güçlüklerin olacağı açıktır. Kaldı ki çevre ya da iş güvenliği bakımından sektörün kamuoyu nezdindeki olumsuz algılaması da bu güçlükleri arttırmaktadır.

Dünyanın kömürü tamamen bir kenara attığını söyleyemeyiz. Başta Çin ve Hindistan olmak üzere çok sayıda Asya ülkesi ile Avustralya, Meksika, Polonya gibi OECD ülkeleri dâhil kırka yakın ülkede kömür yatırımları önemli ölçüde devam etmektedir. Aslına bakarsanız, rezervleri tükenmeden ya da enerji arz güvenliğini sağlama almadan kimsenin kömürden vazgeçtiği falan da yoktur. Hatta iklim şampiyonu Avrupa Birliği’nde bile kömür zenginlerinden Almanya 2038 yılına kadar, Polonya 2049 yılına kadar kömürü bırakmayacaklarını açıkça beyan etmişlerdir. Bununla birlikte, küresel kömür endüstrisinin artık bir yol ayrımına geldiğini de söylemek gerekir. Özellikle 2015 Paris Anlaşması sonrasında kömürden çıkışa ilişkin tüm dünyada genel bir eğilim oluşmuş ve son yıllarda çok sayıda kömür yatırımı iptal edilmiştir. Dahası, Kasım ayında Glasgow’da yapılacak İklim Zirvesi’nde de bu yönde etkili ve belirleyici kararların alınma ihtimali bulunmaktadır.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda geçen hafta yapılan sürpriz açıklama tüm bunların üzerine gelmiştir. Açıklamaya göre; dünyanın en büyük kömürlü santral finansörü Çin, bundan böyle yurtdışındaki kömür projelerini finanse etmeyi bırakmaktadır. Diğer taraftan, aynı toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, Paris İklim Anlaşması'nın önümüzdeki ay içinde TBMM onayına sunulmasının planlandığı da açıklanmıştır. Dolayısıyla, enerji yönetimi tarafından uzun süredir gerçekleştirilmeye çalışılan Çayırhan, Afşin-Elbistan, Eskişehir-Alpu, Afyonkarahisar-Dinar ya da Konya-Karapınar gibi büyük kömür projelerinin gerçekleştirilebilme şansı oldukça azalmıştır.

Sonuç olarak, küresel enerji alanındaki dengeler ve iklim değişikliğine ilişkin gelişmeler hemen her ülkede kömür sektörlerini ciddi anlamda zorlamaktadır. Bu ortamda Türkiye’nin yapması gereken, kömür sektörünü en ince kılcal damarlarına kadar ve bir bütün olarak ele almak, yaklaşmakta olan yeni enerji habitatına hazırlamak olmalıdır. Bu çerçevede; çevre ve iş güvenliği alanlarında en yüksek standartlar hedeflenmeli, eski teknolojili ve küresel ısınmaya daha fazla katkısı olan santrallerin kapatılarak yerlerine yenilerinin kurulması da dâhil tüm seçenekler değerlendirilmeli, emisyonların giderek en aza indirileceği uzun dönemli bir sektör planlaması ortaya konulmalı ve 60-70 yıl öncesinin başka bir enerji evrenine göre organize edilen kurumsal yapılar bu amaca yönelik olarak yeniden yapılandırılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar