1. YAZARLAR

  2. Haluk DİRESKENELİ

  3. G7 Kananaskis 2025 Zirvesi ve liderlik tiplerinin çarpışması
Haluk DİRESKENELİ

Haluk DİRESKENELİ

Yazarın Tüm Yazıları >

G7 Kananaskis 2025 Zirvesi ve liderlik tiplerinin çarpışması

Günümüzde dünya liderlerini iki temel kategoride incelemek mümkün: Bir yanda prestijli üniversitelerde eğitim almış, parlak kariyerlere sahip, elit bir geçmişten gelen liderler; diğer yanda daha az formel eğitim almış, genellikle parti kadrolarında yükselmiş, halkla güçlü bağlar kurarak liderlik koltuğuna oturan isimler. Bu iki farklı profil, 15-17 Haziran 2025 tarihlerinde Kanada’nın Kananaskis, Alberta bölgesinde düzenlenen 51. G7 Zirvesi’nde bir araya geldi. Bu makalede, G7 2025 Kananaskis Zirvesi’ni, katılan liderlerin profillerini ve bu çeşitliliğin küresel diplomasiye etkilerini ele alacağız.

Birinci Tip: Elit Eğitimli Liderler
Birinci grup liderler, genellikle dünyanın en saygın üniversitelerinde eğitim almış, entelektüel birikimi yüksek ve küresel sistemin içinde yetişmiş isimlerden oluşuyor. Örneğin, Kanada’nın yeni Başbakanı Mark Carney, Oxford ve Harvard mezunu bir lider. Carney, ekonomi ve finans alanındaki uzmanlığıyla tanınıyor ve diplomasi diline hâkim, küresel elitlerle rahatça iletişim kurabilen bir profil sergiliyor.

Benzer şekilde, Almanya’nın yeni Şansölyesi Friedrich Merz, hukuk eğitimi almış ve iş dünyasında başarılı bir kariyer yapmış bir isim. Merz’in teknokratik yaklaşımı, veri odaklı ve sistematik çözümlerle küresel sorunlara yöneliyor.

Bu grupta dikkat çeken diğer isimler arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba yer alıyor. Starmer, hukuk eğitimi almış ve Birleşik Krallık’ta İşçi Partisi’nin lideri olarak ilk G7 zirvesine katılıyor. Ishiba ise Japonya’nın deneyimli siyasetçilerinden biri olarak stratejik bir bakış açısı sunuyor.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Tsinghua Üniversitesi’nde kimya mühendisliği ve hukuk eğitimi almış bir lider olarak, teknokratik disiplinle ideolojik bir çizgiyi birleştiriyor.

İkinci Tip: Parti Kadrolarından Yükselen Liderler
İkinci grup liderler ise daha az formel eğitim almış, ancak siyasi partilerde veya halk hareketlerinde yükselerek liderlik koltuğuna oturmuş isimlerden oluşuyor.

Örneğin, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, lise mezunu bir lider. Sağcı partisi Fratelli d’Italia’da yükselerek İtalya’nın ilk kadın başbakanı olan Meloni, karizma ve halkla güçlü bağlar üzerine kurulu bir liderlik sergiliyor.

Benzer şekilde, Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, lise mezunu bir eski otobüs şoförü. Sendikalardan başlayan siyasi yolculuğu, Hugo Chávez’in mirasını devralarak liderliğe ulaşmasını sağladı.
Bu grupta dikkat çeken diğer örnekler arasında Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskyy yer alıyor. Bir komedyen ve aktör olan Zelenskyy, hukuk eğitimi almış olsa da, siyasi kariyeri öncesinde eğlence sektöründe tanınıyordu. Savaş zamanındaki liderliği, onun karizmatik ve halkla bağ kurabilen yönünü öne çıkardı.

ABD Başkanı Donald Trump ise Wharton School’da ekonomi eğitimi almış olmasına rağmen, öngörülemez ve teatral tarzıyla popülist bir figür olarak değerlendiriliyor. Trump’ın “palyaço” olarak nitelendirilmesi, onun alışılmadık liderlik yaklaşımına işaret ediyor.

Ayrıca, Ortadoğu’dan bazı liderler, örneğin parti kadrolarında uzun yıllar çalışarak güç kazanan ve halkın nabzını tutma yetenekleriyle öne çıkan isimler, bu kategoride yer alıyor.

G7 2025 Kananaskis Zirvesi: Gündem ve Çelişkiler
15-17 Haziran 2025 tarihlerinde Kananaskis’te düzenlenen G7 Zirvesi, küresel ekonomi, iklim değişikliği, yapay zeka, dijital dönüşüm ve Ukrayna’daki savaş gibi konuları ele aldı. Kanada’nın ev sahipliğinde, Mark Carney’nin liderliğinde belirlenen öncelikler arasında barış ve güvenliğin güçlendirilmesi, yabancı müdahalelerle mücadele, enerji güvenliği ve kritik mineral tedarik zincirleri yer aldı. Zirve, aynı zamanda İsrail-İran çatışmasının gölgesinde gerçekleşti ve bu konu, Carney’nin planladığı gündemi bir miktar gölgede bıraktı.

Zirveye katılan liderler arasında Carney, Merz, Starmer, Ishiba, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Meloni ve Trump’ın yanı sıra davetli ülkelerden Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva, Avustralya Başbakanı Anthony Albanese ve Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae-myung gibi isimler yer aldı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskyy de özel konuk olarak davet edildi ve savaşın devam ettiği bir dönemde destek arayışını sürdürdü. Ancak Suudi Arabistan Veliaht Prensi Mohammed bin Salman ve Endonezya Devlet Başkanı Prabowo Subianto, davet edilmelerine rağmen zirveye katılmadı.

Bu farklı liderlik profilleri, zirvede çelişkili dinamikler yarattı. Carney ve Merz gibi elit liderler, küresel ticaret ve iklim değişikliği gibi konularda uzun vadeli, bilim odaklı çözümler ararken, Meloni ve Trump gibi popülist liderler, halkın ekonomik ve sosyal kaygılarını merkeze alan daha kısa vadeli yaklaşımlar sergiledi. Zelenskyy’nin duygusal ve etkileyici konuşmaları, Ukrayna’ya destek arayışında dikkat çekerken, Trump’ın öngörülemez tavırları ve Kanada’yı “51. eyalet” yapma söylemleri, diplomatik gerilimlere yol açtı. Ortadoğu’dan gelen bazı liderlerin bölgesel hassasiyetleri de tartışmalara ek bir katman getirdi.

Zirvede ortak bir bildirinin yayımlanması, Trump’ın vetosu nedeniyle mümkün olmadı; bu, G7’nin çok taraflı uzlaşı geleneğinin sarsıldığını gösterdi. Örneğin, Putin’in stratejik ve otoriter yaklaşımı (G7 üyesi olmamasına rağmen dolaylı olarak gündemdeydi), Carney ve Merz’in liberal yaklaşımlarıyla ters düştü. Meloni’nin milliyetçi söylemleri, diğer elit liderlerin küreselci yaklaşımlarıyla çelişti.

Bu Çeşitliliğin Anlamı
Kananaskis Zirvesi, elit eğitimli liderlerle halkın içinden gelen liderlerin bir araya geldiği bir platform oldu. Carney ve Merz gibi liderler, küresel sistemin istikrarını koruma eğilimindeyken, Meloni, Trump ve Maduro gibi isimler, mevcut düzeni sorgulayan ve kitlelerin sesini yükselten bir rol oynadı. Ancak bu farklılıklar, uzlaşmayı zorlaştırdı. İklim değişikliği gibi acil sorunlarda, elit liderlerin bilim odaklı yaklaşımları ile popülist liderlerin ekonomik kaygıları arasında bir uçurum oluştu.

Zirve, aynı zamanda küresel diplomasinin teatral bir sahneye dönüştüğünü gösterdi. Zelenskyy’nin duygusal konuşmaları, Trump’ın provokatif çıkışları, Meloni’nin milliyetçi vurguları ve Ortadoğu’dan gelen liderlerin bölgesel odaklı söylemleri, adeta bir tiyatro sahnesi gibiydi. Bu durum, ciddi küresel sorunlara çözüm aranırken bazen ciddiyetin gölgelenmesine yol açtı.

G7 2025 Kananaskis Zirvesi, küresel siyasetin hem zenginliğini hem de kaosunu yansıttı. Oxford-Harvard mezunu Mark Carney ve hukukçu Friedrich Merz gibi elit liderlerle, lise mezunu Giorgia Meloni, komedyen kökenli Volodymyr Zelenskyy, popülist Donald Trump ve Ortadoğu’nun parti kadrolarından yükselen isimler, insanlığın karşı karşıya olduğu sorunlara farklı perspektifler sundu. Ancak bu çeşitlilik, uzlaşmazlıkları ve çelişkileri de beraberinde getirdi.

İnanılır gibi değil, ama gerçek. Bir masada hukuk doktorası sahibi bir lider, bir lise mezunu başbakan, bir eski otobüs şoförü, bir komedyen ve halk hareketlerinden yükselen isimler, insanlığın geleceğini tartıştı. Bu tablo, küresel liderliğin ne kadar karmaşık ve öngörülemez bir alan olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Önceki ve Sonraki Yazılar