1. HABERLER

  2. YENİLENEBİLİR

  3. GÜNEŞ

  4. Binalara enerji kimliği güneşin önünü açar - Seyran DUMAN yazdı

Binalara enerji kimliği güneşin önünü açar - Seyran DUMAN yazdı

Kamunun reel sektör ve teknolojinin hızına ayak uyduramaması, binalarda enerji kimliği uygulamasının bulunmaması güneş enerjisinin etkin kullanılmamasının önemli nedenlerindendir.

Binalara enerji kimliği güneşin önünü açar - Seyran DUMAN yazdı

KONUK YAZAR - SEYRAN DUMAN

Yazı dizimizin üçüncü ve son bölümüne geçmeden önce 20. Yüzyılın Amerikalı mucidi Thomas Edison’ın 1931 yılında güneş enerjisi hakkında yaptığı yorum ile başlamak istedim. “Paramı güneşe ve güneş enerjisine yatırırdım. Ne büyük bir güç kaynağı! Umarım bunu ele almak için petrol ve kömürün bitmesini beklemeyiz.”

AB, Almanya ve Türkiye’nin güneş enerji potansiyelini gösteren haritayı aşağıda görebilirsiniz. Daha sonra Türkiye’nin yenilenebilir enerji politikasında güneş enerjisine değinerek Türkiye’de güneş enerjisinin etkin kullanımını önleyen bürokratik nedenlerin neler olduğundan bahsedip yazı dizimizi sonlandıracağım.

Kaynak: Avrupa Birliği’nin Güneş enerji potansiyeli, (Çevrimiçi)i www.google.com, 28.04.2019.

AB’nin kuzey ve güney bölgeleri arasında farklı güneş enerji potansiyeli olduğu görülmektedir. Haritada İspanya, Portekiz, İtalya, Güney Kıbrıs ve Malta’da yıllık güneş enerji potansiyeli yüksek olup 1,500-1,900 KWh/m2 arasında değiştiği görülmektedir. Genel anlamda AB üye ülkelerinin güneş enerjisi potansiyeli 900-1100 kwh/m2’ dir. Öte taraftan Türkiye’nin güneş enerji potansiyeli 1700-1900 kwh/m2 arasında değişiyor. Ayrıca Türkiye’nin güneş enerji potansiyeli Almanya’nın güneş enerji potansiyelinden %60 daha fazla olduğu görülmektedir.

Peki, güneş enerji potansiyeli haritasından yola çıkarak AB’de, Almanya’da ve Türkiye’deki güneş enerji kapasitesi nedir? Uluslararası yenilenebilir enerji ajansının 2019 yılındaki raporundan alınan verilerine göre: AB 2018 yılında toplam 466 403 MW yenilenebilir enerji kapasitesine sahipken bunun 117 547 MW’ı güneş enerji kapasitesine sahiptir. Almanya’da da toplam 120 014 MW yenilenebilir enerji kapasitesi mevcutken bunun 45 932 MW’ ını güneş enerjisi oluşturmaktadır. Türkiye’de ise toplam 42 215 MW yenilenebilir enerji kapasitesinin 5 064 MW güneş enerji kapasitesini oluşturmaktadır.

Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyeli Almanya’dan ve AB’den yüksek olmasına rağmen 2018 yılında toplam yenilenebilir enerjinin yaklaşık %12’sini güneş oluşturmaktadır. Öte taraftan Almanya’da %38 ve AB’de %24 oranında olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısı ile Türkiye’nin bu kadar büyük bir potansiyele rağmen güneş enerjisini etkin kullanamamasının bürokratik nedenleri sorgulanmalı.

Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı çok eskiye dayanmamaktadır. Türkiye 2000’li yıllarda enerji piyasasının liberalleşmesi ile küresel olarak gerçekleşen enerji dönüşümünü başlatmıştır. Türkiye’de 2005 yılında yenilenebilir enerji kanunu yürürlüğe girmiştir. Kanun ile güneş enerjisinden ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından elektriğin üretilmesi yasalaşmıştır. Ancak bütün yenilenebilir enerji kaynakları için 5-5,5 Euro/Cent eşit sabit fiyat garantisi verilmiştir. Güneş enerjisinin maliyetleri o dönemde yüksek olduğundan dolayı bu teşvik ile etkin bir şekilde kullanılamadı.

2010’da kanundaki revizyon ile güneş enerjisi ve diğer yenilenebilir enerjiler daha yüksek sabit fiyat garantisi ve mali olmayan teşvikler sağlanmıştır. Güneş enerjisine 13,3$/Cent sabit fiyat garantisi belirlenirken rüzgar enerjisine 7,3 $/Cent fiyat belirlenmiş ve her bir yenilenebilir enerji kaynağı için farklı sabit fiyat garantisi uygulanmıştır.

Öte taraftan 2009’da AB’ye üye ülke statüsünde bulunan Türkiye 2009 direktifi ile uyumlu ulusal yenilenebilir enerji eylem planı oluşturdu. Bu plan ile 2019 da 3000 MW, 2023’te 5000 MW güneş enerjisinden elektrik üretimi hedeflendi. Türkiye’nin, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı verilerine göre, günümüzde güneş enerji kapasitesi 5 064 MW’ a ulaşmış durumda. Bu da belirlenen hedeflerin daha yüksek belirlenmesi gerektiğini bize gösteriyor. Aynı zamanda kamunun reel sektördeki gelişmelere ayak uydurmadığını da ifade edebiliriz. Burada 2010 yılına kadar Türkiye’de güneş enerjisinden genel olarak çatılarda termal güneş sistemleri ile sıcak su elde edilmişken 2010’dan sonra PV sistemlerinden elektrik üretim çalışmalarının da çoğaldığını söyleyebiliriz.

İstanbul Aydın Üniversitesinin yayınlamış olduğu bildirimin devamında: Türkiye, lisansız güneş enerji üretimi 2016 yılında güneş PV enerjisinde 939, 19 MWe kurulu güce sahipken yoğunlaştırılmış güneş enerjisinde 1,22 MWe kurulu güce sahiptir. 2017 yılında ise güneş PV enerjisinde 2.978,84 MWe kurulu güç mevcutken yoğunlaştırılmış güneş enerjisinde 1,00 MWe kurulu güce sahiptir. 2018 Aralık ayı sonu ile lisansız elektrik kurulu gücün %94,73’ ünü güneş PV enerjisi oluşturmaktadır. Lisanslı elektrik kurulu gücün ise %0,10’nu güneş enerjisi oluşturmaktadır. Dolayısı ile lisansız güneş enerji kullanımının lisanslıya göre daha çok kullanıldığı görülmektedir.

2016 yılında Resmi gazetede, Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynak alanları (YEKA) yönetmeliği yayınlanmıştır. Yönetmelik, YEKA ile hazine ve kamu taşınmazları ile özel mülkiyete konu taşınmazlarda büyük ölçekli YEKA oluşturulacak yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amaçlamaktadır. Bu alanların yatırımcılara açılması ile hızlı bir biçimde uygulanması ve yenilenebilir enerjilere dayalı elektrik enerjisi sistemlerinde kullanılan teknolojinin yurt içinde üretilmesi ya da yurt içinde elde edilmesi ve teknoloji nakillerinin sağlanması hedeflenmektedir. YEKA ile güneş enerjisi ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının teknik olarak teşvik edildiğini görmekteyiz.

Genel olarak, Türkiye enerji ihtiyacının %72’sini ithal etmektedir. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılık oranı dikkate alındığımızda fosil yakıtlara bağımlılığı ve buna bağlı riskleri azaltmak amacıyla güneş enerji potansiyelinin kullanıma kazandırılması Türkiye için uzun vadede önem arz ettiğini belirtmekte fayda vardır.

Türkiye’de güneş enerjisinin etkin kullanımını önleyen bürokratik nedenlerin neler olduğunu bürokratlar, Türkiye’nin iki büyük enerji şirketi, akademisyenler, Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve Hükümet Dışı Örgütlerle (HDÖ) yapılan derinlemesine mülakatlarla belirledim. Bunlar:

Yapılan görüşmelerde bürokratik nedenler; akademisyenler, bürokratlar, enerji şirketleri, STK ve HDÖ temsilcilerinin ortak görüşüne göre yasal izinler için gerekli prosedürün uzun olduğu belirtilmiştir. Bürokratlar ve enerji şirketleri temsilcilerine göre lisanslı kısımda ihalelerin arabulucular tarafından alınıp projelerin yapılmaması, satılması ya da nihai yatırımcıya geç ulaşmasından kaynaklı güneş enerjisi etkin kullanılamamaktadır.

Bürokratların, STK ve HDÖ temsilcilerinin ortak görüşüne göre lisanslı tarafta: süreç hakkında kamuda çalışanların yeterli bilgiye sahip olmaması ve özellikle ilk zamanlarda güneş enerjisi yatırımcısının kamu çalışanları tarafından bilgilendirilmemesi güneş enerjisinin etkin kullanımını önlediği ifade edilmiştir.

Bürokratlar, STK ve HDÖ temsilcileri yatırımcı için bürokratik olarak izlenecek bir yol haritasının olmadığını belirtmiştir. Akademisyenler, bürokratlar ve STK temsilcilerine göre kurumlar arası iletişimin zayıf olması da güneş enerjisinin etkin kullanımını önleyen bürokratik bir nedendir.

Akademisyenler, STK ve HDÖ temsilcilerine göre yasal mevzuatın geç çıkması enerji şirketleri ve STK temsilcilerine göre ise çatı mevzuatının eksik olmasından dolayı güneş enerjisi yaygın bir şekilde kullanılamamaktadır.

STK temsilcileri güneşe enerji yatırım sürecinde bürokrasinin yavaş işlediğini vurgularken bürokratlara göre ise başvuruların kabulü ve işlemlerin düzenli olmaması ve yeknesaklığın sağlanamaması güneş enerjinin etkin kullanımını engellemektedir.

Akademisyenlerin, enerji şirketleri ve STK temsilcilerinin ifadesine göre kamunun reel sektör ve teknolojinin hızına ayak uyduramaması güneş enerjisinin yaygın kullanımını olumsuz etkilemektedir. Bürokratlar ve akademisyenlerin ifadesine göre binalarda enerji kimliği uygulamasının olmaması güneş enerjisinin etkin kullanılmamasında bürokratik engeldir.

Sonuç olarak, AB enerji ihtiyacını hem dışarıya karşı etkili bir enerji politikası oluşturarak hem de içeride organize olmuş bir enerji politikası oluşturarak sağlamayı amaçlamaktadır.

Öte taraftan AB hem iklim değişikliğinde hem de yenilenebilir enerji kaynaklarında küresel lider olmayı hedeflemekte ve bu yönde enerji politikası oluşturmaktadır. Almanya’da enerji dönüşümü halk tabanlı olup çevre bilincinin artmasıyla başlamıştır. Dolayısı ile Almanya güneş enerjini etkin bir şekilde kullanmak için hem teknolojisini geliştirip bunu ticarileştirdi hem de çatılarda güneş enerjisinden elektrik üretimi için farklı teşvikler vererek güneş enerjisinin önünü açmıştır.

Hem AB hem de Almanya güneş enerjisine ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına ARGE desteği sağlamasının yanında önemli teşvik mekanizmaları geliştirdiklerinden dolayı da yenilenebilir enerji kaynakları etkin bir şekilde kullanmaya başlamıştır. Bilhassa çatılarda güneş enerjisinden elektrik üretimi ve sıcak su kullanımı hedefleri AB’yi ve Almanya’yı küresel güçler arasına sokmuştur.

Türkiye’nin de bürokratik olarak güneş enerjisini etkin kullanabilmesi açısından: yatırımcılar için bürokratik bir yol haritasının hazırlanması, yasal izinler için gerekli prosedürün kısaltılması, kamu çalışanlarının güneş enerjisi yatırım süreci hakkında bilinçlendirilmesi, kamunun reel sektör ve teknolojideki değişime ayak uydurması, kurumlar arası iletişimin güçlendirilmesi ve mevcut binalarda enerji kimliği uygulamasının başlatılması gerekmektedir.

Güneşli günlere... 

Önceki ve Sonraki Haberler