1. HABERLER

  2. YENİLENEBİLİR

  3. RÜZGAR

  4. Birol: Rüzgar ve güneş enerjinin yeni lokomotifi

Birol: Rüzgar ve güneş enerjinin yeni lokomotifi

Enerji Günlüğü - (ÖZEL / MEHMET KARA) IEA Başkanı Fatih Birol, yenilenebilir kaynaklara dayalı yatırımların, küresel enerji sektöründeki büyümenin...

Birol: Rüzgar ve güneş enerjinin yeni lokomotifi

Enerji Günlüğü - (ÖZEL / MEHMET KARA) IEA Başkanı Fatih Birol, yenilenebilir kaynaklara dayalı yatırımların, küresel enerji sektöründeki büyümenin yeni motoru haline geldiğini söyledi. Birol, yeni petrol yatırımları hızla azaldığı için petrol fiyatlarında orta ve uzun vadede bir yükselişin kaçınılmaz hale geldiğini vurguladı.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanlığını üstlenen Fatih Birol, dünyadaki enerji trendlerini ve geleceğe yönelik beklentileri Enerji Günlüğü'ne değerlendirdi. 2015 yılında yüzde 20 gerileyen petrol yatırımlarının 2016'da da düşmeye devam edeceğini belirten Birol, bunun bunun gelecekte petrol fiyatları üzerinde ciddi yükseliş baskısı yaratacağını düşünüyor. Birol'a göre yenilenebilir kaynaklara dayalı tesisler, küresel elektrik yatırımlarının yeni lokomotifi haline geldi. Birol, eskiden yenilenebilir yatırımlarındaki öncülük rolünü hidroelektrik santraller üstlenirken, bugün bu rolü rüzgar ve güneşin almaya başladığını da vurguladı. Fatih Birol, Mehmet KARA'nın sorularını cevapladı:

Üç yıl önce petrolde kalıcı düşüş yaşanmayacağını söylemiştiniz, bugün fiyatlar 12 yılın dibinde, neler oluyor?

Şu anda petrol talebindeki artış tamamen ulaştırma sektöründen geliyor. Arabalar, uçaklar, kamyonlar, gemiler vs... Şimdi petrol ürünlerine ilişkin üç yıl önceki söylediklerimi tekrarlayalım. Bu alanlarda gelecek 20-30 yıl içinde petrol ürünlerine bir alternatif bulmak çok zayıf bir ihtimal. Bundan 30 sene önce elektrik üretiminde çok fazla petrol, yani fuel-oil, motorin vs. kullanıyorduk. Şu anda birçok ülkede petrolün elektrik üretimdeki payı yüzde 2-3'e düştü. Çünkü onu ikame edebilecek doğalgaz, kömür ve nükleer gibi seçenekler vardı. Ama ulaştırma sektöründe petrolün ikamesi özellikle 20-30 yıl içinde çok zor… O bakımdan hala petrol talebinin büyüyeceğini düşünüyorum.

O halde ne olacak diye sorayım…

Petrol önemini sürdürmekle birlikte, talebindeki büyüme hızı yavaşlayacak. Bunun nedeni de şu: Birçok ülke artık arabaları kamyonları uçakları daha verimli şekilde kullanıyor. Yani bundan 10 sene önce 100 km için kullandığımız benzin ile bundan 10 sene sonra kullanacağımız benzin miktarları arasında büyük bir farklar var. Çok daha verimli kullanıyoruz.

Peki petrol fiyatları bugünkü seviyelerde kalır mı?

Petrol fiyatlarının ilelebet 30 dolarlarda kalacağını düşünmek bence çok büyük bir yanılgı olur. Çünkü bugün önemli büyük üretici ülkelerin yakınen takip ettiği bir politika var. O da yüksek maliyetli petrol sahalarının üretimini düşürmek. Bu durum, yani 30 dolarlar, 40 dolarlar civarındaki fiyatlar birçok ülkede, özellikle Kuzey Amerika'da, Brezilya'da, Rusya'da, Afrika'da petrol yatırımlarında çok ciddi bir düşüşe neden oluyor.

Ne kadar ciddi, biraz ayrıntı verebilir misiniz?

2015 yılında yeni petrol projelerine yönelik yatırımlar 2014'e göre yüzde 20 düştü. Birincisi, son 30 yılda ilk kez bu kadar büyük bir düşüş gördük. İkincisi ve daha önemlisi 2016'da bu düşüş devam edecek. Ve biz 30 yıldan bu yana, petrol yatırımlarının üst üste iki yıl düştüğünü hiç görmedik. Şimdi ilk defa iki yıl üst üste petrol üretim yatırımları gerileme gösteriyor.

Bunun sonuçları ne olur?

Bu da şu demek; önümüzdeki bir iki yıl içerisinde dünya ekonomisi biraz toparlanırsa ve talep de normal bir şekilde büyümeye devam ederse, yeni üretim tesisleri devreye girmeyeceğinden dolayı petrol piyasalarında fiyatlar üzerinde yukarı yönde ciddi baskılar ortaya çıkacaktır.

Yani orta ve uzun vadede fiyat artışı kaçınılmaz…

Bunu şu açıdan söylüyorum. Tamam, bazılarımız “ne güzel, fiyatlar 30 dolar” diyebilir. Ama dün gece Hindistan'dan buraya geldim. Orası da petrol ithal eden bir ülke. Onlara da aynı şeyleri söyledim. Petrol kaynaklı dış ticaret açığında, cari açıkta sorun yaşamayacağınızı düşünün ama aşırı iyimser olmayın, bu geçici bir dönemdir. Sakın rehavete kapılmayın.

Peki ne yapmalı?

Bu düşüşten maksimum şekilde faydalanın ama kesinlikle geleceğe yönelik çok iyi bir hazırlık yapın. Bu, atılım yapmak için bir fırsat. Çünkü ben hala fiyatların bu seviyelerde kalmasının mümkün olmadığını fiyatların yükseleceği döneme hazırlıklı olmak gerektiğini düşünüyorum.

Bu Türkiye için de geçerli sanırım…

Şu anda biz de bu düşük petrol ve gaz fiyatlarının nimetinden yararlanıyoruz. Türkiye olarak mümkün olduğu kadar petrol ve doğalgaza bağımlılığı azaltmamız lazım. Aslında petroldeki bu düşüş tam da zamanında geldi. Dünya ekonomisinin zayıfladığı bir dönemde, bizim gibi ülkelerin ekonomisi için önemli bir itici güç sağladı.

Türkiye enerjide geleceğe iyi hazırlanıyor mu?

Bence Türkiye'nin attığı çok önemli adım var, hakkını vermek lazım. O da nükleer enerjiden faydalanma yönünde atılan adımlar. Türkiye'nin mutlaka nükleer enerjiden faydalanması gerektiğini, nükleerin enerji miksinin bir parçası olması gerektiğini düşünüyorum. Tabii ki her zaman söylediğim gibi, kimlerle çalışacağız, hangi partnerle çalışacağız, bunlar önemli konular...

Sizce nükleer neden bu kadar önemli?

Bunu uzun zamandır söylüyorum, Türkiye'nin, doğalgazın elektrikteki payını mümkün olduğu kadar belli bir seviyede tutabilmesi son derece önemli. Bu da hem yenilenebilir kaynakların payının artması hem de nükleerin devreye girmesiyle umarım dengelenebilecek bir seviyeye gelir. Ve bu da enerji güvenliği açısından son derece önemli...

Nükleer uzun iş… Yapılabilecek başka neler var?

Bunun dışında Türkiye'nin enerji verimliliği konusunda ve enerji tasarrufu konusunda atılım yapması gerekiyor. Paris İklim Zirvesi herkes için son bir ayıkma, uyanma fırsatı oldu. Enerji verimliliği konusunda birçok ülke hem ev aletleri, hem arabalar, hem uçaklar ve hem de sanayi tesisleri konusunda standartlar getiriyor. Bunları hem mecburi hale getirdi hem de bu standartlara uyulup uyulmadığını da çok ciddi şekilde takip edip, denetleyip cezalandırma ve mükafatlandırma sistemine geçtiler.

Sanırım bir de yenilenebilir kaynaklar meselesi var…

Evet, Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarını değerlendirme konusunda da çok ciddi adımlar atması gerektiğini düşünüyorum. Yenilenebilir enerji artık romantik bir hikaye değil. Yenilenebilir enerji artık tamamıyla bir business, yani bir iş haline geldi, rekabetçi hale geldi. Geçmişte yenilenebilir denilince genelde çevrecilerin, yeşilcilerin söyledikleri akla geliyordu. Ama artık öyle değil. Yenilenebilir enerji, tamamen gerçekçi ve rekabet gücüne sahip bir sektör haline geldi.

Yenilenebilirin gelişiminde küresel görünüm nasıl?

Geçen yıl dünyadaki yeni devreye giren elektrik santrallerinin yüzde 48'i, yani neredeyse yarısı yenilenebilir kaynaklara dayalı. Diğer yarısı ise kömür, gaz, nükleer ve petrole dayalı tesisler. Yani bunların hepsi bir yana, yenilenebilir bir yana... Bu tablo, dünyanın da bu yöne gittiğini net şekilde ortaya koyuyor.

Peki bu eğilim her ülkede aynı mı?

Burada da önemli bir gelişme var. Bir kere geçmişte yeni yenilenebilir tesislerinin çoğu gelişmiş ülkelerden, Avrupa ülkelerinden falan gelirdi. Ama şimdi çoğunluğu, yani üçte ikisi Çin, Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerden yani Asya ülkelerinden geliyor.

Yenilenebilire su dahil mi?

Çok yerinde bir soru. Geçmişte yenilenebilir enerjideki büyümenin ana dinamosu suya dayalı tesisler, yani hidroelektrik santrallerdi. Oysa şu anda öncülüğü rüzgar ve güneş üstlenmiş durumda. Ve gerçekten hem ekonomimiz açısından hem enerji güvenliğimiz açısından hem de çevre açısından bence aklın yolu bir, Türkiye olarak yenilenebilire çok ciddi yatırım yapmamız gerekiyor.

Mehmet KARA

...

Önceki ve Sonraki Haberler