1. HABERLER

  2. DOĞALGAZ

  3. MMO: 320 milyar metreküp gazla eksen değişmez

MMO: 320 milyar metreküp gazla eksen değişmez

Makine Mühendisleri Odası'na (MMO) göre Karadeniz’deki doğalgaz keşfi Türkiye’nin eksenini değiştirecek bir miktar değil.

MMO: 320 milyar metreküp gazla eksen değişmez

Enerji Günlüğü - Makine Mühendisleri Odası'na (MMO) göre Karadeniz’deki doğalgaz keşfi Türkiye’nin eksenini değiştirecek bir miktar değil.  

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz, hükümetin enerji uygulamaları ve enerji sektöründe son dönemde meydana gelen gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Oğuz Türkyılmaz, TPAO’nun Karadeniz’de doğalgaz kaynağı bulmasının ülkenin eksenini değiştirecek, enerji sorunlarını çözecek sihirli bir anahtar olmadığını belirtti.

TPAO ÇALIŞANLARININ EMEĞİNE SAYGI 

320 milyar metreküplük rezerv bulunduğu yönündeki açıklamanın henüz sondaj sonuçlanmadan yapıldığına dikkat çeken Türkyılmaz, şu görüşleri dile getirdi: 

“İktidar destekçileri, gösterişli açıklamalarla yapılan bu keşif ile Türkiye’nin doğalgazda dışa bağımlılığının sona ereceği, doğalgaz ihracatçısı olacağı, enerji sorununun çözüleceği gibi iddialarla toplumu etkilemeye çalışıyor. Keşiften kendilerine başarı hikayesi yazmaya çalışanlar, yapılan sondaj çalışmalarının, TPAO çalışanlarının uzun yıllara yayılan yoğun araştırmalarına dayandığını yok sayıyor ve emeğe saygı duymadıklarını gösteriyorlar.” 

SONDAJ BİTMEDEN ÜRETİM TARİHİ BİLİNEMEZ

Oğuz Türkyılmaz, keşif yapılan sahada 3 yıl içinde üretime geçilmesinin neredeyse imkansız olduğunu söyledi ve sadece sondaj aşamasının tamamlanması için bile uzun süre gerekeceğini söyledi. Türkyılmaz şunları bildirdi, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in bildirdiği gibi,  halen 3.500 m derinlikte süren sondajın 4.500 m derinliğe kadar devam etmesi ve sondaj bölgesinde tüm katmanların ve her katmana ait tüm özelliklerin netleştirilmesi gerekiyor. Yani, gazın bulunduğu sahanın jeolojik ve jeofizik dokusunun net biçimde belirlenmesi için yeni sondajların ve testlerin yapılması gerekiyor. Güvenilir rezerv ve üretilebilir miktar hesaplarının yapılması gerekir. Bu çalışmalar, ciddi zaman almakta ve önemli ölçüde bütçeye ihtiyaç duymaktadır. Ülkenin verili koşullarında finansman teminindeki güçlükler göz önüne alındığında, yüksek maliyetli bu çalışmalar, iki-üç yıl sürebilir”. 

‘ÇOK YAKINDA SATACAĞIZ’ AÇIKLAMALARI CİDDİYE ALINAMAZ

Kayda değer miktarda gaz bulunursa, emeği geçenleri kutlamak gerektiğini ve Türkiye’nin enerji kaynaklarını aramayı önemsemesinin, bunun için kaynak ayırmasının önemli olduğunu kaydeden Türkyılmaz, bütün bu çalışmaların uzun zaman alan, pahalı yatırımlar olduğunu belirtti. 

Türkyılmaz şunları ekledi, “Bu bakımdan akşamdan sabaha yapılan ‘Çok yakında Karadeniz’deki gazı kullanacağız, satacağız’ gibi beyanları ciddiye almamakta yarar vardır. Diğer taraftan, denizlerde süren arama ve sondaj faaliyetlerini yürüten sismik arama ve sondaj gemilerinde hizmet alımı yoluyla yabancı alt yüklenici şirketler ve yabancı personel çalıştırılması yerine, ülkemizdeki gemicilerin, ara teknik elemanların, mühendis ve uzmanların, TPAO ve denizcilik eğitimi veren kuruluşlar eliyle verilecek hızlı ve yoğun eğitim ve uyum programları ile vasıflandırılarak istihdamı sağlanmalıdır. 

TPAO VE BOTAŞ ÖZELLEŞTİRİLECEK Mİ?

Oğuz Türkyılmaz, Türkiye’nin son yıllarda yıllık gaz tüketiminin 45-50 milyar m3 arasında olduğunu söyledi ve yeni bulunan sahada yapılacak üretimin, bu ihtiyacın ancak belirli bir bölümünü karşılayabileceğini bildirdi. Türkyılmaz TPAO ve BOTAŞ’ın halka arzından bahsedildiğini de hatırlattı ve “İktidarın şu aşamadaki çabası, bir umut algısı yaratıp, derinleşen siyasal, ekonomik, toplumsal krizi unutturup, yandaşlarını tahkim edip biraz zaman kazanmaktır. Bir keşfin üzerine yürütülen algı operasyonunda, bir başka esas niyet derhal açığa vurulmuş, TPAO ve BOTAŞ’ın halka arzından söz edilmiştir. Oyunun bir sonraki perdesinde, bu şirketlerin yabancı tekellere altın tepsi içinde sunulmasının planlanıyor olması olasıdır”. 

AKP iktidarında enerji alanında olup bitenleri özetlerken hükümetin enerji karnesinin de ortaya çıktığını anlatan Oğuz Türkyılmaz, “Enerji hammaddeleri ithalatının ve dışa bağımlılığı arttı; kamuya ait elektrik dağıtım şirketleri, elektrik üretim santralları, gaz dağıtım şirketleri, rafineriler özelleştirildi, TPAO küçültüldü; verimlik ile ilgili çoktan yapılması gereken çalışmalar yapılmadı; özel şirketlere maliyetin altında hammadde satışı dahil olağanüstü teşvik ve destekler verildi. 18 yıllık süreçte şirketler zenginleşirken Türkiye’deki enerji yoksulluğu arttı”. 

ENERJİ KAMUSAL BİR DÜZLEME AKTARILMALI

“Bugün yüksek enerji fiyatlarından, enerji yoksulluğunun yaygınlaşmasından, yüklü enerji kaynakları ithalatı faturalarından, enerji yatırımları için alınıp ödenmeyen kredilerden, ihtiyacın çok üzerinde atıl kapasite yaratılmasından ve kaynakların her türlü şekilde talanından; kamu kaynaklarıyla karşılanan yüksek fiyatlı alım garantileri ve ilave ayrıcalıklarla karlarını azamileştirmekten başka bir şey düşünmeyen özel sermaye, planlamayı yok sayan, ihtiyaç olup olmadığına, dışa bağımlılığı arttırıp arttırmadığına bakmadan bütün santral başvurularına lisans veren, tarifeler ve benzeri mevzuatta yurttaşların değil şirketlerin çıkarlarını korumayı ve geliştirmeyi temel görev sayan enerji yönetimi, ortak ve zincirleme sorumludur” diyen Türkyılmaz, enerji sektörünün özel tekellerin kâr egemenliğinden çıkarılması ve kamusal bir düzleme aktarılması gerektiğini söyledi. 

BÜYÜK YATIRIM SÖZLEŞMELERİ ULUSARARASI SÖZLEŞME STATÜSÜNDEN ÇIKARILMALI

Oğuz Türkyılmaz, enerji sektörünün baştan aşağı yeniden düzenlenmesi gerektiğini anlatırken, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yapılanmayla ilgili bir dizi öneride bulundu. Bu öneriler aşağıdaki gibi listelendi. 

  • Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kapatılmalı; enerji sektörünün bütün alanlarında düzenleme, denetleme, yatırım ve üretim çalışmaları doğrudan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yerine getirilmeli. 
  • Eğitim, sağlık, enerji, ulaşım, konut gibi hizmetlerin planlanıp uygulanacağı Türkiye Planlama Kurumu kurulmalı ve bölgeler arasındaki eşitsizlik dahil, toplumdaki gelir dağılımı dengesizliğini gidermeyi amaçlayan; temel bilimler, teknoloji geliştirme ve nitelikli üretim temel hizmetleri kamu eliyle verilmeli. 
  • Türkiye Elektrik Kurumu yeniden kurulmalı. 
  • Dağıtım şirketleri kamulaştırılmalı.
  • Kamu elindeki santrallerin özelleştirilmesi derhal durdurulmalı. 
  • Verimli ancak ödeme güçlüğü çeken özel santraller kamulaştırılmalı.
  • Enerjinin tasarruflu ve verimli kullanılmasını sağlayacak önlemler alınmalı. 
  • TPAO ve BOTAŞ’ı da bünyesine alacak Türkiye Petrol ve Doğal Gaz Kurumu oluşturulmalı. Bu kurum, yurt içinde ve dışında petrol ve doğalgaz arama ve üretme, iletme, petrol rafinerileri kurma, mühendislik ve müşavirlik hizmetleri,  petrol ve doğal gaz ticareti, ithalat, ihracat, toptan satış ve dağıtımı, LNG terminalleri tesis ve işletme, yeraltı doğal gaz depolama tesisleri kurma ve işletme, petrol depolama tesisleri kurma ve işletme faaliyetlerini salt ekonomik kaygılarla değil; çevresel hassasiyetleri ve toplumsal yararı ön plana çıkartarak gerçekleştirmeye uygun bir yapıda kurulmalıdır.
  • Akkuyu NES, TANAP, Türk Akımı gibi ticari sözleşmelere, TBMM onayından geçirilerek uluslararası sözleşme niteliği kazandırmaya çalışılması ve ulusal iç hukukun denetimi dışına çıkarılması yanlıştır. Bu tür sözleşmeler ivedilikle toplum ve ülke çıkarları doğrultusunda değiştirilmeli ve kamuoyu bilgisine sunulmalıdır. 
  • Acele kamulaştırma denen insan haklarına aykırı uygulama derhal sona erdirilmelidir. Toplumsal adalet için, tüm idari ve adli yargı süreçlerinde, halkın ve demokratik kuruluşların hak aramasını engelleyen düzenlemeler kaldırılmalıdır. 
  • Özel şirketlere kamu kaynaklarını aktaran tüm uygulamalara son verilmelidir. Kamu yönetiminin, tüm enerji yatırımlarında yaşam alanlarının olumsuz yönde etkilenmemesi için kuralları istisnasız uygulamakla, verileri şeffaf olarak halk ile paylaşmakla, yurttaşların anayasal haklarını eksiksiz savunmakla yükümlü olması sağlanmalıdır. 
  • Yanlış uygulamalardan canı yanan, zarar gören üreticilere ve yaşadıkları bölgede sağlıklı yaşam haklarını savunmak için barışçıl yöntemlerle direnenlere baskı ve şiddet uygulamalarının derhal durdurulmalı ve taleplerine kulak verilmelidir.
İlgili Haberler
Önceki ve Sonraki Haberler