1. YAZARLAR

  2. Halil DAĞ

  3. Rusya’nın Kırım’daki Gürcistan yanılgısı
Halil DAĞ

Halil DAĞ

Yazarın Tüm Yazıları >

Rusya’nın Kırım’daki Gürcistan yanılgısı

Uzun tarihçeye ve hikayeye gerek yok. Hepimiz iyi kötü hatırlıyoruz Kosova dolayısıyla kızgın ayı gibi pençesini geçirecek yer arayan Rusya’yı acemice kızdıran Gürcistan’ın başına gelenleri. Batı, Kosova’yı Rusya’ya rağmen bağımsızlaştırınca Putin, bunu yanınıza bırakmam gibi laflar etmişti. Gürcistan’ın çaylak devlet başkanı Mihail Saakaşvili de bu denli öfkeli Putin’le oyun oynamaya kalkmıştı.

O günlerde Saakaşvili sürekli Rusya’yı tahrik etmiş ve ABD de bir şey olursa Gürcistan’ın arkasında duracağı imajını yaratmıştı. Ancak Rusya bir günde Gürcistan’ın yarısını işgal edince Batı’nın çaresizliği ortaya çıkmıştı.

Sonuç: Batı’nın Çin’de düğüne gittiği bir günde tek ama tek bir hamlede Gürcistan’a diz çöktürmüştü Rusya. Doğru düzgün itiraz bile edememişti Batı o gün.
2008’de sınadığı bu ezici kudret, Putin’i de zamanla Gürcistan’ın hatasına düşürdü ve bugün Kırım’da içine düştüğü Gürcistan yanılgısının bedelini ödemeye başladı.

DEĞİŞEN KONJONKTÜR VE BATI`NIN GÜÇ BİRİKTİRMESİ

Evet, Moskova Tiflis`e Kafkasya`yı dar ederken o gün düğüne gitmişti Batı... Ama içten içe de krizdeydi. Kendi içinde parça parçaydı.
Ancak zaman içerisinde Rus Lider Vladimir Putin’in enerjiyi nükleer bir silah gibi sürekli kullanması, Batı Bloku’ndaki çatlakların onarılmasına zemin hazırladı. Bugün Putin sayesinde ABD-Fransa-Almanya küçük pürüzlere rağmen muntazaman birlikte hareket ediyorlar Rusya ambargosu konusunda.

Hatta bu yıl Fransa’nın Almanya’dan yaptığı enerji ithalatı son 15 yılın en yüksek seviyesine ulaşmış durumdadır (Bkz: http://enerjigunlugu.net/fransanin-almanyadan-enerji-ithalati-artti_10575.html). Putin’in bunda katkısı yadsınamaz.

2008 Krizi dolayısıyla Batının zaten hızını kesmiş olan enerji ihtiyacını giderecek kaynakları son yıllarda ciddi şekilde çeşitlenmiş durumdadır.
En başta Almanya en önde olmak üzere bir çok Avrupa ülkesi enerji üretim ve tüketiminde yenilenebilir enerjinin alt yapısını güçlendirdiler ve yenilenebilir enerjinin payı epey arttı hala da artıyor. Uzun vadede önemli ölçüde dışa bağımlılıkları azalacak gibi görünüyor. Bir kere bu durum başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinin Rusya’ya bağımlılığını azaltmaktadır.

Öte yandan Türkiye-Azerbaycan ekseninde gelişen enerji nakil hatları (TAP/TANAP) gibi konularda Rusya devre dışı kalırken Avrupa, Rusya dışı yeni alternatiflere kavuşuyor. Hatta Avrupa’nın bu konuda oldukça acelesi olduğu da görülmektedir (Bkz: http://enerjigunlugu.net/ab-trans-hazar-boru-hattinin-devreye-girmesini-ist_10562.html). 

ABD`DEN SEMBOLİK AMA BİR O KADAR DA STRATEJİK ÇIKIŞ

Asıl büyük gelişme ise ABD cephesinde ortaya çıktı. Son yıllarda shale gas / kaya gazı konusunda stratejik adımlar atan ABD, iç tüketimde kendi enerjisinin payını ciddi bir şekilde artırmış durumda. Henüz dünyanın en büyük enerji ithalatçısı unvanını korusa da uzun olmayan bir gelecekte ihracatçı olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
ABD`nin psikolojik amaçlı asıl hamlesi ise 1973 Petrol Krizi`nden sonra kanunla yasaklanan petrol ihracatı konusunda 40 yıl sonra yaptığı sembolik petrol ihracatıdır. Geçtiğimiz aylarda Güney Kore’ye ihraç edilen yaklaşık 40 milyon değerindeki petrol ABD’nin "Artık yasağı kaldırıyorum, Güney Kore’ye de Çin’e de gerekirse petrolü ben satarım, Avrupa da Rusya’ya fazla boyun eğmesin, ben buradayım, arkanızdayım" mesajıdır.

Malum, Çin, uzun vadede Rusya enerjisinin en büyük alıcısıdır. Oysaki Çin’e en yakın enerji üreticisi de ABD’dir. Bugün Güney Kore’ye petrol sevk eden ABD yarın pekâlâ Çin’e de enerji ihraç edebilir.
Bu arada son yıllarda tartışmalı bir şekilde gündeme gelen Akdeniz’deki enerji meselesi de elbette ki Rusya’nın değil Batı’nın kasasını dolduracak bir mesele.

Her ne kadar taraf ülkeler için şu an bir çok sorun varlığını devam ettiriyor olsa da yakın bir gelecekte buradan gaz ve petrol tankerleri yükünü alıp Avrupa ve ABD’ye doğru yola çıkacaktır. Batı için alternatifler bu denli çeşitlenirken Rusya’nın en büyük şansı Türkiye’ye yakınlaşmaktı ama beceremedi.

Şimdi ambargo başladıktan sonra Türkiye’ye gül uzatıyor. Bizim yöneticiler de 6-7 sene önce kodese doldurdukları Avrasyacılardan daha Avrasyacı kesilmiş olmalı ki Rusya’nın sempatisine gönül eğiyorlar. Burası bambaşka bir konu, daha da uzatmaya gerek yok.

Neyse, konjonktür hayli değişmişti 2008’e göre... Rusya, daha önce birkaç yazıda da ısrarla dile getirdiğimiz gibi enerjideki tekelini kaybetmekteydi. Batı, yeniden toparlanırken bir takım gelişmeler blok içi çatlakların giderilmesine yardımcı olmuştu. Mesela Almanya; Rusya ile koyun koyuna uyumayı ne kadar isteyebilir ki?

KIRIM: YENİDEN AVA GİDEN AVLANIR OYUNU

Ukrayna bir yemdi sadece. Bugün herkes Karadeniz enerjisi paylaşım savaşı diyor, doğrudur. Daha da ötedir. ABD, 2003 yılındaki 1 Mart Tezkeresi’ne bile Trabzon Limanı ile ilgili madde koydurmuştu. Ama o günün koşullarında tezkere geçmedi ve ABD, Irak bataklığına saplanırken görev ve bölge bölüşümü gereği de Karadeniz Rusya’ya kaldı.

Şimdi hesap görme zamanı. Ancak tıpkı 11 Eylül’ün bir şeylere gerekçe yapılması gibi Karadeniz’de de sağlam bir gerekçeye ihtiyaç vardı. Rusya’ya terörist devlet demek öyle kolay değil. Her babayiğidin harcı değil dilimizdeki en doğru deyimiyle. Ama Rusya’ya “Sen bunu hak ettin arkadaş” denmesine yetecek bir şey lazımdı. O da Rusya’ya Gürcistan benzeri bir hezeyanı yaşatmaktı.

Gürcistan’da Batıyı hazırlıksız yakalayan Rusya bu sefer önüne atılan yemi de Gürcistan gibi kolay lokma görerek hevesle üzerine atıldı. Batının istediği kanımca tam da buydu.

KÖTÜ ADAM: RUSYA VE KIRILAN ENERJİ TEKELİ

Artık, enerjiyi yıllardır bir silah olarak kullanan Rusya için işgalci, saldırgan, dize getirilmeyi hak eden bir devlet olarak lanse etmek için hiçbir engel kalmamıştı. Şu an işleyen süreç de tamamen bu yönde ilerliyor ve birleşen Batı Bloku, planlanmış yaptırımlarla Rusya ekonomisini çökertmenin peşinde.

Tek önemli gelir kaynağı enerji olan Rusya, şu an renk vermiyor ama hayli sarsılacak gibi. Yaptırımlar görünenden o kadar ağır ki Rosneft, yaptırımların etkisini kırabilmek ve yatırımlarına devam edebilmek için hükümetten 40 milyar dolar destek istedi. Hükümet de derhal verdi. Bu para doğal olarak hükümetin kasasından çıkacak bir para. Ve bu tutar, Rusya ekonomisinden çekilip Rosneft nasıl uygun görürse öyle kullanılacak. Devasa bir rakam. Üstelik bu sene Rusya’nın enerji gelirlerinin düşeceği kesinleşmişken.

Rusya’yı köşeye daha da sıkıştıracak olan gelişme ise petrol fiyatlarının yıllardır sürdürdüğü yüksek fiyatın diplerine dönmeye başlaması. Enerji fiyatlarını yakından takip edenler hatırlayacaktır. Şu sıralar petrol psikolojik alt sınırları deniyor. Rusya ise bunun bir tezgah olduğu düşüncesinde. Hatta Rus Enerji Bakanı bu gelişmeleri spekülasyon diye ifade etmektedir (Bknz: http://enerjigunlugu.net/novak:-petrol-fiyatlarindaki-dusus-spekulatif_10513.html).

Spekülasyon ya da değil. Sonuç önemli. Petrol fiyatlarının aşağıya doğru ciddi bir kırılma yaşaması demek Rusya’nın uzun vadeli bütün doğalgaz kontratlarının masaya yatırılması demektir. Rusya’nın kesinleşmiş enerji rakamlarını ancak bu yılın sonunda göreceğiz. Fakat durumun geçmiş yıllardaki gibi parlak olmadığı açık.

11 Eylül 2001 Konjonktürü’nün psikolojisini yanlış kullanan ABD, zaman içerisinde kendi kendisini suçlu durumuna düşürürken bugün aynı suçluluğu Rusya’ya yaşatmaya başlamış durumdadır. Bu süreç Rusya’da siyasal açıdan büyük sorunlara yol açacaktır.

Kırım’ı aldı gözüyle bakılan Putin bakalım Moskova’yı ne zaman kaptıracak. Çok sürmez gibi görünüyor bu gidişle.

Önceki ve Sonraki Yazılar