1. YAZARLAR

  2. Metin Türkyılmaz

  3. AB, yaşamak için ne yapmalı?
Metin Türkyılmaz

Metin Türkyılmaz

Yazarın Tüm Yazıları >

AB, yaşamak için ne yapmalı?

METİN TÜRKYILMAZ

Brexit, bir kara bulut gibi Avrupa Birliği’nin (AB) üzerinde dolaşıyor. Konuyla ilgili herkes, AB’nin geleceğini merak ediyor. Dünya tarihinin en başarılı Birliği neden bu hale düştü? Ne oldu da büyük bir fire verdi? Konuyu enine boyuna irdelemek gerekiyor.

İlkin AB’nin kuruluş amacına bakmak lazım. Niçin, hangi ihtiyaç sebebiyle kuruldu? Bunun yanıtını Avrupa, hatta Alman, Fransız tarihinde bulabiliriz.

Kıta Avrupası’nın iki büyük ülkesi Almanya ve Fransa, 1870-1945 arasında geçen 85 yıla üç büyük savaş sığdırdılar. 1870-1871 yıllarında Prusya, üyesi olduğu Kuzey Alman Konfederasyonu ve Güney Alman devletleri Baden, Württemberg ve Bavyera desteğiyle Fransa ile girdiği savaşı kazandı ve Alman birliği kuruldu. 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, 1939-1945 İkinci Dünya Savaşı hep Alman-Fransız çekişmesinden, iki ülkenin de Avrupa liderliğine oynamasından doğdu demek yanlış olmaz. Tabii ki İngiltere, Rusya, ABD, Japonya’yı hatta İtalya’yı dışarda tutmak doğru olmaz; ama hem Birinci hem de İkinci Dünya savaşları yükselen Almanya’yı hizaya getirme savaşlarıydı demek de yanlış olmaz. Zaten ABD, İngiltere, Fransa, Rusya (ve sonrasında Sovyetler Birliği) ittifakları bunu açıkça gösteriyor.

Bu savaşların Avrupa’ya verdiği zarar çok büyüt boyutlarda oldu. Öncelikle Avrupa, dünya liderliğini kaybetti. İkinci Dünya Savaşıyla birlikte, aslında 1890 yılında dünyanın en büyük ekonomisi haline gelen ABD, liderliğini herkese kabul ettirdi. Diğer tarafta Sovyetler Birliği, ABD’nin rakibi olarak ortaya çıkarken, Avrupa’nın böyle bir yarışı girme takati kalmadı. Hem ABD hem de Sovyetler Birliği, Avrupa ülkelerinin her birinden çok daha büyük nüfuslu, büyük kaynaklara sahip kıta devletlerdi. Daha sonra ortaya çıkan Çin ve Hindistan da benzer büyüklüklere sahipler ki hızla yarışa katılıyorlar.

Tüm kıtaya zarar veren Alman-Fransız savaşlarına son verme, iki büyük Avrupa devletini bir birlik çatısı altında bir araya getirme düşüncesi, 1945 sonrasına hakim oldu. Avrupa’da birlik kurma düşüncesinde ilk adım, Fransa, Batı Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg tarafından, 1951 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu ile atıldı. Yıl 1957’ye geldiğinde, iki birlik daha kuruldu. Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu. 1965 yılında Brüksel anlaşmasıyla bu üç topluluk Avrupa Toplulukları adı altında birleşti.

Sonrası malum, genişleme politikası. İlkin Avrupa Topluluğu, 1992’den sonra da Avrupa Birliği adını alan Birliğe, 1973’de Birleşik Krallık, Danimarka, İrlanda, 1981’de Yunanistan, 1986’da İspanya, Portekiz, 1990’da Almanya’nın birleşmesiyle Doğu Almanya, 1995’de İsveç, Avusturya, Finlandiya, 2004’de Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya, Litvanya, Letonya, Slovenya, Estonya, Güney Kıbrıs, Malta, 2007’de Romanya, Bulgaristan, 2013’de Hırvatistan katıldı. Halen Türkiye, Sırbistan, Arnavutluk, Makedonya, Karadağ ve İzlanda aday ülke konumunda bulunuyorlar. Olası aday ülkeler de Bosna Hersek ve Kosova.

AB genişledi ama aldığı her üye ülkenin sorunlarını da hastalıklarını da içine kattı. Büyüdü ama dinamizmini, esas güçünü kaybetti. Şimdi Yunanistan’ın borç sorunuyla, İspanya ve Portekiz’in ekonomik sorunlarıyla, Doğu ve Güneydoğu Avrupa’nın geri kalmışlığı ile uğraşıp duruyor. Avrupa Birliği, Avrupa’da savaşlara son vermenin yanı sıra ABD ile rekabette birleşmek zorunda olduğu için kurulmuştu.

Birlikten ayrılmaya karar veren 65 milyonluk Birleşik Krallık dahil 509 milyon nüfusu sahip olan AB, Birleşik Krallık’ı kaybedince 444 milyona geriledi. Tahminlere göre, 2050 yılına kadar AB, 5 milyon bile artmayacak ve 448 milyonu ancak geçecek. O tarihte Birleşik Krallık’ın nüfusunu 77 milyona aşacak. AB’nin artık, Birleşik Krallık’ın ayrılmasıyla kaybedeceği ekonomik gücü yazmaya bile gerek yok sanırım.

Şimdi AB’nin önünde çok değil iki seçenek bulunuyor. Ya büyüyecek ya da küçülerek dinamizm kazanacak. Birleşik Krallık, Türkiye hatta Rusya dahil olmadan AB’nin dünya liderliğinde ABD ile Çin ile hatta Hindistan ile yarışması çok zor. Buna ne kaynakları ne nüfusu ne stratejik konumu ne de vizyonu yeter. Bir büyük devlet ya da birlik, tüm dünyayı hedeflemeli, sadece birinci dünya ülkeleriyle sınırlı kalmamalı, üçüncü dünya ülkelerini de kapsamına almalıdır.

İkinci seçenek, AB’nin küçülmesi. Burada bence kurucu İtalya’ya, İskandinav ülkelerine bile yer yok. Almanya, Fransa tek devlete doğru gitmeli; yanlarına da aynı kültürden Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Avusturya, İsviçre’yi almalılar. Bu birliğin, dünya liderliğine oynama şansı yok ama homojen, kültürel birliğini tamamlamış, sorunlarını çözmüş, ekonomisi düzgün, korunaklı bir konfederasyon… Gerçi, hayallerini yitirmiş, yaşlı, gelecek heyecanı olmayan bir birlik olur ama bu da bir tercih sebebidir. Aşk olmayan mantık evliliği. Yürür mü yürüyebilir. İstenir mi? O ayrı konu…

7 Temmuz 2016 - Metin Türkyılmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar