1. YAZARLAR

  2. Haluk DİRESKENELİ

  3. Alman usulü kentsel dönüşüm - Haluk DİRESKENELİ
Haluk DİRESKENELİ

Haluk DİRESKENELİ

Yazarın Tüm Yazıları >

Alman usulü kentsel dönüşüm - Haluk DİRESKENELİ

HALUK DİRESKENELİ
 
Birinci Dünya Savaşı sonrasında 1927-1930 yılları arasında evsiz insanlar için Berlin ve diğer büyük kentlerin çevresinde 3-4 katlı sosyal konutlar yapılmış, bunlar 50-60m2, 1-2 oda, mutfak banyo belki bir balkon. Sonra İkinci Dünya Savaşı geçmiş, evler yanmış yıkılmış, 1952'den itibaren Doğu- Batı her iki Almanya'da yeniden sosyal konutlar inşa edilmiş. Sonra 1989 yılı gelmiş, Doğu Batı birleşmiş, her iki tarafa nüfus kaymaları olmuş, fakir Batılı Almanlar ucuz doğu evlerine taşınmışlar, sosyal konutlar şehir içinde iyi mekanlarda kalmış, ancak içleri eskimiş, yenilenmesi gerekmiş.
 
Şimdi bu eski evlerin yenilenmesi işleri yapılıyor. Alman yatırımcılar eski evleri tek tek satın alıyorlar. Hepsini birden boşaltıyorlar. Hepsi olmadıysa çoğu daireyi boşaltıyorlar. Sonra çatı yenileniyor, çatıaltı izolasyon yenileniyor. Doğal gaz, ısınma boruları, su boruları, elektrik telefon internet hatları yenileniyor. Dış cephe komple hızla mantolanıyor. Sonra içeri girip tüm evin duvarlarını boyuyorlar, yerler tahta laminat kaplanıyor. Camlar ısı geçirmez çift cam sistemleri ile değişiyor. Teknik servisler mutfağa bulaşık çamaşır makinaları, fırın ocak buzdolabı lavabo  monte ediyorlar. 
 
Tüm bu işleri eskiden inşaat işçisi Türkler yaparmış, şimdi onlar yok, Türkiye Avrupa Birliği dışında olduğu için işçi gelişi artık yok. Eski işçiler de yaşlandı, çalışacak  halleri yok. Onların çocukları torunları çocuk yuvalarında ilkokul öncesi Almanca dilini anadilleri olarak öğrendiler, topluma entegre oldular, Alman vatandaşı oldular.
 
Almanya'ya 30-yıl önce buhar kazanları imalatı konusunda teknik eğitim için geldiğimde tanıştığım teknik ressam bir arkadaşım vardı, kırık bir Almanca konuşuyordu, kimse Almanca konuşamaz iken onun kırık Almancası işe yarıyordu. Kendisini yıllardan sonra internette aradım bulamadım, o zamanlar Alman yuvasına giden Duesseldorf doğumlu oğlunun izini yine internette aradım buldum, sosyal bilimler konusunda doktora yapmış, üniversitede hoca olmuş, kitap yazmış, şimdi siyasetle ilgileniyor.
 
Alman vatandaşları iyi eğitim alıyorlar, çok dil konuşmayı öğreniyorlar, servis, üretim, hukuk, işletme bilgisayar sektörlerinde çalışıyorlar, Roma dönemi  asil  hür vatandaşları gibi  özel zengin sağlıklı yaşam sürüyorlar. Haftada 35 saat ayda en fazla 140-150 saat çalışıyorlar, saatte  brüt 50-75-100€ veya daha fazla para kazanıyorlar. Kazançlarının % 35-40'ını sosyal sigorta ve gelir vergisine ödüyorlar.
 
Angarya zor ağır işler, inşaat işleri, el emeği kas gücü isteyen işler doğu Avrupa vatandaşlarına kalıyor. Yeni Roma döneminin çalışan köleleri onlar oldular. Arada taşaron- şirket üstünden bu insanlar haftada 40-48 saat çalışıyorlar, saatte 10-20 € para alıyorlar. Fazla vergi vermiyorlar, çünkü çoğu kayıtsız çalışıyor, hastalanan memleketine dönüyor.
 
Kaldığımız ev 50m2 bir oda, mutfak banyo balkon dan ibaret, toplam 3-kat. 
Ev yavaş yavaş bağımsız tek  ev sahiblerinden İsveç'li bir yatırımcı emlak şirketinin eline geçiyor. Ev sahipleri evlerini şirkete sattıkça şirket evi yeniliyor, daha yüksek fiyatla kiralama yapıyor.  En üst katta yenileme var. Gün içi 07-17 arası işçiler çok sessiz çalışıyorlar. İçerde 5-Polonyalı inşaat işçisi var, sarışın genç insanlar. Asansör yok, çalışma en üst 3.katta yapılıyor. Gün içinde tüm duvar malzemesi söküldü dışarı taşındı. Duvarlar boyandı, yerler tahta kaplama yapıldı, yeni mutfak cihazları monte edildi. Herşey elektrikle çalışıyor. Mutfak ocağı dahil. Akşam paydos öncesi tüm apartman antresini temizleyip gidiyorlar. 
 
Bina eskiden bölgesel sistemle ısınırmış, bu iş için kömür yakan 120 Mwe kapasiteli bir  termik santral var. Ancak uzun dönemde sistem yenilenebilir enerji ile çalışacak elektrikli ısınmaya geçiyor. Kömür santrali kapanacak. Berlin çevresi açık tarım alanları  büyük kapasiteli rüzgar gülleri ile dolmuş. Çatılara güneş panelleri konmuş.
 
Berlin kentinde yıkmak yeniden yapmak yok, bulunduğu yerde yenilenme var. Kurfurstendam üstündeki emlakçılarda yenilenen evlerin satışı yapılıyor. Doğu bölgesindeki sosyal konutlar ağaçlar arasında, her taraf orman park, göl, nehir. 
 
Evler 50-60 m2, 1-2 oda, mutfak, banyo antre balkon, fiyat 250-300bin Euro.
Berlin'e 10-yıl önce gelenler aynı evleri o zamanlar 50-bin€'ya satın almışlar, içine bir o kadar masraf harcayıp yenilemişler.
 
Büyükada'da yenileme işleri yapan ustama geçen yıl işlerin durumunu sordum, "Kimsede para yok, yenileme  yok, iş yok", dedi. "Ben de 5-kişilik çalışanıma pasaport çıkarttım, onları Almanya'ya kısa süreli götürüyorum, eski evlerin içinde 1-hafta çalışıp ev içi yenilemesi yapıyoruz, boya alet laminat gerekli malzemeyi ordan alıyoruz, yenileme yaptığımız evde yatıp kalkıyoruz, işçilik parası kazanıp  dönüyoruz", dedi. 
 
Bu yıl şartlar zorlaşmış, Türkiye'den gidiş yok, meydan Polonyalı işçilere kalmış. Sokak onların minibüsleri, inşaat atığı taşıyan kamyon kamyonetleri ile dolu. Üstlerinde şirket ismi adresi, telefon ve internet bilgileri var. Polonya kaynaklı oldukları çok  belli çünkü 10-harfli  isim  içinde sadece bir tane sesli harf var. İnternet adresleri .pl ile bitiyor.
 
Kentsel dönüşüm anlayışı her coğrafyada ayrı. Biz yıkıp yeniden yapmayı seçmişiz. Tüm Bağdat caddesi toz duman içinde, 5-katlı güzel sağlam binalar yıkılıp yerlerine 20-30 katlı rezidanslar yapılıyor, rezidans değil aslında şehir içinde mahrumiyet bölgesi gecekondular yapıyoruz. Yukarda su borusu patlasa, asansör çalışmasa, yangın çıksa hayat duruyor. Biz deprem bölgesindeyiz, eski binalar yığma inşaat.
 
Berlin'deki 1927- 1952 binaları da yığma, ancak zemin kum. Sanki su üstüne inşaat yapıyorsunuz. Yüksek binalar çelik konstrüksiyon, biz de hala betonarme.
Almanya yıkmadan  içini yenilemeyi, yükselmeyi değil, yana doğru genişlemeyi  seçmiş. Hangisi doğru bilemem.
 
Dün alışveriş mekanı Berlin Kurfurstendam bulvarının yan sokağında Fasanen Strasse "Cafe  im litertur haus Gmbh" bahçesinde oturduk, pek keyifli bir yerdi. 
Herkesin edebiyatla öyle böyle bir ilgisi vardı. 
alt katta geniş bir alanda kitapçı bulunuyordu. 
Bizim Ankara ODTÜ Vişnelik veya Mülkiyeliler Birliği gibi bir yerdi, yolunuz düşerse uğrayın.
 
Haluk DİRESKENELİ - Enerji Günlüğü /Berlin 31 Mayıs 2018
Önceki ve Sonraki Yazılar