1. YAZARLAR

  2. Hasan YİĞİT

  3. İthalata sınır ve solarcının mahremi
Hasan YİĞİT

Hasan YİĞİT

Yazarın Tüm Yazıları >

İthalata sınır ve solarcının mahremi

Lise yıllarımızda öğretmenlerimiz bize Pro & Contra ödevi verirlerdi. Bir sistemin iki tarafını önce anlatırdık ve sonra kendi sonucumuzu yazardık. Ben de bu yazımı o yöntemle yazmaya karar verdim. Konumuz bazıları için Richter ölçeğinde bile ölçümlenemeyen malum 19 Kasım depremi.

Güneş paneli ithalatına gözetim uygulaması getiren Tebliğ`i olumlu karşılayanlardan başlayalım ve onların değerlendirmelerini "Pro" tarafına koyalım. SolarTürk Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Özberk, konuyla ilgili olarak Enerji Günlüğü`nde neler demişti bir bakalım.

Osman Özberk, önce "Avrupa ve Almanya`nın yapmış olduğu uygulamayı Türkiye de hayata geçirdi" diyor sonra da ekliyordu:
"Buradaki olay şu. Yurt dışından gelen mallar artık gözetim altında ithal edilecek. Bugüne kadar bu ürünler kontrolsüz şekilde ülkeye giriyordu. Bundan sonra tedarikçi ülke ya da firma kayıtları ayrıntılarıyla tutulacak. Kapasitesi, cirosu, kalite belgeleri, mali verileri..." Ve Özbek uygulamanın sektöre ne getireceği sorusuna da şu karşılığı veriyordu:
"Bu, sektöre ne getirecek? Kalitesiz ürünler, kontrolsüz ürünler giremeyecek. Ciddiyetinden emin olunmayan tedarikçi firmaların ürünlerinin Türkiye`ye girişi zorlaştırılacak. Girebilir ama bu vergiyi yatırmak kaydıyla."

Halk Enerji`den Yalçın Adıyaman da Alman PV Magazine`de "Ben temelde her türlü ithalat sınırlamasına karşıyım. Yalnız Türk hükümetinin konumunu da anlıyorum. Açıkçası petrol ve gaz ithalatının yerine modül ithalatını koymak istemiyor" demişti.

Şimdi de olayın "Contra" tarafına geçelim. Alman merkezli bir üretici ve EPC şirketinden düşüncelerini aldık. AXITEC Türkiye CEO’su Atalay Yazgan, Enerji Günlüğü`ne verdiği demeçte, bu Tebliğ`in Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında yol açacağı sorunlardan söz ediyordu. Tebliğ`i hazırlayanların AB-Türkiye arasındaki samimi ticari ilişkileri hiç dikkate almadığını düşünen Yazgan, "Resmen sektörün önü tamamen kapatılmış" diyordu. Türkiye`de güneş enerjisi yatırımlarına fon desteği sağlamak üzere kurulmuş TurSEFF, IPARD ve TKDK gibi kurumlarla başka Kalkınma Bankası olmak üzere banka ve finans kuruluşlarının Avrupa Birliği tarafından fonlandığını hatırlatan Yazgan Avrupa Birliği`nin bu düzenlemeden alacağı mesajı da şöyle özetliyordu: Finans ve para getir fakat ürünlerini getirme!

Almanya merkezli HSG Enerji`nin CEO’su Berkant Özcan da "yakında başlayacağımız projeler bu Tebliğ den dolayı maalesef durdu. Yatırımcılarımızın bazılarını yerli ürüne ikna edebildik. Ancak çoğunun Türk ürünlerine hiç güveni yok. Bu Tebliğ`in içeriği çok yanlış hazırlanmış. Ayrıca bu Tebliğ Türk Solar endüstrisine yaramayacak. Nedeni, rekabet olmayan yerde ürün kalitesinin hep düştüğünü görmemiz."

Evet, her iki taraftan gelen açıklamaları gördük. Şimdi "Sen ne düşünüyorsun peki" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Sormuyorsanız da söyleyeceğim...

Türk üreticisinin korunmasını hep isteyenlerden biriyim, saklamama gerek yok. Ancak Tebliğ`de kafamı karıştıran noktalar var. Geçenlerde yurt dışından PV sektörüyle ilgili yayın yapan önde gelen dergilerden aradılar ve Tebliğ ile ilgili bilgiler istediler. Sorularını e posta ile ulaştırdılar.

Bir de, Gözetim Belgesi Başvuru Formu’ndaki ithalatçılarla ilgili bölümleri tercüme etmemi rica ettiler. Üretici/İhracatçı ile ilgili formlar Türkçe/İngilizce idi. İthalatçı formları nedense yalnız Türkçe idi. Bunu tercüme ederken bazı çarpıcı noktalar dikkatimi çekti.

Sosyal medyada herkes günlerdir bu işin üretici/ihracatçı, yani yurt dışındaki tarafını tartışıyor. Bu ürünleri Türkiye`ye getirecek ithalatçılardan istenen bilgi ve belgeler maalesef hiç bir yerde ele alınmadı.

İthalatçıdan istenen belgeler de en az üreticilerden istenilenler kadar sert.

Ama belki de en şaşırtıcı olan şu: İthalatçının üretici firmayla yaptığı bütün e-posta yazışmaları bile isteniyor. Tebliğ EK`inin başka bir yerinde İthalatçı şirketten, geride kalmış son takvim yılına ait defter-i kebirde yer alan "120 alıcılar hesabı" ile "320 Satıcılar Hesabı" kısımlarındaki tüm müşteri ve tedarikçilerin iki ayrı liste halinde verilmesi isteniyor.

Bu bilgiler neden istenir ki? Benim ticari mantığım bunu bir türlü çözemiyor.

Gelelim Pro tarafından aklımızda neler kaldığına... "Kalitesiz ürünler, kontrolsüz ürünler giremeyecek" ve "Açıkçası petrol ve gaz ithalatını modül ithalatı ile kapatmak istemiyor."

Bunların her ikisi de çok önemli noktalar. Bu noktaları ben de her zaman destekliyorum. Türkiye`ye kontrolsüz şekilde ve maliyetin altında fiyattan satılan çok miktarda ürün girmiş olabilir. Ve gelecekte de gireceğinden hiç şüphem yok. Buna dur demek için bir mekanizma lazım.

Bir diğer nokta, petrol ve gaz ithalatının yerine modül ithalatını koymak Türk ekonomisine bir artı getirmez. Burada da haklılık görüyorum.

Contra tarafında: "Ayrıca bu Tebliğ Türk Solar endüstrisine yaramayacak, nedeni rekabet olmayan yerde ürün kalitesi hep düştüğünü gördük"ve "Bu vesile ile AB`ye verilen mesaj: Finans ve para getir fakat ürünlerini getirme...

Bir mühendis mantığıyla baktığım zaman rekabet olmayan bir yerde işler yavaşlar, Ar-Ge çalışmaları azalır ve en sonunda kalite düşer. Bu tebliğin böyle sorunlara yol açabileceğine ben de katılıyorum.

Bir de bu tebliğin AB cephesinde yol açabileceği sorunlar olabilir. Yani o noktada da eleştirilerde haklılık payı var.

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşması mevcut. Bu Tebliğ ne kadar AB hibelerini etkileyecek, bu çok önemli bir soru...

Bildiğimiz gibi AB`den Kırsal Bölgedeki küçük belediyelere 2020 yıllına kadar IPARD 2 Projesi kapsamında 94 milyon Euro yenilenebilir enerji hibesi gelecek.

Ayrıca özel sektör içinde bir büyük pasta da mevcut. GES santrallerinin başta gelen finansman kurumu TurSEFF de EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) tarafından destekleniyor.

Uzun yıllar bir AB üyesi ülkede yaşamış bir kişi olarak benim fikrim, AB`nin bu noktalara duyarsız kalmayacağı yönünde. Bu finansman kanallarının tıkanması da gündeme gelebilir.

Gördüğümüz gibi olayda her iki tarafın da güçlü argümanları var.

İyi de burada ne yanlış? Benim fikrim Tebliğ’in içeriği hatalı. Bence Tebliğ içeriği, başka sektörlerle ilgili belgelerden kopyala/yapıştır yöntemiyle alınıp hazırlanmış. Tebliğin ekindeki başvuru formlarının da faks kopyası olduğunu düşünürsek, kopyala yapıştır (copy/paste) metodu ile alınmış gibi duruyor.

Bana göre Türk üreticisini korumak için bir uygulamaya ihtiyaç var. Ancak bu sadece bir tarafı dinleyerek yapılmamalıydı.

Bunu büyük bir hata olarak görüyorum. Ben burada hep Kanada modelini örnek olarak gösterenlerdenim. Buna benzer bir işlem yapılsaydı, bu kadar bir kaos ortaya çıkmazdı.

Bu Tebliğ ile "Kurunun yanında yaş da yanmış" gibi görünüyor. Tebliğ`de bütün güneş modülleri deniliyor. Benim aklıma gelen sorular şunlar:

Belediyelerin ve kamu kurumlarının kullandığı zorunlu aydınlatma projelerindeki 5-50 Wp`lik modülleri Türkiye`de üreten var mı? Veya Türkiye`de ince film üreticisi var mı? Bu iki sektör Türkiye`de nerede? Neden bunlar da bu tebliğin içine girdiler? Ayrıca Enerji Yatırım Teşvik Belgesi`ni alma hakkı bulunmayan mikro GES projeleri nasıl hayata geçecek? Tüm bu ve benzeri sorulara yetkililer ne cevap verecek?

Ve yazıyı tamamlarken tekrar başvuru formunda istenen belge ve bilgilere gelelim... Almanların kara mizahları çok ünlüdür. Bende de o kültürün izleri hala kısmen mevcut.

İzninizle bu konuda hakkındaki fikrimi kara mizah yoluyla ifade etmek istiyorum. Ben bu tebliğe kısaca "Devlet yatak odası sırlarımızı açıklamamızı istiyor" diyeceğim.

Güneş enerjisi sektöründe yeni depremler görmemek dileğiyle, hoşçakalın!

Hasan YİĞİT

... 

Önceki ve Sonraki Yazılar